@yazarcerenoktay
|
30.10.2024, 00:41 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum. Alex, kasaba şerifi, Marie, Faith ve Black Furies klanı lideri kasabanın tam ortasında bir araya gelmişlerdi. Kayıpları hakkında konuşuyor ve Vivianne’i yakalayamadıkları için yeni bir plan oluşturmaya çalışıyorlardı. Lâkin bunu yaparken her kafadan bir ses çıkmaktaydı. Çıkan her ses, her düşünce bir öncekinden daha kötüydü. Vivianne'in büyü yaparak böylesine hızlı hareket etmesi, hiçbirinin beklemediği bir şeydi. “Bence yeni büyüler yapıp onu hapsedelim,” diyen bir öneri geldi. Marie, bu öneriyi beğenmediğini belirtti. “Hapsedebileceğimizi sanmıyorum. Çok hızlı hareket ediyor. Nereye hapsedeceğiz ki hem? Nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Büyücüler onun yerini ne kadar uğraşırsa uğraşsın saptayamıyor.” Kasaba şerifi, yumruk yaptığı elini öfkeyle sallayıp dişlerini gıcırdattıktan sonra bıyığıyla oynadı. “Marie haklı,” dedi. “Bunun işe yarayacağını sanmıyorum. Bence yapmamız gereken aklımıza gelen her yere güvenlik kamerası yerleştirip göründüğü yerde ona saldırmak. Bu belki kayıplara sebep olur ama hiç değilse onu yakalamayı, yakalayamasak bile yara almasını sağlar.” Black Furries klanı lideri Gentana, elini alnına vurdu. “Bu fikir öncesinden de kötü,” dedi. Başını iki yana salladı rahatsızlıkla. “O kadar hızlı hareket ediyor ki, güvenlik kameralarını fark edip daha biz anlamadan yok edecektir.” Alex, konuşma başladığı zamandan beri hep sessizdi. Hiçbir fikir hakkında konuşmamış ve düşüncesini dile getirmemişti. Hâlâ düşünüyordu. Bu kadının zayıf noktası olmalıydı ama ne? Bakışlarını Gentana ’ya çevirdikten sonra bir parmağını ona doğru uzattı. “Aranızda Vivianne Risotty’i en iyi tanıyan sensin. Onun zayıf noktası varsa bunu ancak sen bilirsin. Söylesene bana, Vivianne’in zayıf bir noktası var mı?” Alex’in sorusu üzerine bütün gözler Gentana’ya döndü. Gentana bir an için sessiz kaldı ve dikkatle düşündü. Elbette Vivianne’in bir zayıf noktası vardı. Vivianne, kehanetin gerçekleşmesini istemediği için Jenny’yi öldürmek istiyordu. Jenny ölürse kehanet gerçekleşemeyecek, Jenny kurtarıcı olamayacaktı. Jenny öldüğünde de gelmiş geçmiş en kötü imparatorluk yeniden ortaya çıkacak, tüm insanların, doğaüstü varlıkların sonunu getirecekti. “Kehanet,” dedi hemen. “Vivianne, kehanetin gerçekleşmesini istemiyor. Bunun için de torununu öldürmek istemekte. Eğer ki Jenny’yi rehin almış gibi davranıp aslında onu korumaya kalkarsak bu ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Böylece onu etkisiz hâle getirmek için bir şansımız olabilir.” Marie’nin kehanetten haberi vardı. Bu yüzden de bu plan oldukça mantıklı gelmişti. Kehanetten haberi olmayanlara hemen kehanetten bahsetti. Herkes kehaneti öğrendiğinde bu planı uygulamak adına ortak karar aldılar, Jenny’yle konuşmak üzere harekete geçtiler. Jenny ile konuşmak isteyen ilk kişi Alex olmuştu. Jenny, Alex’e Marie’den daha fazla güveniyordu. Marie ise bunun tam tersi olduğunu iddia etmişti. İlk tanıştığı kişi Marie olduğundan onun sözünü dinleyecek ve onlara yardım edecekti. İkisi arasında ufak bir tartışma çıktığında kasaba şerifi araya girip: “Yeter!” diye bağırdı. “Tartışmakla zaman kaybettireceğinize ikiniz onunla konuşacak ve durumu anlatacaksınız. İtiraz istemiyorum!” Marie ile Alex, bunun üzerine sesini çıkarmayıp birlikte Jenny’nin yaşadığı eve doğru ilerleyişe geçti. Eğer ki Jenny evdeyse ve onları dinleyip güvenirse Vivianne’i yakalamak için ellerine güzel bir fırsat geçecekti. Oysa onların bilmediği bir şey vardı. Vivianne, onlardan bir adım öndeydi. Jenny’yi, torununu öldürmek için planına bir adım daha yaklaşmıştı.
***
Vivianne, görünmez olduktan sonra ormanın içerisinde bulunan tesise doğru ilerlemeye başladı. Tesisin bulunduğu bölgeye varmasına az bir zaman kala görünüşünü Değiştirip esas benliğine döndü. Louis, omzunda asılı duran sandığa bir kez daha baktıktan sonra bakışlarını ileride duran tesise, girişe çevirdi. Tesisin görülmesini imkânsız kılan kalkanı net bir şekilde görebiliyordu. Kalkanı geçip tesisin içine girdikten sonra yürümeye devam etti. Tesisin giriş kapısının önüne vardı. Tesise girebilmesini sağlayan bütün kontrolleri başarıyla geçtikten sonra kimsenin haberinin olmadığı, yer altında bulunan özel bölgesine doğru ilerledi. Gizli odaya girdikten sonra gözlerini çevresinde gezdirip sandığı yere bıraktı. Girdiği odada yerde duran birkaç tane beyaz renkte peluş halı vardı. Halıların çevrelerinde yerlere atılmış, üzerlerinde notlar yazan kâğıtlar göze çarpıyordu. Duvarlarda yırtılmasına rağmen asılmış siyah renkte kumaşlar bulunuyordu. Odanın tam ortasındaki beyaz peluş halının çevresine mumlar yerleştirilmişti. Mumlar henüz yanmıyordu. Yerleşimleri yıldız şeklini ortaya çıkarmaktaydı. Birkaç tane mum da odanın çeşitli yerlerine yerleştirilmişti. Birkaç tanesi tahtadan yapılma küçük masaların üstündeydi. Bu masalar yan yana duruyordu. Masalardan birinin önünde duran, oldukça eski gibi görünen kitaplar dikkat çekiciydi. O kadar eski görünüyorlardı ki, sanki dokunulsa toz haline dönüp odanın dört bir yanına yayılacaklardı. Odanın girişinin sağ tarafında duran, yine küçük masaların yapıldığı tahtadan elde edilen kitaplık, birkaç kitaba ev sahipliği yapmaktaydı. En üstte yer alan kitapların altlarında Louis’in büyü yaparken kullandığı iksirler, kafatasları, kemikler ve çeşitli otlarla baharatlar yer alıyordu. İksirleri, büyülü tozları ve daha pek çok şeyi hazırlarken kullandığı kaşıklar, kaplar ve daha fazlası odanın her iki yanında bulunan küçük rafların üzerindeydi. Raflardan birinin önünde dikdörtgen şeklinde bir masa vardı. Bu masanın üzerinde yine otlar bulunuyordu. Çeşitler çok fazlaydı. Hepsinin hangi ot olduğu belli olması adına kase benzeri kaplara konulmuşlardı. Louis, çevresine bakınmayı bırakıp yapacağı büyüde gerekecek olan malzemeleri toplamak üzere hızla harekete geçti. Almış olduğu organları bu yapacağı büyüde kullanacaktı. Çeşitli kemikler, otlar, tozlar ve daha pek çok şey kısa sürede odanın ortasındaki peluş halının üstünde yerini aldı. Yıldız şeklinin tam ortasına yerleşip malzemeleri sırasıyla önündeki kazana atarken büyülü sözcükleri mırıldanıyordu. Bu büyü, bu zamana kadar yaptığı en güçlü büyü olacaktı. Eğer ki işe yarar ve amacına ulaşırsa Jenny’yi yok edecekti. Bunun için çok dikkatli hareket ediyor, dikkatini büyüden ayırmıyordu.
***
Lee, evinin içine girdiğinde aile fertlerinin ölü bedenlerini görmenin üzerindeki yıkıcı etkisini dibine kadar hissetmişti. Onlara bakmamaya çalışsa da bu mümkün görünmüyordu. Dört bir yanları kanla kaplanmıştı. Arnold, evin içindeki incelemelerine devam ederken klanın ileri gelenleri de ona yardımcı olmaktaydı. Olayın nasıl gerçekleştiğini görmek için kısa süreliğine Bay Hale’in yanından ayrılan Efrain, Lee’ye dokunup hafızasındaki anıları tek tek izlemişti. Olayın nasıl başladığını onun görüsünden görmeyi tamamladığında aynısını ölü bedenlerde de yapmıştı. En son Bay Lee’de inceleme yaptığında onun gözünden gördükleri gerçekten de korkunçtu. Efrain, Barclay ve klanın ileri gelenlerine olayın nasıl meydana geldiğini, cinayetlerin nasıl işlendiğini anlatırken evin içinde hafif bir sarsıntı kendini gösterdi. Bu sarsıntı saniyeler geçtikte şiddetini arttırarak evin duvarlarının çatlamasına sebep oldu. Evin tepelerine yıkılacağını anladıkları anda Lee’yi de yanlarına alarak hep birlikte dışarı çıkmış ve evin gözlerinin önünde yıkılışını izlemişlerdi. Daha ev yıkılalı birkaç saniye geçmemişken evin çevresinden kamçılara benzeyen parçalar çıkmaya başlamıştı. Kamçıların uçlarında açan çiçeklere benzeyen şeyler vardı ve zehirli bir gaz yayıyorlardı. Bu parçaların buraya ulaşmasına sebep olan esas şey, kasaba içerisinde yer alan spor alanında ortaya çıkmıştı. Kasaba gençlerinin basketbol, voleybol ve futbol oynamak için kullandıkları bu alan, birdenbire garip bir titreşimle sarılıvermişti. Bütün uyarılara rağmen evde kalmak istemeyen bir grup genç, sarsıntıyı hissedince korkmuş ve alandan dışarı çıkmak için koşmuştu. İçlerinden bir tanesi açılan ayakkabı bağcıklarına basıp yere düşünce dışarı çıkamamış ve daha da korkuya kapılmıştı. İçeride kalan genç, birdenbire çevresinde beliren ince kök parçalarını görünce çok korkmuş ve hareket dahi edememişti. Bu kök parçalarının ortasında, oğlanın tam yattığı yerde ortaya çıkıp yükselen ağaç gövdesi, kendisini oğlanın bedeniyle bütün etmeye başlamıştı. Ağaç sağa ve sola doğru kıvranarak büyümeye devam ederken oğlanın bedeniyle daha da bütün olur hale gelmişti. Oğlanın tüm bedenini sarıp vücudunu bir kemik yığınına döndürdüğünde oğlanın vücudundan geriye bir iskelet yığını kalmıştı. Bu iskelet yığınının bazı yerlerinde çok pis koku yayan yumurtalar mevcuttu. Bu yumurtalar patladığında çevreye zehirli gaz salınıyor, bünye bu gaza alışık olmadığı için dakikalar içerisinde ölüm gerçekleşiyordu. Ağacın en tepesinde oğlanın bedeninden geriye kalan parçalar vardı. İskeletimsi vücudu, başı ve kolları... Kolların her iki yanından çıkan yapraklarda da bu zehirli yumurtalar bulunuyordu. Ölen oğlanın bedeninden geriye kalan parçanın arkasında en büyük yaprak vardı ve rüzgâr estikçe dalgalanıyordu. Yumurtalar patlamaya başladığında olay yerinden korkuyla uzaklaşmaya çalışan çocuklar, zehirli gaza maruz kalmış ve bir süre sonra hareket edemez hale gelmişlerdi. Ağaç çıkardığı köklerle onları da kendisine katıp gitgide büyürken hem Hale ailesinin hem de Lee’nin katledilen ailesinin yaşadığı eve doğru ilerleyişe geçmeye başlamıştı. Karşısına çıkan her insanı öldürüyor, onları da kendisine katıp daha da genişliyordu. Son hız hareket edip Lee’yi aldıkları gibi Jenny’nin evine koşan klanın ileri gelenleri eve varıp hemen içeri girmişlerdi. Hepsi öksürüyor, soluk almaya çalışıyor ama bunda tam anlamıyla başarılı olamıyorlardı. Jenny’nin evine bu yaratığın varmasına çok az bir vakit kalmışken evlerinin içine giren bir grup varlık onları korumak için harekete geçmişti. Bunu yapanın kim olduğunu çok iyi biliyorlardı ve bunun bedelini ona ödeteceklerdi.
***
Jenny’nin ailesinin her daim çevresinde olan, önüne geçilemeyecek bir tehlike olması halinde onları koruyup kollamak için harekete geçecek olan bu varlıklar, kendilerini ustalıkla gizlemişlerdi. Reagnr soyadına sahip olan bu varlıklardan sadece biriydi. Tüm bedenini sarıp sarmalayan bir tulum giyiyordu. Tulumun üzerinde garip semboller yer alan hırkaya benzer koruyucu bir giysi yer almaktaydı. Soyundan geriye sadece kendisi kalmıştı ve ölümü pahasına Jenny’yi koruyacaktı. Hale ailesinin evine varmasının ardından hiç beklemeden ellerini birleştirmiş, sonrasında da açıp evin dört bir yanında ellerini dolaştırmıştı. Evin çevresinde üzerinde semboller bulunan bir kubbe sarmış ve aileyi koruma altına almıştı. Elleri hâlâ dört bir yanda dönüp duran ve hiç yorulmayacak gibi görünen bu varlığın yanında gelen diğer kişiler de kendi korumalarını oluşturmaya başlamışlardı. İçerinde en garibi siyah cübbe giymişti. Gözleri bir yılan misali parlıyor ama yüzü görünmüyordu. Elinde bir taş tutmaktaydı. Bu taşı havaya doğru fırlattığında taş havada asılı kalmış ve evin içine morun tonlarında ışıklar yaymaya başlamıştı. Bu ışıklar, evin içerisinde olan herkese temas ettiğinde vücutlarında ne kadar yorgunluk ve hastalık varsa hepsini anında yok etmiş, yeni doğmuş bir bebek kadar canlı ve sağlıklı olmalarına sebep olmuştu. Yaratığın cübbesi odanın içinde dalgalanırken elini havaya uzatıp taşı yakalayarak ışığın yok olmasına sebep olmuştu. Taşı yüzünde görünmeyen siyah alana götürüp yok ettikten sonra: “Şimdi daha iyi olmalısınız,” demişti. Evdeki hiç kimse konuşamıyordu. Herkesin nutku tutulmuştu. Bu varlıkların kim olduklarını, neden buraya geldiklerini ve kendilerini korumaya çalıştıklarını bilmiyorlardı. Barclay doğrulup diğer iki yaratığa baktığında, siyah cübbe giyenin aksine kırmızı cüppe giymiş olanın ellerinin üstünde bulunan maskeleri görmüştü. Maskeler havada süzülüp sürekli dönüyor ve arada bir hızla yer değiştiriyordu. Baktığı diğer varlıksa üzerine demirden bir zırh giymişti. Sarı renkte saçları vardı ve ilk büyüyü yapan adam gibi insana benziyordu. Elinde tutmuş olduğu mızrağı yere saplamıştı. Mızrağın saplandığı yerde giderek genişleyen suya benzer dalgalar oluşuyordu. Jenny, yattığı yerden doğrulup evin içindeki varlıklara Barclay gibi merakla bakarken onların ne yapmaya çalıştığına anlam vermeye çalışıyordu. Neden burada olduklarını, ne yapmaya çalıştıklarını bir türlü anlamamıştı. “Siz de kimsiniz?” diye sorduğunda insan görünüşlü olanların gülümsediğini görmüş ama onlardan bir yanıt alamamıştı.
***
Jenny’nin evine giren yabancıların yaptığı büyüler etkisini göstermeye başlamıştı. İlkin giderek genişleyen bu yaratığın kafası karışmış ve ne yapacağını bilememişti. Sonrasında yer altından gelen ve köklerini, oluşan parçalarını yok etmeye başlayan titreşimler paniklemesine sebep olmuştu. Parçaları geçen her saniye titreşimler yüzünden yok oluyor ve giderek küçülüyordu. Kafa karışıklığı yüzünden hâlâ ne yapacağından emin olamamış lâkin tedirginliğe de kapılmıştı. Korkuyla uzuvlarını sağa sola savurmaya başladığında, titreşimler daha da güçlü hareket etmiş ve etki hızını saniyelere çevirmişti. Titreşimler gövdesi haricinde kalan bütün uzuvlarını yok ettikten sonra bedenini de esir almıştı. Bedeni titreşime maruz kaldıkça parçalanmaya başlamış, ardından da birer kül yığınına döner hale gelmişti. Saniyeler içinde tüm beden yok olup geride yaratığa dair hiçbir şey kalmadığında sarsıntılar sona ermiş, geride sadece yıkılan binalar ve parçalanan ağaçlar kalmıştı. Evlerde yaşayıp da ağaçla bütünleşen hiçbir insandan geriye bir iz kalmamıştı. |
0% |