@yazarcerenoktay
|
30.10.2024, 00:16 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Instagram : yazarcerenoktay Hepinizin profilimi takip etmesini, videolarım ve paylaşımlarıma beğeni, yorumlarını bırakmasını bekliyorum. Bayan Hale, kızının sormuş olduğu soruya: "Neler olduğunu gerçekten hatırlamıyor musun?" diye sorarak karşılık verdi. "Sana o kadar çok seslendik ki, bizi duymayıp endişelenmemize sebep oldun." Jenny, ellerini alnına bastırdı. Ne olduğunu hatırlamaya çalıştıkça beyninde inanılmaz bir baskı hissediyordu. Anne ve babasının kendisine seslenmesi, onları duymamış olması çok garip geliyordu. Birileri kendisine seslendiğinde insan o insanları duymaz mıydı? Duyardı elbette. Peki, ya Jenny neden duymamıştı? Genç kız, annesinin kendisini tutan ellerinden sıyrıldıktan sonra: "Üzgünüm," dedi. "Galiba henüz kendime gelemedim. Bunu olanlara karşı vermiş olduğum bir tepki olarak düşünürseniz çok mutlu olacağım." Kaşlarını çatıp eve girebilmek adına yürümeye başladı. Girişteki mermere ayak basıp koridora adım attıktan sonra adımlarını odasına doğru yöneltti. Sokaktan gelen tatlı melodinin yerini korkunç ve uğultulu seslere bıraktığını duyduğunda ürperdi. Çocukluğundan beri nefret ettiği bu sesler nasıl kulağına güzel gelebilmişti? Anlam veremiyordu. Odasına girip kapıyı kapatmasının ardından yatağının üzerine sırt üstü uzandı. Nefes alışverişi çok hızlıydı. Kalp atışı da hızını sürdürmeye devam ediyordu.
***
İşlenen cinayetlere dair delil toplanmaya devam ediyordu. Çevrede bulunan izmaritler, cam parçaları ve daha pek çok şey delil torbasına konularak inceleme yapılması üzerine depolanıyordu. Zaman kısıtlıydı. Delilleri vaktinde toparlayıp üzerindeki izler kaybolmadan incelemelilerdi. Marie, olay yerinde dolaşmaya devam ederken hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Aklı sürekli Jenny'deydi ve onun bu işlenen cinayetlerle bir bağlantısı olduğunu düşünüyordu. Bunu düşünmesine neden olan kendince pek çok sebep vardı. En basitinden Bayan Vivianne’in torunu olmasıydı. Oysa Jenny'nin bu cinayetlerle uzaktan yakından alakası yoktu. Jenny, cinayet işleyecek belki de kasabadaki en son kişiydi. Ormanda bulunan ceset torbaya konulup otopsi yapılmak üzere adli tıp morguna kaldırıldı. Marie, hâlâ iki cinayet arasında bir bağlantı olup olmadığını merak ediyor ve inceleme sonucunun bir an evvel çıkması için can atıyordu. Bildiği kadarıyla kasabada henüz iki cinayet işlenmişti ama bu üçüncü bir cinayetin işlenmeyeceği anlamına gelmiyordu. Kasabanın güvenliğini bir an evvel sağlamak için harekete geçmelilerdi. Marie, hiç vakit kaybetmedi. Kasabada üçüncü bir cinayet işlenme ihtimalini göz önüne alarak kasabanın giriş ve çıkışlarının tutulmasını, ayrıca güvenlik önlemlerinin sıkı bir şekilde arttırılmasının talimatını verdi. Kasabada yer alan kameralar dikkatli bir şekilde izlenecek, ayrıca kamera bulunmayan bölgelere güvenlik amacı ile kameralar takılacaktı. Araç içi kameralar da cinayeti işleyen kimse onun bulunması için incelenecekti. Belki araçlarda bulunan kameralardan birinde katille ilgili görüntü yer alıyordu. Marie'nin talimatının üzerine polis memurları daha dikkatli bir şekilde çalışmaya başlamış, kasabaya giriş ve çıkışları kapatmışlardı. Güvenlik kamerası bulunmayan bölgelere takmak üzere hızlıca kamera temini gerçekleştirilmiş ve bu yerlere temin edilen kameralar takılmıştı. Her yer titizlikle gözlem altına alınırken kimse katilin çok zeki biri olduğunu bilmiyordu. Bu alınan önlemler hiçbir işe yaramayacaktı. Katil, kendisini gizlemek için onların aldığı tüm önlemlerden haberdardı. Çok kısa sürede alınan önlemler geri tepmiş ve her şey en başa sarmıştı.
***
Ertesi gün Jenny'nin gözlerini açmasına sebep olan odasına giren gün ışığı olmuştu. Genç kız suratını ekşitip kaşlarını çattıktan sonra homurdandı. Gece görmüş olduğu kâbuslardan dolayı doğru dürüst uyuduğu söylenemezdi. Başına yorganı çekip gün ışığının rahatsız edici etkisini ortadan kaldırmaya çalışırken odanın kapısının tıklatıldığını duydu. Gelen annesiydi ve kızının huzursuz bir uyku çektiğini biliyordu. Pek çok kez Jenny'nin yanında almıştı soluğu ve her kâbus sonrasında terlemesinden dolayı üzerini kaç kez değiştirdiğini sayamamıştı bile. Kızından ses gelmemesi üzerine odanın kapısını açıp içeri girdi. Dikkatli gözlerle onu birkaç saniye süzdükten sonra: "Tatlım, iyi misin? Gece çok rahat uyuyamadın. Senin için endişeleniyorum,” diye sordu. Annesinin oldukça anaç bir ses tonuyla sorduğu bu soru, Jenny’nin fazlasıyla rahatsız olmasını sağlamıştı. Öfleyip püfledikten sonra: "Beni rahat bırak lütfen!" diyerek homurdandı. Hâlâ huysuzdu, hâlâ onlara kırgındı ve yaşadıklarının üzerindeki etkisini reddetmeye çalışsa da bunda pek başarılı olduğu söylenemezdi. İşlenen bir cinayet sonrasında insanların onu katil olarak görmesi, anne ve babasının bu kadar ilgili olması canını çok sıkıyordu. Keşke bu dünyaya gelmeseydim, diye düşündüğü sırada annesinin yatağının üstüne oturup üstündeki yorganı çektiğini fark etti. Jenny, üstündeki yorganın çekilmesi ve yüzüne gün ışığının vurması üzerine homurdanmasının şiddetini arttırdı. Gözlerini açmıştı ve annesine öldürücü bakışlarla bakıyordu. Bayan Hale, hiçbir şey söylemeden ellerini uzatarak Jenny’nin yeniden terleyip terlemediğini kontrol etti. Kızı üstünü en son değiştirdiği andan sonra terlememişti. Buna sevindiği için dudaklarında tatlı bir gülümseme belirmişti ve gözleri ışıldıyordu. "Terlememişsin. Buna çok sevindim,” dedi ve kızının ellerini tuttu. Uykusuzluğundan dolayı esnemesi gelince kızının ellerini tutmayı bırakıp esnemesini bastırmaya çalıştı. Esnemesi kesildikten sonra konuşmasına kaldığı yerden devam etti. “Son kâbus görüşünün ardından rahat uyumuş olmalısın. Babanla birlikte kahvaltıyı hazırladık. Hadi, gel. Ailecek güzel bir kahvaltı yapalım istiyoruz." Jenny, acıktığının farkındaydı ama bunu belli etmek istemedi. Midesinin açlıktan guruldamasına engel olmaya çalıştı. Annesinin aç olduğunu düşünmesi istemediği bir şeydi. "Odamdan çıkar mısın lütfen? Beni biraz yalnız bırakman kahvaltı yapma isteğinden daha baskın geliyor. Üstelik kendimi aç hissetmiyorum." Bayan Hale, kızının dünden beri bir şeyler yemediğini biliyordu. Eğer ki bir şeyler yememeye devam ederse güçten düşecek ve halsizleşecekti. Bunun olmasını istemiyordu. "Ama tatlım," derken kızını ikna edecek bir şeyler düşünmeye programlamıştı beynini. Kullanacağı sözcüğün etki ediciliği kuvvetli olmalı ve kızının odadan çıkarak onlarla kahvaltı yapmasını sağlamalıydı. "Anne! Lütfen!" Jenny'nin sesi daha önce duymadığı kadar sert çıkmıştı. Bu ses tonu kızının asla ikna olmayacağını ve odadan çıkmayacağını belli ediyordu. Derin, huzursuz bir nefes alıp üzgün gözlerle kızına baktıktan sonra: "Pekâlâ," dedi. "Israr etmiyorum. Kendini ne zaman aç hissedersen o zaman bir şeyler yersin." Bayan Hale, ayağa kalktıktan sonra odadan çıkmak üzere yürümeye başladı. Kapıyı kapatıp koridorda kendisine bakmaya devam eden eşini görmesiyle başını iki yana salladı. "Sanırım olanlar onu çok etkilemiş. Bir psikologdan destek alsak iyi olacak," dedi. "Onun için endişeleniyorum. Daha önce bu kadar huysuz olduğunu görmemiştim."
***
George ve Alex, evden çıkmak için harekete geçtiği sırada Arnold ve klanın ileri gelenleri ile karşılaşmıştı. Bu ikisinin de en çok korktuğu şeydi ve paçayı nasıl kurtaracaklarına, daha doğrusu Arnold'u nasıl ikna edeceklerine dair en ufak bir fikirleri yoktu. Arnold, kasabada işlenen cinayeti duymasının ardından korumalarını ve klanın ileri gelenlerini yanına alarak vakit kaybetmeden yola çıkmıştı. Vivianne Risotty’den sonra bu kadar vahşi cinayetler işlenmediğini biliyordu ve bu cinayetleri işleyenin bir insan olmadığından yüzde yüz emindi. Arnold ve klanın ileri gelenleri, kurt adam kimliğini gizleyebilmek için FBI'da ajan olarak çalışıyordu. Bu kasabada işlenen cinayet hakkında bilgi sahibi olmalarını fazlasıyla kolaylaştıracaktı. Alex, Arnold'u ve klanın diğer ileri gelenlerini görmesinin şokunu daha üzerinden atamayarak "Efendim," diyebildi. Sesi oldukça kısık ve korku dolu çıkmıştı. "Sizi beklemiyordum." George, Alex'in sözlerini desteklercesine araya girdi. "Evet, efendim," dedi. Aceleyle "Sizi buraya getiren nedir acaba?" diye sordu sonrasındaysa. Arnold, George'un sorusu üzerine adım atıp içeri girdi. Onu klanın diğer ileri gelenleri ve korumalar takip etti. Salona girmelerinin ardından çevresine dikkatli gözlerle baktı. Villa, tahmin ettiğinden daha düzenli görünüyordu ve yabancı birisinin varlığına dair koku yoktu. "İşlenen cinayetleri duydum," dedi çevresine göz atmayı sürdürerek. "Vivianne Risotty’den sonra böylesine vahşi cinayetler işlenmesi dikkatimi kasabaya yöneltti. Cinayetleri işleyenin türümüzden biri olduğundan şüpheleniyorum. Sadece ben de değil, klanın diğer ileri gelenleri de gördüğünüz üzere burada ve benimle aynı şeyi düşünmekteler." George, Arnold’un kasabada olan her olayı duymamasına şaşırmış, aynı zamanda sevinmişti. Jenny ile ilgili olanları duymaması ikisinin de hayatta kalma olasılığını oldukça güçlendirmişti. Arnold "Olanlar hakkında ne biliyorsanız hepsini bize anlatmalısınız. Ayrıca Alex," diyerek bakışlarını sarışın gence yöneltti. "Jenny adındaki kızın karşısına çıkman hiç iyi olmadı. Bir kurt adamın gerçek kimliğini açığa çıkarmaması çiğnenemez kanunlarımızdan. Bu kanunu çiğnemiş durumdasın." Alex ve George, duyduklarının şokuyla elektrik çarpmış gibi irkilmişlerdi. İkisi de klanın ileri gelenlerinin, özellikle de Arnold‘un bunu bilmediğini düşünüyordu. Yanılmışlardı. Kanunun çiğnenmesine karşılık klanın vereceği ceza hiç kuşkusuz ölüm cezası olacaktı. Daha öncesinde kanunları çiğneyen bütün kurt adamlar ölüm cezasına çarptırılmıştı. Üstelik ölümleri hiç kolay olmamış, epey azap çekmişlerdi. "Eee... Bunu nasıl..." diye kekelemeye başladığında Alex, Arnold sözünü kesti. "Önemi yok. Bunun hakkında sonra konuşacağız. Önceliğimiz cinayetleri işleyen kurt adamın kimliğini bulmak."
***
Marie, kahvaltısını yapmaya devam ederken çalan telefonunun sesini duydu. Ekrana bakışlarını çevirdiğinde kendisini arayan kişinin erkek arkadaşı olduğunu gördü. Ellerini peçeteye silip telefonu eline aldıktan sonra aramayı yanıtlayıp: "Hayatım," dedi. "Günaydın." Louis, Marie’nin sesini duyduktan sonra: "Günaydın," diyerek yanıt verdi. "Cesetlerin üzerinde bulunan kıllara dair inceleme sonucu çıktı. " Marie, nihayet beklediği sonucu duyacağı için rahatlamıştı. Parmakları telefonu sıkıca kavrarken: “Evet," dedi ilgili ses tonuyla. "Umarım bana verecek güzel haberlerin vardır." Louis, Marie'nin sözleri üzerine: "Güzel bir haber mi tam olarak bilemiyorum," diyerek yanıt verdi. "Çünkü böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyorum." Marie, fazlasıyla meraklanmıştı. Louis, gevelemeyi bırakıp lanet olasıca sonuçları söylese iyi ederdi. "Yani?" diye sordu Marie kuru bir sesle. "Artık uzatmayıp lanet olasıca sonuçları söylesen ya." Louis, Marie’nin sert sözleri üzerine direkt konuya girdi. "İki kurbandan almış olduğumuz tüyler aynı katile ait. Ama bir sorun var. DNA hem hayvan hem de insan DNA'sı. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadığım için çok şaşırmış durumdayım. Ama bundan yaklaşık on yıl önce bu tip cinayetlere rastlandığını hatırlıyorum. Katil tespit edilememişti. Bu şekilde faili meçhul bir sürü dosya bulunuyor." Marie, erkek arkadaşının kendisi ile kafa bulduğunu düşündü. Böyle bir şey mümkün değildi. "Şaka yapıyor olmalısın!" derken öfkesi belli oluyordu. "Benimle kafa bulma sabah sabah." Louis, böyle bir şeyin mümkün olmayacağını biliyordu. Ama bu iki vakada ve bundan önceki çözülememiş bazı cinayet vakalarında belirttiği gibi insan ile hayvan DNA'sı bir arada bulunmuştu. Bu faili meçhul cinayet dosyaları tozlu raflardaki yerlerini çoktan almış olmasına rağmen Marie’ye "İstersen bana inanman için bu dosyaları inceleyelim ve aradaki benzerlikleri saptayalım." dedi. Marie, erkek arkadaşının hâlâ kendisi ile kafa bulduğunu düşünüyordu. Ama madem dosyaları incelemek ve kendisine inandırmak istiyordu, bunu yapacaktı. Birlikte bu faili meçhul cinayetlerin dosyalarını inceleyeceklerdi. "Pekâlâ," dedi Marie, hâlâ inanmadığını belli eden bir ses tonuyla. "Bu bahsettiğin dosyaları inceleyelim bakalım." Louis'in telefonu kapatmasının ardından aklına Jenny geldi. Bu insan DNA'sı acaba ona ait olabilir miydi? Gerçi kız kasabaya geleli daha bir gün olmuştu. DNA'nın ona ait olması bu durumda imkânsız görünüyordu. Marie, düşünmeye devam ederken çalan zil sesini duydu. Sandalyeden kalkıp kapıyı açmak üzere yürümeye başladı. Kapıyı açtığında karşısına çıkan FBI Ajanı Arnold'du. Soğuk ve mesafeli bir yüz ifadesiyle genç kadına bakmaktaydı.
***
Bay ve Bayan Hale, şehirdeki yakın arkadaşlarından birisi ile konuşarak Jenny için bir psikolog bulmuşlardı. Bu psikolog şehirde yaşamaktaydı ve arada sırada kasabaya gelirdi. Kasabada bulunan evinde insanları dinler ve onlara yardımcı olmaya çalışırdı. Bay Hale, arkadaşından almış olduğu cep telefonu numarasını çevirdi ve aramasının yanıt bulmasını bekledi. Aramış olduğu kişi psikologdu ve telefona bir türlü yanıt vermiyordu. "Açmıyor," dedi Bay Hale eşine bakıp. "İlerleyen vakitlerde tekrardan arayacağım." Bay Hale'in aramış olduğu psikolog o sırada başka bir hastası ile seanstaydı. Seanslarının hiçbirinde telefonlara yanıt vermezdi ve tüm dikkatini hastasına yöneltirdi. Bu onun vazgeçmeyeceği bir prensibiydi. Hastası ile olan seansının bitmesinin ardından sekreteri Kim ile karşılaştı. Kim elinde tutmuş olduğu cep telefonunu uzatarak: "Bay Barclay, kişisel hattınıza bir arama geldi. Numara kayıtlı değildi," dedi. Barclay, sekreterinin kendisine uzatmış olduğu telefonu aldı. Kendisini arayan kişinin kim olduğunu merak etmedi bile. |
0% |