47. Bölüm

BÖLÜM 46

Ceren Oktay
yazarcerenoktay
(©Kıdemli Yazar)

23.10.2024, 12:48

Savaşın Gölgesinde'nin kırkaltıncı bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Instagram hesabım : yazarcerenoktay

Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)

Ali Yüzbaşı, aldığı bir haberin ardından tüm Fırtına Birliği üyelerine toplantı odasında kendisini beklemelerini söyledikten sonra, onların yanından ayrılışını izlemeye başladı. Bakışları haber aldığı telefona kaydıktan sonra tekrardan derin bir nefes aldı, sonrasında mutlulukla gülümsedi. Bir takım işlerini hallettikten sonra toplantı odasının kapısını açıp içeri girdi. İçeriye girdiğinde birliğinin kendisini beklediğini gördü. Beklerken konuşup sohbet ettikleri yüzlerinden okunuyordu.

Ali Yüzbaşı, ciddiyetle ama yüzünde hafif bir gülümsemeyle "Arkadaşlar, Cengiz’i sonunda odaya çıkarmışlar. Kalp krizini atlattı, doktorlar durumu iyi diyor." dedi.

İyi haberi alan Kerem, üzerindeki stresin ortadan kalkmasıyla derin bir nefes aldı. "Oh be!" dedi. "Çok şükür. Komutanım, Cengiz kalp krizi geçirdi ya, neredeyse biz de gidiyorduk üzüntüden."

Burak, Kerem'in sözleri üzerine "Cengiz gibi korkusuz bir adam, yıllardır bomba patlasa yerinden kımıldamazdı. Söyler misin bana, kalp krizi gibi bir sebepten pes edip hayatı bırakır mı?" diye sordu. Onların sözlerini duyan Ali, gülmeden yapamadı. İyi haber gerçekten de hepsinin keyfini yerine getirmişti.

"O kadar çok kahve içiyordu ki, kahve artık yılmış olmalı. Durması için kalbine uyarı gönderdi. Cengiz Komutan'ımın damarlarından kahve akıyormuş resmen." diyen Elif'in sesi duyulduğunda tüm bakışlar ona döndü. Daha sonra hep beraber neşe içinde kahkaha attılar.

Yüzbaşı Ali "Hazır yapacak işimiz yok, Cengiz’i yalnız bırakmayalım. Gözü yollarda kalmıştır. Birliğim nerede kaldı diye kara kara düşünüyordur," dediğinde Serkan "Yanımıza kahve alıp götürsek mi komutanım?" diye sordu.

"Serkan?" dedi Ali Yüzbaşı. Yüzünde ciddi bir ifade vardı.

"Efendim komutanım?" diye sordu yüzbaşının sözü üzerine Serkan. Sesi, meraklıydı. Komutanının ne diyeceğini merak ettiği açıkça belli olmaktaydı.

"Biz deminden beri neden söz ediyoruz? İşi şakaya vursak da Cengiz'in kalp krizi sebebinin çok kahve içmesi olduğunu düşünmüyor muyuz?"

"Düşünüyoruz komutanım," diyerek yanıt verdi Serkan.

"O halde kahve götürmek sence mantıklı olur mu?"

"Haklısınız komutanım. Mantıklı olmaz."

Serkan ile yaptığı konuşmanın ardından Ali Yüzbaşı ciddiyetle "Pekala, çocuklar. Haydi hazırlanın. Beş dakika sonra üsten ayrılıyoruz, Cengiz’i yalnız bırakmayalım. Onu biraz güldürelim ki hastane sıkıcılığından kurtulsun." dedi.

Serkan ayağa kalkarken "Hastanede operasyon düzenlersek şaşırmam. Cengiz’in odasında taktik haritası açarız artık." diyerek birliklerinin sürekli aksiyondan aksiyona koşmasına vurgu yaptı. Bu durum hepsinin moralini daha da yerine getirdi.

O sırada henüz konuşmamış olan Caner, gülümseyerek "Cengiz ne kadar ciddi gözükse de onun kadar şakacı birini bulamazsın. Kalp krizi bile adamın mizahına denk gelmiş resmen!" dedi.

Kerem, arkadaşlarının hala şakalaşması üzerine "Aman dikkatli olun da onu güldüreceğiz diye kalp krizini yeniden tetiklemeyelim. Fazla kahkaha atarsa mazallah kalp krizi yeniden ortaya çıkar, bu sefer önünü alamayız," dediğinde Ali Yüzbaşı ellerini birbirine vurdu. "Sakin olun çocuklar," dedi. "Cengiz gülerek değil, kahvesiz kalınca kriz geçiriyor. Bu kez çay götürün, belki kalbi şaşırır da rahat bir nefes alır."

Tekrardan atılan kahkahalar, ekibin neşeli ruhunu ortaya seriyordu. Cengiz'in geçirdiği kalp krizinden beri kimsenin yüzü gülmemişti. Hepsi iyi haberi alana kadar onun için endişeliydi.

Fırtına Birliği üyeleri hızla hazırlanmalarının ardından üssün içinde bulunan araçlardan birine binip hastaneye doğru hareket etmeye başladı. Araç içinde bulunan her üye, kendilerini görünce Cengiz’in neler diyeceğine dair tahminler yürütmeye başlayınca neşeleri daha da göz önüne serildi.

"Bahse girerim, Cengiz'in bizi görünce ilk sözü ‘Ne getirdiniz?’ olacak," diyen Kerem'in ardından Burak düşüncesini dile getirdi. "Bence ‘Bu zamana kadar neredeydiniz? Geç kaldınız,’ der."

Caner, sessizliğini tekrardan bozup "Yok yok, kesin ‘Sizin kahve stoklarınızı tükettim, kusura bakmayın!’ diyerek bizden özür diler. Bence bu özrü çoktan hak ettik." dediğinde yeniden sıcacık kahkaha sesleri aracın içini doldurdu.

Kerem, derin ama düşünceli bir nefes aldıktan sonra "Bakalım neler olacak? Ama şunu bilin ki, Cengiz’i güldürmek bizim en zor görevimiz olacak." dedi. Durumun farkına varan ekip üyeleri, sohbeti kesip derin bir sessizliğe büründü.

"Neden Komutanım? Cengiz Komutan'ımı güldürmek neden zor olsun?" diye soran Elif'in Cengiz'i diğerleri kadar iyi tanımadığından bu soruyu sorması çok normaldi.

"Neden olacak," dedi Kerem. "Cengiz, hastaneleri hiç sevmez. Özellikle iğne vurulmasından hiç hoşlanmaz."

"Eyvah eyvah!" dedi Elif dehşet içinde. "Yoksa Cengiz Komutan'ım iğneden korkuyor mu?"

"Korkuyor ya," diyen Ali Yüzbaşı'nın sesini duydu Elif. "Ama korktuğunu asla itiraf etmedi. Oysa hepimiz bunun farkındayız."

Araç, hızla hastaneye gitmek için ilerlemeye devam ederken, ekibin sohbetleri devam etti. Taa ki hastanenin içine girip araç durana dek.

Bölüm : 27.12.2024 20:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...