13.11.2024, 13:28
Savaşın Gölgesinde'nin sekseninci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Elif, Kerem’in gözlerindeki mutluluğu gördükçe bir an için zamanı durdurabilmeyi diledi. Ama biliyordu, bu hastane odasında sonsuza dek kalamazdı. Yavaşça başını kaldırdı, Kerem’in elini tutmayı bırakmamak için direnmesine rağmen derin bir nefes aldı.
"Artık gitmem gerekiyor," dedi, sesi hem kararlı hem de nazikti. Ama gözlerinden geçen duygu, tam tersini söylüyordu. Kerem’in yanından ayrılacak olmak, onun için beklediğinden daha zor olmuştu.
Kerem, Elif’in sözlerini duyduğunda kaşlarını çattı. Gözleri ona çaresizce baktı. "Gitmek zorunda mısın?" diye sordu, sesi alçak ve üzgündü.
Elif başını salladı. "Evet, Kerem. Ama bu sadece şimdilik. Yarın tekrar gelirim. Söz veriyorum," dedi ve gülümsemeye çalıştı, fakat dudaklarında buruk bir ifade belirdi.
Kerem, Elif’in ellerini bırakmadı. Onu bırakmaya hazır değildi, kalbinde bunu hissediyordu. "Ama… daha yeni itiraf ettik birbirimize," dedi, sesi hafifçe çatlamıştı. "Sanki seni kaybedecekmişim gibi hissediyorum, Elif." Bu hissin neden ortaya çıktığını bilmiyordu ama bu endişeyi hissetmişti.
Elif, Kerem’in bu kadar savunmasız bir şekilde konuşmasına alışık değildi. Onu sakinleştirmek istedi, ama kendi içinde de bir şeylerin kırıldığını hissediyordu. "Beni kaybetmeyeceksin," dedi, elini Kerem’in yanağına koyarak. "Seninleyim, Kerem. Hep seninle olacağım."
Kerem, bu sözlerle biraz sakinleşti ama gözleri hala Elif’teydi. "Biraz daha kalamaz mısın? Sadece birkaç dakika daha?"
Elif derin bir nefes aldı. "Keşke kalabilsem," diye fısıldadı. "Ama gitmem gerekiyor. Seni burada böyle bırakmak istemediğimi biliyorsun, değil mi?"
Kerem, onun ne kadar kararlı olduğunu anlayınca başını hafifçe salladı. Ama bakışlarında hâlâ bir hüzün vardı. "Elif," dedi, sesi nazik ve yumuşaktı. "Sen benim ışığımsın. Şimdi odadan çıkınca burası karanlık olacak."
Elif’in gözleri doldu, ama ona güçlü görünmek istediği için hemen arkasını dönmedi. Kerem’in elini biraz daha sıkıca tuttu ve usulca konuştu. "Ben ışığımı hep yanında bırakıyorum, Kerem. Sadece gözlerini kapat ve beni hisset."
Kerem, Elif’in bu sözleriyle biraz daha rahatlamış gibiydi ama onun gidecek olması hâlâ içini burkuyordu. Elif’in elini son bir kez öptü, sonra yavaşça bıraktı. Uzanıp birbirlerini dudaklarından tutkuyla öpmelerinin ardından ikisi de geri çekildi. Elif, ayağa kalktıktan sonra odanın kapısına doğru birkaç adım attı, ardından bir kez daha arkasına dönüp Kerem’e baktı.
"Yarın görüşürüz," dedi, gülümsemeye çalışarak, ama sesi hafiften titriyordu. Bu ayrılık, ona düşündüğünden daha zor gelmişti.
Kerem de Elif gibi gülümsemeye çalıştı ama yüzündeki hüznü saklayamadı. "Sabırsızlıkla bekleyeceğim," dedi. "Dikkatli ol, Elif. Kendine iyi bak. Birliğime beni beklemelerini, en kısa sürede geri geleceğimi söyle."
Elif, başını salladıktan sonra kapıyı nazikçe açtı, ama odayı terk etmeden önce son bir kez Kerem’e baktı. Kalbinin bir parçasını o odada bıraktığını hissediyordu. "Tabii ki. Sen de kendine iyi bak, çabucak iyileş," diye fısıldadı ve kapıyı arkasından kapattı.
Kerem, Elif’in odadan çıkışını izlerken içini bir boşluk duygusu kapladı. Odada tek başına kaldığında, Elif’in sıcaklığı hâlâ hissediliyordu. Onun kokusu, sözleri, dokunuşu… Hepsi odada yankılanıyordu. Derin bir nefes alarak başını yastığa yasladı ve gözlerini kapattı.
"Elif," diye mırıldandı. "Seninle her şey daha güzel. Bu ayrılıklar bile…"
Ama onun yokluğunda zaman, yavaş ilerleyecek gibi görünüyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.59k Okunma |
3.49k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |