13.11.2024, 13:28
Savaşın Gölgesinde'nin yetmişsekizinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Eğitim tamamlandıktan sonra, Elif yavaşça Emre'nin yanına yaklaştı. Komutanının sert ama bir o kadar da güven veren bakışlarını hissedince derin bir nefes aldı. Söyleyeceklerini kafasında bir kez daha toparladı.
"Komutanım, müsaadenizle bir şey rica edeceğim," dedi, sesi her zamankinden daha nazikti.
Emre, elindeki kağıtları masaya bırakarak ona döndü. "Söyle Elif, bir sorun mu var?"
Elif, başını hafifçe eğerek devam etti. "Kerem'in durumu iyiye gidiyor, biliyorum. Ancak onu görmek istiyorum. Beni bağışlayın ama içim rahat değil. Müsaade ederseniz hastaneye gitmek istiyorum."
Emre, bir an sessizce Elif'i süzdü. Yüzünde, sanki onun hislerini anlıyormuş gibi bir ifade belirdi. Sonunda hafifçe başını salladı. "Dikkatli ol. Bizi ve onu tehlikeye atacak bir şey yapma. İletişim cihazın açık kalsın. Bir şey olursa haber verirsin."
"Teşekkür ederim, komutanım," dedi Elif, gözleri parlayarak. Hemen toparlanıp güvenli evden ayrıldı.
Elif, dikkatli adımlarla hastaneye doğru ilerlerken yüzündeki kararlı ifade, içinde kopan fırtınaları gizlemekte zorlanıyordu. Güvenli evden çıkışından beri her an tetikteydi; etrafındaki her hareketi, her sesi dikkatle dinliyordu. Ama tüm bu ihtiyatlı davranışlara rağmen, kalbinde bir yerlerde Kerem’i görme fikri heyecanla çarpıyordu. Onun nasıl olduğunu kendi gözleriyle görmek istiyordu.
Hastaneye vardığında derin bir nefes aldı. Kapüşonunu başına geçirip yüzünü gölgeleyen şapkasını biraz daha aşağı indirdi. Dışarıdan ne kadar sakin görünmeye çalışsa da, yüreği yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Uzun koridorlardan geçerken ayak sesleri yankılanıyor, Elif’in zihnindeki düşünceleri daha da netleştiriyordu.
"Beni kurtarmak için canını hiçe saydı... Peki neden? Bunu gerçekten bilmek istiyorum."
Kerem’in odasına ulaştığında, bir an durup kapının soğuk metaline dokundu. İçeri girmeden önce gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Kendini toparlaması gerektiğini biliyordu, ama bu o kadar kolay değildi. Kapıyı nazikçe tıklattı ve içeri girdi.
Kerem, yatağında oturuyordu. Onu gördüğünde yüzündeki yorgunluk bir anda silindi. Gözleri şaşkınlık ve mutlulukla parladı. Dudaklarından neredeyse fısıltıya benzeyen bir ses çıktı. "Elif…"
Bu tek kelime, Elif’in içinde bir şeyleri harekete geçirdi. Kalbinde taşıdığı tüm korkular ve belirsizlikler, yerini sıcak bir duyguyla doldurdu. Ona doğru birkaç adım attı ve utangaçça gülümsedi.
"Seni görmeden duramazdım," dedi, sesi hafifçe titrekti. "Nasıl olduğunu öğrenmek istedim."
Kerem, ellerini yatağın kenarına koyarak doğruldu. Hareket etmek ona hala biraz zor geliyordu, ama Elif’i görmek tüm ağrılarını bir anda unutturmuş gibiydi. "Ben… İyiyim," dedi, gözleri Elif’in gözlerinde kilitliydi. "Ama seni burada görmek... Beni daha iyi hissettirdi."
Bu sözler, Elif’in kalbinin daha hızlı atmasına neden oldu. Bir an sessiz kaldı, ne söyleyeceğini bilemedi. Gözleri Kerem’in yüzünde gezindi, yara izlerine takıldı. Her biri, onun verdiği mücadelenin birer kanıtıydı. İçindeki suçluluk duygusu yeniden yükseldi.
"Kerem…" dedi, sesi ince bir hüzünle doluydu. "Bana neden bunu yaptın? Neden beni kurtarmak için kendi hayatını riske attın?"
Kerem, Elif’in sorusuyla irkildi. Bir an gözlerini kaçırdı, ardından derin bir nefes alarak ona döndü. "Elif, bunu anlaman lazım," dedi, sesi ciddiydi. "Seni korumak benim için bir seçenek değildi. Bir zorunluluktu. Eğer sana bir şey olsaydı… kendime asla affedemezdim."
Elif’in gözleri dolmuştu. Yutkunarak konuşmaya çalıştı. "Ama… kendini böyle tehlikeye atmak zorunda değildin. Benim yüzümden..."
"Dur," diye sözünü kesti Kerem, nazik ama kesin bir tonla. "Bu sadece seninle ilgili değil, Elif. Evet, seni kurtarmak istedim. Çünkü sen benim için çok önemlisin. Çok değer verdiğim birisin. Bunu bilmeni istiyorum."
Elif’in gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Kerem’in bu kadar açık konuşması, tüm duvarlarını bir anda yıkmıştı. Onun sözlerindeki samimiyet, içinde tuttuğu tüm duyguları ortaya çıkarmıştı. Başını hafifçe eğdi, gözlerini Kerem’den kaçırarak fısıldadı. "Ben de sana değer veriyorum, Kerem…"
Kerem, duyduğu sözlerle şaşkına döndü. Gözlerinde beliren sevinç, onu yerinden fırlayacak kadar mutlu etti. Ama bedeni henüz buna izin verecek kadar güçlü değildi. Yine de gülümsemesiyle odanın atmosferini değiştirmişti.
Elif, yavaşça yatağın kenarına oturdu. Ellerini birleştirip Kerem’e döndü. "Senin bu kadar cesur olduğunu hep biliyordum. Ama... bunu benim için yapacağını asla tahmin edemezdim."
Kerem, ona yaklaşıp ellerinden birini nazikçe tuttu. "Bunu bilmek için son yaşananları yaşamamıza gerek yoktu, Elif. Senin için her zaman burada olacağımı bilmeliydin."
Elif, Kerem’in bu sözleriyle ne diyeceğini bilemedi. Kalbinin hızlandığını hissetti. O an Kerem’in sıcaklığı, tüm korkularını ve suçluluk duygularını bir kenara itmişti. Kerem’in elindeki nazik sıkış, gözlerindeki kararlılık ve samimiyet, Elif’in içinde bastırdığı bir şeyleri serbest bıraktı.
Kerem, Elif’in sessiz kaldığını görünce yüzünü biraz daha yaklaştırdı. Bakışları, Elif’in gözlerinden dudaklarına kayarken sesi fısıltı gibi çıktı. "Elif, seni korumak sadece bir zorunluluk değil… Benim için her şeydi."
Elif’in kalbi duracak gibi oldu. O an bir şeyler söylemek istedi, ama Kerem’in bakışları, kelimelerini bir anda unutturmuştu. Aralarındaki mesafe iyice kapanırken, Kerem yavaşça Elif’in yanağına dokundu. Nazik bir hareketle başını hafifçe eğdi.
Elif, içgüdüsel olarak gözlerini kapadı. Kalbinin atışı kulaklarında yankılanırken, Kerem’in dudakları usulca onun dudaklarına değdi. Her şey bir anlığına durdu; sanki dış dünyada hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. Öpüşme nazik, tereddütlü ama bir o kadar da içtendi. İkisi de bu anın gerçek olduğunu anlamaya çalışırken birbirlerinin varlığında kayboldular.
Kerem, öpüşmenin ardından yüzünü hafifçe geri çekti. Elif’in gözleri hâlâ kapalıydı ve yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Derin bir nefes aldı, gözlerini açarak Kerem’e baktı. "Kerem…" dedi, sesi neredeyse duyulmayacak kadar alçaktı. "Bu... beni öpüşünün bu kadar anlamlı olduğunu tahmin etmemiştim."
Kerem gülümsedi, gözleri Elif’in gözlerinde parlıyordu. "Sen benim için hep anlamlısın, Elif. Hep öyleydin."
Elif, yüzüne yayılan sıcaklıkla başını hafifçe önüne eğdi. Kerem’in bu sözleri, içinde yankılanırken ne diyeceğini bilemedi. Ama o anda bir şeyden emindi: Kerem’in yanında hissettiği bu güven ve huzur, bugüne kadar hissettiği en gerçek duyguydu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.63k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |