@yazarcerenoktay
|
18.09.2024, 13:13 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum. Jenny, Marie'nin neden sağlık muayenesi konusunda bu kadar ısrarcı olduğuna anlam veremiyordu. Tamam, iyi görünmeyebilirdi, hatta üzerinde kan lekesi de olabilirdi ama bu zarar gördüğü anlamına gelmiyordu. Arada dönen başı ve bulanan midesi bir süre sonra geçerdi. Hep öyle olmuştu. Bu yüzden de bunlara aldırış etmiyordu. Başını iki yana salladı ve ailesine çok ihtiyacı olduğunu hissetti. Onlarla çok anlaşamasa da böyle anlarda onların yanında olmanın daha iyi hissettireceğinin farkındaydı. Marie'nin yeniden kendisini peşinden sürüklemesiyle adımlarını istemsiz bir şekilde ambulansa doğru ilerletmeye başladı. Attığı her bir adım işkence gibi gelmekteydi. Üstelik almış olduğu kan kokusu ile ruh durumu birleşince kendisini daha da bitik hisseder olmuştu. Marie ile birlikte ambulansın tam önüne vardıklarında sağlık personellerinden Astrid onları karşıladı. Sarı saçlı, mavi gözlü, kilolu bir kızdı. Beyaz teni Güneş’in şiddetinden dolayı biraz olsun kızarmıştı. Üzerinde yeşil renkte terikoton cerrahi takım vardı. Terikoton üstünün üzerinde yazan isim ve soy isim göze çarpıyordu. Jenny, gözlerini birkaç kez kırptıktan sonra sağ elini boynuna doğru götürdü. Boynu ile omuzu arasında kalan kısımda dayanılmaz bir ağrı hissetmeye başlamıştı. Birdenbire başlayan acının şiddeti o kadar güçlüydü ki bir süre sonra dayanamayacağını anladı. Canı çok yanıyordu. Sağ elini boynundan çekip iki eliyle kulaklarını kapatmasının ardından gözlerini acıyla sıktı. Dizlerinin üzerine ağır, çok ağır hareketlerle çökerken acı dolu bir çığlık kopardı. Acı içinde kıvranmaya devam ederken en sonunda kendini daha fazla tutamamış ve vücudunun yerde kıvranmaya devam etmesine izin vermişti. Marie, Jenny'nin birdenbire kıvranmasıyla büyük bir şaşkınlığa uğramıştı ve korkmuştu. Dizlerini kırıp olduğu yerde çömeldikten sonra ellerini genç kıza uzattı ve "İyi misin?" diye sordu. "Ne oluyor?" Jenny, hâlâ acı çekiyordu ve Marie’ye yanıt veremedi. Daha öncesinde böylesine kuvvetli bir acı çekmemesinin verdiği etkiden dolayı vücudu neye uğradığını şaşırmıştı. Kas ve sinir sistemlerinde hissettiği ağrı saniyeler geçtikçe daha da kuvvetleniyor ve bilincini kaybetmesine sebep olmak için hızla hareket ediyordu. Bu durum tam bir felaketi. Astrid de Marie ve Jenny gibi ne olduğunu anlamamıştı. Genç kızın acı içinde kıvranması ve kulaklarını kapayıp: "Artık dur lütfen!" diye bağırması daha da tedirginleşmesine sebep oldu. Astrid, bu şekilde dikilip durmak yerine Jenny'nin acısını dindirmek ve neler olduğunu anlamak adına bir şeyler yapması gerektiğini düşündü. Elini uzatıp genç kıza dokunmak istediği sırada Jenny'nin aniden elini uzatması ve bileğinden tutması ürkmesine sebep olmuştu. Jenny, Astrid’in bileğini tuttuğunda gözlerinden süzülen yaşlara engel olamadı. Dudaklarını zar zor hareket ettirip: "Lütfen bana yardım et." dediğinde çektiği acı sesine yansıdı. Bu durumun bir an önce bitmesini istiyordu. Bitmemesinden ve acının devam etmesinden çok korkuyordu.
***
Saniyeler birbirini kovalarken Marie'nin merakı daha da artmaya başladı. Hem genç kız için endişeleniyor hem de bazen sessizleşip bazen de kendisine garip gözlerle bakması bir şeyler sakladığını düşünmesine sebep oluyordu. Düşüncesinde haklıydı. Jenny gerçekten de ondan bir şeyler saklıyordu ve bu sakladığı şeyleri hiçbir zaman dile getirmeyi düşünmüyordu. Jenny, çekmiş olduğu acıya dayanamayıp bilincini kaybettiğinde Astrid onu hemen ambulansa taşıdı. Gerekli muayeneyi yapıp genç kızın kendisine gelmesini sağladıktan sonra iyi olup olmadığını sordu. Solan yüzü, ağlamaktan şişen gözleri ve alnında atmaya başlayan damarları yüzünden oldukça kötü görünüyordu. Jenny, Astrid'in kendisine sorduğu soruya yanıt vermedi. Yattığı yerden çevresine baktığı sırada Marrie'yi gördü. Marie, göğsünde kavuşturduğu kollarını birbirinden ayırdıktan sonra: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Jenny, Marie'nin bu sorusu üzerine yavaşça doğrulmaya çalıştı ve başının hafiften döndüğünü hissetti. "Biraz başım dönüyor." dedikten sonra bakışlarını Astrid'e çevirdi. Astrid, Jenny'nin serumuna baş dönmesini engelleyecek bir ilaç enjekte etti, hemen sonrasındaysa Marie'ye dönüp: "Sizi baş başa bırakayım," diyerek ambulanstan çıkmak üzere yürümeye başladı. Her ihtimale karşı dışarıda bekleyecek ve yeniden bir şey olursa anında müdahale edebilecekti. Jenny, ambulansın içinde yer alan katlı tabureyi açıp oturan ve kendisine bakmaya devam eden Marie'nin yanıt almadan buradan gitmeyeceğini anladıktan sonra: "Ben..." dedi ve duraksadı. Bir şeyler söylemek için giriş yapmıştı ama kelimenin devamını nasıl getireceğine dair en ufak bir fikri yoktu. Marie, yumuşacık elleri ile Jenny'nin ellerini tuttuktan sonra: "Evet?" diye sordu. Jenny, beyninin kendisine oyun oynayıp oynamadığından ve gördüğü şeyin gerçek olup olmadığından emin olmadığı için hâlâ düşünüp duruyordu. Beyni kurt adamın görüntüsünü tekrar tekrar gözlerinin önüne seriyor ve kalbinin her geçen saniye daha da korkarak atmasına sebep oluyordu. Keşke dizlerinin bağı çözülse de yere kapaklanabilseydi. Belki o zaman biraz da olsa ağlayabilirdi. Ne ağlayabiliyor ne de olanlar hakkında doğru dürüst konuşabiliyordu. Bu durum içindeki endişenin daha da büyüyüp serpilmesine sebep oluyordu. "Ah, bu lanet kasaba!" diye kendi kendine mırıldandığında sesi beklediğinden yüksek çıkmıştı. Bunun olması hiç hoşuna gitmedi. Marie, Jenny'nin sarf ettiği cümleyi duyduğunda meraklı bir ses tonuyla: "Bu kasabanın nesi var?" diye sordu. Kaşları belli belirsiz çatılmış ve hafifçe öne eğildiği için sırtı az da olsa kamburlaşmıştı. Jenny, sözlerini dile getirmek istediği ses tonundan daha yüksek söylediğini fark ettiğinde bakışlarını Marie’den kaçırdı. Anne ve babasının ne yaptığını düşündü. Acaba hâlâ dışarıda bekleyip kendisini görmek için çabalıyorlar mıydı? Bay ve Bayan Hale, kızlarının bayıldığını görmüş ve daha da tedirginleşmişlerdi. Bayan Hale, sarı şeridi geçip Jenny’ye ulaşmak için hamle yaptığında polis memurları tarafından yine engellenmiş ve kızına ulaşamamıştı. "İfadesi alınmadan onunla görüşmeniz imkânsız." Jenny, başını üzüntüyle salladıktan sonra yanıt bekleyen Marie'ye baktı. "Üzgünüm," dedi. Rol kesmeye devam ediyordu. Bunu yapmaktan başka çaresi yoktu. Gerçeği anlatamazdı. "Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Zihnimdeki düşünceler adeta birbirine karışmış durumda. Kafamı toparlamam gerekiyor. Ancak ondan sonra size neler olduğunu anlatabilirim." Marie, Jenny'nin sözleri üzerine bir an için düşündü. Israr etse de genç kızın konuşmayacağını anlamıştı. Ayağa kalktıktan sonra Astrid'e seslendi. Astrid, Marie'nin sesini duyar duymaz içeri girdi ve Jenny'nin sağlık durumu ile ilgili son kez kontrolleri yaptı. "Ağrın var mı?" diye sorduğunda Jenny ‘ye, Jenny ağrısının hâlâ olduğunu söyledi. "Önceki kadar dayanılmaz olmasa da hem boyun hem de başımdaki ağrı devam ediyor." Astrid, aldığı yanıtın ardından "Sana rahatlatıcı bir iğne vuracağım şimdi. Bir süre sonra rahatlarsın." diyerek yanıt verdi. Eline almış olduğu ilacı bitmesine az kalan seruma enjekte etti. Marie, bütün bunlar olurken ikisini seyrediyordu. Olay yerinde bir tek Jenny'nin olması olanlar hakkında bilgi sahibi olan tek kişinin o olduğunu düşünmesine sebep olmuştu. Biten serum nihayet çıkartıldığında Jenny, ayağa kalkmak için hareketlendi. Ayakları yer ile temas edip ayağa kalktığında dengede durmakta zorlandı. Ellerini sedyeye koyarak destek aldı. Astrid, Jenny’ye kolunu uzattığında genç kız kendisine uzatılan kola sıkıca tutundu. O sırada Astrid, gözlerini Jenny'nin kanla kaplı olan kıyafetine kaydırdı ve bu kanın ne zaman bulaştığını düşündü. Acaba Marie bir şeyler biliyor muydu? Marie, bu kan ile ilgili Jenny’ye soru sormuş ama yanıt alamamıştı. Bu kan kendisine ait değilse (ki öyle görünüyordu, vücudunda en ufak bir yara yoktu) ya kurbana ya da katile aitti. Jenny, zar zor ayakta tek başına durduktan sonra Marie’nin "Pekâlâ," dediğini duydu. Konuşurken sesi ifadesizdi. "Aileni ve seni daha fazla yıpratmayalım. Eve gidip dinlenebilirsin. Ben daha sonra gelip ifadeni alacağım. Ayrıca kasaba halkının size zarar vermesini engellemek için evinizin önünde bir ekip arabası olacak. Muhtemelen olay yerinde olduğun için tüm kasaba halkı katilin sen olduğunu düşünüp zarar vermeye kalkışacaklardır." Jenny, halsizlik ve hafif acının verdiği ıstırapla belli belirsiz: "Pekâlâ," dedi. "Bir yere kaybolmayacağım. Söz veriyorum." Marie, Jenny’ den aldığı söz üzerine genç kızın ailesine doğru yürümeye başladı, peşi sıra onu Jenny takip etti. Jenny, Marie ile birlikte ailesinin yanına vardıktan sonra çevredeki kalabalığı görmezden gelip: "Benim için endişelenmenize gerek yok," dedi. "Ayrıca buraya kadar yorulmasaydınız keşke. Size zahmet vermek istemezdim." Bay ve Bayan Hale, kızlarının bu tavrı karşısında şaşırmış görünmüyorlardı. Kendilerine bakmakta olan kadının: "Kızınızın ifadesini alamadık. Şimdilik onu dinlenmesi için eve gönderiyorum. İfadesinin alınması için sizi daha sonra rahatsız edeceğiz. " dediğini duydular. Bay Hale, kadının söyledikleri karşısında sakin olmaya çalıştı. Buraya daha geleli birkaç saat olmuşken yaşananlar korku filminde gerçekleşebilecek cinstendi. Üstelik uğursuz olduklarına dair sarf edilen sözler çok acımasızdı. Bu insanlara yardımcı olmak için buraya gelmişti, şimdi ise buna pişmandı. En kısa sürede eşini ve kızını alıp buradan gidecek, bir daha da bu kasabaya geri dönmeyecekti. Bay Hale, bakışlarını Marie’den çekip kızına yönlendirdikten sonra: "Hadi gidelim Jenny," dedi. "Bu deli saçması insanlarla aynı havayı daha fazla solumak istemiyorum. Bir an evvel evimizde olalım." Marie, bu sözler üzerine dudaklarını oynattı ama bir şey demedi. Ekip aracı ile ilgili söylediklerini genç kızın ailesine de dillendirdikten sonra uzaklaşmaya devam eden Hale ailesine bakmayı sürdürdü. Araçlarına binip gözden kaybolmalarının ardından ekip arkadaşlarının yanına varmak üzere geri döndü. Attığı her adımda kafasında dönüp duran ama bir türlü düşünmek istemediği şeylerle baş başa kalmıştı. "Yıllar sonra yeniden mi başlıyor yoksa?" diye sordu kendine. Bu düşüncesinde yanılıyor olmayı umdu. Eğer ki düşündüğü gibi bütün bunlar yeniden başlamanın işaretiyse ortalık daha da kanla kaplanacaktı. |
0% |