@yazarcerenoktay
|
09.10.2024, 14:20 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum. Jenny, yalnız kalmasının ardından kendisini biraz daha toparlamıştı. Birkaç saat önceki haline göre daha iyi görünüyordu. Sararan ten rengi ortadan kalkmış, kusma isteği ise tamamen yok olmuştu. Geçen her saniye genç kızı biraz daha iyi hale getiriyordu ancak tamamen toparlanması zaman alacaktı. Bayan Hale, Marie'nin gitmesinin ardından eve girdi. Kapıyı kapattıktan sonra Jenny'yi kontrol etmek için kızının odasına doğru yürümeye başladı. Kızının sağlık durumunu kontrol etmek için odasına girdikten sonra: "Daha iyi misin?" diye sordu. Jenny, yanıt vermedi. Ne annesiyle ne de babasıyla konuşmak istemiyordu. Bay Hale, kızının susma isteğini anlamış olacak ki oturmuş olduğu sandalyeden ayağa kalkıp eşini kolundan tuttu. Neler olmaya başladığının eşi gibi o da farkındaydı. Kızı için endişeleniyordu ve yaklaşmakta olan dolunay yüzünden çektiği acıyı görmek daha da yaralanmasına sebep olmuştu. Bir şey yapamıyordu onun için. Yapamayacaktı da. Olması gereken şey zamanı gelince olacaktı ve sonrasında neler olacağını hep birlikte göreceklerdi. "Jenny'yi biraz yalnız bırakalım da uyusun istersen hayatım. Ne dersin? Hadi gel, çıkalım odadan." Bayan Hale, eşinin gözlerine baktıktan sonra yüzündeki endişeli ifadeyi yok etmeye çalıştı. Kolunu eşinden kurtarıp odadan çıkmak için harekete geçti. Eşinin odadan çıkmasının ardından kızı ile yalnız kalan Bay Hale, ona doğru birkaç adım attı ve alnından öpüp: "İyi dinlenmeler kızım," dedi. "Bize ihtiyaç duyman halinde seslenmen yeterli. Hemen geri geleceğiz." Jenny, yine sustu ve bakışlarını babasından kaçırdıktan sonra gözlerini kapadı. Babasının odadan çıkıp kapıyı kapatmasının ardından üzerindeki yorganı kenara çekip doğruldu. Yatmaktan yorulmuştu. Yataktan ve bu hastalık halinden uzak kalmak istiyordu. Bacaklarını yataktan sarkıtıp ayağa kalktıktan sonra açık olan pencereye yöneldi. Dışarıya bakıp gördüğü kurt adamı düşünmeye başladığında başında yeniden o lanet ağrı belirmişti. Gözlerini sıkıca kapayıp tekrardan açtıktan sonra pencereye daha da yaklaştı ve başını hafifçe dışarıya doğru uzattı. Temiz havayı ciğerlerine çekmek biraz olsun iyi gelmişti ama baş ağrısı temelli azalmamıştı. Elleriyle pencerenin kenarını tutup dengede durduktan sonra "Neler olup bittiğini, bu baş ağrısının sebebini ve kurt adamın neden karşıma çıktığını öğrenmem gerekiyor," derken sesi çok kararlı çıkmıştı. Güçlü bir rüzgâr odanın içinde eserek perdenin havalanmasını sağladıktan sonra Jenny'nin yüzüne çarptı. Genç kız, ortaya çıkan rüzgârın uğultusunu dinlerken garip bir melodi duyar gibi oldu. Bu durum nedense çok tuhafına gitmişti. Daha öncesinde esen rüzgârın sesi hiçbir anlam ifade etmez, hatta ürkütücü sesler çıkarırken korkuyla yorganının altına saklanmasına sebep olurdu. Şimdi ise ürkütmüyordu. Bu kasabada başına gelen ikinci garip olaydı. İkisinin de gerçekliğini kabul etmek onun için çok zordu.
***
Marie, kendisine doğru yaklaşan ayak seslerini en sonunda duymuş ve eline almış olduğu silahı ile birlikte ayağa kalkmıştı. Karşısında bir adam vardı. Bu adam mavi saçlara, mavi gözlere sahipti. Sivri bir burnu vardı ve dudakları o kadar kalındı ki botoks yapılmış gibi görünüyordu. Giyinişi avcı olduğunu belli ediyordu. Omzuna asmış olduğu av tüfeğini de unutmamak gerekirdi. "Sizi korkuttuysam özür dilerim. Korkutmak istememiştim." Marie, elindeki silahı doğrultmayı bırakarak kılıfına geri koydu. "Hayır," dedi. "Korkmadım. Sadece bana sessizce yaklaşılması hoşuma gitmiyor." Kendisini daha da toparladıktan sonra avcıya dikkatli gözlerle bakmaya başladı. "Sizin burada ne işiniz var?" diye sorduğunda kuvvetli bir rüzgâr esip yanağına çarptı. Kasabada bu kadar güçlü ve sert bir rüzgâr esmeyeli uzun zaman olmuştu. Özellikle yaz mevsiminde bu rüzgârın esmesi çok garipti. Elini yanağına doğru götürüp: "Bu çok garip," dedikten sonra yeniden avcıya baktı. Avcı: "Sen de farkındasın değil mi?" diye sorduğunda onunla aynı şeyi düşündüğünü fark etti. Marie, avcının da söylediği gibi garipliğin farkındaydı. Hava durumu birdenbire değişmeye başlamıştı ve buna sebep olan kimsenin görmediği büyücü olmalıydı. Kendisini ortaya çıkarmıyor, her zaman gizliyordu. Gizlemesinin de sebebi vardı elbette. "Evet. Bu nasıl olur? Uzunca bir süredir ortaya çıkmıyordu. Şimdi ortaya çıkması sence de garip değil mi?" Avcı, Marie'nin sözlerini duymuş ve başıyla onaylamaktan başka bir şey yapmamıştı. Rüzgârın sertliği daha da artıp ağaçlar kendi aralarında konuşmaya başladığında ortaya çıkan ses kulaklarını rahatsız etmişti. Buradan gidip kulübesinde sessizliği dinlemek daha çekici görünüyordu gözüne. Marie'nin kendisinden uzaklaşıp cesede doğru ilerleyişini gördükten sonra arkasını döndü, gözden kaybolmak için yürümeye başladı. Her ne kadar kulübesine gitmek istese de adımları onu başka bir yere götürüyordu. Daha öncesinde gitmesi gereken yere... Marie, cesedin yanına varmasının ardından çevrede bulunan olay yeri inceleme görevlileri ve polislere: "Hiçbir delilin kaybolmasını istemiyorum!" diye bağırdı. "Eğer ki bir delil dahi kaybolursa bundan sizleri sorumlu tutacağımı bilmiş olun." Marie'nin tehdidi işe yaramış olacak ki ormanın içinde bulunan polis memurları görevini daha dikkatli bir şekilde yapmaya başlamıştı. Genç kadın bunu görmüş olmanın üzerinde yarattığı rahatlamayı hissederken hâlâ esen rüzgârı düşünüyordu. Ağaçların aralarında konuşurken söyledikleri şeyleri merak ediyordu. Belki de işlenen cinayeti görmüşlerdi ve onlara bir şeyler anlatmak istiyorlardı. Oysa Marie bu düşüncesinde yanılıyordu. Evet, ağaçlar kendi aralarında konuşuyordu ama bu konuşma cinayet ile ilgili değildi. Avcının gittiği kişi ile ilgiliydi.
***
Jenny, bu tatlı melodinin kaynağını merak etmeye başlamıştı. Ortaya çıkan ses insanları rahatsız etmesine rağmen onu rahatsız etmiyordu. Ellerini pencerenin kenarından çekip arkasına döndü ve odadan çıkmak üzere yürümeye başladı. Sesin kaynağı her neredeyse onu bulma arzusu tüm vücudunu kaplamıştı. Anne ve babasının onu görmesine aldırış etmeden yürümeye devam etti. Onların kendisine seslendiğini duymuyordu. Sanki bir çeşit büyüye kapılmış gibiydi. Jenny'nin duyduğu ve insanların rahatsız olduğu bu rüzgar sesinin genç kıza aslında bu kadar tatlı gelmemesi gerekiyordu. Ormanın içinde yaşayan, kendisini insanlardan ve diğer varlıklardan gizleyen büyücü, gerçek anlamda bir büyücü olmasa da büyü yapabilmenin yollarını yıllar öncesinde öğrenmişti. Bu büyülerin etkisiyle Jenny'yi kontrol altına almak, en büyük arzularından biriydi ve bunu başarmıştı. Jenny, büyücünün yaptığı büyünün etkisiyle evden çıkıp çekildiği yöne doğru yürümeye başladı. Onun için endişelenen annesi hemen arkasından çıkıp koştu, çok uzaklaşmadan durmasını sağlayabildi. Jenny, annesinin kendisine dokunmasının ardından tüm bedenini saran ve aklını çelen büyünün etkisinden çıkmıştı. Boşluğa düşmüşçesine gözleri annesine bakarken: "Bana ne oldu böyle?" diye sordu. Neler olduğunu, şu anda bulunduğu yere nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Bu kafasının fazlasıyla karışmasına sebep olmuştu. |
0% |