@yazarcerenoktay
|
30.10.2024, 00:35 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum. İşlenen cinayetler yüzünden okulların açılması iki hafta gecikmişti ve öğrencilerin hiçbiri bu konuda şikâyette bulunmuyor, hatta tatilin uzamasının keyfini çıkarıyorlardı. Ortada bir seri katil varken öğrencileri riske atmak, ilk cesedin bulunduğu yere yeniden gitmelerini sağlamak hiç de doğru gelmiyordu. Faith de bu durumdan memnun olan öğrencilerden birisi olmasına karşın dedikodu yapabilecek fırsatı elde edemediğini düşününce bu hoşnutluğu hoşnutsuzluğa dönüşüyordu. Okul açılsaydı kalabalık ortamın içine girer ve pek çok kişiyi çekiştirip arkasından konuşabilirdi. Tabii esas hakkında bahsetmek istediği kişi Jenny Hale’ydi. Onun herkesten sakladığı garip sırları olduğundan emindi ve belki de birisi ya da birileri bu sırrı ondan önce öğrenmişti. Faith, okula gittiğinde hâlâ güvenlik çemberinin orada olduğunu gördü. Olay yeri inceleme ekipleri incelemeyi tamamlamalarına rağmen olayın açıklığa kavuşmaması sebebiyle güvenlik çemberini kaldırmamışlardı. Ama iki gün sonra okul açılacağı için güvenlik çemberini elbette kaldırmaları gerekiyordu. Faith, iç sesini dinleyip Jenny’yi aramaya ilk olarak okuldan başlama kararı aldığı için buraya gelmişti. Sarı şeridi geçebilmek için eğilmiş, şeridin altından geçtikten sonra yeniden doğrulmuştu. Okula giden merdivenlere doğru ilerlerken bakışları dört bir yanda geziniyordu. Jenny, belki burada bir yerde olabilirdi. Bilgisayarında birtakım araştırmalar yaparken –ki bu araştırmalar genellikle katillerle ilgiliydi- bir siteyi ziyaret etmiş ve sitede yazan yazılar oldukça dikkatini çekmişti. Sitede yazanlara göre katiller kurbanlarını öldürdükten sonra gömdükleri yere muhakkak tekrardan giderlerdi. Bunu yapmaları vicdan azabını ortadan kaldırmak istemelerinden kaynaklanıyordu. Richard Leon, her ne kadar öldürüldükten sonra olay yerinde bırakılsa da katili belki burayı yeniden ziyaret etmeyi ister ve okula gelir diye düşündüğünden Jenny’yi aramaya buradan başlamıştı. İçten içe Jenny’nin burada olmasını umuyordu. Çevresinde kimseyi göremeyince adımlarını daha da hızlandırmış ve okula giriş için kullanacağı merdivenleri arşınlamıştı. Karşısındaki kapı kapalı olmasına rağmen açık olduğunu düşünmüştü. Pek çok defa kapıyı açabilmek için kapıyı kendine doğru çekse de geriye doğru itse de açamamıştı. Kilitli olmalıydı. İşlenen cinayetin ardından kapının kilitli olması oldukça normaldi. Okulun çevresini dolanmaya başladığında açık bir camın olduğunu umut ediyordu. Nitekim ne açık bir pencere ne de Jenny’den bir iz vardı koskoca okulda. Demek ki Jenny buraya gelmemişti ya da kendisini ustalıkla saklıyordu. Faith, en sonunda ondan bir iz olmayacağını düşünüp umudunu kestiğinde arkasından gelen ürkütücü sesi duydu. Sesin geldiği yöne döndüğünde gözleri irileşmiş ve korkuyla bakarken göz bebekleri de kocaman olmuştu. Karşısında hayallerinde bile görmek istemeyeceği bir yaratık duruyordu. Öne doğru çıkan bir çene ile burun, kılla kaplı bir vücut ile yüz... Uzun eller, sivri tırnaklar, incecik bir bel ile bacaklar. Ayaklar da ellerde olduğu gibi upuzundu ve çok korkunç görünüyordu. Bu şey bir kurt adamdı. Senelerdir kasabaya korku salan ama kendisinin bir türlü görmediği yaratık… Kurt adam, ürkütücü bir şekilde uluyup buradan gitmesi gerektiğine dair uyarıcı adımlar atarken kasabadaki insanların onu duyacağından ya da göreceğinden korkmuyor gibiydi. Faith, onun kendisine attığı adımlarla daha da şoka girerken yutkunamamış ya da hareket edememişti. Tüm bedenini felç olmuş gibi hissediyordu. Bu durum kurt adamın kolunda ufak bir çizik bırakıp gerisin geri gitmeye başlaması ve sonra da okuldan çıkıp gözden kaybolmasıyla ortadan kalkmıştı. Faith, o anda kendisini uyaran kimliğinin, kötü yanının neden ortaya çıkmadığını düşünmüş ve bunda büyük bir gariplik hissetmişti. Eli ile açılan yaraya baskı yapıp kanamayı durdurmaya çalıştığı sırada düşüncesine karşılık veren yansıması ortaya çıkmış ve: “Hâlâ burada mı duruyorsun? Onu takip etsene!” diyerek emir veren ses tonuyla harekete geçmesini istemişti. Faith, hareket etmek bir yana hâlâ kurt adamın gittiği yöne doğru bakıyor ve gözlerini dahi kırpmıyordu. Daha önce saldırıya uğrayan bazı insanların dönüştüğünü duymuştu ve hangi şartlarda dönüşüme uğradıklarından emin olamadığı için zihnini bunu düşünmeye odaklamıştı. Ufak bir kesiğin dönüşüme sebep olup olmayacağını bilemiyordu ve bu konuda en ufak bir yanıt bulamamıştı beynindeki bilgiler arasında. Silkinip kendisine gelmesinin ardından kanamanın hâlâ devam edip etmediğini incelemiş ve hâlâ devam ettiğini görünce bir parça olsun rahatlamıştı. Eğer ki kanama devam ederse dönüşmeyeceğini düşünüyor ve kendisini bu şekilde teselli ediyordu. Yaraya baskı uygulamaya devam edip kendisini uyaran yansımasının söylediği üzere koşarak okulun dışına çıkmıştı. Yaratık okulun az ilerisinde duruyor ve bakışlarını ondan hiç çekmiyordu. Sanki Faith’in kendisini takip etmesini isteyen bir hali var gibiydi. Faith, yaratığın bulunduğu yere doğru yürümeye başladığında kurt adam da hareket ederek şu anda durduğu yerden sağa ya da sola yönelmeden dümdüz koşmaya başladı. Faith onun koşması üzerine yürümeyi bırakıp adımlarını daha da hızlandırmış ve sonra ona yetişebilmek adına koşmuştu. Bu koşuş ne kadar sürecekti bilmiyordu ama hem yürümeyi hem de koşmayı sevdiğinden, üstelik de kasları güçlü olduğundan fazla yorulacağını zannetmiyordu.
***
Marie, erkek arkadaşı ile geçirdiği vaktin ardından uyandığında elini ondan yana uzatmış ve yanında yatmadığını fark etmişti. Gecenin bir yarısı gelip hem korkmasına sebep olmuş hem de gün ağardıktan sonra gitmiş miydi? Tanrı’m! Bunu yapmamasını kaç kez söylediğini hatırlamıyordu. Defalarca dillendirmekten dilinde tüy bitmişti ama Louis hep aynı şeyi yapıyordu. Onunla birlikte oluyor sonra da onu yatağında yalnız bırakıp evden gidiyordu. Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde yataktan çıktıktan sonra havanın sıcaklığından dolayı terlediğini fark etmiş ve söylene söylene duşa girmek üzere yürümeye başlamıştı. Güzel, ılık bir suyla duş aldıktan sonra üzerini giyinmek üzere tekrardan odasına girmiş, eline geçen kıyafetlerin ne olduğuna bile bakmadan giymişti. Görünüşü her ne kadar moda faciası gibi görünmesine sebep olsa da o buna pek aldırmıyordu. Mutfağa gitti. Kahvaltısını yapmasının ardından cep telefonunun ekranını açmış ve Louis’ten gelen bir mesaj olup olmadığını kontrol etmişti. Erkek arkadaşından gelen bir mesaj yoktu. Hem gidiyor hem de bir açıklama yapma gereği bile duymuyordu. Ne kadar da bencildi. Marie, cep telefonunu masanın üzerine bıraktıktan sonra bulaşıkları toplayıp bulaşık makinesine dizdi. Saate baktığında öğleden sonra olduğunu görmüştü. Zamanı nasıl dolduracağını düşünürken uzun zamandır göle gitmediğini fark etmişti. Balık tutmayı çok seviyordu. İki günlük izninin bir kısmı gölde geçirip kafa dinlemek iyi gelecekti doğrusu. Heyecanı yüzüne yansımış, erkek arkadaşının düşüncesiz davranışını unutup gitmişti bile. Hemen hazırlıklara başladı. Ateşi yakabilmek için yanında her zaman taşıdığı çakmağını kullanacaktı. Yedek kıyafetler, yağmurluk, el feneri, şapka ve can yeleği gibi malzemelerini küçük çantasına koymuştu. Tüp, olta, sehpa, sandalye, sinek kovucu spray, battaniye ve çadır gibi malzemelerini de hazırlayıp arabaya yerleştirmesinin ardından son kez bir eksiğinin olup olmadığını kontrol etmişti. Bir eksik gözüne çarpmayınca aracı çalıştırmak için sürücü koltuğuna geçti. Aracın çalışmasının ardından göle gidebilmek için gaza bastı ve keyifli bir müzik açarak yola çıktı. |
0% |