Yeni Üyelik
26.
Bölüm

19. Bölüm (Düzenlenmiştir)

@yazarcerenoktay

Selam kurt kadınlarım ve kurt adamlarım. Nasılsınız? Kurtarıcı Serisi 1 - Kanlı Geceler'in dördüncü bölümü sizlerle. Şimdiden keyifli okumalar dilerim. Yorum yapmayı ihmal etmeyiniz.

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

 

JENNY, BAY ve BAYAN HALE, MARİE

Marie, koridorun soğuk taşları üzerinde yankılanan adımlarıyla ilerlerken, başını dik tuttu, gözlerini Jenny'nin odasını görebilmek için dikkatle çevresinde gezdirdi. Bayan Hale’in zarif ama endişeli hareketleriyle ona eşlik edişi, Marie’nin merakını daha da arttırdı. Nihayet bir odanın önüne vardıklarında, derin bir nefes aldı ve ağır ahşap açıp odaya girebilmek için hafifçe araladı.

Odaya adım attığında, bakışlarını çevresinde gezdirdi. Jenny'nin yatağında hareketsizce yattığını gördü. Genç kızın gözleri sıkıca kapalıydı; yüzü, uykunun verdiği huzurla mı, yoksa bambaşka bir şeyle mi doluydu, Marie emin olamadı. Adımlarını yavaşlatarak yatağa doğru ilerledi, boşta duran sandalyeye oturdu ve odanın sessizliğini bozmamak için neredeyse fısıldayarak peşlerinden odaya giren Bay Hale’e, "Lütfen, onu uyandırın," dedi.

Bay Hale, kızının yorgun yüzüne bakarken tereddüt etti. Fakat Marie’nin ısrarcı bakışları altında, sessiz bir iç çekişle kızının başucuna yaklaştı. Jenny, babasının varlığını hissettiğinde, uykusunun gerçek olmadığını belli etmemek için bir an daha direndi. Fakat sonunda, babasının pes etmeyeceğini anlayarak ofladı ve göz kapaklarının altında oynayan ışığı hissetti. "Aslında uyanığım," diye mırıldandı, biraz da isteksizce. "Ama hala kendime gelebilmiş değilim. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum. Bu yüzden kapalıyken dinlenmek daha kolay."

Marie, Jenny’nin bu açıklamasına hafif bir tebessümle karşılık verdi ve hafifçe öne eğildi. "Sana acilen sormam gereken sorular var," dedi.

Marie’nin sesindeki kararlılık Jenny’nin dikkatini çekmişti. Gözlerini temkinli bir şekilde aralayarak Marie’ye baktı. Marie'nin ne soracağını tahmin edebiliyordu. Bu yüzden Marie’nin soru sormasına fırsat vermeden, "Size hemen o gün neler olduğunu anlatmaya başlayayım," dedi. Sesi biraz daha güçlü çıkmıştı.

Jenny, üzerindeki yorganı usulca kenara çekti ve babasına döndü. "Bana bir bardak su getirebilir misin?" diye sordu, sanki su içmek ona anlatacaklarını daha da kolaylaştıracakmış gibi. Ardından tekrar Marie’ye döndü, gözleri istemsizce kadının zarif yüz hatlarında gezindi. Bu kadın nasıl bu kadar güzel olabiliyor? diye düşündü. O an Jenny, aklından geçen düşüncenin zamanı mıydı, bilmiyordu. Nitekim bu düşüncesini engelleyememiş ve düşünmüştü işte.

Bay Hale, kızının bu isteği karşısında huzursuzlansa da kıpırdamayı başardı. Bir şey söylemeye yeltenir gibi oldu ama sonrasında sustu. Karısına kısa bir bakış attığında, onun gözlerinin Marie’nin kararlı duruşu ve Jenny’nin bekleyen gözleri arasında sıkışıp kaldığını gördü. Sonunda, hiçbir şey söylemeden odadan çıkmak için harekete geçti. Zihninde dönüp duran pek çok düşünce vardı.

Eşinin mutfağa doğru ilerlediğini gören Bayan Hale, kızının odasına girdi. Sessiz bir şekilde sırtını duvara yaslayıp kızının anlattıklarını dinlemeye başladı.

Polis memuru Marie'nin eve gelmesi, aslında bir bakıma içini rahatlatmıştı. Eğer ki Jenny orada neler olduğunu anlatırsa öğrenebilir ve üzerinde bulunan huzursuzluğu yok edebilirdi.

"Okula ilk girdiğimde çevremde fazlasıyla sessizlik hâkimdi. Attığım her adımda sessizliği daha da hissediyordum. Annem ve babamdan önce okul kaydımı yenileyebilmek için gelmiştim buraya. Binanın içinde dolaşırken kayıt bürosunu aramış, büroyu bulunca kaydımı yaptırmak için içeri girmek üzere ilerlemiştim. Büroya girdiğimde sessizlik sürmeye devam ediyordu. Bu hem ürkütücü hem de can sıkıcıydı. İlkin kimsenin olup olmadığını göremediğim için seslendim. Hiçbir yanıt alamadım. Seslenişimi sürdürdüm. Sonrasında yine yanıt alamadım. Bir süre sonra burnuma kan kokusu gelmeye başladı. Hem de çok yoğun bir kokuydu. Daha önce kan kokusu alıp kendimi hiç bu kadar berbat hissetmemiştim. Bir süre sonra kan kokusunun yoğunluğu beni kendimden geçirmiş olmalı. Sonrasında olanları zaten biliyorsunuz. Yani uyanmamdan sonra olanları."

Marie, Jenny'nin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra gözlerini yavaşça Jenny'nin annesine çevirdi. Genç kızın anlattıklarında bir gariplik olduğundan emindi. Bu garipliği çözmek için zihninde hızla sorular şekilleniyordu. Jenny ise o saniyelerde Marie gibi annesine baktı, gözlerinde belli belirsiz bir huzursuzluk vardı. İçten içe bu huzursuzluğu bastırmaya çalışırken alt dudağını hafifçe ısırdı ve bakışlarını yeniden Marie'ye yöneltti.

Marie, Jenny’nin bu davranışını fark etti ama sorusunu sormakta tereddüt etmedi. "Okulun içinde ya da çevresinde hiç kimseyi görmediğini söyledin. Gerçekten hiç kimse mi?" diye sordu, sesindeki şaşkınlığı gizleyemiyordu. Koskoca bir okulda tek bir insana bile rastlamamış olması son derece tuhaf geliyordu.

Jenny, Marie’nin bu sorusuyla karşılaştığında bir an duraksadı. Bu duraksama, Marie’nin şüphelerini daha da güçlendirdi. Gözlerini kısarak Jenny'yi süzdü, genç kızın bakışlarında kaçamak bir ifade arıyordu. Ama Jenny, cevap verirken sesinde kararlılık vardı. "Evet, hiç kimseyi görmedim," dedi. Verdiği bu yanıtın yeterli olup olmayacağından emin değildi.

Marie, genç kızın sözlerinin altında yatan gerçeği anlamaya çalışarak derin bir nefes aldı. Ortada çözülmesi gereken bir muamma olduğunu artık daha iyi biliyordu.

Jenny, bitkinlikle başını iki yana salladıktan sonra babasının getirdiği suyu elinden aldı ve bir yudum içti. "Okulun içinde ve çevresinde bir tane dahi insan yoktu," dedikten sonra elindeki bardağı babasına uzattı.

Elini ağrımaya devam eden başına doğru götürdükten sonra Marie'den gelecek bir soru olup olmadığına dikkat kesildi. Konuşurken hâlâ halsiz olmasından dolayı zorlanıyordu ve midesi bulanmaya devam ediyordu.

Bay Hale, kızının bu halini gördükçe ve soru yağmuruna tutulmaya devam edildikçe yüreğinin parçalanışını hissetti. Onunki sadece bir şanssızlıktı. Yanlış zamanda yanlış yerdeydi. Orada olmasaydı belki de şu anda bu durumda olmayacaktı.

Bayan Hale, kızının bu durumuna daha fazla dayanamayıp odadan çıkmak üzere hareketlendi. Kızı normalde çok sağlıklıydı. Bu zamana kadar bir kez olsun hastalanmamıştı ve sağlıklı bir çocukluk geçirmişti. Bir şeyler kasabaya geldikleri andan itibaren değişmeye başlamıştı. Jenny, artık eskisi gibi sağlıklı görünmüyordu. Sanki bir şeylerin etkisi altındaydı. Bu bir mikrop, virüs ya da herhangi kötü bir şey olabilirdi. Bu düşünceler yüreğinin ağzına gelmesine sebep olmaktaydı.

Bayan Hale, odadan çıkmasının ardından içindeki sıkıntıyı atabilmek adına adımlarını dış kapıya doğru sürükledi. Demir kapıyı açıp kendisini dışarı attıktan sonra endişeli gözlerle çevresine bakındı. Jenny, gerçekten hastalandığı için mi bu durumdaydı yoksa tahmin ettiği şey mi gerçekleşiyordu?

"Ne olur aklıma gelen şey gerçekleşmesin, Tanrı’m!” derken buldu kendini. "Eğer ki bu şey gerçekleşirse ne yapacağımı bilemiyorum."

Devamını okumak için BÖLÜM 21'e geçiniz.

Loading...
0%