@yazarcerenoktay
|
30.10.2024, 00:42 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum. Büyücüden kurtularak hem Jenny’yi korumak hem de ona gerçekleri anlatmak için harekete geçen Vivianne, artık sahte kimliğini kullanmak istemiyordu. Gerçek görünüşüne bürünmek istediğinde ani bir fikir değişikliği ile bundan vazgeçip koşmayı sürdürmüştü. Dünya’da nerede olursa olsun Jenny’nin varlığını hisseden ve onu kolaylıkla bulabilecek olan Vivianne, yönünü Hale ailesinin evine doğru çevirmişti. Gücünün düşüşüne sebep olan taşlardan dolayı çok hızlı hareket edemese de bir süre sonra Jenny’nin yaşadığı eve varmış ve kapıdan içeri girmişti. Onu gören Bay Hale, Bayan Hale ve Jenny’yi korumak için hareket eden diğer dört varlık hemen önünde eğilerek başlarını kaldırmamışlardı. Vivianne’in: “Doğrulabilirsiniz,” diyen sesini duyduktan sonra ayağa kalkarak ona saygı dolu bakışlarla bakmaya devam etmişlerdi. Vivianne’i karşısında gören ve her an saldırışa hazır olan klanın ileri gelenleri Vivianne’in el kaldırmasıyla oldukları yerde donup kalmışlardı. Ne hareket edebiliyor ne de herhangi bir ses çıkarabiliyorlardı. Sanki zaman durmuş da oldukları yere kilitlenmişlerdi. “Jenny, canım!” dedikten sonra Vivianne hızlıca ona sarılmış ve onca ayrı geçen zamanın özlemini gidermeye çalışmıştı. Her an bir tehlike olabilir diye korktuğu için yeniden koruma kalkanını aktif kılan Reagnr, her zaman olduğu gibi yine dikkatliydi. “Çok vaktimiz yok hayatım,” diyen Vivianne, kendini geriye çektikten sonra: “Beni dikkatli dinlemeni istiyorum,” diyerek konuşmayı sürdürmüştü. “Sen sıradan bir insan değilsin. Sen kurt kadın da değilsin. Sen Ontekopstu Galaksisi’nin yaratıcısı olan Fenta Nemkı’nin evladısın. Sen Ontekopstu Tanrı ve Tanrıçasının evladısın. Annen ve baban galaksileri yok olmadan önce seni bizim korumamız altında Dünya’ya göndererek varlığını bu zamana kadar gizlemişti. Lâkin senin kim olduğunu anlayan ve kehanetin gerçekleşmesine izin vermeyecek kişiler tarafından öldürülmeye çalışıldın. Seni korumak içinse anne ve baban sandığın kişiler sürekli yer değiştirdi.” Derin bir nefes aldıktan sonra ellerini Jenny’nin omzuna koymuş, endişeli gözlerle bakmaya devam etmişti. “Sen tüm varlıkların yöneticisisin, hepsine hükmedebiliyorsun ve hepsi senin varlığını tüm benliğiyle kabul ediyordu. Buna rağmen düşmanımız olan Ayftalar bunu hoş görmemiş ve yıllarca sürdürdükleri planla savaş açmışlardı. Bu savaşta çok yıkım olmuş, ilk başta pek az gezegen yok olmuşken en sonunda size açılan savaşla galaksiniz tamamen yok olmuştu. Buraya gelmeden önce gökyüzüne baktığımda açılan geçitten gelen varlıklar, Ayftalar’ın tarafında olup hayatta kalanlarla seni bulup öldürmeye çalışacaklar. En kötüsü Ayftalar’ın lideri buraya gelirse tek amacı seni öldürmek olacak. Hiç kimseyi, Dünya’da yaşayan hiçbir varlığı gözü görmeyecek. Şu anda onun Dünya’da olup olmadığını bilmiyorum. Varlığını pek çok kez hissetmeye çalışsam da hissedemedim. Tek istediğim seni korumak ve bana inanman. Kehanetin gerçekleşmesi, herkesin eski hayatlarına devam edip mutlu olmalarını sağlayacak. Bunun için de seni sağ tutmamız gerekiyor. Eğer ki seni sağ tutamazsak korkunç imparatorluk, Ayftalar’ın dünyası yeniden ve daha kuvvetli olarak bir araya gelecek.” Jenny, duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Gerçekten bu kadar önemli ve değerli miydi? Kaşlarını çatıp büyükannesine: “Sana inanmam için bana bir kanıt göstermen gerekiyor. Benim bu kadar değerli olduğumu anlamam, sizin de o galaksiden geldiğinizden emin olmam için... Belki bu sayede geçmişimi hatırlayabilirim.” Jenny’nin isteği üzerine Vivianne, gerçek benliğine bürünmeye başlamıştı. Çenesi ile yanakları daha da zayıflamış, gözlerinin üstünü kapatan mavi renkte bir örtü ortaya çıkmıştı. Dalgalı bir şekli vardı. Kumaşın hemen üstünden, alnının olduğu taraftan her iki yana doğru altın renginde boynuzlar yükseliyordu. Boynuzlar iyice uzadıktan sonra duruşa geçmişti. Bu boynuzların rengi yarısından sonra mora doğru çalmış, uç kısmına geçince siyaha dönmüştü. Boynuzların arka tarafından ön tarafına doğru hilal şeklini andıran hareler ortaya çıkmış, biri diğerinden daha altta kalacak şekilde birleşmelerine birkaç santim kala sabit durmuştu. Omuzlarını örten örtü yine altın rengindeydi. Kumaşın omuzlarını tutan tarafındaki dikişlerin rengi sarının birkaç ton koyusuydu. Bu örtü sırtının yarısına kadar iniyor, daha sonra ikiye ayrılıp bileklerinde bulunan ametist taşına bağlanıyordu. Göğüslerinin üstünü ametist renginde olan tüyler kaplamıştı. Bu tüyler beline kadar inmekteydi. Belinin her iki yanından dışarı fırlayan siyah rengindeki kanatlar görünüşüne daha da sıradışılık katmaktaydı. Üst bedeninin altını siyah renkte olan, üzerinde altın renginde tüyler bulunan bir kumaş sarmalamıştı. Ayakları çırılçıplaktı. Topuk tarafının tam arkasında geriye doğru uzanıp yukarıya kıvrılan yılan vardı. Bu yılan onun en büyük koruyucusuydu. Jenny, büyükannesinin gerçek haline dönüşümünü gördüğünde birden zihninde gerçek dünyasına ait görüntüler belirmeye başlamıştı. Birisinde annesinin kucağındaydı. Annesi onunla konuştukça gülücükler saçarak keyifleniyordu. Annesinin başında bir taç vardı. Bu taç onun tüm galaksiyi yönettiğini temsil ediyordu. Bu galaksinin Tanrıçası olduğunu... Taç alnının ortasında üçgen şeklinde duruyordu ve her yana ayrılıp geyik boynuzlarına benzer şekiller meydana getirmişti. Tacın ortasındaki şekil yukarıya doğru hafifçe uzanıp yanlara doğru hafifçe genişlemiş, tekrardan üçgene benzer bir şekil aldıktan sonra yukarıya doğru uzayıp sivrileşmişti. Bu sivri yerin tam tepesinde bulunan şekil, geyik boynuzlarını andıran kısımların arkasından geçip oval bir şekil almıştı. Şeklin içinde yönettikleri galaksinin küçük bir minyatürü vardı. Tacın altında kalan saçları dalgalıydı. Beyaz renkteydi. Esmer teni ile tacın rengi tam bir tezat oluşturuyordu. Parlak yeşil gözleri, biçimli kaşı, burnu ve dudakları ile görenin gözlerini kamaştırıyordu. Annesi ile bir süre daha oynadıktan sonra büyük bir patlama sesi duymuştu. Annesi onu yatağına bıraktıktan sonra endişeyle bir şeyler söylemiş ve Vivianne’in onu kucaklamasına sebep olmuştu. Vivianne, onu kucağına alır almaz havalanmış, saraylarının çok dışında kalan portala doğru ilerlemişti. Portaldan dışarı çıktıktan sonra dünya gezegeninde bulmuşlardı kendilerini. Onları annesi ve babası takip edip peşlerinden hemen gelmişlerdi. Hepsi endişe doluydu ama bu endişeyi hissettirmemeye çalışıyor, Jenny’yi sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Bundan sonra tüm günleri Dünya’da geçmişti. Dünya’ya geleli çok uzun zaman olmuştu. Jenny’nin gelişimi insanlardan daha yavaş olduğu için bu yaşa gelmesi yılları almış ama yapılan büyüler sayesinde ona on yedi yıl kadar kısa gelmişti. Şimdi her şeyi daha iyi anlıyordu. Her şey görüsüyle daha anlamlı hale gelmişti. “Onlara ne oldu? Gerçek anne ve babama... Galaksimiz yok edildi, saldırı oldu demiştin. Bunu nasıl yaptılar?” “Bunu sana anlatacağım prensesim ama başka bir zaman anlatmam daha iyi olacak. Şimdi amacımız dediğim gibi seni korumak ve senin güvenliğini ele almak.” Jenny, anne ve babası olarak bildiği, kendisini büyüten kişilere döndüğünde onların da Vivianne gibi gerçek kimliklerine büründüklerini görmüştü. Hiçbiri gerçekte tanıdığı gibi değildi. Gerçek kimliklerini kurt adam ve kurt kadın benliği altında baskılamış, çoğu zaman bu kurt adam ve kurt kadın benliğini de yok sayıp insan gibi yaşam sürmüşlerdi. Tüm bunlar benim için çok fazla, diye düşündü. Sonra pencerenin önüne gidip gökyüzüne baktı. Açık olan portalı gördü. Portalı kimin açtığını bilmiyordu, dahası portalı nasıl kapatacakları hakkında en ufak bir fikri yoktu. Yeniden büyükannesi, annesi ve babası sandığı kişilere döndüğünde: “Bu portalı kapatmanın bir yolu var mı?” diye sordu. Vivianne, şöyle bir düşündü. Dünya’da kendi türlerinden çok vardı ve savaş çıkacağı için ortaya çıkıp onlara yardım edeceklerdi. İçlerinden bir tanesi portalları kapatmanın yolunu biliyordu. Eğer ki hâlâ yaşıyorsa, ölmediyse ondan destek isteyebilir ve portalı kapatmasını sağlayabilirlerdi. “Senin de aklına Marneas mı geldi?” diye soran Bayan Hale’in sesi odada duyulduğunda herkes ona bakmıştı. Vivianne: “Evet,” dedikten sonra onu bulmak için yoğunlaşmış, tüm dikkatini onu aramaya vermişti. Bedeni odanın içerisinde hafifçe havalanıp boşlukta oturduktan sonra Dünya’nın her yerinde varlığını taramaya başlamıştı. En sonunda Marneas’ı bulduğunda onu canavarlar ile savaşırken görmüştü. Yanında kendi soyundan gelenler de vardı. “Onu buldum. Jenny size emanet,” dedikten sonra uçarak evden çıkmış ve Marneas’ın yanına hem onlara yardım etmek hem de onları buraya getirmek üzere gitmişti. “Savaş yeniden başladı,” dediğinde Jenny’nin ismini bilmediği kırmızı giyimli kişi korkuyla ona baktı. Ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini, dahası o düşmanları nasıl engelleyeceğini bilmiyordu. |
0% |