@yazarcerenoktay
|
30.10.2024, 00:38 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum.
Faith, Alex’in söylediklerini zihninde tartarken: “Peki, onun nerede olduğu hakkında bir fikrin var mı?” diye sordu. “Bu konu hakkında bir fikrim yok ne yazık ki. O gün oradan kaçtıktan sonra bir daha onu görmedim. Tanrı biliyor ya, görmek istediğimi de pek sanmıyorum.” Alex’in sözleri üzerine ne yapabileceklerini düşünmeye başlayan Faith, dudaklarını büzdü. Diğer kişiliği ortaya çıkıp ona göründükten sonra: “Burada bekleyerek bir şey elde edemeyeceğinizi biliyorsun değil mi? Konuşma varacağı yere çoktan vardı. Şimdi yapmanız gereken onu bulabilmek ve öldürebilmek için harekete geçmek. Gerçi tek başınıza öldürebileceğinizi sanmıyorum. Bunu yapabilmek için yardıma ihtiyacınız var gibi görünüyor,” dedi karanlık ses tonuyla. Faith, iç sesine kulak verdikten sonra: “Sence onu durdurabilmek için bize yardımcı olacak birileri var mı? Senin gibi olanlara durumu anlatsan bize yardımcı olabilirler mi?” diye sordu. Ellerini birbirine kavuşturmuştu ve gerginlikle sağ bacağını titretip duruyordu. Alex, türündeki hiçbir varlığın ona inanmayacağını düşünüyordu. Üstelik böyle bir şeyden bahsedip yardım istemeyi düşünmek pek de akıllıca olmazdı. Eğer ki gördüklerini birilerine anlattığı Arnold’un kulağına giderse -ölümden bir kez olsun kurtulmuştu- bu defa kurtulma şansı bulamazdı. Gözleri bardağına çevrili bir şekilde boğazını temizledi ve düşüncesini Faith’e söyledi. Faith, Alex’in gerçekten de bu konuda destek isteyemeyeceğine kanaat getirince bunu pek istememesine karşın: “Galiba Hale ailesi dışında kimse bize yardım edemez. Bu durumdan onlara bahsetmeli ve onlardan yardım almalıyız,” dedi ve ayağa kalktı. “Kaybedecek vaktimiz yok. Onları bulmamız gerek.” Faith, Alex’in ayağa kalkmasını beklemeden restorantın çıkışına doğru yürümeye başladı ve mekânın çıkışına varınca peşinden gelip gelmediğini görmek için ondan tarafa doğru döndü. Alex, siparişinin ücretini ödeyip onun peşinden yürümeye başladığında dışarı çıktı, sağına ve soluna bakınıp onların nerede olabileceklerini düşündü. Alex de peşi sıra dışarı çıktığında: “Jenny Hale’in nerede olduğunu biliyorum. Benimle gelmelisin,” dedi ve sol tarafa doğru dönüp yürümeye başladı. “Vivianne Risotty’nin evinin önünde olması gerek. Vermiş olduğum harita onu oraya yönlendiriyordu.”
*** Lee, her adımını dikkatli bir şekilde atarak yürümeyi sürdürdü. Aile fertlerinden hiçbirine görünemezdi. Eğer ki görünürse Hale ailesini kurtarmak için harekete geçemezdi. Dahası böyle bir durumda iyi bir yalan uydurması gerekiyordu. Ailesindeki her ferdin hangi odada uyuduğunu bilmesi onun için bir avantajdı. Sessiz adımlarla yürümeye devam ederek çevresini dikkatli gözlerle gözetlemeyi sürdürdü. Henüz kimseyi görmemişti. Bu şu an için olabilecek en iyi şeydi. Her bir odanın önüne gelip bir dakika kadar beklemiş ve çoğundan horultu seslerini duymasının ardından yer altına giden bölüme yönelmişti. Oraya giden gizli geçite ulaşmasına sadece birkaç adım kalmıştı. Nitekim son attığı adımdan sonra duyduğu ses az kalsın altına kaçırmasına sebep olacaktı. Çok gerilmişti ve sağ eli kalbinin üzerinde yerini almıştı. Kalbinin küt küt attığını hissederken vücudundaki tüylerin neredeyse tümü diken gibi olmuştu. Sırtını garip bir ürperti sıyırıp geçerken gözlerini sadece bir anlığına kapatmış ve ne olur aile fertlerimden biri olmasın, diyerek dua etmişti. Gözlerini açıp elini kalbinin üstünden çektikten sonra yavaş adımlarla arkasına dönmeye başladı. Yüzündeki o endişeli ifadeyi beynine pek çok kez uyarı sinyalleri göndererek yok etmeye çalıştı. Vücudu tamamen sesin geldiği tarafa döndüğündeyse kimseyi göremedi. Tabii yerdeki küçük, gri tekir kedileri dışında... Bütün sesi çıkaran ve kalbinin göğsünden sökülüp atılacakmış gibi olmasına sebep olan işte bu hayvanın ta kendisiydi. Aile fertlerinden herhangi birisinin onu görmüş olmasındansa bu hayvan yüzünden korkutulmayı binlerce kez daha tercih edebilirdi. Kediyi görmesiyle biraz olsun rahatlamış, yeniden arkasına dönerek yürümeyi sürdürmüştü. Gizli geçidin önüne geldiği an geçidi açmış, içeri girmiş ve geçidi tekrardan arkasından kapatmıştı. Sessiz ve dikkatli adımlarla yürümeye çalışırken kimsenin kendisini görmemesi ve yakalanmamak için dua ediyordu. Oysa takip ediliyordu ve bundan bihaberdi.
***
Alex ve Faith, yol boyunca yürürken hem hızlılardı hem de kasabada olanlar hakkında konuşuyorlardı. Geçmişte ve şimdiki zamanda gerçekleşen cinayetlerle ilgili konuştuklarında katilin aynı kişinin olmaması noktasına geliyor, kasvetli bir ruh haline bürünüyorlardı. Alex, insan formundayken bile attığı her adımda insanlardan daha hızlı oluyordu ve Faith’in kendisine ayak uydurabilmesi için pek çok kez daha yavaş adım atmak zorunda kalmıştı. Vivianne Risotty’nin evinin bulunduğu yere yaklaştıklarında Alex, Jenny’nin varlığını hem gözleriyle hem de işitme duyusuyla kontrol etti ama ona dair herhangi bir iz fark etmedi. Üstelik bulundukları yerin yakınında, Vivianne Risotty’nin evinin önündeki araç yolundaki taraftan burnuna gelen kurtboğan kokusu midesine kramp girmesine sebep olmuştu. Yere doğru diz çöküp kusmaya başladığında neler olduğunu anlayamayan Faith, endişeli gözlerle Alex’e baktı. Hemen yanına diz çöküp: “Tanrı’m!” dedi. “Neler oluyor?” Alex, konuşamadı, kusmayı sürdürdü. Bu durumdan bir süre sonra rahatsız olmaya başlayan Faith diğer kişiliğinin ortaya çıktığını gördü. Genç adama ciddi bir yüz ifadesiyle bakıyordu ve sıktığı dişlerinin arasından: “Kurtboğan otu ile Manchineel ağacının zehirli özü zarar veriyor. Çabuk buradan uzaklaştır onu. Sakın Vivianne Hale’in evinin yakınına yaklaşmayın,” diyerek uyarıda bulundu. “Nasıl yaptılar bilmiyorum ama bu iki bitkiyi kullanarak kurt adam ve kurt kadınlara çok büyük zarar veren bir zehir elde etmişler.” Faith, diğer kişiliğinden gelen uyarının üzerine zor da olsa Alex’i bulunduğu yerden uzaklaştırmaya çalıştı. Kendisi bu zehirden etkilenmese bile genç adamın durumu hiç iyi görünmüyordu ve ona nasıl yardımcı olabileceğine dair en ufak bir fikri yoktu. Evden epeyce uzaklaştıkları vakit paniğe kapılmamaya çalışarak Alex’in vücudunu bu zehirden arındırabilmek için ne yapabileceğini düşünmeye başladı. Hâlâ kusması devam eden ve oldukça bitkin görünen Alex zar zor konuştu. Kelimeler boğazından çıkarken sesi zor duyuluyordu. “Beni Rensqie Dağı’nda yaşayan şamana götürmelisin. Ancak o iyileşmem konusunda yardımcı olacaktır. Ne zamanki böylesi ne zor durumda kalsak o iyileşmemize yardımcı olmuştu.” Alex’in bahsettiği dağ, bulundukları yere çok da uzak değildi. Faith, Alex’in kolunun altına girip onu yerden kaldırdı. “Dayanman gerek. Seni oraya götüreceğim.” Dağa doğru yürümeye başladıklarında Alex, daha da solgun görünmekteydi ve zar zor adım atıyordu. Faith, sözleriyle onu ayakta tutmaya çabaladı nitekim bir süre sonra genç adam baygınlık geçirdi. Bu baygınlığın üzerine onu olduğu yerde sırt üstü yatırıp bakışlarını yana çevirdi. Belli ki Alex’i oraya kadar götüremeyecekti ama bahsettiği şamanı buraya getirebilirdi. Dağa çıktığında üzerinde kırmızı bir pelerin ile başında pelerine bağlı şapkayı takan birisini gördü. Acaba bu bahsettiği şaman olabilir mi? diye düşünürken pelerinli yabancıya doğru yürümeye başladı. Yabancı ile arasında birkaç adımlık mesafe kaldığında: “Ben şamanı arıyordum. Onu tanıyor musunuz?” diye sordu. Pelerinli olan kişi duyduğu ses üzerine önünde bulunan papatyaları toplamayı bıraktı ve ayağa kalktı. Faith’e doğru döndü. Faith, kendisine dönen kişinin yüzünü gördüğünde donup kalmıştı. Alın tarafında oldukça derin bir kesik vardı ve bu kesik dikilmiş görünüyordu. Sağ gözünün çevresi komple morarmıştı ve gözünün akı ile göz rengi birebir aynıydı. Dudağı yoktu. Onun yerine tek gördüğü çarpı şeklinde olan bir dikişti. Gördüğü görüntü karşısında ne düşüneceğini bilemiyordu. “Şamanı mı arıyorsun küçük hanım?” diyen bir ses zihninde yankılandığında bu sesin sahibinin karşısındaki ürkütücü kadın olduğunu anlaması zor olmamıştı. “Eee… Evet. Ben… Şamanı arıyorum.” Korkutucu görünüşe sahip kişi “Şu anda onunla konuşuyorsun. Nasıl yardımcı olabilirim?” diye sorarken sesi yine Faith’in zihninde yankılandı. Faith, bu kişinin şaman olduğuna ihtimal vermemişti. Şaka yapıyor olmalıydı. Böyle şaman olur muydu hiç? Olsa olsa bu kadından yaratık olurdu. Görünüşü hiç de şaman gibi değildi “Benimle dalga geçiyor olmalısın. Sen şaman olamazsın.” Şaman, Faith’in kendisine inanmamış olmasına şaşırmamıştı. Daha öncesinde de böyle tepkilerle karşılaşmıştı ve yaptığı iyileştirmeler sonrasında vücudundaki yaralar daha da artmıştı. Ne zamanki birilerini iyileştirse onların vücudundaki yara ve hastalıklar kendisine geçiyordu. Bu zamana kadar hayatta kalabilmesinin sebebiyse kanlı ay tutulması gerçekleştiğinde yaptığı kurban adağıydı. Bu adak sayesinde ömrü uzuyor, iyileştirme sırasında gördüğü zararlardan bazıları ortadan kalkıyordu. “Beni tanımayan herkes öyle der,” dedi şaman Faith’in sözleri üzerine gayet sakin bir ses tonuyla. “Bunu söyleyen ilk kişi sen değilsin. Söyle bakalım. Yardıma ihtiyacı olan kişi sen misin yoksa bir başkası mı?” “Arkadaşım Alex. Zehirlendi. Sizi tanıdığını ve sizden başka kimsenin yardımcı olamayacağını söyledi.” Şaman, düşünceli gibi göründü. Bir süre aynı ifadede kaşlarını çatıp kıza baktıktan sonra: “Kurt adam olan mı?” diye sordu. Faith: “Evet,” dedi daha fazla oyalanmayalım diyen bir ses tonuyla. “Onu kurtarmak için yardımcı olacaksın değil mi?” Şaman’ın sert ve kararlı şekilde cevap verdiğini zihninde duydu. “Elbette ona yardımcı olacağım. Beni bulunduğu yere götürmen yeterli. Umarım genç kalmamışızdır.”
*** Marie, duyduklarını sindirmeye çalışıyordu hâlâ. Eğer kehanet doğruysa Jenny kurtuluşları olacaktı ama kehaneti çok iyi bilen Vivianne Risotty, torununun kurtarıcı olmasını hiçbir zaman istememişti. Öldürdüğü bütün insanların kehanetle bağlantısı bulunuyordu. Her zaman ikili oynamıştı, kehanetin de istediği gibi gerçekleşmesini sağlamak için kimseye acımamıştı. “Kehanet Vivianne Risotty’nin istediği şekilde gerçekleşirse ne olacak peki?” “Bu zamana kadar gelmiş geçmiş en kötü imparatorluk yeniden dirilecek. Başında bulunan kişi hem insanlığın hem de diğer doğaüstü varlıkların sonunu getirecek.” Marie, öncesinde öğrendiklerine az önceki duydukları eklenince dehşete düşmüştü. “Siktir,” dedi. “O zaman Vivianne Risotty’yi bulup bir an evvel engellemeliyiz.” Bakışlarını çekmeden karşısındaki kadına bakmayı sürdürdü. Kadın yine bir şeyler söylüyordu ve en son kurduğu cümle onu aralarına katılmaya davet ediyordu. “Bize destek olacaksın, değil mi? Bizi yalnız bırakmayacaksın.” Doğaüstü varlıklar Marie’nin umrunda değildi açıkçası. Tek istediği insanların yaşamasıydı. Bunun için çabalayacak ve bu kadın topluluğu ile iş birliği yapacaktı. “Evet. Size destek olacağım. Vivianne Risotty’yi engelleyebilmek için elimden gelen her türlü desteği sizinle paylaşmaya hazırım.”
|
0% |