13.11.2024, 13:28
Savaşın Gölgesinde'nin yetmişdokuzuncu bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Elif, Kerem’in odasında geçen o ilk anların ardından bir süre daha onun yanında kaldı. Geçmişte hiç bu kadar uzun süre yalnız kalmamış gibi hissediyordu ama aralarındaki sessizlik bile garip değil, aksine sıcak ve rahattı. Elif, ellerini hafifçe birbirine sürterek odaya göz gezdirdi. "Burada mı kalıyorsun hep?" diye sordu, sesinde bir merak tınısı vardı. Sanki bunu bilmiyormuş gibi sorması daha sonra utanmasına sebep oldu. Neden böyle aptal bir soru sorduğuna anlam verememişti.
Kerem, kahkaha attıktan sonra başıyla onayladı. "Evet. Tabii hastaneden taburcu olunca burası da kalıcı olmayacak." Daha sonra yavaşça gülümsedi. "Ama şu an, buradan daha güvenli bir yer olduğunu sanmıyorum."
Elif bir an duraksadı. "Güvenli…" diye tekrarladı, sesinde bir hüzün vardı. "Bu kadar tehlikeli şey yaşadık… Gerçekten hala güvende miyiz, Kerem?"
Kerem, Elif’in gözlerinde dolaşan o endişeyi fark etti. Ona cesaret vermek istiyordu. "Elif," dedi, nazikçe. "Hayat her zaman tehlikelerle dolu olacak. Ama asıl mesele, o tehlikelerle kimin yanında savaştığın. Seninle birlikte olduğum sürece her şeyin üstesinden gelebiliriz. Buna inanıyorum."
Elif, onun bu kadar kararlı ve sakin oluşuna hayran kaldı. Kerem’in bu sözleri içindeki karmaşayı bir nebze olsun yatıştırmış gibiydi. Ama kalbinde hala başka sorular vardı, ona sormaktan çekindiği.
"Kerem," diye mırıldandı, gözlerini yere indirerek. "O gün… o gün keşke beni kurtarıp hayatını riske atmasaydın."
Kerem derin bir nefes aldı. Elif’in böyle düşündüğünü biliyordu. Elif'in yerinde kim olsa aynı şeyi düşünürdü. Zor da olsa biraz daha dik bir duruş sergiledi ve gözlerini Elif'in gözlerine dikti. "Elif," dedi, sesi alçak ama kesin bir tondaydı. "Senin zarar görmeni izleyemezdim. Bunu yapamazdım. Hayatımda aldığım her karar bir yana, seni korumak bambaşka bir şey."
Elif’in gözleri doldu. Onun sözlerindeki samimiyet, kalbine işliyordu. "Ama…" dedi, sesi hafifçe titredi. "Ya sana bir şey olsaydı, Kerem? Bunu düşünebiliyor musun? Kendimi asla affetmezdim. Eğer ölseydin dünya bana cehennem olurdu."
Kerem, başını yana eğerek hafifçe gülümsedi. "Elif, bu benim seçimimdi. Eğer bir şey olsaydı, tek pişmanlığım seni koruyamamak olurdu. Ama bak," diyerek elini ona uzattı. "İkimiz de buradayız. Hayattayız. Ve bu, her şeye değer."
Elif, onun elini tuttu. Parmakları Kerem’in avucunda kaybolurken gözleri onun gözlerine kilitlendi. "Ama neden, Kerem? Neden benim için bu kadar ileri gittin?" Beklediği yanıtı tam anlamıyla almak içindi bu yanıt. Birkaç dakika önceki öpüşmeleri ne olduğunu belli etse de Elif'in sözcükleri duymaya ihtiyacı vardı.
Kerem, bir an için duraksadı. Söylemek istediği şeylerin ağırlığını hissetti. Sonunda derin bir nefes aldı ve kararlı bir şekilde konuştu. "Çünkü seni seviyorum, Elif. Seni kurtarmak benim için bir seçenek değildi, bir zorunluluktu. Sana bir şey olmasına izin veremezdim, çünkü… sen benim için her şeysin."
Elif, duyduğu sözlerle şaşkına döndü. Kerem’in bu kadar doğrudan konuşması, onu derinden etkiledi. Kalbi hızla atmaya başladı, ama bu sefer korkudan değil, mutluluktan. "Kerem…" dedi, sesi neredeyse bir fısıltı kadar hafifti. "Bu gerçek mi? Şaka yapmıyorsun, değil mi?"
Kerem, gülümseyerek başını salladı. "Bu hayatta söylediğim en gerçek şey bu, Elif. Seni seviyorum ve artık bunu gizlemek istemiyorum. Seni kimseye kaptırmak da istemiyorum. Eğer kabul edersen… sevgilim olur musun?"
Elif’in yüzü alev alev yanıyordu. Kalbindeki o büyük sevgi, sonunda serbest kalmış gibi hissetti. Yavaşça başını salladı ve gülümseyerek, "Evet, Kerem," dedi. "Sevgilin olurum."
Kerem’in yüzü, duyduğu cevapla aydınlandı. "Gerçekten mi?" diye sordu, sesi heyecanla doluydu. Elif’in elini nazikçe sıkarken, gözlerinden mutluluk fışkırıyordu.
"Gerçekten," dedi Elif, utangaç ama mutlu bir şekilde. "Bunu uzun zamandır hissettiğimi ama söylemeye cesaret edemediğimi itiraf etmeliyim. Ben de seni çok seviyorum. Seni gördüğüm ilk anda senden çok etkilendim ve seni aklımdan çıkarmam bir türlü mümkün olmadı. Nasıl ki ben senin için çok değerliysem, sen de benim için çok değerlisin. Ben de seni çok seviyorum."
Kerem, bu sözlerle daha da mutlu oldu. Elif’in elini bıraktı ve onun yüzüne dokundu. "Elif," dedi nazikçe. "Bundan sonra her ne olursa olsun, seni hep koruyacağım. Bu sadece bir söz değil; bu benim hayatımın bir amacı haline gelecek. Ne olursa olsun yanımdan ayrılmayacaksın, tüm görevlere benimle gideceksin. Başka biriyle göreve çıkman kabul dahi edilemez."
Elif, bu kadar büyük bir sevgi ve bağlılıkla karşılaşınca, gözyaşlarını tutamadı. Ama bu kez gözyaşları hüzünden değil, mutluluktandı. Kerem’e sarıldı ve başını omzuna yasladı. "Ben de seni koruyacağım, Kerem ve söylediklerinin olması için elimden geleni yapacağım. Hep yanında olacağım."
O anda, aralarındaki tüm belirsizlikler silinmişti. Artık sadece ikisi vardı; geçmişin gölgeleri ve geleceğin bilinmezlikleri, bu anın huzurunda kaybolmuştu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.58k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |