65. Bölüm

BÖLÜM 64

Ceren Oktay
yazarcerenoktay
(©Kıdemli Yazar)

05.11.2024, 13:45

Savaşın Gölgesinde'nin altmışdördüncü bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Instagram hesabım : yazarcerenoktay

Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)

Elif, bekleme salonundaki koltukta sessizce oturuyordu. Zaman sanki durmuş gibiydi, dakikalar saatler gibi uzuyordu. Bir an gözlerini kapadı ve Kerem'le ilk tanıştıkları anı hatırladı. O gün gözlerine bakmak, onunla konuşmak kalbinin hızla çarpmasına sebep olmuştu. Heyecanlanmıştı ama bunu belli etmemek, oldukça profesyonel bir duruş sergilemek için çabalamıştı. Kerem'in kendisine ilgili davranmaması ve diğerlerinden daha soğuk durması dikkatini çekse de bu konunun üzerinde pek fazla durmak istememişti.

Zaman geçtikçe Kerem ve birliğindeki askerlerle daha da yakınlanmış, hatta Kerem ile daha da muhabbet etme fırsatı elde etmişti. Geçen her an, onunla yaptığı her konuşma, ona yakın olmak nefesini kesiyordu. Kerem, o güne kadar gördüğü hiçbir erkeğe benzemiyordu. Ona karşı olan hislerini o zamanlar kabul etmek istemese de artık kabul ettiği için, Kerem'in ameliyathaneden çıkışını beklemek Elif için çok ama çok zordu.

Elif, düşünceleri içinde yüzerken Serkan, elinde iki bardak kahve ile yanına yaklaştı ve birini Elif'e uzattı. "Bunu iç, sana iyi gelecek," dedi nazik bir sesle. Elif, hafif bir tebessümle kahveyi aldı ve derin bir nefes çekerek, Kerem'in iyileşeceğine dair umudunu içinde yeşertmeye çalıştı. Serkan da kendi içinde büyük bir endişe taşıyordu ama Elif'in yanında güçlü durmaya çalışıyordu. Arkadaşına olan sadakati ve desteği, Elif için büyük bir teselli kaynağıydı.

Elif, kahvesini yudumlarken düşünceleri Kerem'e odaklanmıştı. Kerem’in sağlıklı, gülen yüzünü düşünüyor ve onu hep bu haliyle hatırlamak için çabalıyordu. Nitekim saldırı sonrasında Elif'i korumak için hareket etmesi ve vücudunu siper etmesi, sonrasında da güçsüz görünen yüzü... Elif, o anları hatırladıkça kendisini çok kötü hissediyordu. Kerem'siz bir dünyayı düşünmeyi kesinlikle istememekteydi. Kerem, kendisini siper ederek Elif için daha da değerli olmuştu. Bunun başka açıklaması olamazdı. Elif, gerçekten de onun çekim alanına girmişti ve ona tamamen aşıktı. Bunu kabul etmek, bekleyişini daha da zora sokuyordu. Eğer olur da Kerem sağ çıkamazsa, kendisini yarım kalmış hissedecekti.

Kahve bardağından bir yudum daha aldığında, bakışlarını Serkan'a çevirdi. "Gerçekten onun yaşayacağına inanıyor musun?" diye sordu parmakları bardağı sıkıca sarmaya devam ederken.

"Elbette," dedi Serkan. "O çok güçlüdür. Belli etmese bile içimizde en inatçı ve hayata en çok tutunan kişidir."

"Komutanımın ne kadar inatçı olduğunu biliyorum," dedi Elif. "Ama onun bu halde olması... Kendimi sorumlu hissediyorum. O benim yüzümden bu halde..."

Elif, sözlerinin ardından hıçkıracak gibi olduğunda Serkan hemen yanına oturdu. "Sakın böyle düşünme Elif," dedi uyarı dolu bir sesle. "Orada kim olsa aynısını yapardı. Hiçbirimiz birliğimizden birisine zarar gelmesine izin vermeyiz. Gerekirse kendimizi feda eder ama geri kalanlarının yaşamasını sağlarız."

Elif, Serkan'ın sözleri üzerine bir an için düşündü. "Bu yanlış mı sence?" diye sorduğunda anlamayan Serkan kafa karışıklığı içinde "Ne yanlış mı?" dedi.

"Bir başkasının yaşaması için kendi hayatını hiçe saymak?"

"Biz Türk Askeriyiz Elif!" dedi Serkan. "Önceliğimiz hiçbir zaman kendimiz olmuyoruz. Biz Şehit olsak bile vatanımızın, bayrağımızın, halkımızın özgürlüğünün daimi olacağına inanıyoruz. Boşuna demiyoruz kanla sulanan bu topraklarda nice Şehitler var ki, hiçbirinin hakkı ödenmez diye. Onlar nasıl ki bizim şu anda hayatta kalıp özgür bir şekilde yaşamamız için hayatlarını hiçe saydılarsa, biz de aynısını yapıyoruz. Ne kendi insanımız için ne vatanımız için ne de birliğimizde bulunan askerler için canımızı hiçe saymaktan çekinmeyiz. Bu yüzden bunu yapmak doğru olan şeydir."

Elif, Serkan'ın söylediklerini düşünürken gözlerini kahve bardağından ayıramıyordu. "Bir başkasının yaşaması için kendi hayatını hiçe saymak" cümlesi kafasında yankılanmaya devam ediyordu. Serkan'ın açıklamaları, Kerem'in yaptığı fedakarlığın anlamını bir kez daha gözler önüne seriyordu. Ancak bu, Elif'in içindeki suçluluk duygusunu tamamen silemiyordu.

Elif, hiçbir şey söylemeden kahveyi yudumlamaya devam etti. Yaklaşık yarım saat sonra Serkan'a "Sahi, biz komutanımıza bilgi vermeyi ve ondan bilgi almayı unuttuk," dedi yorgun bir sesle. "Kerem'in ameliyata girdiğini söyleyelim. Sonrasında da Yüzbaşı Ali ile Üsteğmen Burak operasyonu başarıyla tamamlayabildi mi soralım."

"Ah!" dedi Serkan yüzünü hafifçe buruşturarak. "Bunu tamamen unuttuk."

Kulaklığını yeniden aktif hale getirdiklerinde ikisinin de kulağında yankılanan ses Binbaşı Emre'ye aitti. "Elif, Serkan beni duyuyor musunuz? Kerem iyi mi? Neler oldu?" diye soruyordu.

"Ameliyatta," diyerek konuşmaya başladı Serkan. "Kafamız o kadar dalgın ki size haber veremedik."

Emre, Kerem'in ameliyatta olduğunu öğrendiğinde kalbinde bir sızı hissetti. "O iyi olacak. Siz tasa etmeyin," dedi ikisini rahatlamak için. "Şimdi ikinizden çok önemli bir şey istiyorum. Hastaneden çıkın, dikkatli bir şekilde ilerleyin. Helikopter sizi yeniden alacak ve Ali ile Caner'in yanına götürecek. Onları bulundukları alandan almanızdan sonra, buraya geleceksiniz. Dışarıda, açıkta olup sıkıntı yaşamanızı istemiyorum."

"Ama Kerem..." dediğinde Elif, Emre sözünü kesti. "Bu bir emirdir! Emirimi çiğneyemezsiniz."

"Emredersiniz," dedikten sonra Elif, Serkan ile gözgöze geldi. Serkan, hafifçe başını salladıktan sonra Elif ile birlikte ayağa kalktı. Birlikte hastaneden çıkmak için yürümeye başladılar. Son derece dikkatli ve kontrollü bir şekilde ilerliyorlardı. Düşman, her yerde olabilirdi. Kimseye güvenemezlerdi.

Bölüm : 27.12.2024 20:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...