19.10.2024, 13:40
Savaşın Gölgesinde'nin otuzyedinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini bekliyorum.
Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur.
Elif, Kerem ile olan bu kısa sohbetin ardından çardağı terk ederken içinde bir rahatlama ve heyecan hissetti. Kerem’in ciddi ve disiplinli duruşunun arkasında farklı bir şeyler olduğunu anlamıştı. Bu sohbet, onu daha iyi tanımak için bir başlangıçtı. Yavaşça üs binasına doğru yürürken düşünceler kafasında dolanıyordu. Kerem’in sıcak ama mesafeli yaklaşımı, Elif’in içindeki karmaşık duyguları tetiklemişti. Bu adam, Elif’in bir yandan saygı duyduğu bir komutan, diğer yandan ise derinlerde keşfedilmeyi bekleyen bir sır gibiydi. Üstelik ona karşı duyduğu hisler de hala yerindeydi ve zaman geçtikçe katlanarak artıyordu.
Üssün içine girip koğuşuna girdiğinde, sessizlik biraz olsun iyi gelmişti. Üssün içi normalde diğer askerlerin sakin sohbetleriyle doluydu, ama Elif'in zihni çok daha başka bir yerdeydi. Bu yüzden başkaları ile sohbet etmeyi hiç ama hiç istemiyordu. Sakinliğe ve rahatlamaya ihtiyacı vardı.
Koğuşuna girdikten sonra kapıyı arkasına kapattı ve yatağına oturdu. Derin bir nefes almasının ardından düşünceleriyle baş başa kaldı. Kerem'in ona karşı tavrı, hem profesyonel hem de samimi bir dengeydi. Bu dengeyi bozmamak gerektiğini biliyordu, ama bir yandan da Kerem'i tanıma arzusu gitgide artıyordu. Onu daha fazla nasıl tanıyabilirim? Onun asker kimliği haricinde gerçek kimliğini nasıl öğrenebilirim? diye düşünüyor ama bunu sağlayabilecek bir yol bulamıyordu. Sonuçta Kerem üstüydü. Üstelik profesyonel açıdan bakıldığında ona karşı his duyduğunu belli etmesi ya da söylemesi de yanlıştı. Dolayısı ile bu hisleri uzunca süre, belki de sonsuza dek içinde tutmak zorunda kalacaktı. Bu durum daha da moralini bozdu.
Zaman hızla ilerlemeye devam ederken, Elif zihninde dolanan düşünceleri yok etmeye çalıştı ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Pek çok kez kafasını dağıtmak için kitap okumayı, günlüğünü tutmayı ve internette dolaşmayı denese de Kerem'i, onunla ilgili moralini bozan düşünceleri aklından çıkaramamıştı.
En sonunda pes edip zihninde dolanan sorulara cevap aramaktan vazgeçti ve uyumak için gözlerini kapadı. Ama Kerem’in sesi ve bakışları zihninde yankılanmaya devam etti.
***
Ertesi sabah, Elif erkenden uyandı. Havanın serinliği ve üsteki sabahın yoğun temposu, onu hızlıca güne hazırladı. Sabah sporuna çıkmadan önce, Kerem ve diğer komutanlarıyla yapılacak eğitim için hazır olmak zorundaydı.
Elif, dışarıda diğer birlik üyeleriyle buluştuğunda Kerem'i uzaktan gördü. Her zamanki gibi disiplinli duruşuyla ayaktaydı ve birlikten arkadaşlarıyla konuşuyordu. Göz göze gelmediler, ama Elif bu kez onu farklı bir gözle izliyordu.
Kerem ise Elif’in düşündüğünün aksine onun varlığını hissetmişti. Dünkü kısa sohbet, zihninde derin düşünceler bırakmıştı. Elif'in sakinliği, kararlılığı ve aynı zamanda gösterdiği saygı, Kerem'in dikkatini çekmişti. Ancak Kerem, içinde filizlenen bu duyguları bir kenara bırakmak zorunda olduğunu biliyordu. Her şeyden önce Elif, kendisinin de dahil olduğu Fırtına Birliği'nde yer alan bir askerdi ve bu tür kişisel hisler, yanlıştı. Profesyonellik çizgisinden asla sapmaması gerekiyordu. Bunu yapmak ise Elif'in çevresinde olduğu her an, onunla konuşurken, gözlerine baktığında, gülüşü aklını alacak gibi olduğunda çok zor oluyordu.
Hep birlikte yaptıkları sabah sporundan sonra, kahvaltı yapmak için yemekhaneye geçtiler. Keyifli bir sohbetin ardından kahvaltısını yapan birlik üyeleri bir yerlere dağıldı.
Temel ihtiyaçlarını gideren ve duştan sonra koğuşuna gitmek için hareket eden Elif, yeniden Nermin doktor ile karşılaştı.
"Elif," dedi Nermin doktor. "Merhaba. Birliğin gelmiş. Gözün aydın olsun."
"Teşekkür ederim komutanım!" dedi Elif.
"Sanırım dinlenmek için koğuşa gidiyorsun," diyen Nermin Doktor, Elif'in "Evet," dediğini duydu.
"Benimle bir bardak kahve içmek ister misin? Açıkçası burada kendimi biraz yalnız hissediyorum. Hemcinsimle vakit geçirmek iyi gelecek."
Elif, anlayışla başını sallamasının ardından "Tabii komutanım," dedi. Eşyalarını koğuşa bırakmasının ardından Nermin doktorla birlikte yürümeyi sürdürdü.
Birlikte çay ocağına girip birer bardak çay almalarının ardından Elif, boşta olan masalardan birine oturdu.
"Alışabildin mi birliğine? Hepsi çok cana yakın ama söz konusu askerlik olduğunda ciddi insanlar," diyerek konuşmaya başlayan Nermin doktor, Elif'ten yanıt gelmesini bekledi. Çayından bir yudum aldığında Elif'in "Alıştım komutanım," dediğini duydu. "Söylediklerinizde çok haklısınız. Gerçekten de cana yakınlar..." Duraksayan Elif, birkaç saniye sessiz kaldı. Daha sonra konuşmasına "Aslında söylediklerinizi düşününce bu davranışlarının normal olduğunu düşünüyorum. Sonuçta sivil hayatlarımız ile asker olarak görev yaptığımız anlar, eğitim zamanları çok farklı işliyor."
Nermin doktor Elif'in sözlerini onaylarcasına başını salladı. "Evet. Sen de taktir edersin ki mesleğimizde, askerlikte disiplin çok önemlidir ama insanız sonuçta. Serbest anlarda özgür olmayacaksak bunun ne anlamı var değil mi? Yapılan sohbetler, gidilen eğlenceler, yapılan yarışlar çok ama çok iyi oluyor," dediğinde Elif, şaşıran gözlerle Nermin doktora baktı. "Şaşırma," dedi bu şaşkınlığı fark eden Nermin doktor. "Sen bilmezsin ama birliğin kendi aralarında rekabet etmeyi çok seviyor. Gerçi bunu zamanla daha iyi anlayacaksın. Gideceğiniz maçlar, katılacağınız yarışmalar bunu belli edecek."
Elif'in şaşkınlığı daha da arttı. "Açıkçası bunu beklemiyordum komutanım," dedi. "Ben eğlenen insanlar olduklarını fark ettim ama birbirleriyle sivil anlarında bile bu kadar çok vakit geçirmelerini beklemiyordum."
Nermin Doktor, Elif'in sözleri üzerine gülmeden yapamadı. "Bunlar daha ne ki? Sen bir de onları sıra gecesine gidince gör. Esas eğlence o zaman ortaya çıkacak."
"Sıra gecesi mi?" diye sordu şaşkınlık içinde Elif. Her duyduğuyla daha da şoka uğruyordu. "Sıra gecesi tabii ya," dedi Nermin Doktor. "Birliğinin katıldığı sıra geceler, düğünler o kadar eğlenceli olur ki resmen keyiften dört köşe olursun."
"Komutanım, beni yanlış anlamazsanız onları nasıl bu kadar iyi tanıyorsunuz?" diye sorduğunda Elif "Nasıl olsun?" dedi Nermin Doktor. "Emre, benim dayımın oğludur yani kuzenimdir. Onunla çok ama çok yakınızdır. Müsait olduğum vakitlerde onun da isteğiyle pek çok etkinliğe katıldım. Bu sayede onları daha daha yakından tanıma fırsatı elde edebildim."
"Vay canına," demekten kendisini alamadı Elif. "Bu durum kırk yıl düşünsem kesinlikle aklıma gelmezdi."
"Esas şunu dinle bak, o zaman daha da şaşıracaksın. Bizim soyumuz, özellikle Emre'nin kan bağı Osmanlı Dönemi'nde tanınan ve sevilen bir figür olan Kaptan-ı Derya Piri Reis'ye dayanmaktadır. Piri Reis'in kim olduğunu bildiğini düşünüyorum," dediğinde Elif'in gözleri fal taşı gibi açıldı. "İnanamıyorum komutanım," dedi. "Piri Reis'i herkes tanımalı bence. Onun soyundan geliyor oluşunuz çok etkileyici. Onun haritacılık ve denizcilik konusundaki katkıları o kadar mühim ki, böylesine mükemmel bir insanın soyundan gelmek herkese nasip olmaz."
Nermin Doktor, bir kez daha güldü. İnci gibi dişleri ışıl ışıl ışıldıyordu. "Haklısın," dedi. "Ben de bu durumdan çok ama çok memnunum." Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra "Bu bahsettiklerimiz aramızda kalsın olur mu?" demeden yapamadı. "Emre, her ne kadar soyumuzdan gurur duysa da bahsedilmesini çok istemez. Böyle şeylerden bahsedilmenin dikkati üzerine çekmesi asla hoşuna gitmiyor."
"Emredersiniz komutanım! Tabii ki aramızda kalacak," dedikten sonra Elif, çayından son yudumu aldı.
Çaylarını bitirmelerinin ardından Nermin Doktor "Bana müsade," dedikten sonra ayağa kalktı. Vedalaşmalarının ardından Elif, ağır ama dikkatli adımlarla koğuşuna doğru yürümeye başladı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.63k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |