41. Bölüm

BÖLÜM 40

Ceren Oktay
yazarcerenoktay
(©Kıdemli Yazar)

20.10.2024, 22:11

Savaşın Gölgesinde'nin kırkıncı bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Instagram hesabım : yazarcerenoktay

Hepinizin takiplerini bekliyorum.

 

Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur.

Sabahın erken saatlerinde, Düztepe Üssü’nün sessizliği yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Cengiz Karahan, ayağa kalktığı an, güneşin ilk ışıklarının henüz üs bölgesine vurmadığını fark etti. Gün, diğer günlerden farklı başlamamıştı belki, ama Cengiz, her gün olduğu gibi yine kendini zinde hissediyordu.

Bir takım ihtiyaçlarını giderdikten sonra üssün dışına çıkıp spor yapmak için kullandıkları alana doğru yürümeye başladı. Attığı adımlar arkadaşlarına doğru ilerlerken enerjisi hala çok yüksekti.

Üsteğmen Kerem ve Burak, o an aralarında şakalaşıyorlardı. Cengiz, onların yanına varmasının ardından dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı. "Günün şakası ne, beyler?" diye seslendi hafif alaycı bir ses tonuyla.

Kerem, gözlerini devirdi, Burak ise kahkahayla karşılık verdi. "Senin bu sabah koşu pistinde Elif’i geçip geçemeyeceğine dair iddiaya girdik," dedi Burak. Daha sonra çarpık bir gülüşle Cengiz'e göz kırptı.

Cengiz, başını iki yana salladıktan sonra bakışlarını çevresinde gezdirdi. Elif, biraz ileride tek başına spor yapıyordu.

Elif'i spor yaptıkları zamanlarda hep dikkatlice gözlemlemişti. Onun hangi konularda iyi olduğunu, hangilerinde zorlandığını iyi biliyordu. Elif, elbette spor konusunda asla kötü değildi ama bir erkek kadar da güç kullanamıyor, bir süre sonra yoruluyordu. Yaratılış farkı ikisi bordo bereli olsa da açıkça belliydi.

Cengiz, Elif’in spor yaparkenki hırsını gördükçe zihninden geçen zorlanacağı düşüncesini yok etmeye çalıştı. Daha sonra bakışlarını Elif'ten çekip tekrar Kerem ile Burak'a çevirerek “Göreceksiniz. Kazanacağım,” dedi. Ses tonu meydan okuduğunu belli ediyordu.

Bu sırada Astsubay Başçavuş Caner, Cengiz’in omzuna hafifçe dokundu. "Seni o kadar iyi tanıyorum ki, şu an içten içe bu iddiayı kazanmak için plan yapıyorsundur," dedi gülerek.

Cengiz, tek kaşını kaldırdıktan sonra ofladı ve omuz silkti. "Plan basit: Caner koş, geç ve kazan."

Herkes kahkaha atarken, Teğmen Serkan da grubun yanına katıldı. “Cengiz abi, koşturup duruyorsun ama sonunda yenilirsen ağlama lütfen," dediğinde Cengiz, "Benim yerime sen yarışmak ister misin?" diye sordu.

Serkan, birliklerine geçen sene katılmıştı. İçlerinde o zaman en küçük olan oydu. Elif'in birliğe katılmasıyla durum değişse de hala küçük olduğu için bazı sorumluluklar ona yıkılırdı. Tabii bu konuda rütbenin de etkisi vardı. Serkan'a ekip en zor görevlerden bazılarını ona yıktıklarından ve onu sınamak istediklerinden "Kereste" lakabını takmışlardı. Serkan, her ne kadar bu durumdan hoşnut olmayıp "Ayıp oluyor ama komutanlarım," dese de durum değişmemişti.

"Yok komutanım. Ben almayayım," dedikten sonra Serkan, yardım edin bana dercesine Burak ve Kerem Üsteğmen'e baktı. Bakışları bir kedi gibiydi ve yardım dilendiği apaçık ortadaydı.

Burak, daha fazla dayanamayıp "Oğlum," dedi. "Bu iddia senin başarısız olacağına dair. Çocuğa neden yıkmaya çalışıyorsun?"

"Aman be," diyerek söylenmeye başlandığında Cengiz, yeniden kahkaha sesleri duyuldu.

Yaklaşık iki dakika sonra Elif yanlarına geldiğinde durumu ona anlattılar. Elif, bu durumdan rahatsız olmasına rağmen bozuntuya vermedi. "Komutanlarım," dedi onlara bakarak. "Bir kadın üzerinden iddiaya girmeniz ayıp olmuyor mu?"

"Ama biz seni tutuyoruz. Cengiz'in kaybedeceğine eminiz Elif," dediğinde Kerem, Elif'in kalbi heyecandan küt küt atmaya başladı. Gerçi onu gördüğü her an zaten böyleyken daha da hızlanan kalbi, Kerem'in sözleriyle daha da alev almıştı.

"Pekala," dedi Elif. "Göreceksiniz, sizi yeneceğim. Bunu üslerim istediği için değil, bizzat hırslandığım için yapacağım."

Elif'in sözleri Cengiz'in çok hoşuna gitmişti. Kahkaha atmadan yapamadı. “Göreceğiz, Teğmen. Hazır mısın?” diye sordu.

Hep birlikte soluğu koşu alanında aldılar. Koşu yapacak kişiler arasında sadece Cengiz ve Elif vardı. Diğerleri kimin kazanacağına dair gözlem yapmaktaydı.

Cengiz, kalbi adrenalin pompalamaya devam ederken derin bir nefes aldı. Aldığı nefesi geri verirken göz ucuyla Elif'e baktı. Ona karşı kaybedemezdi.

Cengiz ve Elif, Yüzbaşı Ali’nin işaretiyle birlikte hızla fırladılar. İkisi de antrenmanlıydı; askeri disiplinleri gereği hız ve çeviklik konusunda üst düzeydelerdi. Ancak bu kez işin içinde biraz daha fazla hırs ve eğlence vardı. Birbirlerine fark atma çabasıyla tempolarını artırdılar.

İlk yüz metre boyunca ikisi de hız kesmeden koşuyordu. Cengiz, başta liderliği eline almış gibi görünüyordu, ancak Elif hızını artırıp onu zorlamaya başlamıştı. Diğerleri, arkalarından tezahüratlarla destek veriyordu.

“Haydi Cengiz! Elif yetişiyor!” diye bağırdı Caner, gülerek.

Ancak tam o anda, Cengiz’in temposu biraz düştü. Başta farkına varmadı, ama sonrasında göğsünde bir sıkışma hissetti. Hızını yeniden artırmaya çalıştı, ancak her nefes alışında içini saran bir daralma hissi, ciğerlerine yeterince oksijen çekemediğini hissettirdi. “Ne... oluyor?” diye içinden geçirdi, ama hızını korumaya çalıştı.

Elif hızla yanından geçerken Cengiz, onu yakalamak için son bir hamle yapmaya çalıştı. Ancak o anda göğsüne bıçak gibi saplanan bir ağrı onu yerinde dondurdu. Kalbinde yoğun bir baskı hissetti. Nefes almak gittikçe daha zor hale geliyordu, ciğerlerine dolan hava yetmiyordu.

Elini göğsüne, tam kalbinin üstüne götürdü. Bu sadece bir anlık bir şey olmalıydı, geçecekti. Ancak ağrı şiddetlenmeye başladıkça bir şeylerin yanlış olduğunu anladı. Elif koşmaya devam ediyordu, diğerleri ise Cengiz'in yavaşladığını fark etmeye başlamışlardı.

“Hayır... durmalıyım,” diye içinden geçirdi. Bir adım daha atmak istemesine rağmen vücudu itaat etmedi. Her nefes alma çabası, bir öncekinden daha zor geliyordu. Saniyeler içinde sol kolunda hafif bir uyuşma başladı. Adımları tökezledi, bacakları onu taşımakta zorlanıyordu. Birkaç adım daha atmaya çalıştı ama göğsündeki ağrıya daha fazla dayanamadı.

Ali ve diğerleri durumu fark edip birbirlerine baktılar. “Ne oldu ona?” diye sordu Kerem, endişeli bir sesle. Cengiz'in hızla yavaşlaması ve elini göğsüne götürmesi hiç de iyi görünmüyordu.

Elif koşmayı sürdürürken arkasına baktığında Cengiz'in durduğunu fark etti. Hemen durup geri döndü.

“Komutanım? Ne oldu? İyi misiniz?” diye bağırdı ama yanıt alamadı.

Elif, Cengiz'e doğru ilerlemeye devam ederken, Cengiz çoktan dizlerinin üstüne düşmüştü.

Bölüm : 27.12.2024 20:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...