03.01.2025, 15:09
Savaşın Gölgesinde'nin ikinci kitabının ikinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Araç, şehir merkezine doğru ağır ağır ilerlerken Fırtına Birliği’nin her bir üyesi tetikteydi. Gerginlik, aracın içinde elle tutulur bir hal almıştı. Ali’nin içine doğan kötü his, herkesin enerjisine sirayet etmiş, sessizliği huzursuz bir havaya çevirmişti. Birliğin tutuklusu olan Erhan Timur, diğer yanda sinsice bir planın parçası olmaktan mutluluk duyar gibi sırıtarak etrafı izliyordu. Sessizliği bozan ilk kişi Serkan oldu:
“Komutanım, bu herifin bakışları bile adamı delirtmeye yeter.”
“Daha önce de söyledim Serkan,” dedi Emre sakin ama otoriter bir sesle. “Duymazdan geleceğiz. Ne kadar tahrik ederse etsin, ona istediğini vermeyeceğiz.”
“Tamam komutanım,” diye mırıldandı Serkan. Ama gözlerini Erhan Timur’dan ayıramıyordu. Adamın bakışları, bir avcının avına baktığı türden bir tehdit taşıyordu.
Elif, sıkıntıyla derin bir nefes aldı ve başını direksiyonun arkasındaki Burak'a doğru uzattı. “Komutanım, bu yolculuk bitmeyecek mi? Bu adamın yanında olduğum her dakika daha da sinirleniyorum.”
Burak, gözlerini yoldan ayırmadan omuz silkti. “Sabret Elif. En azından rotayı değiştirdiğimiz için güvende olduğumuzu düşünüyorum. Ali’nin hissiyatı olmasaydı çoktan bir tuzağın içinde olabilirdik.”
Bu sözler, Ali’nin yola olan dikkatini daha da yoğunlaştırdı. Yıllardır operasyonlarda olan Yüzbaşı, kendi içgüdülerine güvenmeyi öğrenmişti. Ancak bugün hissettiği bu huzursuzluk, alışılmışın ötesindeydi. Erhan Timur’un sessizce bir köşede oturması, gözlerindeki o sinsi ifade... Bunlar, yaklaşan bir tehlikenin habercisi olmalıydı. Başka türlü o yolu değiştirmek istemezdi.
“Bence bu kadar rahat olmamalıyız,” dedi sonunda Ali. “Bu adamın bir planı var. Sadece zamanı geldiğinde harekete geçecek. Tetikte olmayı kesinlikle ihmal etmeyeceksiniz!”
“Ne planı olabilir ki komutanım?” diye sordu Serkan. Sesinde belli etmek istemese bile endişe vardı.
“Bu sorunun cevabını öğrenmek istemezsin,” diye karşılık verdi Ali. Aracı sürmeyi sürdürdü.
Araç, bir kaç saatlik yolculuğun ardından uzun ve dar bir yolda ilerliyordu. Rota değişikliği, onları daha uzun ama daha az riskli bir yola yönlendirmişti. Y
Serkan arada sırada dönüp Erhan Timur’a bakıyor, adamın her hareketini gözlüyordu. Bu adama güvenmiyordu. Kesin bir bit yeniği peşinde diye düşünüyor, kalbinin sıkıntıyla çarpmasına engel olamıyordu.
“Bu adam susuyor ya,” dedi Elif, kendi kendine ama herkesin duyacağı bir sesle, “bu daha da kötü. Konuşmadığı zamanlarda da bir şeyler planlıyormuş gibi geliyor bana.”
“Bırak sussun,” dedi Emre. “Artık hepimiz oynadığı oyunların farkındayız. Hangi yoldan gidersek gidelim, kurduğu bir plan varsa planı suya düştü. Şimdi tek yapabileceği bizi sinirlendirmeye çalışmak."
Erhan Timur, Emre’nin sözlerini duyunca, yüzüne sinsice bir gülümseme yerleştirdi. Kendi kendine mırıldanır gibi konuştu: “Planım mı suya düştü? Emin misiniz? Belki de asıl plan şimdi başlıyor.”
Bu sözler, aracın içindeki atmosferi bir anda daha da gerdi. Elif öne doğru eğildi ve ellerini sıkarak Erhan Timur’a döndü: “Sen kime meydan okuyorsun? Bak elimden bir kaza çıkacak, sonra kimse beni durduramayacak.”
“Yeter Elif!” dedi Emre, sesi bir emir gibi yükselirken. “Disiplinimizi kaybedersek, bu adamın istediği olur. Hadi, herkes sakinleşsin! Bizi sinirlendirmesine izin vermeyeceğiz!”
Delici bakışlarını Erhan'a yönlendirdikten sonra "Ne planından söz ediyorsun?" diye sordu. "Çabuk söyle."
"Söylersem tadı çıkmaz," diyerek kahkaha attı Erhan. Emre, bunun üzerine çenesinin kasıldığını hissetti.
"Cengiz," dedi telsizini kullanarak. "Bu şerefsiz çevrede herhangi bir pusu falan kurmuş mu uydulara erişip kontrol edin."
Cengiz'in desteğiyle yapılan kontrollerde çevrede herhangi bir tehdide rastlanmadı. Bu da Erhan'ın onları sinirlendirmek için konuştuğunu, elinde hiçbir şey olmadığını belli ediyordu. Emre ve birlik üyeleri biraz olsun rahatlasa da hala diken üstündeydiler. Erhan'a belli etmemeye çalışıyorlardı gerginliklerini.
Araç nihayet şehir girişine ulaştığında ilk kontrol noktasına yaklaştılar. Kontrol ekibi, her zamanki gibi dikkatli bir şekilde belgeleri kontrol etti. Emre, kontrol görevlisiyle kısa bir konuşma yaptıktan sonra, sorunsuz bir şekilde ilerlemeye devam ettiler. Ancak Ali’nin dikkatini çeken bir şey vardı.
“Komutanım,” dedi Emre’ye doğru eğilerek. “Kontrol noktasında bir gariplik vardı. Oradaki adamlardan biri bana göre normal bir görevli gibi davranmıyordu.”
“Ne demek istiyorsun?” diye sordu Emre, kaşlarını çatarak.
“Adamın elleri sürekli cebindeydi ve gözleri sürekli etrafı tarıyordu. Bu sıradan bir davranış değil. Sanki bir şey bekliyor gibiydi.”
Emre, bu durumu hemen ciddiye aldı. “Peki, ne yapalım? Durduralım mı?”
“Hayır,” dedi Ali. “Şimdilik sadece tetikte olalım. Eğer bir şey planlıyorlarsa, bizim bir adım önümüzde olmalarına izin vermeyiz.”
Araç yeniden yola koyuldu. Ancak bu kez, herkes gözlerini etrafa daha dikkatli bir şekilde dikmişti. Aracın içindeki sessizlik, adeta bir fırtına öncesi sessizliği andırıyordu.
Tam şehrin merkezine yaklaşmışlardı ki, telsizden bir anons duyuldu: “Tüm birimlere çağrı: Şehir merkezine giriş yapan bir araç, yüksek risk kategorisinde. Dikkatli olun.”
Emre, telsizi eline alıp hızlıca cevapladı: “Anlaşıldı, araç ve güzergah bilgilerini paylaşın.”
Ancak bu sırada, yolda ilerlerken yanlarından hızla geçen bir araç, dikkatlerini tamamen dağıttı. Ali, aracın şoförünü yarım yamalak gördüğünde "Lanet olsun!" dedi. "Bu o adam. Kontrol noktasındaki. Erhan! Çabuk ne planlıyorsanız anlat yoksa başına gelecekleri hayal dahi edemezsin.”
Erhan Timur, bu sözlere karşılık yalnızca sinsice gülümsedi. "Öğrenmek için sabırlı olmanız gerekecek," dedi, soğukkanlı bir şekilde. "Ama şunu bilin ki, işler şimdi daha da eğlenceli hale geldi."
Bu tavır, araçtaki gerilimi zirveye taşıdı. Elif neredeyse kendini tutamayacak hale gelmişti. Yumruğunu sıkarak Burak'a döndü. "Komutanım, bu adam bizi oyalıyor. Amaç sadece sinirlerimizi bozmak değil, değil mi?"
Burak derin bir nefes aldı. "Ona istediğini veremeyiz. Ali, o aracı gözden kaybetmeden takibe devam etmeliyiz."
Ali'nin gözleri yoldaydı, kafası ise tam anlamıyla sahnenin olası senaryolarını kurmakla meşguldü. Yanlarından hızla geçen aracın bir anlamı olmalıydı. Bu kadar tesadüf olamazdı. "Şehre giriş yapmadan önce yolu tıkayacak bir nokta belirleyebilirsek onları durdurabiliriz," dedi. "Bize zaman kazandırır."
Burak, telsizini kullanarak hemen konuştu. "Yakındaki birimlere haber verin. Şehir merkezine giden tüm yolları gözetim altına alsınlar. Hiçbir araç gerekli kontrollerden geçmeden şehre giriş yapmamalı! Özellikle," dedi ve bir plaka söyledi. "34 FTN 432 plakalı araca karşı çok dikkatli olun. Erhan Timur, her ne planlıyorsa bilmiyorum ama iyi bir şeyler olmayacağının farkındayım."
Burak'ın konuşmasının ardından şehrin birkaç giriş noktasında patlama olduğuna dair anons yükseldi telsizlerinden. Çok fazla yaralı ve ölü vardı. Ali hariç hepsinin bakışları Erhan'a kaydığında, Erhan gülüyordu. "Size söylemiştim," dedi. "Biz asla pes etmeyiz. Bizi engelleyemezsiniz."
Not : Plaka yapay zeka tarafından söylenmiştir. Gerçekte varsa bile kurgu hayali olduğu için gerçeği yansıtmamaktadır.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
76.44k Okunma |
3.86k Oy |
0 Takip |
96 Bölümlü Kitap |