Yeni Üyelik
28.
Bölüm

25. Bölüm

@yazarcerenoktay

30.10.2024, 00:37 🐺
Kurguma hepiniz hoşgeldiniz
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum.

Kucağında Arnold ile birlikte koşmaya devam eden Jenny, evinin bulunduğu sokağa girdiğinde kendisini kimsenin göremeyeceği kadar hızlı hareket ediyordu.

Evinin içine girdikten sonra salona yöneltti adımlarını. Kucağındaki bedeni kanepeye bıraktıktan sonra kalp atışını dinlemeye koyuldu.

Arnold’un saldırıya uğramadan önce atan kalp atışı ile şu andaki kalp atışı arasında büyük fark vardı. Kalbi maruz kaldığı şey her ne ise ondan dolayı eskisi gibi güçlü atmıyor ve nefes alışverişi de normalden daha seyrek gerçekleşiyordu.

Nasıl bir madde ile temasının gerçekleştiğini bilmediği için bir şey yapamayan Jenny, onu konuşturabilmek için sorular sormaya başlamış ama bir türlü yanıt alamamıştı.

Eve varmalarının üzerinden on dakika gibi bir zaman geçmişken genç kızın kapatmayı akıl edemediği kapıdan birileri içeri girmişti. İçlerinden biri ön plana çıkıp Jenny’yi kenara itekledikten sonra:

“Lanet olsun! Arnold, iyi misin?” diye sordu.

Jenny, şu anda evlerinde olan insanları daha önce hiç görmemişti ve evlerine yabancı insanların giriyor olması rahatsız olmasına sebep olmuştu. Bu rahatsızlık durumu Arnold’un başucunda soluk alan adamın onun adını fısıldaması ile biraz olsun yatışıvermişti.

Arnold’dan yanıt alamayan adam öfkelenerek bir hışımla ayağa fırladıktan sonra:

“Ona ne yaptın?” diye bağırdı.

Jenny’nin yüz hatları vahşice keskinleşirken bu olandan dolayı suçlanmanın hoşuna gitmediğini belli edecek bir sesle:

“Ona ben bir şey yapmadım. İnsanlar arabalarından bir şey fırlattılar ve o fırlatılan şey yüzünden şu anda bu halde,” demişti. “O şey her ne ise epey güçlü bir etkiye sahip.”

Adam tekrardan Arnold’a baktı. Ellerini uzatıp Arnold’un ellerini tuttuktan sonra zihnine bazı görüntülerin erişmesine izin verdi.

Jenny ile Arnold’un aralarındaki konuşmayı, arkalarından geçen bir arabanın içindeki insanın fırlattığı şeyi görmüş ve ortaya çıkan parlak ışıktan o da etkilenmişti. Kısa bir görüş kaybının ardından Arnold’un sersemleyip yere düştüğünü görmüş ve olanları izlemeye devam etmişti.

Arnold, o insanın yüzünü görememişti. Bundan dolayı da buna sebep olanın kim olduğunu bilemiyordu. Ayrıca aracın modeli hakkında da bilgi sahibi olamamıştı. Olay yerinde bir tek Jenny olduğundan onun bunu yapan kişiyi gördüğünü ve aracın hangi model olduğunu söyleyeceğini düşündü. Ellerini Arnold’un ellerinden çekip yeniden Jenny’den tarafa döndü.

“Jenny, orada tam olarak neler olduğunu gördüm ama ne bunu yapanı ne de aracı göremedim. Sen görmüş olmalısın! Bana hemen araca dair bilgiyi ve görmüş olduğun kişinin görüntüsünü göstermelisin!”

Ellerini bu sefer Jenny’ye uzattı ve Jenny’nin zihnine erişti. Genç kız, arkalarından geçen aracı görmüştü. Araç GMC eski model bir minibüstü. Aracı kullanan ve elindeki şeyi fırlatan kişi de görünmüştü ama taktığı maskeden dolayı kim olduğu anlaşılmıyordu.

Saldırgan elindeki şeyi fırlattıktan sonra olanları bildiğinden Jenny’nin ellerini tutmayı bıraktıktan hemen sonra yanında gelen kurt adamlara: “Eski model GMC bir minibüs ile saldırı gerçekleşmiş. Hemen evden çıkın ve bu minibüsü aramaya başlayın. Rengi gri. Sakın ola ki bunu yapan kişiyi bulmadan gelmeyin!” diyerek emir verdi.

Adamlar aldıkları emir ardından hemen evden çıkmış ve özel görüş yeteneklerini kullanarak aracı aramaya koyulmuştu.

Jenny’nin ismini bilmediği esrarengiz adam, Arnold’u kurtarabilmek adına bir şeyler düşünmeye başlamıştı. Arnold’un ilk olarak nefes alışverişindeki sıkıntısını gidermeliydi. Bunun için de yanında bulunan bir keseyi çıkardı. Bu keseyi her zaman yanında taşırdı. İçinde bulunan bitkisel karışımı Jenny’den istediği metal bir tabağa döktü. Cebinden çıkardığı çakmakla karışımı ateşe verdi. Çıkan dumanı Arnold’a doğru üfledi. Bu yaptığı işlemin nefes alıp vermesini kolaylaştırmasını umuyordu.

 

***

 

Marie, göl kenarına vardığında araçtan inerek yanında getirdiği malzemeleri araçtan indirmeye başladı. Eşyaları iskeleye bıraktıktan sonra oltayı kullanabilmek için bazı ayarlar yaptı. Daha sonra oltayı bırakıp çadırını kurmak için harekete geçti.

Bir süre sonra çadırı kurmayı tamamlamış, çadırın içine uyumak için kullanacağı şeyleri yerleştirmişti. Balığı pişirmek için kullanacağı malzemeleri de hazırlamasının ardından tekrardan iskeleye çıkmış ve eline oltasını almıştı.

Oltayı göle attıktan sonra bir süre beklemiş ve ilk balığını yakaladığını hissetmesiyle oltanın makarasını geri çekmeye başladı. Balık görüş alanında görünmesiyle birlikte oltayı gerisin geri çekmiş ve balığı oltanın çengelinden kurtarmıştı.

Balığı yanında bulunan su dolu kovaya bıraktıktan sonra oltayı tekrar atmak için harekete geçmiş ama duyduğu bir ses yüzünden arkasını dönmek zorunda kalmıştı. Ensesinde hissettiği acı ile görüşü bulanıklaşırken görmüş olduğu bir kadındı. Sonrasında yere düşmüştü.

***

 

Lee, Bayan Hale’in kulağına eğildiğinde onları kurtarmak için elinden geleni yapacağını, korkmaması gerektiğini söylemişti. “Size canımı borçluyum.”

Bayan Hale, bu sözlerin üzerine genç adam sanki kendisini rahatsız eden bir şeyler söylemiş gibi davranmaya başlamış ama debelenmesini sona erdirmişti. Lee, gerçekten onu ve eşini kurtaracak mıydı bilmiyordu ama ona güvenmekten başka bir şansı yoktu.

Lee, babası ve Malthelda’dan yana döndükten sonra:

“Onlara eziyet etme işini biraz olsun bana bırakır mısınız baba?” diye sordu. “Aileme yakışır bir genç olmak istiyorum ve onu konuşturabileceğime inanıyorum. Belki daha fazlasını, onlardan ne kadar çok olduğunu, diğerlerinin nerede yaşadıklarını öğrenebilirim. Bunun için elimden geleni yapacağım.”

Bay Lee, bu sözlerin üzerine oğluna gurur duyduğunu belli eden gözlerle bakmaya başlamıştı. Başı ile onay verdiğini belli eden bir hareket yaptığında Malthelda konuşmak için ağzını açmış ve:

“O daha hiçbir şey bilmiyor. Ona nasıl izin verirsin? O daha toy!” diyerek bağırdı.

Bay Lee, Malthelda’nın söylediğini duymazdan gelerek:

“O benim oğlum. En fazla ne olabilir ki? Ben zaten buradayım. Bizi yalnız bırak,” diyerek onu başından savuşturmuştu.

Lee, Malthelda’nın gittiğini görmesinin ardından babasına bir kez daha bakarak bakışlarını tekrardan Bayan Hale’e çevirmişti. Bayan Hale’e onlardan tiksindiğini, nefret ettiğini belli eden birkaç sözcük söylemiş, ardından vurmaya başlamıştı. Onun canını yaktığı için kendinden nefret ediyordu ama buna mecburdu. Ailesinin güvenini bir tek onlar gibi davranarak kazanabilirdi.

Bayan Hale, Lee kendisine vurmaya başladığında bulunduğu durumdan kurtulmak için tekrardan debelenmeye başlamıştı. Lee’nin neden böyle davrandığını çok iyi anlıyordu. Ailesinin güvenini kazanmak ve bir süre sonra işkence işini kendisi devralmak istiyordu hiç kuşkusuz. Bu sayede kendileri ile yalnız kalabilecek ve onları kurtarabilmek için bir şeyler yapabilecekti.

Lee, aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Babasına seslenen annesinin sesini duyduğunda Bayan Hale’e saldırmayı bırakarak babasına dönmüştü.

Babası saatin geç olduğunu ve uyumaları gerektiğini söylediğinde tekrardan Bay Hale ile Bayan Hale’e dönmüş ve onlardan tiksinen bir surat ifadesine büründükten sonra babasını takip etmeye başlamıştı.

Odadan çıkmalarının ardından merdivenleri tırmanarak kendisini odasına giden yolda buluvermişti. Odasına girip kanla kaplı ellerine ve üstüne baktığında bunu yaptığı için kendinden nefret etmişti ama başka şansı yoktu.

Barclay, yeniden görünür olduğu vakit:

“Sen hâlâ burada mısın?” diye sormuş ve üzerindeki kıyafetleri çıkardıktan sonra ellerindeki kanı kıyafetlere silip ağzında beliren acımsı tadı yok etmeye çalışmıştı.

Ailesi senelerdir bu işi yapıyordu ve hepsi bundan gurur duyuyordu. Lee ise onların tam tersiydi. Her kurt adamın ya da kurt kadının kötü olmadığını biliyor, onlardan nefret etmiyordu. Esas nefret ettiği onları hiç tanımayan ailesiydi.

 

***

 

Faith, kurt adamın peşinde koşmaya devam ederken onun terk edilmiş evlerden birine girdiğini görmüştü. Eve doğru koşmaya devam ederken evin içinden kurt adam yerine bir insanın çıktığını görmek şaşırmasına sebep olmuştu. Büyük ihtimalle bu adam kendisini yaralayan kurt adamın ta kendisiydi. Normalde çıplak olması gerekirken üzerinde kıyafet vardı ve oldukça soğukkanlı görünüyordu.

Faith’e tekrardan baktıktan sonra genç kızın peşinden gelmesini işaret etti. Faith, genç adamın isteğini itiraz etmeden yerine getirdi ve onu takip etmeye başladı.

Birlikte kasabanın içinde yer alan restorana girdiklerinde içerisi sakin göründü gözlerine. Bu konuşmalarını duyacak insan sayısını aza indireceği için iyi bir şeydi.

Birlikte boşta olan masalardan birine oturmalarının ardından kendilerine doğru gelen garson kızı gördüler. Garson kız ile Alex, iki sene önce çıkmıştı ve ilişkileri oldukça kısa sürmüştü. Genç kız, onu istediği gibi biri olmadığını düşünerek terk etmişti.

Alex ile yanındaki kızı, Faith’i gördüğünde rahatsızlığını gizlemeye çalışarak yürümeyi sürdürmüş, masalarına vardığında Faith’e neredeyse bakmayarak:

“Her zamankinden mi?” diye sormuştu Alex’e. Alex, başıyla onaylamış ve Faith’e:

“Ne istersen sipariş ver. Bendensin,” demişti.

Faith, kimseye borçlu kalmayı sevmediği için:

“Gerek yok. Bir şey istemiyorum,” diyerek Alex’in teklifini reddetmişti.

 Alex:

“Keyfin bilir,” dedikten sonra bakışlarını arkasını dönüp yürümeye devam eden Nida’ya dikmiş, birkaç saniye daha onu izledikten sonra tekrardan Faith’e dönmüştü.

“Benim adım Alex. Cinayetlerden benim sorumlu olduğumu düşünüyorsun, değil mi?”

Faith, Alex’e ondan korkmadığını belli eden gözlerle bakarak:

“Eğer cinayetleri sen işlemeseydin olay yerine gelmezdin. Özellikle de gerçek kimliğinle. Söylesene, ne zamandır bunu gizliyorsun ve ne kadar süredir cinayet işliyorsun?” diye sordu.

Cinayetlerden sorumlu olmayan ve cinayetleri bir başkasının işlediğinden kesinlikle emin olan Alex:

“Bunları ben yapmadım. Ben cinayet işlemedim. Senin onları gördüğünü biliyorum. Jenny Hale ve annesini. Onların gerçek kimliğini biliyorsun. Gerçekte ne olduklarını,” diyerek burada esas bulunma nedenini açıklamıştı. “Ama bir sorun var ki, o cinayet işlendiği zaman Jenny ve ailesi kasabaya yeni gelmişti. Ben onları kasabaya girdikleri ilk andan beri takip ediyordum.”

Faith, korku ve tiksintiyle irkildikten sonra:

“Ne?!” diyerek ses tonundaki endişeyi belli etmişti. “Hale ailesini mi takip ediyordun? Bunu neden yapasın ki? Ayrıca cinayeti bir başkasının işlediğini nereden biliyorsun?”

Alex, konuşmadan başını duyduğu sesten yana çevirmiş ve Nida’nın onlara doğru yürüdüğünü görmüştü. Kahvenin masaya bırakılmasının ardından Nida’nın:

“Başka bir isteğiniz var mı?” diye sorduğunu duymuştu. Aslında Nida’nın amacı ne konuştuklarına biraz olsun kulak misafiri olmaktı. Nitekim ne Alex ne de Faith konuşuyordu.

“Hayır. Bizi yalnız bırakman yeterli,” dedikten sonra neredeyse bakışlarıyla Nida’yı yanlarından kovmuştu.

Nida, Faith’e onu parçalayacakmış gibi baktıktan sonra arkasını dönüp yanlarından ayrılmış ve yalnız başlarına kalmalarına sebep olmuştu.

Alex, Nida’nın onları duyamayacak bir mesafede olduğundan emin olduktan sonra daha kısık bir sesle:

“Kasabada daha öncesinde yaşayan bir kadın vardı hatırlarsan. Vivianne Risotty. Kendisi bundan yıllar önce gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştu, bu kayboluş bir süre kasabada dilden dile dolaşmış daha sonra da kasaba halkı onun öldüğünden söz etmeye başlamıştı. İşte o kadın bir kurt kadındı ve aynı zamanda Bayan Hale’in annesi, Jenny Hale’in ise büyük annesi. İşte bundan ötürü onların kasabaya geleceğini öğrendiğim vakit onları takip etmeye başladım. Kasabaya geldikleri zamandan çok önce cinayet işlenmişti. Yani Hale ailesinin bu cinayeti işleme imkânı yok.”

Faith, duyduklarını sindirmeye çalışıyordu.

“Şimdi bir diğer konuya gelirsem eğer…”

Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra çevresini yeniden dikkatli gözlerle süzmüş ve konuşmasına devam etmişti.

“Cinayeti işleyenin bir başkası olduğunu düşünüyorum. Hatta bu şüphelendiğim kişi bir FBI memuru. O da bizim gibi. Bir gün önce arkadaşımı öldürdü. Hem de gözlerimin önünde. Bunu yapan bir varlığın başkalarına da zarar verebileceğini, gözünü kırpmadan insan ya da kurt adam – kurt kadın ayrımı yapmadan cinayet işleyeceğini düşünüyorum.”

Faith, böyle bir kasabada daha önce nasıl yaşadığını, hiçbir şeyin farkında olmayışını düşündükçe çıldıracağını hissediyordu. Daha önce işlenen cinayetleri de duymuştu ve bu cinayetleri işleyen kişinin kimliğine erişilemediğini düşündükçe kendisini daha da kötü hissetmeye başlamıştı.

Alex’in söyledikleriyle düşüncelerini başka bir noktaya sürüklüyordu. Eğer dediği gibi bir FBI memuru cinayet işliyorsa artık kime güvenebileceğini bilemiyordu.

Marie, belki de her şeyi biliyordu ve bu yüzden Faith ile konuşmak istememişti. Kendisine bilgi vermiyor olması ve sorularını yanıtlamak istememesi Marie’nin de işin içinde olup olmadığını düşündürüyordu.

Şimdi Faith’in aklında pek çok soru işareti vardı. Bu soru işaretlerinin hepsine bir yanıt almak istiyordu.

Loading...
0%