23.10.2024, 21:44
Savaşın Gölgesinde'nin kırkyedinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Hastaneye varan ekip, kapının önünde durduğunda, aniden ciddiyet tekrar yüzlerine yerleşti. Araçtan inip hastanenin kapısına doğru yürürken, Cengiz’i görmek ve ona moral vermek için sabırsızlandıkları her halinden belliydi. Ancak şakalaşmaları ve içlerindeki sıcak dostluk onları bir arada tutuyordu.
Kapıdan içeri girdiklerinde ise, sessiz bir anlaşma ile hep birlikte hastanın yani Cengiz'in odasına yöneldiler. Odaya girmelerinin ardından yatakta yatmaya devam eden Cengiz'i gördüler.
Ali Yüzbaşı’nın gözleri, Cengiz’in hâlâ güçlü ama yorgun ifadesine takıldı.
Cengiz, kapının açılmasının ardından onları görünce bir an için sessiz kaldı, ardından yüzünde yavaşça beliren bir gülümsemeyle "Geciktiniz..." dedi.
Ekip, hep birlikte bir kahkaha patlatarak odanın içine girdi, Cengiz’e doğru yürümeye başladılar. En arkada olan Elif, odaya girmesinin ardından kapıyı kapattı. Hastane odalarında hasta yakınları olduğunda genelde kapının kapalı olması iyi olurdu, böylece odadaki konuşmalar dışarı çıkıp diğer hastalara ve insanlara fazla rahatsızlık vermezdi.
Fırtına Birliği üyeleri, Cengiz'in odasına girdiklerinde hemen toparlanıp ciddi bir hava takınsalar da, Cengiz’in onları karşılayan esprili tavrı hepsinin yüzünü güldürdü. Cengiz, onlara bakarak "Herhalde yol üstünde kahve içmeye durdunuz," diyerek konuşmasına devam ettiğinde, ekip üyelerinden Kerem’in gözleri ışıldadı. Kahkaha atmasının ardından ellerini saçlarından geçirip "Komutanım, sana kahve getiremedik, doktorlar yasaklamış," dedi. Cengiz, hafif bir homurtuyla karşılık verdi. "Kahvesiz ne yaparım ben? Üç gündür sadece suyla idare ediyorum," diyerek arkadaşlarının gülümsemelerine neden oldu.
Elif, birliğinin neşeli olduğunu biliyordu ama bugünkü halleri daha da neşeli görünmüştü gözüne. Bunda sanırım Cengiz'in geçirdiği kalp krizinin etkisi büyük, diye düşünmeden yapamadı. Bir süre sessizce Cengiz’i ve birliğinin konuşmalarını dinledi, onları seyretti. Cengiz'in bu kadar güçlü ve dirayetli olması Elif’in ona olan saygısını daha da pekiştirmişti.
Bir süre sonra Elif'in yüzündeki ifadenin farkına varan Cengiz, Elif’e doğru bakarak "Beni ziyarete gelmen çok mutlu etti. Yine de düşünmeden edemiyorum. Acaba ekipten gizli bana kahve mi getirdin? Üsteki kahve stoklarını benim için eritmiş olmayasın?" diyerek espri yaptı.
Elif, bu samimiyete şaşırsa da gülümseyerek "Komutanım, kahve içmeyi bırakacağınızı umuyorum. Sizi böyle görmeye alışık değiliz," diye cevap verdi. Cengiz, gözlerini kısarak "Sen beni henüz tanımadın, Elif. Kahvesiz Cengiz olmaz, o kadar söyleyeyim," diye karşılık verdi. Sonra kahkaha patlattı. Gülerken ve kahkaha attığı anlarda kendisini çok zorlamamaya çalışıyordu.
Bu sırada Ali Yüzbaşı, odanın atmosferini yumuşatmak adına ekibe dönerek "E hadi, daha fazla şakalaşmadan asıl meseleye dönelim. Cengiz, seni burada bırakacak değiliz, ama daha çabuk iyileşmen için biraz sakin olman lazım," dedi. "Doktorlar ne diyor?" diye sordu sonra da.
Cengiz, derin bir nefes aldı. "Doktorlar, birkaç gün daha burada kalmam gerektiğini söylüyorlar. Hayatta kalmam büyük bir mucizeymiş. Başka birisi olsa bendeki damar sıkışıklığı ölümüne sebep olabilirmiş. Hemen tıkalı damarları açmak adına anjio mu ne öyle bir şey yapmışlar. Bu beni çok ama çok rahatlattı. Acıma dayanamadığım için yolda giderken bayıldığımdan sonrasında yapılan hiçbir işlemi hatırlamıyorum."
Kaşlarını hafifçe çattıktan sonra konuşmaya devam etti. "Sizlerden ayrı olmak zor geliyor ama mecburen dinleneceğim. Beni burada daha fazla yalnız bırakmayın, yoksa iyileşmem uzun sürecek!" dediğinde ekip üyeleri ona moral vermek için yeniden şakalaşmaya başladılar.
Hastane odasında geçen bu neşeli anlar, Fırtına Birliği’nin zorlu durumlardan sonra bile nasıl güçlü kalabildiklerini ve aralarındaki dostluk bağlarının ne kadar sağlam olduğunu gösteriyordu. Hepsi Cengiz'in yanından ayrıldıklarında, birbirlerine moral dolu bakışlar atarak üsse geri döndüler. Cengiz, ekibin yanında olduğu anlarda onlarla birlikte olmanın gücünü daha fazla hissetmişti; artık iyileşme sürecinin daha hızlı gerçekleşeceğine inanıyordu. Nitekim onlara söylemediği bir şey vardı.
Geçirdiği kalp krizini zor atlattığı için artık sahada görev alamayacaktı. Askeriye onu büyük ihtimalle emekli etmeyecek ama masabaşı bir işde görevlendirecekti. Dolayısı ile onlardan ayrılması gerekiyordu.
Bunu dile getireceği zamanın ne zaman olduğunu bildiğinden sessiz kalmış, sadece onlarla moralli olmalarını sağlayacak konuşmalar gerçekleştirmişti. Üstelik Komutanı Binbaşı Emre'nin gelmeyişi dikkatini çok çekmişti. Ekipten ayrılmasını gerektiren şeyin ne olduğunu çok merak ediyordu. Bunu ise üsse döndüğünde öğrenecekti. Tabii dönebilirse...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.58k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |