13.10.2024, 02:06
Savaşın Gölgesi'ndenin yirmisekizinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur.
Kerem, çay ocağından ayrıldıktan sonra derin bir nefes aldı ve ağır adımlarla koğuşuna doğru yürümeye başladı. İçinde fırtınalar kopuyordu. Elif ile yaşadığı her an, her konuşma, zihnini alt üst ediyordu. Kendine hâkim olmalısın, diye geçirdi içinden, fakat ne kadar çabalarsa çabalasın Elif’in gözlerindeki o derin bakışları unutamıyordu. Bir yandan profesyonel olmak zorunda olduğunu biliyor, diğer yandan içinde uyanan bu hisleri bastırmanın her geçen saniye daha zor hale geldiğini fark ediyordu.
Koğuşa vardığında, kapıyı ardına kadar kapatarak odanın sessizliğine sığındı. Bir süre kapının önünde durup düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Bu, onun için alışılmadık bir durumdu. Yıllardır görevde olan, her türlü zorluğu göğüsleyen bir asker olarak, duygularını bir kenara bırakmakta hep başarılı olmuştu. Ama şimdi Elif'in varlığı, tüm bu duvarları yıkmak üzereydi.
Odaya iyice girip, dolabını açtı. O an, bir nebze olsun zihnini toparlayabileceğini düşündü. Fakat ne yaparsa yapsın Elif'in yüzü aklından çıkmıyordu. Onunla yaptığı her kısa konuşma, her an, her saniye aklında yeni sorular ve karmaşık hisler doğmasına sebep oluyordu.
Bir an önce bu düşüncelerden kurtulmak ve rahatlamak istedi. Havlusunu, iç çamaşırlarını ve eşofmanını almasının ardından odadan çıkıp banyoya yöneldi. Kıyafetleri dolaba koyduktan sonra elindeki havlu ile yürümeye başladı. O sırada karşısına çıkan aynaya baktı. Aynadaki yüzün yorgunluğu görebiliyordu. Bu yalnızca fiziksel bir yorgunluk değildi; zihni de karmaşık düşüncelerle doluydu.
Kendiyle baş başa kaldığında, Elif'e olan ilgisini reddetmenin daha da zor olduğunu fark etti. Başını iki yana salladıktan sonra derin bir nefes aldı. Ardından yürümeyi sürdürdü.
Duşa girmesinin ardından suyu açtı. Sıcak suyun akışını hissederken kendini rahatlatmaya çalıştı. Su yüzüne ve vücuduna akarken, zihnini boşaltmak için çaba sarf ediyordu. Fakat her ne kadar suyun altında rahatlamaya çalışsa da Elif’in bakışları, ses tonu ve onun hakkında düşünceler zihninden silinmiyordu. Su vücudundan akıp giderken, Elif’in birlik içindeki profesyonel duruşunu, görev ciddiyetini düşündü. Onu ilk gördüğünde hissettiği şeylerin bu kadar güçlenmesine şaşırıyordu. Her şeyin nasıl bu noktaya geldiğini sorguladı. Bu sadece bir anlık his, diye düşündü. Geçici bir şey.
Bir süre daha duşun altında kalıp, yüzünü suyla yıkadı. Vücudunu ve saçlarını içesine yıkadıktan sonra kendini daha iyi hissetti. Bir süre daha suda kalmak istedi ama uzun süre kalamayacağını biliyordu. Üstelik Elif'i düşünmemek de mümkün değildi.
Sonunda suyu kapatıp, bir havluya sarılarak banyodan çıktı. Tıraş olmaya karar verdi. Belki yüzündeki sakallardan kurtulmak, zihnindeki karmaşıklığın bir kısmını da temizlemeye yardımcı olabilirdi.
Üzerini giyindikten sonra kirlenmiş kıyafetlerini kirli sepetine attı. Tekrardan kaldıkları koğuşa gidip dolabını açtı ve içindeki traş takımlarını çıkardı. Yeniden banyoya girdikten sonra traş olmak için yürümeye devam etti.
Karşısındaki aynaya baktığında, yılların yorgunluğu ve savaşın izleri yüzüne işlenmiş gibiydi. Ama gözlerindeki kararlılığı hala koruyordu. Birliğini, görevini ve vatanını her şeyin üzerinde tutmuştu. Bu zamana kadar bu değerlerden hiçbir şekilde ödün vermemişti.
Tıraş bıçağını eline alıp dikkatlice sakallarını temizlemeye başladı.
Her hareketi özenle yapıyordu; her harekette, zihnini toparlamaya bir adım daha yaklaştığını hissediyordu. Aynadaki yansımasına bir kez daha baktı. Şimdi daha temiz, daha derli toplu görünüyordu. Ama zihnindeki dağınıklık hala yerindeydi. "Kendine gel Kerem," diye fısıldadı kendi kendine. Burası üssüydü. Burada duygulara yer veremezdi.
Tıraşını bitirip yüzünü kuruladıktan sonra traş takımlarını aldı ve yeniden koğuşuna ilerledi. Koğuşa girdikten sonra dolabına bıraktı traş malzemelerini. Daha sonra yatağına oturdu ve sessizliği dinledi. Odanın sessizliği ona bir yandan huzur verirken, diğer yandan düşüncelerini susturmaya yetmiyordu. Elif’in gözleri aklından bir türlü çıkmıyordu.
Telefonunu eline alıp birkaç mesajı kontrol etti. Mesajlar önemsenmeyecek kadar sıradandı, buna rağmen okumaya devam ederek zihnini meşgul etmeye çalıştı. Elif’ten kaçmaya çalışmak, bir yere kadar mümkün olacaktı. Bunu çok iyi biliyordu. Elindeki telefonu yerine bıraktı ve başını ellerinin arasına alarak düşüncelerine dalmaya devam etti. Onu ilk gördüğü andan itibaren hissettikleri, hayatındaki hiçbir şeye benzemiyordu. Bu, sadece bir meslektaşa duyulan sıradan bir ilgi değildi. Ama Kerem, bunu kabul etmek istemiyordu.
Yarın yeni bir gün olacak, diye düşündü. Belki her şey daha net olur.
Ama içten içe, bunun kolay olmayacağını biliyordu. Zihnini bir nebze olsun susturabilmek için yatağına uzandı ve gözlerini kapattı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.6k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |