Yeni Üyelik
9.
Bölüm

5. Bölüm

@yazarcerenoktay

26.09.2024, 14:37 🐺
Yeni bölüme hepiniz hoşgeldiniz
ve keyifli okumalar dilerim!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum.

Jenny, peşinden odaya gelen annesinin: "Kızım, açlıktan kötüleşiyorsun. Bir şeyler yersen hem kendini iyi hissedecek hem de mide bulantısını bastıracaksın," diyen sesini duydu. Kendisini hâlâ iyi hissetmiyordu ve yemek yeme isteği de yoktu. Tekrardan bakışlarını büyükannesinin resmine çevirdiğinde birkaç saniye öncesinde gördüğü ifadenin hayal olup olmadığını anlamaya çalıştı. Gördüğü resimdeki yüz ifadesinin değişmesi ister istemez korkmasına sebep olmuştu.

Bayan Hale, Jenny'yi dikkatli gözlerle izlediği için bakışlarının büyükannesinin resminde olduğunu fark etmişti. En sonunda merakına yenilip:

"Tatlım, neden sürekli büyük annenin resmine bakıyorsun?" diye sordu.

Jenny, annesinin sorusunu duymamış gibi davrandı ve gözlerini kapattı. Bakışlarını resimden çektikten sonra:

"İznin olursa üstümü değiştirip uyumak istiyorum. Bugün beni fazlasıyla yordu. Dinlenmeye ihtiyacım var."

Kızının uyumak istediğini söylemesi üzerine Bayan Hale, onu alnından öptü. "Pekâlâ. Sen dinlen kızım. Ben kurt gibi açım. Babanın yanına gidiyorum," dedi. Odadan dışarı çıktıktan sonra kapıyı kapattı. Jenny'yi yalnız bıraktı.

Bayan Hale, eşinin yanına varıp masaya oturduktan sonra:

"Onu yalnız bıraktım ama doğru mu yaptım hiç bilmiyorum," dedi. "Bugün okulda ne olduysa bilmiyoruz. Cesedi gördü, o adamı gördü. Bunun için ne kadar erken olduğunun farkında mısın?"

Bay Hale, eşi kadar çabuk panik olan bir insan değildi. Çayından bir yudum aldı. Sonra neredeyse aldırış etmez bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Merak etme. Bir şey olmaz. Şunun şurasında ne kaldı? Yeni yaşına girdiğinde zaten pek çok ceset ile karşılaşacak."

"Lanet olsun sana!" diyerek öfkesini kusmaya başladı Bayan Hale. "O daha bir çocuk. Söylediklerini kulağın duyuyor mu? Kim bilir nasıl bir psikoloji içerisinde? Ona destek olmak yerine burada hiçbir şey olmamış gibi çayını içmene anlam veremiyorum."

Bay Hale, eşinin sarf ettiği sözlerden rahatsız olmuştu. Elindeki bardağı sinirle masaya bıraktı. "Sen onu ne kadar düşünüyorsan ben de o kadar düşünüyorum. Sen onu ne kadar seviyorsan ben de o kadar seviyorum. O senin canın, benim de öyle. Sakın bana bir daha böyle ithamlarda bulunma! İleride gerçek kimliğini keşfedeceği zaman yaşayacakları daha ağır olacak. Sırf ölü bir adam gördü diye bu kadar tepki göstermenin ve bana saldırmanın bir anlamı yok. Zamanın az kaldığını sen de biliyorsun!"

Bayan Hale, eşine yanıt vermek için ağzını açtığı sırada dış kapıya vurulduğunu duydular. Bay Hale, kapıyı açmak üzere ayağa kalktı. Gelen her kimse Bay Hale’in öfkesinden o da nasibini alacak gibi görünüyordu.

Marie, olay yeri inceleme ekibi işine devam ederken dayanamamış ve okulda olanları öğrenmek için Hale ailesinin evinin yolunu tutmuştu. Evlerinin olduğu yere vardıktan sonra ilk olarak zile basmış, zilin çalmadığını anlayınca da kapıya vurup beklemeye koyulmuştu.

Bay Hale, kapıyı açıp kendisine doğru çektikten sonra açılan aralıktan kimin geldiğine baktı. Karşısında Şerif Yardımcısı Marie'yi görünce "Bu kadar erken gelmenizi beklemiyordum," dedi.

Marie'nin yanındaki polis memuru sessiz bir şekilde onları seyrediyordu.

"Kızınız eğer daha iyiyse cinayet soruşturmasının hızlı bir şekilde ilerleyebilmesi ve katili bulabilmek adına onunla konuşmam gerekiyor. Merak etmeyin. Çok yormayacağım. Sadece kendisine sormam gereken birkaç soru var. Bu sorulara yanıt alınca gideceğiz."

Marie, Bay Hale'in geriye çekilip kapıyı daha da açmasının ardından yanındaki polis memuru ile içeri girdi. Daha içeri adım atar atmaz burnuna pişmiş domuz pastırması kokusu çalındı. Çevresini dikkatli gözlerle incelerken:

"Sanırım kahvaltı yapıyordunuz. Devam edin lütfen," dedi. "Jenny nerede acaba?"

Bay Hale, dış kapıyı kapattıktan sonra önlerine geçip:

"Odasında. Uyuyor." dedi.

Marie, Hale ailesinin evinin bu zamana kadar gördüğü en iyi dizayna sahip yer olduğunu düşündü. Bu dizaynı sağlayabilmelerinde en büyük etken elbette ki maddi kazançlarıydı. Her ne kadar uygun muayene yapıyor gibi görünseler de çoğu meslektaşlarından daha fazla kazanıyor ve kazandıkları paranın her bir kuruşunu hak ediyorlardı.

Marie, ilerlerken duvarlarda asılı duran resimlere baktı. Hale ailesinin geçmişten bugüne kadarki bütün aile büyüklerinin resimleri vardı asılmış çerçevelerde. İçlerinden bir tanesi çok tanıdık gelmişti. Sanki onu daha önce görmüş, hatta görmekle kalmamış, muhabbet etmiş gibi hissetti kendini.

Bakışlarını önünde durduğu bu resimden çekmeden Bay Hale'e "Bu bayan kim acaba?" diye sordu. Sesi çok ilgili, bir o kadar da meraklı çıkmıştı.

Bay Hale, kendisine sorulan soru karşısında şaşkınlığını koruyamadan: "Eşimin annesi," diyerek yanıt verdi. "Neden sordunuz?"

Marie, resme dikkatle bakmayı sürdürdü. Evet, bu kadını kesinlikle tanıyordu. Bu kadın Bayan Vivianne'di. Vivianne Risotty. Kasabadan kendisini ustalıkla gizlemeyi başaran kurt kadınlarındandı. Pek çok insanı öldürmüş ve kasabaya korku salmış, sonrasındaysa ortadan birdenbire kaybolmuştu. Bu kayboluşa sebep olan avcılar mıydı yoksa diğer kurt adam kabileleri miydi? Marie, bunun yanıtını asla öğrenememiş ve bu yaşa gelene kadar meraktan karnına ağrılar saplanmasına sebep olmuştu.

"Sanki onu tanıyor gibiyim. Acaba kendisi Bayan Vivianne mi?"

Bay Hale'in yanıt verirken ortaya çıkan sesi oldukça kesindi. "Evet. Ta kendisi."

Marie, düşüncesinde haklı olduğu için hem şaşırmış, hem endişelenmiş hem de garip bir şekilde ürpermişti. Eğer ki bu kadın yani Jenny'nin annesi, annesinden kurt kadın genlerini aldıysa sürekli dönüşüm geçiriyor olmalıydı. Bu kasabada kanlı gecelerin tekrardan başlayacağına dair bir işaretti.

Bayan Hale'in annesinden genleri alıp almadığını hemen öğrenmesi gerekiyordu. Peki, nasıl öğrenecekti? Direkt olarak soramazdı. Böyle bir soru karşısında kendisine delirmiş gibi davranacaklarından adı gibi emindi. Kimliklerini gizli tutabilmek için bunu yapmaktan başka şansları yoktu.

 

***

 

Marie, Jenny'nin odasına girdiğinde genç kızın yatağında yatmakta olduğunu görmüştü. Gözleri kapalıydı. Sakin adımlarla yatağın yanına kadar ilerlemiş ve boşta durmakta olan sandalyeye oturduktan sonra Bay Hale'e kızını uyandırmasını söylemişti.

Jenny, annesine uyumak istediğini söylemiş olmasına rağmen bir türlü uyuyamamıştı. Yatakta sürekli dönüp durmuş, en sonunda uyumaktan vazgeçip gözlerini kapamıştı. Bu yüzden de Marie'nin odaya girdiğinden ve babasına söylediklerinden haberi vardı.

"Ben zaten uyanığım. Uyuyamadım. Sadece gözlerim kapalı bir şekilde dinleniyorum."

Marie, Jenny'ye "Sana sormak istediğim birkaç soru var," diyecekken Jenny, ondan önce davrandı. "Ben size hemen anlatmaya başlayayım. Ne siz yorulun ne de ben daha fazla kendimi yorgun hissedeyim. Bir daha bu saçma sapan ifade verme işiyle uğraşmak istemiyorum."

Cümlesi biter bitmez üzerindeki yorganı kenara çekti ve yatağında doğruldu. Babasına:

"Bana bir bardak su getirir misin?" diye sordu. "Ağzımdaki bu garip tat her neyse gitmesini istiyorum."

Bay Hale, huzursuzca kızına baktı. Hiçbir şey söylemeden odadan çıkarken eşi ile karşı karşıya geldi. Eşinin mutfağa doğru ilerlediğini gören Bayan Hale, kızının odasına girdi. Sessiz bir şekilde sırtını duvara yaslayıp kızının anlattıklarını dinlemeye başladı.

Polis memuru Marie'nin gelmesi aslında bir bakıma içini rahatlatmıştı. Eğer ki Jenny orada neler olduğunu anlatırsa öğrenebilir ve üzerinde bulunan huzursuzluğu yok edebilirdi.

"Okula ilk girdiğimde çevremde fazlasıyla sessizlik hâkimdi. Attığım her adımda sessizliği daha da hissediyordum. Annem ve babamdan önce okul kaydımı yenileyebilmek için gelmiştim buraya. Binanın içinde dolaşırken kayıt bürosunu aramış, büroyu bulunca kaydımı yaptırmak için içeri girmek üzere ilerlemiştim. Büroya girdiğimde sessizlik sürmeye devam ediyordu. Bu hem ürkütücü hem de can sıkıcıydı. İlkin kimsenin olup olmadığını göremediğim için seslendim. Hiçbir yanıt alamadım. Seslenişimi sürdürdüm. Sonrasında yine yanıt alamadım. Bir süre sonra burnuma kan kokusu gelmeye başladı. Hem de çok yoğun bir kokuydu. Daha önce kan kokusu alıp kendimi hiç bu kadar berbat hissetmemiştim. Bir süre sonra kan kokusunun yoğunluğu beni kendimden geçirmiş olmalı. Sonrasında olanları zaten biliyorsunuz. Yani uyanmamdan sonra olanları."

Marie, Jenny'yi pür dikkat bir şekilde dinlemiş ve bakışlarını sonrasında Jenny'nin ebeveynlerine çevirmişti. Genç kızın söylediklerinde herhangi bir tuhaflık görmüyordu. Fakat hâlâ aklına takılan şeyler vardı.

Alt dudağını kemirmesinin ardından bakışları yeniden Jenny ile buluştu ve:

"Peki, herhangi bir yanıt alamadığını söyledin. Okulun içinde ya da çevresinde bir insan görmedin mi?" diye sordu. Koskoca okulun içinde elbette ki bir insan görmüş olmalıydı.

Jenny, bitkinlikle başını iki yana salladıktan sonra babasının getirdiği suyu elinden aldı ve bir yudum içti. "Hayır. Görmedim. Okulun içinde ve çevresinde bir tane dahi insan yoktu," dedi. Elini ağrımaya devam eden başına doğru götürdükten sonra Marie'den gelecek bir soru olup olmadığına dikkat kesildi. Konuşurken hâlâ halsiz olmasından dolayı zorlanıyordu ve midesi bulanmaya devam ediyordu.

Bay Hale, kızının bu halini gördükçe ve soru yağmuruna tutulmaya devam edildikçe yüreğinin parçalanışını hissediyordu. Onunki sadece bir şanssızlıktı. Yanlış zamanda yanlış yerdeydi. Orada olmasaydı belki de şu anda bu durumda olmayacaktı.

Bayan Hale, kızının bu durumuna daha fazla dayanamayıp odadan çıkmak üzere hareketlendi. Kızı normalde çok sağlıklıydı. Bu zamana kadar bir kez olsun hastalanmamıştı ve sağlıklı bir çocukluk geçirmişti. Bir şeyler kasabaya geldikleri andan itibaren değişmeye başlamıştı. Jenny, artık eskisi gibi sağlıklı görünmüyordu. Sanki bir şeylerin etkisi altındaydı. Bu bir mikrop, virüs ya da herhangi kötü bir şey olabilirdi.

Bayan Hale, odadan çıkmasının ardından içindeki sıkıntıyı atabilmek adına adımlarını dış kapıya doğru sürükledi. Demir kapıyı açıp kendisini dışarı attıktan sonra endişeli gözlerle çevresine bakındı. Jenny, gerçekten hastalandığı için mi bu durumdaydı yoksa tahmin ettiği şey mi gerçekleşiyordu?

"Ne olur aklıma gelen şey gerçekleşmesin, Tanrı’m!” derken buldu kendini. "Eğer ki bu şey gerçekleşirse ne yapacağımı bilemiyorum."

Tanrı'ya ettiği duanın ardından kararmaya devam eden iç dünyasıyla konuşmayı sürdürdü. Bazı sözcükleri dile getirirken fazlasıyla dikkatli ve kontrollüydü.

"Yok canım," dedi kendini rahatlatabilmek için. "Tahmin ettiğim şey gerçekleşiyor olamaz."

Loading...
0%