62. Bölüm

BÖLÜM 61

Ceren Oktay
yazarcerenoktay
(©Kıdemli Yazar)

30.10.2024, 14:30

Savaşın Gölgesinde'nin altmışbirinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Instagram hesabım : yazarcerenoktay

Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)


Yüzbaşı Ali ve Caner, batıdaki mühimmat depolarına doğru sessiz adımlarla ilerlerken, çevreyi dikkatle gözlemliyorlardı. Her bir çalı hışırtısına, rüzgarın hafif esintisinde sallanan dallara bile dikkat kesilmişlerdi. Her adımda karanlık daha da yoğunlaşıyor, gecenin sessizliği her şeyi daha gizemli ve tehlikeli hale getiriyordu. Ali, gece görüş dürbününden mühimmat deposunun çevresini tararken, Caner’e işaret etti.

"Caner, beklediğimizden fazla koruma var. İlk başta dikkat çekmeden birkaçını etkisiz hale getireceğiz. Eğer bizden önce fark ederlerse planın geri kalanı riske girer." diyerek konuştu. Oldukça kısık sesle konuşmuştu ve Caner söylediklerini kulaklığından duymuştu.

Caner, onayladığını belli edercesine başını salladı. Ardından yavaşça öne doğru eğilip pozisyon aldı. İkisi de çalılıklar arasında hızla süzülerek ilerlediler. Birkaç metre ötedeki korumaların konuşmalarını duyabiliyorlardı. Ali, en öndeki korumaya nişan aldı, derin bir nefes aldı ve tetiği çekti. Kurşun, sessiz bir şekilde düşmana isabet edip onu yere sererken, Caner de diğerini hızlı bir hareketle etkisiz hale getirdi.

Batıdaki mühimmat deposuna yaklaştıklarında, içerdeki diğer nöbetçilerin de konumlarını tespit ettiler. Ali, kulaklığından Emre’ye "Komutanım, mühimmat deposuna çok yakınız. Kristallerin konumu bizlere söylendiği gibi. Buraya hala kristal taşımaya devam ediyorlar. Ayrıca buradaki depoda tahminimizden daha fazla cephane ve ağır silahlar var." diyerek bilgilendirme yaptı.

Emre, Yüzbaşı Ali'nin sözlerini işitince "Dikkatli olun," dedi. "Kristalleri ve mühimmatı koruyun. Biz elektriği kestiğimizde, gördüğünüz her düşmanı beklemeden indirin. Onları öldürmek dışında başka şansınız yok."

Ali ve Caner, gözle gördükleri birkaç düşmanı daha indirdikten sonra dikkatli adımlarla mühimmat deposuna doğru ilerlemeyi sürdürdüler. Elektrik kesilmesinin ardından mühimmat deposuna doğru ilerleyip deponun içinde bulunan düşman personellerin de işini bitirdiler. Deponun içine ayak basmalarının ardından dikkatlice çevreye göz gezdirdiler.

Negatronium Kristalleri oldukça büyük ve hangi yapıyla kaplandığını bilmedikleri kasalarda korunuyordu. Caner, kasaları işaret ederek “Kim bilir ne kadar çok var bunlardan,” dedi. Yüzbaşı Ali, başını sallayarak Caner'i onayladı. “Kristallerden birkaç tanesini yanımıza alalım,” dedi. Kristalleri yanında bulunan çantasına atmasının ardından dışarıda duyduğu seslerden dolayı hemen dikkat kesildi. Gece görüş dürbünü ile dışarı baktığında, bulundukları alana yaklaşmak için ilerleyen birkaç kişi gözlerine çalındı. Bu kişileri hızla indirmek için harekete geçtiklerinde adamların yere düşüşü gözleri önüne serildi. Onları öldüren kişilerin kim olduğuna bakmak için çevresini incelemeye başladığında, bunu yapan kişinin Burak olduğunu gördü. Derin bir nefes aldıktan sonra deponun içinde başka neler olduğunu incelemeye başladı.

Bu sırada, doğudaki jeneratör alanına ulaşmak için hareket eden Elif ve Kerem, hızla bölgedeki korumaların konumunu gözden geçirdi. Jeneratörler, güvenlik çemberinin içinde ve tellerle çevrili bir alandaydı. Kendilerini korunaklı bir alana aldıklarında, çevreyi gözlemlemeye başladılar. Bu alanda çok fazla drone bulunuyor ve kontrollü bir şekilde uçurularak çevrede gözlem yapıyordu. Nitekim bu droneların hiçbiri onların varlığını sezmiş gibi hareket etmemekteydi.

"Bu dronelar neden varlığımızı sezmiş durumda değiller?" diye sorduğunda Elif Kerem'e, bunu duyan Emre, "Buradan tüm droneların kontrolünü ele geçirmek için gerekli müdaheleleri yaptık," diyerek bilgilendirme sağladı. "Dronelar konusunda endişe etmenize gerek yok."

"Harika," dedi Elif rahatlamış bir şekilde. Alana giriş yaptıklarında drone çok azdı ve onları da düşman askerleri gibi etkisiz hale getirmişlerdi. Nitekim buradaki fazlalık, kesinlikle baş edebileceklerinden daha fazlaydı. Bu kontrol işi olmasa, fark edilmeleri kaçınılmaz olacaktı.

"Jenaratörlerin elektiğinini kesecek misiniz? Bu sayede daha rahat ilerler ve düşman askerlerini hızla etkisiz hale getirebiliriz," diyerek hatırlatma yaptı Kerem. Bunun üzerine Cengiz'in sesini duydu. “Elektriği kesmek için hazırız. Bulunduğunuz yer, ana güç bölgesi olduğundan buradaki elektriği kestiğimiz vakit çok daha temkinli ve dikkatli hareket edeceklerdir. Gözünüzü kulağınızı dört açın. Hayatta kalan tüm askerlerin bu alana yöneleceğini düşünüyorum kesinti sonrasında."

"Tamam," dedi Elif ve Kerem aynı anda. Daha sonra elektriğin kesilmesini belli edecek geri sayım kulaklarına çalındı. "Üç... iki... bir..." Çevreleri gücün kesilmesi ile kapkaranlık kesildi. Nitekim taktıkları gece görüş dürbünleri, görülerini asla etkilemiyordu.

Gücün kesilmesinin ardından Binbaşı Emre "Bundan sonrası sizde çocuklar. Dikkatli olun," dedi.

Kerem ve Elif, karşılarına çıkan düşmanları tek tek indirmeye başladığında, son derece dikkatli ve temkinli hareket ediyorlardı. Mermiler, düşmanları delip geçiyor, bedenlerinin bir bir yere düşmesine sebep oluyordu. Nitekim kalabalıkları çok fazlaydı. Üstelik karşılarına öldürdükleri kişilerden daha farklı giyimli, özel asker oldukları belli olan ve kendileri gibi gece görüş dürbünü olan yaklaşık on kişi çıktığında bir an için paniklediler.

Elif, endişe içinde Kerem'e bakarken birkaç el silah sesi duyuldu. Silah sesini duyan Kerem, kendilerine ateş ettiklerini anladığında hızla hareket edip Elif'i korumak adına kendisini siper etti. Kurşunlardan bazıları bedenine isabet ederken Elif, şok olmuş bir şekilde dona kaldı.

"Çocuklar orada neler oluyor?" diyerek endişe içinde seslenen Emre'nin sesi kulaklarına ulaştı. Nitekim o anda ne Elif ne de Kerem konuşabilecek halde değildi.

Onları uzaktan gözleyen ve korumasını gerçekleştiren Serkan, yanında bulunan ve böyle durumda kullanma kararı aldıkları flashbangi fırlattı. Flashbang, düşmanların tam önüne düşüp parlak ışık yaydığında, göz gözü görmüyordu. Bunun ardından Serkan hiç beklemeden yanındaki el bombalarının hızla pimini çekip düşmanlara doğru fırlattı. Bombaların patlama sesi kulaklarına çalındığında, hiç beklemeden hareket etti. Amacı Kerem'e ve Elif'e yardımcı olup onları bir an evvel bu bölgeden çıkarmak ve güvenli bir alana almaktı.

 

Beklediğimiz bölüm nihayet geldi. Kerem, kendisini Elif için siper etti. Sizce bundan sonra ne olacak? Düşüncelerinizi benimle paylaşın.

Bölüm : 27.12.2024 20:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...