06.10.2024, 14:26
Savaşın Gölgesinde'nin altıncı bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur.
Emre, dışarıya adım attığında karanlık ve sessizliğin hüküm sürdüğü üs bölgesinde, gece görüş dürbününden gördüğü her detay beynine kazınıyordu. Adrenalini kontrol altında tutmaya çalışıyordu ama içindeki gerilim her geçen saniye artıyordu. Kerem ve diğer askerler, kısa sürede savunma pozisyonlarına geçmiş, tetikte bekliyorlardı.
Birden, dürbününün lensinde ufak bir hareket fark etti. Hızla telsize sarıldı. "Sağ kanat, 2'ye doğru ilerleyen bir şeyler var, teyit edin!" dedi. Birkaç saniye boyunca sessizlik hâkim oldu, ardından Kerem'in sesi duyuldu. "Komutanım, hedef teyit edildi. Üçüncü bir drone grubu olabilir gibi duruyor. Beklemekteyiz. Saldırı gerçekleştirmiyoruz."
Emre, derin bir nefes aldı. "Ateş açmayın, yaklaşmasını bekleyin. Daha fazla bilgi edinmemiz gerek."
Emir verildiğinde tüm birlik nefesini tutmuştu. Düşman hareketleri artık netleşmişti. Ufukta beliren şekiller yavaşça üssün sınırlarına yaklaşıyordu. Herkes tetikteydi, ama Emre, içgüdülerine dayanarak bir gariplik olduğunu hissediyordu. Drone’lar bu kadar sessiz yaklaşamazdı.
Kerem, dürbünüyle düşman unsurlarını incelerken, yaklaşan tehditte bir farklılığın olduğunu fark etti. "Komutanım, bunlar drone değil… Bunlar insanlar!" dedi duyulabileceği bir ses tonuyla. Aniden gelen bu bilgi, durumu tamamen değiştirmişti.
Emre’nin zihni hızla çalışmaya başladı. Bu bir pusu olabilirdi. Düşmanların dikkatini drone'larla çekip esas saldırıyı farklı bir yerden yapmaya hazırlanıyor olabilirlerdi. "Herkese dikkatli olmalarını söyle! Ateş açmayın, ama savunmada kalın. Kiminle karşı karşıya olduğumuzu anlamadan bir hata yapmayacağız," dedi Emre. Hala soğukkanlılığını koruyordu.
"Ya teröristlerse komutanım? Ya bize saldıranlarsa? Az önce dronelar ile saldırı gerçekleşti biliyorsunuz. İmha edildi. Bu kişileri neden imha etmiyoruz?"
"Terörist olduğunu belli eden bir hareketlilik var mı? Ya sivil insanlarsa?"
Uzaktaki insanlar yaklaştıkça daha net görünen siluetlerden bir tanesi ellerini havaya kaldırarak ilerlemeye başladı. Üzerinde herhangi bir silah görünmüyordu, bu da dikkat çekici bir unsurdu. Emre'nin de söylediği gibi sivil insan gibi görünüyorlardı. Ama bu temkini elden bırakmaları anlamına gelmiyordu.
Onlar incelemeye devam ederken çevreyi daha detaylı analiz etmek adına hem sabit hem de dört kanatlı ihalar devreye sokuldu. Bu ihalar sayesinde çevrede görünmeyen başkaları veya herhangi bir tehlike var mı öğrenebileceklerdi.
Emre, dikkatlice gelen figürlerin yüzüne baktığında, içlerinden birisinin yabancı olmadığını fark etti. Kalbi aniden hızlandı. "Bu olamaz…" diye mırıldandı kendi kendine. Gelen kişi, yıllar önce öldüğü düşünülen eski dostu ve silah arkadaşı Hasan'dı. Ölü olduğunu düşündüğü adam, karşısında canlı olarak duruyordu. Bu imkansızdı. Nasıl yaşıyor olabilirdi?
Hasan’ın yüzündeki hüzün, Emre’nin kafasını daha da karıştırdı. Ne oluyordu? Neden geri dönmüştü? Bu bir tuzak mıydı?
Üzerine bastığı her adım Emre'yi daha da derin düşüncelere sürüklüyordu. Tüm bu yıllar boyunca ona ne olmuştu? Bu kadar uzun süre boyunca nasıl hayatta kalabilmiş ve nasıl geri dönebilmişti?
Emre, yerinden kıpırdayamıyordu. Aklındaki sorular beynini adeta dondurmuştu. Tek yapabildiği şey, karşısında yürüyen Hasan’ın her adımını dikkatle izlemekti. İşte o saniyelerde gözleri, Hasan'ın elindeki bir şeye takıldı. O an fark etti ki, Hasan elinde bir cihaz tutuyordu. Ne olduğunu tam olarak anlayamıyordu. Bu bir patlayıcı tetikleyici olabilir miydi?
"Komutanım, ne yapalım?" diye soran Caner'in sesi yankılandı ama Emre cevap vermedi. Birkaç saniye düşündü. Daha sonra kendine gelip "İçlerinden birisi öldüğünü sandığımız askerlerden Hasan Tayfur görüş alanında. Nasıl hayatta kaldığını bilmiyorum ama yaşamaya devam ediyor." dedi. Konuşurken kafa karışıklılığı belli oluyordu.
O sırada Emre'nin sözünü duyan, üstteki en rütbeli komutanlardan Yarbay Oğuz Alpman "O kişi hakkında ne biliyorsun?" diye sordu.
"Seneler önce gittiğimiz bir kurtarma görevinde teröristleri öldürüp eserleri kurtarmak isterken vurulmuştu ve hayatını kaybetmişti. O gün hepimiz onun Şehit olduğunu sanıyorduk. Bizlere hastaneye kaldırıldıktan iki saat sonra hayatını kaybettiğine dair bilgi verilmişti. Daha sonra cenaze törenine bile katılmıştık. Şimdi ise kanlı canlı karşımda duruyor."
Üste bulunan İstihbarat Birimi Komutanları'ndan Sarp Karaman, "Ben neler olduğunu biliyorum," dedi. "Daha fazla sorgulama yapmayın ve bu konuyu kapatın. Hasan ve birliği buraya gelince Binbaşı Emre, siz de gelin. Konuşmamız gereken konular var."
Emre, Sarp Karaman'ın sözleri üzerine kafasının karıştığını hissetti. Neler oluyordu?
"Teröristler imha edildi! Güvendesiniz komutanım!" diyen Hasan'ın sesi telsizde yankılandığında Sarp Karaman "İstihbarat bölümünde sizi bekliyorum," dedi.
Sarp Karaman, Hasan'ın sözünün ardından yürümeye başladı ve üssün içine girdi. Emre, hala neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Üste yeniden sakinlik hakim olduğunda Emre, Sarp Karaman'ın ardından yürümeye başladı. Neler olduğunu öğrenmek için can atıyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.58k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |