12.11.2024, 15:15
Savaşın Gölgesinde'nin yetmişaltıncı bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Ekip üyeleri farklı araçlara binip hastaneye doğru yola koyulurken, Caner oturduğu şoför koltuğundan elini uzatıp radyoyu açtı. Hemen kalanlı değiştirdi. "Komutanım," dedi neşe içinde. “Şimdi enerjimizi yükseltecek bir şarkı çalacak ve bu şarkı bize fazlasıyla moral verecek."
Bu söylediğinden çok emin olmasa da öyle olmasını umuyordu.
Caner'in açtığı kanalda çalan şarkıyı duyan Ali, ister istemez kahkahayı bastı. Bu şarkı senelerin efsanesine aitti.
Çilli bom bom bom
Ah şimdi yarın olmaz şimdi
Hemen şimdi şimdi
Yarın olmaz şimdi
Bugünün işini yarına bırakma
Fırsat bu fırsattır sen kararsız olma
Hızlı dönüyor dünya bak hayat çok kısa
“Caner, şu yeşilçam hayranlığın var ya hepimize bulaşacak bir gün. Ne zaman bir araya gelsek ve radyodan şarkı açsan, hep aynı kanaldan açıyorsun. Bu kanal bizlere Yeşilçam şarkılarını dinletiyor. Oysa ben beklerdim ki senden şu aksiyon filmlerinde giderken çalan havalı şarkılar var ya, onlardan açmanı. Yoksa bu birliğe bir itibar kaybettireceksin!”
Caner, koltuğunda hafifçe geri yaslanarak Ali Komutan'a döndü ve daha da sırıttı. “Bakın komutanım, sizin de bildiğiniz üzere kimse benim elime su dökemez şarkı seçminde. Yeşilçam, bu zamana kadar da en güzel şarkıları barındırıyor içinde."
Sonra sırıtışı soldu. "Bu filmlerde oynayan ustalarımızın büyük çoğunluğu artık hayatta değil. Oysa oynadıkları filmleri düşündüğümüzde günümüzden ne farkı var? Zengin yine zengin, fakir yine fakir, orta kesim ikisi arasında kalıp sıkıntı çekmeye devam ediyor. Ev kiraları uçmuş -ki o filmlerde de durum böyleydi- esnaf, geçim sıkıntısı çekiyor, yeri geliyor dükkanını kapatmak zorunda kalıyordu. Bu filmlerde işlenen her sorun hala olmaya devam ediyor. Elli senede, atmış senede düşünürseniz ve biraz dikkat ederseniz hiçbir şeyin değişmediğini fark edersiniz. Halk maalesef ki hala sıkıntıda. Bu düzen bu kadar sürede değişmediyse, zaten değişmez. Ben de bundan dolayı -gerçekleri görebildiğim için belki de- Yeşilçam izlerken çok keyif alıyorum."
"Söylediklerinde çok haklısın," diyerek Caner'i onayladı Ali. "Nitekim ne yapabiliriz ki? Aile bağları kopmuş, insanlar birbirini düşünmez olmuş. O kadar çok sorun var ki, biri bitse bir başkası çıkıyor yerine ya da durum daha kötü hal almaya başlıyor."
Caner, aracı sürmeye devam ederken önüne çıkan kırmızı ışık yüzünden hafifçe frene bastı ve aracın yavaşlamasına sebep oldu.
"Yapılacak çok şey var komutanım ama bu işler pek halkın yapmasıyla da olmuyor. Önce bu durumun düzelmesi için, zenginin elini taşın altına koyması ve insanları sömürmeyi bırakması gerekiyor. Ne zaman ki onlar yapması gerekeni yapar ve halk da onlarla hareket ederse, eğitim seviyesi artarsa, insanlar bencillik yapmayı bırakırsa ve hep birbirini düşünürse işte o zaman koca bir değişim olur. Durum bundan ibaret. Bizim tüm insanımızın zenkin fakir ayrımı olmadan el ele vermesi ve birbirini kalkındırması şart."
Elif, arka koltuktan bu küçük atışmaya gülerek dahil oldu. “Caner haklı Komutanım. İnşallah bu düzen değişecek ve ülkece büyük bir refaha erişeceğiz."
Ali, kaşları hafifçe çatık bir haldeyken "Neyse," dedi. "Şimdi esas mevzumuza dönelim. Bildiğiniz üzere nereye gidiyoruz?"
"Kerem Komutanımı ziyaret etmeye!" dedi Elif hemencecik gür bir sesle.
"Doğru," dedi Ali. "Oraya vardığımızda lütfen ona neşe verelim. Çocuk moral bulsun.”
Caner, hemen lafa girdi. “Komutanım, siz bizim Kerem’e olan sevgimizi hâlâ anlamamışsınız. Biz ona moral kaynağı olmaya değil, onu kendine getirmeye gidiyoruz. Beni bir görecek, ne hastalık kalacak ne başka bir şey!” diye laf attı. Bunun üzerine Elif ve Ali, yeniden kahkahaya boğuldu.
Hastaneye yaklaştıklarında, Ali ciddileşerek Caner ve Elif'e “Pekala, arkadaşlar. Kerem uzun zamandır bizimle değil. Onu ziyaret ettiğimizde duygusal anlar yaşanabilir ama güçlü kalmamız lazım, anlaştık mı?” dedi.
Elif, hemen bu ciddiyete kapılıp “Anlaştık komutanım. Ama... belki arada ufak bir espriyle neşemizi koruyabiliriz, değil mi?” dediğinde Ali, “Sen yeter ki kural dışına çıkma, Elif,” diyerek yanıt verdi. "Farkında değiliz sanma ama aranızdaki çekimi belli etmeseniz de açıkça görüyoruz."
Ali'nin sözleri üzerine Elif'in gözleri irice açıldı. "Ko... komutanım olur mu öyle şey?"
"Olur, olur," dedi Ali. "Kerem ve sen her ne kadar birbirinize ve bize belli etmek istemeseniz de bunun farkındayız. Daha tanıştığınız ilk gün bu açıkça belli oldu."
Elif, hiçbir şey söyleyemedi. Susmakla yetindi.
Nihayet hastaneye ulaştıklarında, üçü ciddi ama gözlerinde merak dolu ifadelerle içeri girdi. Kerem'in oda numarasını öğrenip odasına yöneldiklerinde, Ali önden gidip kapıyı çaldı. İçeriden gelen yumuşak bir ses “Girin,” denildi.
Ali içeri adım attığında, Kerem onu görünce hemen yattığı yerde doğrulmaya çalıştı.
“Hey, genç! Sakin ol bakalım,” dedi Ali ona doğru ilerleyerek. “Sen daha yeni toparlıyorsun, bize eski Kerem’i göstermek için acele etme!”
Kerem gülümsedi. “Sizleri özledim, komutanım. Özellikle Caner'in yüzünü görmek insana enerji veriyor,” dediğinde, Caner hemen araya girip “Her zaman diyorum, ben bu birliğin neşe kaynağıyım!” diyerek arkadaşlarını tekrar güldürdü.
Elif yatağın kenarına oturup “Komutanım, sensiz bu birlik ne kadar eksik anlatamam,” dediğinde Kerem gözlerini kapayıp hüzünle gülümsedi. “Biliyorum Elif, ama artık geri döneceğim. Bana biraz müsaade vermeniz gerekecek. Yakında yeniden tam kapasite sahalarda olacağım.”
Ali, “Sen bu birliğe geri döndüğünde bizleri de toparlarsın Kerem. Sensiz moralimiz bile eksikti,” diyerek hafifçe vurduğunda Kerem'in omzuna Kerem, yüzünü buruşturup omzunu okşadı. "Komutanım, bana bir süre dokunmasanız çok iyi olacak," dedi.
Kerem'in bu sözünün ardından odanın kapısı yeniden tıklatıldı. Kerem "Gel," dedikten sonra kapı açıldı. Birliğin diğer üyeleri göründüğünde, Kerem'in yüzü daha da aydınlandı.
Kerem hepsine bakarak derin bir nefes aldı. Canı yansa da bunu umursamadı. “Burada olduğunuz için teşekkür ederim arkadaşlar, varlığınız bile bana büyük güç verdi.” Gözleri dolduğunda ekibe dönüp, “Bakın, buradayken ağlıyorum sanmayın, aksine ağlamıyorum. Bu tek tük akan göz yaşları sizleri görmenin verdiği mutluluktan, yoksa beni ağlatabilecek biri anasının karnından doğmadı,” dedi espriyle ve herkesin gülümsemesini sağladı.
Emre, Kerem'in sözleri üzerine düşündü. Bu birlik, bir araya geldiğinde gerçekten her şey mümkün olabilir. Birbirine çok bağlı ve çok güçlü.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
69.09k Okunma |
3.47k Oy |
0 Takip |
87 Bölümlü Kitap |