07.10.2024, 01:37
Savaşın Gölgesi'ndenin onbirinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur.
Teğmen Elif Aydın’ın adımları hızlandıkça, birliği de onun peşinden büyük bir disiplinle ilerliyordu. Gözleri çevreyi tarıyor, zihni olası tehditleri analiz ediyordu. Babasından miras kalan askerî beceriler ve eğitimlerinde öğrendiklerini kullanarak disiplinle hareket ediyordu. Babasının ona öğrettiği en önemli derslerden biri, her zaman hazırlıklı olmak ve asla paniğe kapılmamaktı. Şu anda da tam olarak bunu uyguluyordu.
Kuzeydoğu yönüne yaklaştıkça, yerdeki patlama izleri ve çevredeki bitki örtüsünün zarar görmüş hali dikkatini çekti. Düşman saldırısının izleri ortadaydı, ama karşılarında henüz bir tehdit göremiyorlardı. Bu durum, birliğin daha da dikkatli olmasını gerektiriyordu. Herhangi bir tuzak ya da ani bir saldırı ihtimaline karşı tetikte kalmaları gerekiyordu.
Bir an için durup telsizden yeni bir rapor bekledi. Sessizlik hâkimdi, ancak bu tür operasyonlarda sessizlik, genellikle en tehlikeli anların habercisiydi.
Elif, daha önceleri de bu anları yaşamıştı ama hiç bu kadar gerçeğini görmemişti. İlk defa bu anın gerçekliğiyle yüzleşiyordu. Bir eğitim de olsa, askerliğin getirdiği baskı ve sorumluluk ağırdı. Yanındaki askerlerin hayatı ona emanetti. Eğitimler gerçek operasyonların simülasyonu olduğu için her hata, gerçek hayatta bir kayba dönüşebilirdi. Tam bu düşünceler aklından geçerken telsizden bir ses daha yükseldi.
"Teğmen Aydın, kuzeydoğu yönünde termal görüntüleme cihazlarıyla küçük bir hareketlilik tespit edildi. Düşman pozisyon almış durumda! Dikkatli olun!"
Elif, birliğinin dikkatini topladığından emin olduktan sonra kararlı ama onların duyabileceği bir sesle talimat verdi: "Sessiz ilerleyin, gözler dört açın. Herhangi bir hareketlilik olursa rapor edin. Şüpheli bir durum varsa ateş etmeyin, önce bana bildirin."
Elif ve birliği, düşmanın olası konumuna doğru ilerlerken dikkatlerini hiçbir zaman gevşetmiyorlardı. Her adımda çevreyi tarıyor, gözleriyle en ufak bir hareketi dahi kaçırmamaya çalışıyorlardı. Yaklaştıklarında, düşman pozisyonlarının belirginleştiğini fark ettiler. Düşman askerleri tam olarak görünmese de, sesler ve gölgeler Elif'e tehlikenin yakın olduğunu hissettiriyordu.
Elif, eliyle işaret yaparak birliğine dağılması talimatını verdi. İşaretini takiben, askerler sessizce çeşitli noktalara dağılmaya başladı. Her biri, düşmanın görüş alanını azaltacak şekilde, savunma ve saldırı için hazır hale geldiler. Elif, telsizinden Ali Asteğmen'e seslendi. "Hazırız," dedi. Daha sonra çevredeki düşmanlara bakmaya başladı.
Düşmanlara bakarken, bir an için kalbi hızlandı, ama hemen sakinleşti. Bu, onu bekleyen çok daha büyük operasyonların bir provasıydı. Gözlerini kapadı, son bir kez içinden babasının sözlerini tekrarladı. "Korkusuz ol, Elif. Korkusuz ol."
Gözlerini açtığında, tam bir lider gibi dimdik duruyordu. "Harekete geçiyoruz!" diyerek elini salladı ve ilerlemeleri için komut verdi.
O an herkesin içgüdüsel olarak eğitimlerde öğrendiklerini devreye soktuğu andı. Herkes formasyonda kaldı, düşmana doğru dikkatle ilerlemeye başladı. Elif’in kalbi, babasının gurur duyacağı bir asker olmak için attığı her adımda cesaretle doluyordu. Düşmanla karşılaşacakları o an için hem kendisini hem de birliğini hazır hissediyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.63k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |