22.10.2024, 22:15
Savaşın Gölgesinde'nin kırkbeşinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Emre yere düştüğünde bir an için etrafındaki her şey sessizleşmiş gibi geldi. Şaşkınlık içinde nefes almaya çalıştı, silah sesinin yankısı hâlâ kulaklarında çınlıyordu. Hasan’ın, ona doğru atılarak hayatını kurtardığını idrak ettiğinde, gözleri hızla ona kaydı. Hasan’ın sol omzundan kan sızıyordu.
"Sana söyledim," diye inledi Hasan. Gözlerinde acıyla karışık bir öfke vardı. "Ben hain değilim."
Emre bir an için ne diyeceğini bilemedi. Hasan'ın kendisini kurtarmak için böyle bir hareket yapacağını beklememişti. Sofia, silahını hala elinde tutuyordu ama gözleri Emre'den çok Hasan’a odaklanmıştı. Bir anlık tereddüt, gerilim dolu bir sessizlikle odanın üzerine çöktü.
"Sofia, bunu yapmana gerek yoktu," diye mırıldandı Emre, ayağa kalkarak tüfeğini sıkıca kavradı. "Ama şimdi her şey değişti. Hasan’ın bana olan sadakati... senin ihanetini açığa çıkardı."
Sofia gözlerini kıstı. "Bu işin sonunda bir tek şey var Emre: GÜÇ!. Kim güçlüyse o kazanır, geri kalanlar yalnızca kaybedenlerdir. Senin hala anlamadığın şey bu. Bu savaşı kazanmanın tek yolu, zayıflıklardan faydalanmak."
Emre, Hasan'a baktı, kanayan yarası ona yardım edilmesi gerektiğini gösteriyordu ama güven meselesi hâlâ ortadaydı. Sofia'ya doğru bir adım atarak "Sana son bir şans veriyorum," dedi. "İhanetini itiraf et. Bu iş burada bitsin."
Sofia alaycı bir gülümsemeyle kafasını salladı. "Sen hâlâ çok naifsin, Emre. Bu dünyada hayatta kalmak için tek kural var: Kimseye güvenme."
Emre, Sofia'nın gözlerindeki karanlığı gördüğünde, geri dönüş olmadığını fark etti. "O zaman sana bir şans daha vermeyeceğim."
Bir el silah sesi daha yankılandı odada. Ama bu sefer silahı ateşleyen Emre'ydi.
Silah sesi odada yankılarken, Sofia’nın gözleri bir an için genişledi. Emre’nin nişanı kesindi; mermi kadının tam omzuna saplanmıştı. Sofia bir çığlık atmadan yere yığıldı, elindeki silah gevşeyip parmaklarının arasından kaydı.
Emre derin bir nefes aldı, o anın üzerinde yarattığı stresten dolayı omuzları çökmüştü. İşlerin bu noktaya gelmeyi istememişti ama Sofia'nın ihaneti, onu bu kararı almaya zorlamıştı. Vatana ihanetin affı olmazdı. Bu yüzden Sofia'yı vurmaktan başka bir şansı yoktu.
Tüfeğini indirdi, odanın sessizliği yeniden kulaklarına dolarken birkaç saniye boyunca sadece Sofia’nın zayıf nefes alışlarını ve Hasan'ın nefes alış verişini duyabildi.
Hasan hâlâ yerde oturuyordu, sol omzundan akan kan durmak bilmiyordu. "Emre..." dedi zayıf bir sesle arkadaşlarının gözlerine bakarken. "Ona güvenmemekle haklıydın."
Emre, ona doğru yaklaşıp diz çöktü. "Sen iyi misin? Sana yardım etmemiz lazım, Hasan. Çok kan kaybediyorsun."
Hasan dişlerini sıkarak acıyla inledi. "Seni kurtarmak için atıldım, bunun bedelini ödedim. Ama... önemli değil. Seni burada, bu ihanet alanında yalnız bırakamazdım."
Emre'nin gözleri sertleşti. "Beni kurtardın. Doğru. Şimdiyse sana yardım etmemiz gerekiyor. Bir şeyler yapmamız lazım."
Hızla cebinden bir bez parçası çıkardı ve Hasan’ın yarasına bastırdı. "Seni burada ölmeye terk etmeyeceğim."
Hasan, zayıf bir gülümsemeyle Emre'ye baktı. "Senin gibi bir dostum olduğu için... şanslıyım." Zar zor konuşuyordu.
Emre, başını salladı. "Şimdi sakin ol, Hasan. Buradan birlikte çıkacağız. İkimiz de sağ çıkacağız."
Sofia'nın yerdeki nefesleri hızla kesilmeye başladı. Emre ona doğru bir göz attı; hâlâ yaşıyordu ama bilincini kaybetmek üzereydi. Emre, derin bir iç çekerken durumu hızla değerlendirdi. Dosyalar, cihaz, Sofia’nın ihaneti… Her şey kaotik bir noktaya gelmişti ama şu anki önceliği Hasan’ı güvenli bir yere götürmekti.
Hızla hareket etti ve Sofia'nın az ilerisinde duran silahı alıp beline yerleştirdi. Daha sonra tekrardan Hasan'a döndü. Güvenlik gelmeden buradan gitmeleri gerekiyordu.
"Buradan çıkmamız lazım," dedi Emre, Hasan'ı ayağa kaldırmaya çalışırken. "Sana acil yardım bulmamız gerekiyor."
Hasan zayıf bir şekilde başını salladı. "Peki... ya Sofia?"
Emre, Sofia’ya bir kez daha bakıp soğukkanlı bir şekilde konuştu. "Ona yardım edebilirdik... Ama ihanetin bedeli bu. Ona güvenemeyeceğimizi biliyorsun."
Hasan bir şey demedi, sadece acı içinde gözlerini kapadı.
Emre, onu yavaşça ayağa kaldırdı. Sofia'nın baygın bedenini geride bırakarak çıkışa doğru yürümeye başladılar.
Artık geri dönüş yoktu. Öncelikleri hayatta kalmak ve buradan kendilerine bir şey olmadan dışarı çıkmaktı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.57k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |