Yeni Üyelik
16.
Bölüm

12. Bölüm

@yazarcerenoktay

30.10.2024, 00:21 🐺
Kurguma hepiniz hoşgeldiniz
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum.

Gördüğü yaratığın hâlâ etkisinden kurtulamayan ve olduğu yerde donup kalan Dean, nihayet kendine gelmişti. Şiddetli bir çığlık atıp dükkânına koşarak girdikten sonra hemen kapıyı kilitleyerek alelacele kasanın yanında duran telefonu aldığı gibi 911’i aradı.

Karşısına çıkan 911 çalışanına durumu anlatmasının ardından aldığı tepki hiç de şaşırtıcı olmamıştı. Onun dalga geçtiğini düşünmüş, bir daha meşgul etmemesini söyleyerek telefonu kapatmıştı.

Telefonun kapanmasının ardından çılgına dönen Dean, bu durumu birilerine bildirmesi gerektiğini düşünüyordu hâlâ. Kime söyleyeceğini düşünürken aklına kasabanın Şerif Yardımcısı Marie geldi. Marie ona kesin inanırdı. İnanmak zorundaydı.

Varlığını bu zamana kadar gizleyen ve ortaya çıkmasıyla sinirlenen Barclay, insan formuna bürünüp Dean’in dükkânına doğru yürümeye başladı. Dean, o sırada telefondan Marie’yi aramış ve onunla konuşuyordu. Kendisine doğru gelen Barclay’ı görmemişti.

Barclay, Dean’in dükkânının önüne geldikten sonra tekrardan gözlerini kızıllaştırmış ve kapının açılmasını sağlamıştı. İçeri girmesinin ardından Dean’e doğru yürümeye başladı. Genç adamın hafızasını silmeli ve varlığını unutturmalıydı.

Kapının kilitli olduğunu bilen ve açılmasının imkânsız olduğundan emin olan Dean, konuşmasını yarıda keserek bakışlarını kapıdan yana çevirdi. Karşısındaki yakışıklı adam az önce gördüğü yaratığa ne kadar da çok benziyordu. Sahi, o yaratık olabilir miydi? Eğer ki o yaratıksa insan şeklinde nasıl görünüyordu? Belki de kurt adamlar gibi şekil değiştirme yeteneğine sahipti.

“Sen… Sen dükkânıma nasıl girebildin?” diye sorduğunda kulağında tutmaya devam ettiği telefon parmaklarının arasından kaybolur kaybolmaz Barclay’ın elinde yer almıştı. Barclay, aramayı sonlandırıp tekrardan Dean’e baktıktan sonra ona doğru birkaç adım daha attı. Genç adam korkuyla titrerken geriye doğru adım atıyordu ve arkasında yer alan masayı görmemişti. Masaya çarpmasıyla bir anda dengesini kaybederek geriye doğru savrulmuş ve nasıl olduğunu bile anlamadan masanın üzerine çıkıp yere düşmüştü. Hareketleri çok aceleci ve hızlıydı.

Barclay, elini uzatıp Dean’in hareket etmesini engelledikten sonra:

“Bunu yaptığım için üzgünüm,” diyerek genç adamı kendisine çekmeye başladı.

Bedeni isteği dışında hareket eden ve hiçbir şey yapamayan Dean, korkuyla açılan iri gözleriyle Barclay’a bakıyordu. Adeta yalvarır gibi bir hali vardı.

 

 

 

***

        

Jenny, bir hışım koşup babasına sarıldıktan sonra ağlamaya devam etti. Bayan Hale, Jenny’ye endişeli gözlerle bakmaya devam ederken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Birkaç saniye geçtikten sonra aklında beliren rahatsız edici düşünceler yüzünden suratını buruşturmadan yapamadı. Yoksa kızı kasabada olanların farkına mı varmıştı? Kurt adamların ve diğer doğaüstü varlıkların gerçek olduğunu öğrenmiş olabilir miydi?

Bay Hale, bu duruma alışık olmadığı için bir süre daha sessiz kalarak Jenny’ye sarılmayı sürdürdü. Ona gerçekleri anlatmakta ilk defa bu kadar geç kaldıklarını fark etmişti.

Kızına sarılmayı bırakıp onu hafifçe geriye çektikten sonra: “Hadi, biraz dışarı çıkıp konuşalım,” dedi ve eşine bir bakış attı. Bayan Hale’in endişeli bakışları eşliğinde dışarı çıkmak için yürümeye başladılar.

Bay Hale, Jenny ile dışarı çıktıktan sonra onları derin bir sessizliğin karşılayacağını ummuştu ama kasabadaki birbirinden öfkeli insanları görünce bunun olmayacağını hemen anladı. Endişesini kızına belli etmemeye çalışarak karşı komşusu Bay Lukas’tan tarafa döndüğünde onun avazı çıktığı kadar bağırdığını ve kendisine doğru yürüdüğünü gördü. “Bu kasabayı hemen terk edin! Siz geldiğinizden beri cinayetler ve garip olaylar peşimizi bırakmıyor.”

Bay Hale, bu tehditkâr ses tonu üzerine hemen elini ondan tarafa doğru uzattı. “Hey! Sen kimi tehdit ettiğini, dahası kimi kimin kasabasından kovduğunu zannediyorsun!” diyerek gürledi.

“O haklı!” diyen bir ses duyduklarında Bay Hale ve Lukas sesin geldiği yöne döndü. Karşılarındaki kişi Jenny’nin peşinde olan avcıdan başkası değildi. Omzunda hayvanları avlarken kullandığı tüfek asılıydı. “İnsanları olan bir şey hakkında suçlamadan önce bir kez daha düşünmeniz gerekiyor. Ben bütün bu olanların onlardan kaynaklandığını sanmıyorum. Kasabaya gelir gelmez böyle bir olayın içine düşmeleri tamamen şanssızlık. Şimdi adımlarınızı geriye doğru çekip evinize gitseniz iyi olur.”

Duydukları karşısında hiç şaşırmayan Jenny, kasaba halkının kendilerini kışkırtmaya çalıştığını hissediyordu. Amaçları bu nefret dolu davranışlar, saldırgan hareketler ve sözler ile ailesini tahrik etmek ve olay çıkmasını sağlamaktı hiç kuşkusuz. Bu yaptıkları bardağı taşıran son damla olmuştu. Artık daha fazla sessiz kalabileceğini sanmıyordu.

Konuşmak için tam ağzını açtığı sırada annesinin evin içinden dışarıya çıkan sesini duydu. “Burada neler oluyor?” dediği zaman genç kadının sözünü kesen avcının sarf ettiği sözler oldu. Dişlerini neredeyse çatlatacak kadar öfkeli konuşması onun çok sinirlendiğini belli ediyordu.

“Seni son kez uyarıyorum!”

Avcının uyarısına rağmen geri adım atmayan Lukas, bakışlarını kalabalıktan tarafa yöneltti. “Burada bir hain var! Hale ailesinin koruyuculuğunu yapıyor.” Kalabalığın dikkatini çektiğinden emin olduğunda öfkeden çıldırmış bakışlarını yeniden avcıya çevirdi ve suratına doğru tükürdü. “Senin bizden biri olmadığını, bu kasabada yaşamayı hak etmediğini biliyordum. Bugün bunu ispatlamış oldun. Eğer onları desteklemeye devam edersen seni de onlar gibi öldürmek zorunda kalacağız.”

Bayan Hale, tartışan iki adama mı yoksa kalabalığa mı bakacağını şaşırmıştı. Bakışları birkaç saniye kalabalığa dönüyor, sonra yine tartışan iki adama bakıyordu. Görmüş olduğu kalabalığın elinde silahlar, pek çok yaralayıcı aletler vardı. Aynı sözcükleri, cümleleri defalarca tekrar ediyor ve bir türlü susmak bilmiyorlardı.

“Hale ailesine ölüm! Bütün bunlar onların suçu!”

Avcı, Lukas’ın öfke dolu tavrı yetmiyormuş gibi bir de kasaba halkının öfkeli halini görünce onları acımadan kurban etmekte kararlı olduklarını hemen anlamıştı. Hiç düşünmeden tüfeğini havaya doğru kaldırıp gökyüzüne doğru ateş etmişti. Belki bu işe yarar ve onları uzak tutardı. Nitekim kalabalık ateş edilmesine rağmen geri çekilecek gibi görünmüyordu.

Tüfeğin ateşlendiğini gören kasaba halkı, adımlarını daha kararlı atmaya başlamıştı. Avcı, bunun üzerine kalabalığın durmayacağından emin olunca hızlıca hareket edip Lukas’ın kafasına tüfeğin ökçesiyle vurdu. Aldığı darbenin etkisiyle Lukas bayılıp yere yığıldı.

Avcıya göre hareket edilmesi gereken zaman bu zamandı. Hale ailesi evine girmez ve burada durmaya devam ederlerse zarar görecekti.

“Çabuk gidin buradan! Bu kalabalık ile baş edemezsiniz. Ben onları oyalayacağım.”

Bay Hale, avcının sözleri üzerine kalabalığa yeniden baktı, sonra hızla eşine doğru dönüp kolunu sıkıca tuttu. Jenny’ye emrederek: “Hemen bizimle eve giriyorsun!” diye bağırdığında kızı onu umursamadı bile. Bakışları kalabalığa bakıyordu hâlâ.

İşte tam o sırada anne ve babasının, hatta avcının bile beklemediği bir davranışta bulundu Jenny. “Ben buradayım. Derdiniz benimle. Beni alın, onlara zarar vermeyin.” Tüm bu sözcükler üçünün de beyninden vurulmasına sebep olurken hareket dahi edemediler.

Jenny’nin bağırışının ardından pencere pervazının üzerinde bulunan bir karga kanatlarını hızla çırparak yükseldi ve karşısındaki kalabalığa kızgın bir bakış fırlattı. Onun bu davranışının ardından gökyüzünü koyu bir siyahlık sardı. Bu siyahlık daha belirgin hale geldiğinde aslında bu kalabalığın bulutlardan değil de uçan karga topluluğundan meydana geldiği gözle görülür hale gelmişti.

Hale ailesinin pencere pervazındaki karga, Jenny’nin karşısına çıkan büyücünün yetiştirdiği kargaydı ve onun sayesinde büyücü çevrede olanları görme fırsatı elde etmişti. Kasaba halkının böylesine bencilce hareket etmesi, onları öldürmek için kararlı olması canını çok sıkmıştı.

Artık onları korumak için harekete geçmesi gerektiğini hissettiğinden yaptığı büyü ile kasaba içinde, dışında ne kadar karga varsa hepsini oldukları yerden kasaba halkına doğru yöneltip saldırı yapmalarını istemiş ve çevrede olanları yeniden izlemeye başlamıştı. Kargaların saldırısının işe yarayacağını ve kasaba halkının geri çekileceğini umuyordu.

Kasaba halkı, gökyüzünden gelen sesleri duyduğunda bakışlarını gökyüzüne doğru çevirmiş ve karga kalabalığına şaşkın gözlerle bakmaya başlamışlardı. İnsanların bu şaşkınlığını fırsat bilen kargalar daha da hızlı kanat çırparak onlara doğru uçuvermiş ve gagalarıyla saldırarak yaralanmalarına sebep olmuşlardı.

Kargaların saldırısı üzerine kendilerini korumak isteyen kasaba halkı ellerinde bulunan aletleri kullanarak onlara zarar vermeye kalkışmış, hatta bazıları çevresine rastgele ateş ettiği için insanlardan bazılarının yaralanmasına sebep olmuşlardı. Geçen her saniye durum daha da kötüye gitmekteydi.

Jenny, seslenişinin ardından ortaya çıkan bu karga saldırısına bir anlam verememişti. Üstelik kargalardan birkaçı sanki insanlara saldırırken saldırıyı durdurmalarını istermiş gibi bakıyorlardı.

“Siz hâlâ burada mısınız?” diye söylenen avcının sesi duyulduğunda Bay Hale ve Bayan Hale bakışlarını ondan yana çevirmişlerdi. Daha sonrasında avcının:

“Jenny, sakın bir daha kendini bu insanlar için kurban edeyim deme!” diyen uyarı dolu sesi kulaklarını doldurdu.

Bay Hale, başını eğip bunun olmasına izin vermeyeceğim, diyen bir bakış attıktan sonra kızına baktı. Gözlerinde ailesini korumak isteyen bir babanın cesaret dolu ifadesi görünüyordu.

        

***

        

Arnold, Marie ile birlikte karakola gittikten sonra pek çok dosyayı incelemiş ve kasabada işlenen cinayetlerle benzerlik gösteren vakalardan birkaçının dosyasına ulaşmıştı. Bu sonuçların gerçek olduğunu bilen Arnold hiç şaşırmasa da karşılarına çıkacak sonuçlardan dolayı Marie, dili tutulacak gibi hissediyordu. Louis, ona doğru söylemişti. Bu dosyalarda yer alan bilgiler olay yerlerinden toplanan örneklerin çoğunda insan ve hayvan DNA’sının bulunduğunu doğruluyordu.

Marie ve Arnold, vakaların dosyalarını incelemeye devam ederken Louis, karakolun giriş kapısında görünmüştü. Karakolun içine girip Marie’nin odasına doğru hızlı adımlarla yürümeyi sürdürdü.

Karakol çok büyük bir yer değildi. İçinde birkaç masa, kasaba şerifi ile şerif yardımcısının odası ve kapattıkları davaların dosyasının bulunduğu kilitli arşiv odası vardı.

Louis, kapıyı tıklatmadan Marie’nin odasına girdiğinde Arnold ve klanın ileri gelenleri bakışlarını ondan tarafa çevirdi. Dikkatli gözlerle Louis’i süzerlerken Louis de aynı dikkatle onlara bakıyordu.

Marie, bu bakışmanın daha fazla uzun sürmemesi adına araya girme ihtiyacı hissetti. “Louis,” diyerek erkek arkadaşını işaret etti. “Gelsene.”

Louis, kapıyı kapatıp içeriye girdikten sonra tekrardan Arnold’a baktı. Bakışları bu adamların burada ne işi var der gibiydi.

Marie, Louis’in bakışlarındaki ifadeyi hemen anladığından hızla konuşmasına devam etti. “Kendisi kasabamızın olay yeri inceleme uzmanı. Bu vakada bizi yönlendiren kişi. İlk başta söylediğine inanmamıştım ama gördüğümüz üzere pek çok vakada benzer sonuçlar mevcut.”

Arnold:

“Öyle mi?” diye sorarken ikisi arasındaki çekimi anında hissetmişti. Onların sevgili olduğunu hemen anlamıştı. Başını yavaşça salladıktan sonra kendini tanıttı, buraya neden geldiğini anlattı ve DNA analizinden çıkan sonuç hakkında daha detaylı bilgi istedi. Louis, onu bilgilendirdi hızlıca. Daha sonrasında elinde tuttuğu analiz dosyasını Marie’ye verdi. Marie, elindeki dosyayı hızla inceledi ve:

“Haklıymışsın,” dedi. “Gerçekten analiz sonucu belirttiğin gibiymiş. Yine de analizin doğruluğunu kesinleştirebilmek için bu belgeleri ve DNA örneklerini Laurel Kriminal Laboratuvarı’na göndereceğim. Böylece kafamızdaki şüphelerden kurtulmuş oluruz.”

Arnold, Marie’nin sözleri üzerine hemen araya girip: “Laurel’daki laboratuvara göndermenize gerek yok. Ben FBI laboratuvarında inceleme yapılmasını sağlayacağım,” dedi. “İncelemeyi bizim yapmamız soruşturmanın geleceği açısından daha uygun olacaktır.”

FBI ile iş birliği yapmaktan hiç de memnun olmayan Marie, isteksiz bir şekilde Arnold’ın önerisini kabul etti. Böylece dosyayı Arnold’a kendi elleriyle teslim etmiş oldu.

Arnold, dosyayı almasının ardından karakoldan dışarı çıkıp aracına doğru yürüdü. Onu peşi sıra takip eden klanın ileri gelenleri ve dışarıda bekleyen korumalar, araçlarına bindi. Arnold, aracını hareket ettirip ilerlemeye başladığında nereye gideceğini ve ne yapacağını çok iyi biliyordu.

 

***

        

Faith, biraz olsun sakinleştikten sonra arabaya yaslanmayı bırakıp bedenini yeniden dikleştirdi. Jenny’nin ilerlemek için kullandığı yola birkaç saniye boyunca dik dik baktıktan sonra birkaç adım ötesinde yerde duran gazeteyi gördü. İnsanların yerlere çöp atmasından nefret ederdi. Çevreyi temiz tutmak, doğayı ve hayvanları korumak çok basitken, insanlar özellikle onlara zarar vermek ister gibi davranıyorlardı.

Bakışları öfkeyle dolup taşarken gazeteyi eline almak üzere yürümeye başladı. Gazetenin tam önünde durduktan sonra başını öfkeyle iki yana salladı ve eğilip gazeteyi eline aldı. Gazeteyi hafifçe silkelediği sırada gözüne takılan bir manşet tüm dikkatini üzerine çekti. İNSAN MI HAYVAN MI? yazan manşete irileşmiş gözleriyle bakmadan yapamadı.

Başlığın altında yazan haberi okumaya başladığında manşetin boşuna yazılmadığını hemen anlamıştı.

Manşetin altında yazan haber şuydu:

Kantoga Kasabası’nda geçtiğimiz günlerde işlenen faili meçhul cinayet hakkında incelemeler devam ederken ortaya çıkan DNA sonucu polisleri bile şaşırttı. DNA analizinde ortaya çıkan sonuç hem insana hem de hayvana ait olduğunu ortaya seriyordu. Bu mümkün müydü? Eğer ki mümkünse bunca zamana kadar bilim dünyası bunu bilmeden nasıl varlığını sürdürmüştü?

Birkaç gün öncesinde alanında ün yapmış ve tüm dünyada ilgiyle takip edilen Profesör Woynte Wox tarafından bir açıklama yapılmıştı. Bu açıklamada insan ve hayvan DNA’sı birleşiminin mümkün olmayacağını kendinden oldukça emin bir şekilde dile getirmişti. Bu açıklamanın ardından insan ve hayvan DNA’sının bir arada bulunması ve imkânsız denilen durumun tam tersine dönmesi, profesöre duyulan güveni sarsacak gibi görünüyor.

Şimdi insanların aklında tek bir soru var:

Bu DNA hangi canlıya ait? Geçmişte yaşadığına inanılan vampir ya da kurt adama mı yoksa bambaşka bir varlığa mı? Bu analiz aramızda yaşayan başka varlıkların olduğunu mu belli ediyor? Yetkililerden çok acil konu ile ilgili açıklama yapılmasını bekliyoruz.

Okuduğu haberden dolayı şok olan ve tir tir titremeye başlayan Faith, gazetenin tüm sayfalarını incelese bile konu hakkında başka bir yazı göremedi. Elindeki gazeteyi sıkıca sıkarak buruşturduktan sonra harekete geçti. Bu haber hakkında Şerif Yardımcısı Marie ile görüşmeli ve ondan net bir yanıt almalıydı. İçinden bir ses çoktan cesetlerdeki DNA analizinin tamamlandığını söylüyordu.

Loading...
0%