Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2. Bölüm

@yazarcerenoktay

30.09.2024, 23:30
Yeni kitabımın ikinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur.

 

20 Temmuz 2009 - İzmir

Anne ve babasının kazada hayatını kaybetmesinin üzerinden zaman geçse de Kerem, yüreğinde hâlâ onların yokluğunu hissediyordu. Sanki onu bu dünyada yapayalnız bırakıp gitmeleri hiç adil değildi. Yatağında sırtüstü yatıp gözlerini kapattığında, içini dolduran kırgınlık zihninden bir an olsun çıkmıyordu.

Canlı, heyecanlı ve güler yüzlü o eski halinden eser kalmamıştı. Günler geçmesine rağmen değişen bir şey yoktu. Mutlu, gülen bir genç olmayı elbette isterdi; ama içten içe biliyordu ki, artık bunun imkânı yoktu. Bu nedenle çabalamak bile ona boş geliyordu. Ne kadar istese de gülmeyi başaramazdı.

Anne ve babasının vefatından sonra devlet tarafından yetiştirme yurduna yerleştirilmeden önce tüm akrabalarıyla irtibata geçilmiş; ancak hiçbiri onu yanına almak istememişti. Sonunda, şu anda bulunduğu Gönül Çınarı Yetiştirme Yurdu’na gönderilmişti. Bugün, yurttaki onuncu günüydü.

Yaz tatili olduğu için kimse onu okula gitmeye zorlamıyordu. Günlerini kitap okuyarak ve yurttaki etkinliklere katılarak geçirmeye çalışıyordu. Ama ne kitaplar ne de etkinlikler, zihnindeki fırtınayı dindirmeye yetmiyordu. Neden hayat bu kadar acımasızdı? İnsanlar neden kayıplarla yüzleşmek zorundaydı? Anne ve babası neden ölmüştü? Bu soruların cevabını hiçbir zaman bulamayacağını biliyordu. Ölümü kabullenmek Kerem için hep zor olacaktı.

Yatağında defalarca döndü, uyumaya çalıştı ama nafile. Sonunda pes edip yatağından kalktı, okuma lambasını açıp raftan bir kitap aldı. Gözlerini satırlara dikti, ama aklı orada değildi. "Neden hâlâ hayattayım? Neden yaşamaya devam ediyorum?" Bu sorular beynini kemirirken, kitaba odaklanamamak canını sıkıyordu. İçinde biriken öfke ile yerinde kıpırdandı, ardından kitabı bir kenara bırakıp derin bir iç çekti.

Ayağa kalkıp odada bulunan sürahiye doğru yürümeye başladı. Sürahiden eline aldığı bardağa bir bardak su doldurup içti. Suyun serinliği biraz olsun iyi geldiğinden kendini daha iyi hissediyordu.

Su içmeyi bırakıp yatağına doğru yürümeye devam etti. Elindeki bardağı baş ucundaki komidinin üzerine bıraktıktan sonra yeniden yatağına oturdu. Yorganını bacaklarının üzerine çekip kitabı yeniden eline aldıktan sonra, tekrar okumaya çalıştı. Bir süre sonra gözleri kapanmaya başladığında, kitabı hemen komidinin üstüne koydu. Okuma lambasını çantasının içine yerleştirdikten sonra, tekrar yatağa uzanıp gözlerini kapadı. Kısa bir süre sonra uykuya yenik düştüğünde, rüyasında huzurlu ve mutlu olmasını söyleyen anne ve babasını gördü.

GÜNÜMÜZ

Gittikleri operasyonu başarıyla tamamlayan Üsteğmen Kerem Demir ve bordo bereli ekibi, arkalarında sayısız düşman kaybı bırakarak tahliye helikopterine binmişlerdi. Helikopter havalanırken, her askerin yüzünde zaferden kaynaklı memnuniyet ifadesi vardı.

Kerem, elindeki silahı sıkıca tutarken yanında oturan devresine dönüp hafifçe gülümsedi. “Bu kadar büyük bir çatışma beklemiyordum. Ama başarılı olmamız, hem de kayıp vermeden çıkmamız beni çok mutlu etti,” dedi.

Sözleri üzerine ona dönen devresi, kendisi gibi Üsteğmen'di. Kerem ile birlikte gittiği kim bilir kaçıncı görevdi. O da Kerem gibi sağ çıktıkları her operasyon sonrası mutlu oluyor, daha sonra dinlenmek için gittikleri üste şükür namazı kılıyordu. Namaz ona iyi gelmekteydi. Ruhunu rahatlatıyor, huzur bulmasına sebep oluyordu.

Helikopterdeki muhabbet daha da koyulaşıp ortamdaki neşe gözle görülür hale geldiğinde Kerem, arkadaşlarıyla yaptığı sohbete devam etmek için başını kaldırdı. “Burak, bu seferki taktiğimiz gerçekten işe yaradı, değil mi?” diye sordu, gülümseyerek.

Üsteğmen Burak Vurnaz, tıpkı onun gibi helikopterde oturmaya devam eden arkadaşlarına bakarak gülümsemesini artırdı. “Kesinlikle! Dikkatimiz, yaptığımız planlamalar, bölgeye olan hakimiyetimiz çok işe yaradı. Bu işte hem birlikte hareket etmek hem de birbirimize güvenmek başarımızı çok etkiliyor."

Ortamdaki neşe daha da artarken, diğer askerler de sohbete dahil olmaya başladı. Yüzbaşı Serkan Kaya, “Zaten hep birlikte bu kadar iyi çalıştığımız için önümüzdeki engelleri aşıyoruz!” dedi. “Düşmanla yüzleşmek her zaman kolay olmuyor ama biz Fırtına Birliği olarak her türlü zorluktan Allah'ın izniyle sağ salim çıkmaya devam ediyoruz.”

Helikopterin motor sesi, muhabbetin arka planda yankılanmasına neden olurken, Teğmen Emre Özkan birden söze girdi. “Hepimiz sağ salim geri döndüğümüze göre, ufak bir kutlama yapalım, sonra da dinlenmek üzere odalarımıza çekilelim.”

Kerem, arkadaşlarının heyecanlı konuşmalarını dinlerken çok mutlu olduğunu hissetti. Hepsinin gözlerindeki ışıltı, zor zamanların ardından gelen zaferi açıkça yansıtıyordu. "Hepimizle gurur duyuyorum!" dedikten sonra Kerem "Yaşasın Fırtına Birliği!" diyerek bağırdı. Arkadaşları da onun gibi "Yaşasın Fırtına Birliği!" diyerek onu tekrar ettiğinde, helikopterin yavaşça üsse doğru alçalmaya başladığını fark ettiler.

Helikopterden inmelerinin ardından hepsi, kendilerinden üstlerinin yani komutanlarının operasyonla ilgili bir değerlendirme raporu hazırlayacağını biliyorlardı. Bu rapor da hiç kuşkusuz diğerleri gibi olacaktı. Operasyonun nasıl geçtiği, kaç ölü olduğu, düşmanların tamamen öldürülüp öldürülmediği, bölgenin temizlenip temizlenmediği gibi pek çok veri bu rapora eklenecekti.

Hava yağmurlu olduğu için, koşar adımlarla üsse girmelerinin ardından silahlığa doğru ilerlemeye başladılar hep birlikte. Silahlarını ve çantalarını bırakmalarının ardından duş almak için duş bölümüne giriş yaptılar. Neşeli bir şekilde duş almalarının ardından kendi birliklerine ayrılmış olan odalarına doğru ilerlediler. Odaya varmalarının ardından kendilerine ait dolapta yer alan eşofman takımlarını giydiler.

Hep birlikte yeniden odadan çıktıktan sonra Operasyon Odası'na gidip sandalyelere oturdular. Yüzbaşı Mehmet Güneş, hepsinin yüzünü dikkatli gözlerle incelemesinin ardından "Hepinizle gurur duyuyorum!" dedi bir kez daha. Sesi gürdü ve coşku doluydu. "Her yerde bir düşman karşımıza çıkabilirdi ki öyle de oldu. Nitekim bugünkü aldığımız zafer gösteriyor ki, hepiniz on askere bedelsiniz!"

Kerem de dahil olmak üzere hepsi dikkatlice komutanlarını dinliyor, sözünü asla bölmüyorlardı. Son cümlesinin ardından hepsinin ağzından dökülen "Sağ ol!" cümlesi, Yüzbaşı'nın konuşmaya devam etmesine sebep oldu. "Hepiniz odanıza çekilip istirahate geçebilirsiniz."

Tekrardan "Sağ ol!" demelerinin ardından hep birlikte kutlama yapmak için çay ocağına doğru ilerlemeye başladılar. Çay ocağına girmelerinin ardından onları gören ağabeyleri Hüseyin Pala, "Oooo yiğitlerim!" dedi neşe içinde. "Hoş geldiniz! Hoş geldiniz! Hepinizi sağ salim görmek beni çok mutlu etti."

Kerem, ağabeyine selam vermesinin ardından boştaki sandalyelerden birine oturdu. Devreleri de onun gibi sandalyelere oturduktan sonra Hüseyin Ağabeylerinin kendilerine getirdiği çayı içip muhabbet etmeye başladılar. Hepsinin keyfi yerindeydi ve neşe içindeydiler.

Bir süre daha muhabbet edip çay eşliğinde kutlama yapmalarının ardından dinlenmek üzere odalarına çekildiler. Kerem, başını yastığa koyduğunda tıpkı diğer günlerde olduğu gibi "Keşke ailem sağ olsaydı..." demeden yapamadı. Bunu öyle bir söylemişti ki, ne kendisinin ne de diğerlerinin duyması çok zordu. Kulağına yağan yağmurun sesi dolarken "Allah'ım!" diyerek fısıldamaya devam etti. "Birliğimi koru, vatanımı koru, bayrağımı koru, insanımı koru. Türkiye'me, Türk Bayrağı'mıza bir şey olmasına izin verme! Amin," diyerek dua etti.

Onun kendi kendine fısıldadığını duyan Üsteğmen Burak, "Devrem, ben namaz kılmaya gidiyorum. Sen de kendini yorma. Dinlen lütfen," dedi.

Kerem, "Allah kabul etsin devrem! Söz, sen geldiğinde uyumuş olacağım," dedikten sonra arkadaşının uzaklaşan ayak sesini işitti. Gözlerini kapattığında ne kadar yorulduğunu anlaması zor olmadı. Olsun, diye düşündü. Olsun. Bu tatlı bir yorgunluk. Aldığımız zafer bu yorgunluğa değiyor.

Loading...
0%