Yeni Üyelik
32.
Bölüm

29. Bölüm

@yazarcerenoktay

30.10.2024, 00:40 🐺
Kurguma hepiniz hoşgeldiniz
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum.

Marie, Vivianne Risotty’nin ne kadar kötü biri olduğunu ve hakkındaki tüm gerçeği, dahası kehaneti öğrendiğinden beri pek kendinde değildi açıkçası. İnsanların, hatta dünyada yaşamaya devam eden hiçbir doğaüstü varlığın zarar görmesini istemiyordu. Peki, onu nasıl durduracaklardı? Dahası onu durdurabilecek güce sahipler miydi?

Marie, bu klandaki kadınlara yardım etmeyi kabul ettiğinde haklarında bir gerçek daha öğrenmişti. Bu kadınlar dünyada uzunca süredir yaşayan en büyük kurt kadın topluluğunu oluşturuyorlardı ve kendilerine Black Furies ismini vermişlerdi. Erkek kurt adamlardan nefret ettikleri için onları öldürüyorlardı ve aralarına alacakları kadınları büyük bir dikkatle seçmekteydiler.

Marie, insan olmasına rağmen yönetebileceği polis topluluğundan dolayı onlara çok yardımcı olacağını düşünmüşlerdi. Kasabadaki insanlar zaten bu doğaüstü varlıkların bir kısmı hakkında bilgi sahibiydiler ve pek çoğu Vivianne Risotty yüzünden katledilmişti. Bunun intikamını almak isteyenlerin sayısı çok fazlaydı.

Marie:

“Pekâlâ,” diyerek ayağa kalktı. “İnsanlara zarar vermediğiniz müddetçe size destek olacağız. Ekibimi toplayacağım. Sonrasında ne yapacağımızı ve nasıl hareket edeceğimizi konuşmak için kasabanın polis merkezinde sizi bekliyor olacağım.”

“Anlaştık.”

Marie, klanın liderinin desteğiyle balık tutmak için gittiği göle kadar götürülmüş ve aracına bindirilmişti. Aracına binmesinin ardından gölden uzaklaşan Marie, kalp atışının hızlandığını ve ellerinin terlemeye başladığını fark etti. Derin derin solumaya başladı.

Duydukları çok ürkütücüydü ama insanları korumak için kasabada bulunan ne kadar polis varsa hepsini ikna etmesi gerekiyordu. İçinden bir ses çok kayıp vereceklerini ve bu anlaşmadan vazgeçmesi gerektiğini söylese de bu sese kulak asmaması gerektiğini biliyordu. Kayıplar olsa bile insanlığın devam edebilmesi için bunu yapmaları şarttı.

Kasabaya vardığında ilk işi karakola uğramak oldu. Karakola girdikten sonra şerifin karakolda olup olmadığını kontrol etti. Karakoldaydı.

Hemen şerifin odasına girdikten sonra kapıyı kapattı ve başından geçenleri bir bir anlattı. Kasabanın şerifi de diğer insanlar gibi kurt adamlar ile kurt kadınların yaşadığını biliyordu. Geçmişte işlenen pek çok cinayetten sorumlu kişinin Vivianne Risotty olduğunu bilse de bunu bir türlü ispat edememişti. Vivianne Risotty her defasında paçayı kurtarmayı başarmıştı.

Marie’den öğrendikleriyle dehşete düşen şerif:

“Onlara güvenebileceğinden emin misin?” diye sordu.

Marie, şöyle bir durup düşündü. Bu kadınlara gerçekten güveniyor muydu? Anlattıklarına bakılırsa ve geçmişte olanlar da göz önüne alınınca yalan söylemediklerine kanaat getirdi. Zaten kadının konuşurken Vivianne’e karşı nefreti çok belli etmişti kendini.

“Eminim,” dedi Marie sağ bileğini sıvazlarken. “Onlara güvenebiliriz. Yeter ki onlara ihanet etmeyelim ve yapacağımız anlaşmayı bozmayalım. Ekibi kurduktan sonra onlarla iletişime geçeceğiz.”

“Pekâlâ,” diyen şerif, Marie ile birlikte kuracakları ekipte olacak polislerle ilgili oldukça derin bir konuşma gerçekleştirmeye başladılar.

 

***
 

Marie ve şerifin bütün uğraşları sonucunda ekip zor da olsa ayarlanabilmiş, büyük bir gizlilikle sürdürülen bütün hazırlıklar muazzam bir titizlikle yapılmıştı. Ekibin hazır olmasından kısa bir süre sonra Marie, Black Furies klanının liderinin gönderdiği bir kurt kadınla konuşmuş ve hazır olduklarını söylemişti.

Kurt kadınlarla insan ekibi el birliği içinde kasaba içerisinde Vivianne’in olabileceği yerlere dair aramaları sürdürürken Alex ve Faith de boş durmamışlardı. Şaman ile birlikte arayışa başlamışlar, Vivianne’in ilk olarak sıklıkla dolaştığı yerlere adım atmışlardı.

Aradan geçen sürede Black Furies klanının lideri kendileri dışında arayışı sürdüren Faith, Alex ve şamanın amacını öğrenmiş, onlarla iletişime geçip kendilerine katılmaya davet etmişti. Üçü de kendilerine yapılan bu daveti kabul ettikten sonra birlikte arayışı sürdürmeye devam ettiler.

Black Furies klanında yer alan, en etkili büyüleri yapıp iz sürmede başarılı olan Nadafa, şaman ile iş birliği içine girmiş ve ekibe daha da yardımcı olabilmek için arayışını sürdürmüştü. Birlikte yaptıkları daha ilk arayışta Vivianne Risotty’nin yerini saptamışlardı. İlk cinayetin gerçekleştiği yerdeydi. Okulun bahçesinde.

Görünürde bahçede kendisinden başka birisi daha vardı ve bu kişi kasabadaki en huysuz ihtiyardı. Boynundan yaralanmıştı ve oluk oluk kan akıyordu. Adam ne kadar yalvarsa da Vivianne onu bırakmamakta kararlıydı.

Vivianne, adama acımayan bakışlarla devam ederken ellerini kaldırmış ve tek bir hamleyle adamın boğazını paramparça etmişti. Daha sonra elini adamın göğsünden içeri daldırdı. Adamın kalbini elinin içine alıp göğsünden dışarı çıkardıktan sonra kalbin kokusunu içine çekti. Çok lezzetli kokuyordu.

Elindeki kalbi ağzına doğru götürüp bir ısırık aldıktan sonra, keyifle mırıldandı. O kadar lezzetliydi ki, tekrar bir ısırık daha almadan yapamadı.

Adamın kalbini tamamen bitirene kadar ortaya çıkan zevkin keyfini sürdürmüş, kalp tamamen bittikten sonra adamın cansız bedeninin üstüne çöreklenmişti. Vücudunun bazı uzuvlarını yiyip değerli gördüğü bir organı aldıktan sonra oradan ayrılmak üzere harekete geçmişti.

Bu organı aldıktan sonra sandığa koymuştu. Sandık beyaz renkteydi. Sağ ve sol tarafında siyah renkte sivri çıkıntılar oluşturan demirler vardı. Bu demirlerin bir kısmı sandığın ön tarafında birleşiyor ve kanatları açık, ters duran bir yarasayı andırıyordu.

Dönüşümünü geçirip okuldan çıktıktan sonra sıradaki avından gereken uzvu almak üzere harekete geçmişti. Kimleri öldüreceği kafasında çok netti, bu yüzden de gideceği yönde kararlı bir şekilde ilerliyordu.

Onun okuldan çıktığını gören Black Furies klanındaki kurt kadınlardan bazıları hemen peşine düşmüşlerdi. Kendilerini gizlemiyor, hızlı bir şekilde koşabilmek adına oldukları gibi hareket ediyorlardı.

İçlerinden birkaçı Vivianne’in önüne çıksa da onun beklenmedik bir şekilde hızlı hareket etmesiyle onu ellerinden kaçırmışlardı. Bu durum daha da öfkelenmelerine sebep oluyor, sahip oldukları hızı daha da arttırmaya çalışıyorlardı.

Vivianne, her ne kadar onlardan daha hızlı koşsa da peşlerinde olmalarına sinirlendiği için en sonunda dayanamamış ve belinde bulunan kuşağın içine sakladığı iksir şişelerini çıkarmıştı. Kullandığı ilk iksir şişesi fare şekline benziyordu. Bu iksir şişesini onlara doğru fırlattığında fare şekline dönüşüp onu takip etmeyi bırakmışlardı.

İkinci iksir şişesi üçgen şekline benziyordu. İçerisinde mavi renkte baloncuklar barındıran beyaz bir sıvı vardı. Hemen şişenin kapağını açtı ve içinde bulunan sıvıyı savurdu. Sıvının isabet ettiği kurt kadınlar adımlarını yavaşlatmış ve kafaları karışmış bir şekilde birbirlerine bakmaya başlamışlardı.

Vivianne, koşmayı sürdürdüğünde Bayan Tanten’in tek başına yaşadığı eve doğru ilerlemekteydi. Çevresinde şu an için onu takip eden biri olmadığı için rahat olsa da tedbiri elden bırakmıyordu.

En sonunda Bayan Tanten’in evinin önüne varıp camdan kendisini içeri attığında onun telaşlı çığlığı kulaklarında yankılandı. Bu sefer beklemek istemedi. Elini uzatıp kalbini dışarı çıkardıktan sonra üzerinde taşıdığı sandığa koydu. Bayan Tanten’in bedeni yüzüstü yere düşerken kendisini dışarı attı.

Bayan Tanten’in evinin bulunduğu bölgede yer alan üç tane polis memuru, onu görmüş ve silahlarını ateşlemeye başlamışlardı. Bu silahlardaki kurşunlar gümüştendi ve Vivianne'in bedenine isabet ettiğinde onu güçsüz düşürecekti.

Nitekim Vivianne, onlardan daha güçlüydü. Onların kokusunu daha Bayan Tanten’in evine girmeden almış ve kalbi almadan karşılarına çıkmak istemediği için onlara henüz saldırmamıştı.

Polis memurlarının olduğu yere saniyeler içerisinde vardığında birinin kafasını bedeninden ayırmış, diğerinin uzuvlarını bedeninden çekip koparmıştı. Bunun ardından ona öfkeli gözlerle bakıp yırtıcı bir şekilde uluyup dişlerini göstermişti. Kan kaybından dolayı bilincini kaybetmeye başlayan polis memuru, bunun üzerine dayanacak gücü kendisinde bulamamış ve korkudan bayılmıştı.

Vivianne, onun bu haline alaycı bir şekilde güldükten sonra üçüncü polis memuruna karşı döndürmüştü bedenini. Korkusuz bir şekilde bakıyordu ve silahını ateşlemişti.

Vivianne, tam o anda onu şaşırtacak bir şey yapmış ve mermiyi havada, iki parmağı arasına alarak yakalamıştı. Parmaklarının arasındaki kurşunu yere fırlatıp ona karşı gürlediğinde korkusuz polis memuru yeniden silahını ateşlemiş ve öfkeden deliye dönen gözlerle ona bakmıştı.

Vivianne'in bu saçmalıkla kaybedecek vakti yoktu. Onu olduğu yerde bırakıp yeniden koşmaya başladığında göz önünden kaybolması birkaç saniyesini almıştı. Polis memuru ne kadar çevresine bakınırsa bakınsın onu göremiyordu.

Vivianne’in son bir kurbanı kalmıştı öldürmek istediği. O kurban Lee’nin babasından başkası değildi. Onu öldüreceği zamanı o kadar çok beklemişti ki, heyecandan kalbinin göğsünden çıkacağını hissediyordu. Onun kanını içmek, etiyle beslenecek olmak hiç kuşkusuz ömründeki en mutlu anı olacaktı.

Loading...
0%