Yeni Üyelik
12.
Bölüm

5. Bölüm (Düzenlenmiştir)

@yazarcerenoktay

Selam kurt kadınlarım ve kurt adamlarım. Nasılsınız? Kurtarıcı Serisi 1 - Kanlı Geceler'in dördüncü bölümü sizlerle. Şimdiden keyifli okumalar dilerim. Yorum yapmayı ihmal etmeyiniz.

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

--------------------------------

JENNY


Jenny, bir süre daha ilerledikten sonra babasının aracının durduğunu fark etti. Telefonundan gözlerini ayırıp pencereden dışarı baktığında, önlerinde yükselen evi gördü. Ne kadar süre burada kalacaklarını bilmiyordu, ama bu evin şimdilik yeni yuvaları olacağını anlamak kaşlarını çatmasına neden oldu. Derin bir iç çekişle, hayal kırıklığını ve endişesini sessizce kabullendi ve başını sıkıntıyla salladı. Kulaklığını çıkararak, üzüntüsünü belli eden bir nefes verdi ve ardından sakinleşmeye çalıştı. Kulaklığını pantolonunun cebine yerleştirdi ve aracın kapısını açarak dışarı adım attı. Hava hâlâ aydınlıktı ve parlak Güneş’in ışınları gözlerini kıstırdı. Küçüklüğünden beri güneş ışığını sevmezdi; güneşli günlerde daima gözlüksüz dışarı çıkmaktan kaçınırdı.


Anne ve babasına baktıktan sonra, Jenny yumruklarını güçlü bir şekilde sıktı. Onlar, bu yeni başlangıç karşısında umut dolu ve mutlu görünüyorlardı. Bu durum Jenny için anlaşılmazdı; bu yabancı yerde nasıl bu kadar neşe bulabiliyorlardı? Onların bu saf mutluluğu, her zaman ona uzak ve çözümsüz bir bulmaca gibi gelmişti.


Kendisine gelmek ve düşüncelerini dinlemek için biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu hisseden Jenny, anne ve babasından bir adım uzaklaştı. Babasının, “Nereye gidiyorsun kızım? Bize yardım etmeyecek misin?” diye sorduğunu duyduğunda, iki üç adım daha attı ve oracıkta durdu. Cevap vermek yerine, içinde biriken duygularla baş başa kalmak için sessizce bekledi.


Gerginlikle vücudunu kıpırdattı ama onlara dönmedi. Bunun yerine, karşılarındaki evin bahçesindeki adama gözü takıldı. Adam, tahminen kırklı yaşlardaydı. Başına hasır bir şapka takmış, üzerine beyaz bir tişört giymişti. Kamuflaj desenli pantolonun ve siyah botlarının sıra dışı kombinasyonu, ona hem ürkütücü hem de ilginç bir hava katıyordu.


Jenny, ismini bilmediği bu adamın, elindeki çapayı kullanarak bahçesindeki toprakla nasıl ilgilendiğini izledi. Adam, birkaç saniye sonra Jenny’nin kendisine baktığını fark etmiş gibi göründü; işini yapmayı bırakıp yavaşça bakışlarını ona çevirdi. Jenny, adamın ani ilgisine şaşırmıştı ve gözlerinin irice açılmasına engel olamadı.


Adam, Jenny’ye irice açılmış gözlerle bakmaya başladığında, Jenny’den çok kendisi korkmuş gibi görünüyordu. Jenny, adamın bu tepkisine anlam verememişti; adam ona bakarken sanki beklenmedik bir canavarla karşılaşmış gibi bir ifade takınmıştı.
Jenny, her geçen saniyeyle birlikte, adamın adını öğrenmek için daha da sabırsızlanıyordu. Adam ise, gözlerindeki korkuyu gizlemek amacıyla bakışlarını çabucak başka bir yöne kaydırdı. Onun kaçamak bakışları, Jenny’ye burada hoş karşılanmadığını hissettiriyordu.


Adamın bu kaçamak bakışının ardından Jenny, bedenini kaplayan soğuk bir elektrik akımı hissetti ve gözlerini adamdan ayıramadı. Ona bakmaya devam etmesi halinde zarar göreceği yönünde içgüdüsel bir korku uyandı içinde. Neden böyle hissettiğini anlamakta güçlük çekiyordu. Acaba bir insanın bakışları gerçekten bu kadar etkileyici olabilir miydi?


Jenny, adamın gözlerini kendisinden kaçırmasına rağmen onu gözlemlemeye devam etti. Elindeki çapayı sıkıca tutuşu ve yüzündeki gergin ifade, genç kızın içgüdülerinin doğruluğunu kanıtlar gibiydi.


Bir kadının “Lukas!” diye seslenmesiyle Jenny, dikkatini adamdan ayırıp sesin geldiği yöne yöneldi. Bu kadın, muhtemelen adamın eşi olmalıydı. Bakışlarını tekrar adama çevirdiğinde, adamın çapasını yere bıraktığını ve “Geliyorum!” diyerek, ona bakmadan hızlı ve kararlı adımlarla ilerlediğini gördü. Adam, kadını evin içine zorla iterek sokmasının ardından kapıyı arkalarından kapattı.


Kapının kapanmasının ardından Jenny, anne ve babasına dönerek, “Ne oldu?” diye sordu. Onların cevabını beklerken, üzerindeki kıyafetin kapüşonunu başına çekti. Kendisini hem ailesinden hem de çevresindeki insanlardan soyutlamaya çalıştı.
“Bize yardım etmeyecek misin?”


Jenny, babasının bu sorusunu duyunca ellerini pantolonunun cebine soktu. Kaşlarını çatarak ve burnunu kırıştırarak, “Dolaşmak istiyorum. Beni biraz rahat bırakın!” dedi. Sesi öfkeliydi.


Sırtını anne ve babasına dönmesinin ardından bir şey söylemelerine fırsat bırakmadan yürümeye başladı. Her adımda yüz ifadesi daha da katılaştı. Öfkesinden dolayı kaşları hala çatıktı ve dişlerini sıkmaktan kendisini alamadı. Babasının kendisine bir şeyler söylediğini duyduğunda, duyduğu sözcüklere aldırmadan yürümeye devam etti.


Evden epey uzaklaştığında, hafifçe esen rüzgarın sesini ve bu rüzgardan dolayı dalgalanmaya başlayan ağaçların çıkardığı homurtu sesini duydu. Çevresine baktığında, bir kedi ve iki köpek dışında canlı bir varlık göremedi. Bu durum ürpermesine sebep oldu. Kantoga, dakikalar öncesine nazaran adeta bir hayalet kasaba gibiydi. Bu kadar sessizlik olması normal miydi? Jenny’ye hiç normal gelmiyordu.


Jenny, vücudunu saran ürpertiyi görmezden gelmeye çalışarak yürümeye devam etti. Arada bir çevresine baktı ve sessizliğin üzerinde yarattığı kötü hissi yok etmek için çabaladı. Bu çabasına rağmen ruh durumunda en ufak bir değişiklik bile olmadı. Kendisinin bile zar zor duyabileceği bir sesle “Bütün insanlar nerede?” dedikten sonra onu gördü. Olduğu yere çakıldı. Kesinlikle normal bir insana benzemiyordu. Sanki masallar ve fantastik filmlerden fırlamış gibiydi.

Devamını okumak için Bölüm 7'ye geçiniz.


Loading...
0%