Yeni Üyelik
7.
Bölüm

2. Bölüm

@yazarcerenoktay

01.10.2024, 03:39 🐺
Yeni kitabımın ikinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Not : Bu kitap bolca fantastik öğe, daha önce görülmemiş doğaüstü - fantastik yaratıkları, insan görünüşlü olan varlıkları ve daha fazlasını içermektedir. Bu tarzda bir kitap arayan herkes için uygundur.

Instagram hesabım : yazarcerenoktay

Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)

 

MİRA

İş çıkışı arkadaşlarımın ısrarına dayanamayıp gittiğim mekan fazlasıyla kalabalıktı ve bol alkol kokuyordu. Bense alkolü sevmezdim. İnsan, kendisini kaybetmesine ve bir sürü hata yapmasına sebep olan bu şeyi nasıl sevebiliyordu? Asla anlayamıyordum.

Onlar içmeye devam ederken ben de siparişini verdiğim karışık kokteylimi yudumlamaya koyuldum. Normalde böyle mekanlara gelmeyi tercih ederdim nitekim bağladığımız iş anlaşması sayesinde illa kutlama yapılması ve bu kutlamada hepimizin olması gerektiği için buradaydım işte.

Hepsi içkisini içmeye devam edip coşkuyla dans ederken bense endişe içinde pipetim aracılığıyla içtiğim ve ağzımda mükemmel bir tat bırakan kokteylimi yudumlamaya devam ettim. Endişeliydim. Hem de çok.

Hani filmlerde ve dizilerde insanlar olmak istemedikleri bir mekana giderlerdi de başlarına bir bela gelirdi ya, ben o insandım işte şu anda. Acaba başıma nasıl bir bela gelecekti? Ne yaşayacaktım?

Endişeli bir şekilde çevreme bakmaya devam ederken işte en yakın olduğum, hatta tek yakın olduğum kişi, Lyraeth bana doğru eğildi. Bağırarak “İyi ki buradasın. Yoksa kendimi çok yalnız hissederdim. Senin olduğun her ortamda kendimi çok huzurlu buluyorum,” dedi.

Söylediklerini kulağımın dibine girip demese kesinlikle anlamam mümkün olmazdı. “Ben hoşnut değilim ama!” diyerek bağırdım onun gibi kulağına eğilip. “Böyle mekanları, eğlenceleri sevmediğimi biliyorsun.”

Lyraeth, sözüm üzerine bu durumu onaylamadığını belli edecek şekilde başını sallamadan yapamadı. Daha sonra elindeki içkisinden bir yudum aldı.

Bulunduğumuz mekan, Obsidian Club adında bir gece kulübüydü. Gözlemlediğim kadarıyla siyah, gri ve bordo tonlarına hakimdi. Siyah mermer zemin, siyah ahşaptan yapılma gibi görünen bar tezgahları bulunuyordu. Elit kesimlerin –bence elit kesimlere aitti- oturduğu, barın renk tonlarıyla uyumlu olan kadife kumaşlarla kaplı olan koltuklar hemen göze çarpıyordu. Mekanın ışıklandırması oldukça loştu. Bazı yerlerdeki spot lambaları görmemek imkansızdı. Bizim çevresini sardığımız masaların üzerinde sahte mumlar bulunuyordu. Bu da birbirimizi rahat görmemizi sağlamaktaydı.

Duvarlarda bulunan bazı taşlar, obdian taşı olmalıydı. Mekanın ismi ile uyumlu olması için başka bir taş kullanacaklarını sanmıyordum.

Çalan müzikler, benim dinlemeyi pek tercih ettiğim türlerde değildi. Bu da can sıkıntımın daha da artmasına sebep oluyordu.

Müziğin içimde yarattığı sıkıntıya rağmen içeceğin müthiş oluşu, biraz olsun ferahlamama sebep olduğu için kendimi kasmamaya çalışsam da pek başarılı olduğum söylenemezdi. Bunun farkında olan Lyraeth, bana doğru eğilip “Biraz kapının önüne çıkmak ister misin? Kötülendiğini söyleriz, sonra geri gireriz içeri.” Dediğinde bunun olması için ona yalvaran gözlerle bakmaya başladım.

Bunun üzerine Lyraeth, koluma girerek hareketlendi. İş yerindeki arkadaşlara bir şeyler demesinin ardından beni sürükleyerek yürümeye başladı.

Birlikte mekanın dışına çıkmamızın ardından sessizliğin çok iyi geldiğini fark ettim. Elimdeki içecekten bir yudum daha alırken “Açık hava çok ama çok iyi geldi. Çok sağ ol,” demeyi ihmal etmedim.

Lyraeth, anlayışla başını salladı. Daha sonra çantasından telefonunu çıkarıp ekranı açıp telefonuna bakmaya koyuldu. Birkaç saniye sonra “Birazdan geliyorum,” deyip yanımdan ayrıldığında tedirgin olmamaya çalıştım.

Böyle yerlerde yalnız olmaktan kesinlikle hoşlanmazdım. Tıpkı filmlerde olduğu gibi başıma bir şey gelebilirdi. En kötü ihtimalle sarhoşun birisi bana asılırdı. Bunun olmasını istemediğim için biraz ilerimde bulunan korumalara doğru ilerlemeye başladım.

Birkaç adım atmıştım ki, karşımda onu gördüm. Gizemli, etkileyici, kaslı vücuda sahip, uzun boylu o yakışıklıyı.

Gözlerim ona takıldığında, kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Adamın belirgin yüz hatları, kendine güvendiğini açıkça belli ediyordu. Teni o kadar kusursuz görünüyordu ki, kesinlikle esmerdi. Ama esmerliği ona, güneşte bronzlaşmış gibi bir görüntü vermekteydi. Keskin görünen çene hattı ve gözlerinin altındaki hafif gölgeler, yüzündeki duruşu daha etkileyici kılıyordu. Tanrım! Bu adam da kimdi böyle?

Gözlerimi hala ondan ayıramıyordum. Kesinlikle nefes kesiciydi.

Kahverengi saçları düzdü. Hafifçe şekil verilmiş ve sağa doğru yatırılmıştı. Omuzları ve kolları geniş kaslara sahipti. Normalde böyle bir vücudu görsem kesinlikle etkilenmezdim ama onu mükemmel kılıyordu. Gözlerinde beliren, bana odaklandığını belli eden bakış, kontrolü elinde tutmayı seven biri olduğunu fısıldıyordu bana.

Gördüklerim karşısında istemsizce bir nefes almadan yapamadım. Kesinlikle ama kesinlikle büyülenmiştim. Kendime gelmek istemiyordum.

Bana doğru ilerledikten sonra tam karşımda durdu. Elini kaldırıp çenemi tuttuktan sonra “Merhaba güzellik,” dedi. O anda dünya benim için durdu.

Loading...
0%