@yazarcerenoktay
|
TEHLİKELİ TOPRAKLAR 1 - KIYAMET 25.09.2024, 15:10 💀 Yeni bölüme hepiniz hoş geldiniz, ve keyifli okumalar! Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Not : Bu kitapta daha önce görmediğiniz doğaüstü ve fantastik yaratıklar, tehlike içeren topraklar, gizem, gerilim, bolca heyecan bulunmaktadır. Bazı sahneler ve bölümler kanlı anlar içerecektir.
Başka bir tehlike hissetmediğinden emin olunca Niko, sağ kalan ekip üyelerini hızla toparladı. Ölen ekip üyelerini Sophia aracılığı ile gömmelerinin ardından kısa bir anma töreni düzenlediler, daha sonra hep birlikte tünelin içine doğru ilerleyip içeri girdiler. Burada bir süre ilerleyecek ve alt yapı tünelini keşfedeceklerdi. Alt yapı tüneline girmelerinin ardından hala dikkatlilerdi ve gözlerini dört açmışlardı. Tünelin içi, zamanın yıprattığı eski taşlarla sarılmıştı. Zemin yer yer çatlamış betonla ve ortaya çıkan toprakla kaplanmıştı. Ekip ilerlemeye devam ettikçe ayaklarının altında bulunan ve kırılan taşların sesi yankılanıyordu. Casper, ekibin önünde yürüyordu ve ellerinden yaydığı hafif bir aydınlatmayla tünelin içini aydınlatıyordu. Kontrol ettiği bu ışık, sadece yakın çevreyi aydınlatabilecek kadar ışık sağlamaktaydı. Nitekim hepsi için yeterliydi. Tünelin kenarlarında minik örümcekler ağ örüyordu ve bazı kısımlarda duvarlarda kocaman örümcek yuvaları göze çarpıyordu. Fareler ve diğer küçük kemirgenler ise hızla hareket ederek tünelin içinde saklanıyorlardı. Bu küçük canlılar, kıyamet sonrasının bu bölgelerinde hayatta kalmayı başardığı için ekip üyeleri gibi kendilerini şanslı görmelilerdi. Tünelin ilerleyen kısımlarında karşılarına çıkan toprak ve iri olmayan taş yığınları yollarını tıkasa da mutantlar sayesinde bu sorun ortadan kalkıyor, ilerlemeye devam ediyorlardı. Yaklaşık yarım saat sonra karşılarına çıkmaya başlayan şeyler şaşırmalarına sebep olmuştu. Duvarlardaki eski taşların üzerinde tuhaf semboller ve işaretler bulunuyordu. Anlaşılmayan bir dille yazıldığı için neredeyse tüm ekip üyeleri antik bir topluluğun bu çizimleri ve işaretleri çizdiğini düşünmüştü. Böyle düşünmelerine rağmen hiçbiri bu çizimlerin ve sembollerin anlamını çözememişti. Üstelik böyle bir tünelde neden bu çizimler vardı? Nasıl bu zamana kadar dayanmış ve gelmişlerdi? Hiç kimsenin buna verecek bir cevabı yoktu. Tüneldeki ekip, çevrelerini dikkatle inceleyerek ilerlemeye devam etti. Her adımlarında yankılanan sesleri ve kalplerinin hızlı çarpışını duyabiliyorlardı. Casper'ın kontrol ettiği aydınlık, etraflarındaki varlıkları tedirgin etmiş olacak ki minik örümcekler ve fareler hızla kaçıyorlardı. Tünelin derinliklerine doğru ilerlerken, rüzgarın hafif esintisi zaman zaman kulaklarında çınlıyordu. Rahatsız edici olsa da ilerlemek haricinde bir şey yapmadılar. Geri dönmeyi henüz hiçbiri aklından geçirmemişti. Tünelde ilerlerken, birden bire önlerinde geçite benzeyen bir boşluk belirdi. Bu boşluk, garip garip sesler çıkırıyor ve onları geçmeleri adına çağırıyordu. Ekipteki herkes, tünelin sonundaki bu geçite benzeyen şeye dikkatli gözlerle bakarken kendi aralarında konuşmaya başladılar. “Geçmeli miyiz?” “Bence geri dönelim. Buradan geçmek güvenli mi bilmiyoruz?” “Dünya tehlikelerle dolu. Belki bu şey bizi büyük bir tehlikeye sürükleyecek.” Niko ve Valeria, birbirine baktılar ama hiçbir şey söylemediler. Ne düşünecekleri, ne yapmaları gerektiğini ikisi de bilmiyordu. Alınacak en ufak bir yanlış karar sonları olabilirdi. Onlar düşünedururken boşluk bir vakum gibi onları içine çekti. Ne kadar çabalasalar da boşluğa girmekten kurtulamadılar. Daha ne olduğunu anlayamadan yere çakıldıklarında inlediler ve kendilerine gelmeye çalıştılar. Bu da neyin nesiydi? Neden böyle olmuştu? Kendilerini zar zor toparlayıp ayağa kalktıklarında karşılarında büyüleyici bir manzara belirdi. Göz kamaştırıcı güzellikte bir vadi, uzaklarda yemyeşil ormanlar ve göz alabildiğine uzanan çimenliklerdi karşılarına çıkanlar. Duskmawlers'ın kasvetli saldırısının ardından böylesine güzel ve canlı bir yerle karşılaşmak, ekibi şaşkınlık içinde bıraktı. Daha sonra şaşkınlığın yerini mutluluk aldı. Hepsinin içi kıpır kıpırdı. Çünkü burası, hayatta kalmayı zor da olsa başardıkları kıyamet sonrası dünyanın içinde adeta cennet gibiydi. Valeria'nın dudaklarında hem şaşkınlığını hem de mutluluğunu belli eden hafif bir gülümseme vardı. Gülümsemesi daha da genişlerken ekip üyelerine döndü ve "Bu bir mucize olmalı!" dedi. Haklıydı. Gördükleri şey, gerçekten de mucizenin ta kendisiydi. Hep birlikte ilerlemeye başladıklarında çevrelerini incelemeden duramıyorlardı. Attıkları her adımda kulakları Niko'daydı. Herhangi bir tehlike olursa haber verir diye düşünüyorlardı. Burası her ne kadar güvenli görünse de ona güvenmekten başka çareleri yoktu. Bir saat kadar yürümelerinin ardından bulundukları yerin biraz uzağında bulunan yerleşim yerini gördüler. Bu yerleşim yeri, eski çağlardan kalma bir şehri andırıyordu ve yemyeşil doğa ile iç içeydi. Eski taş yapılar, heybetli binalar ve muhteşem tapınaklar dört bir yanda yer alıyordu. Karşılarına çıkan bu bölge, uzun zamandır insanlıktan uzak olduğu için sapasağlam kalmış gibi görünüyordu. Belki de kıyametin etkisi sonrasında kayıp olan ve insanların arayıp da bir türlü bulamadığı şehirlerden biri gün yüzüne çıkmıştı. Eğer öyleyse bu bölge hangi uygarlığa aitti? Merak içinde yürümeye başladılar ve yaklaştıkça bölgenin bir zamanlar ne kadar görkemli olduğunu daha iyi gördüler. Nihayet gördükleri alana vardıklarında piramidi andıran bir yapının üzerinde oturan bir varlık karşılarına çıktı. Bu varlık uzun, kıvırcık, beyaz renkte saçları ve berrak mavi gözleri ile adeta bir peri kraliçesi gibiydi. Gözlerinden kendine duyduğu güven okunuyordu. Varlık, sessizce onları süzüyormuş gibi göründü ve konuşmadan bekledi. Kendisine daha da yaklaşmalarının ardından yumuşak bir sesle konuştu: "Hoş geldiniz, yolcular. Ben bu diyarın koruyucusuyum. Amacınızı ve kim olduğunuzu biliyorum. Ancak burayı geçmek için size bir dizi teste tabi tutacağım. Testi geçtiğiniz taktirde ilerlemeye devam edebileceksiniz.” Onun sözleri, ekip üyelerinde hem merak hem de endişe uyandırdı. Testler ne olacaktı? Dahası bu testler onları zorlayacak ve içlerinden bazılarının ölmesine sebep olacak düzeyde mi karşılarına çıkacaktı? Hepsinin aklına pek çok olasılık geldi ama hangisinin gerçek olabileceğini bilemediler. “İlk testimize geçelim,” dediğinde oturduğu yerden kalktı ve boşlukta süzülüp yere doğru inişe geçti. Ayaklarının yere değmesinin ardından ciddiyetini bozmadan “Birbirinize karşı olan güveninizi belli edecek bir test ile başlayacağım. Eğer bu testi geçerseniz ikinci teste tabii tutulacaksınız.” diyerek konuşmayı sürdürdü. Varlığın sözleriyle ekip üyeleri birbiriyle bakıştı ve bir an için sessizliğe gömüldüler. Hissettikleri heyecan ve endişe birbirine karışıyordu. Hepsi bahsettiği bu testin ne olacağını merak ediyor, aynı zamanda birbirlerine olan güvenlerinde sorun olabileceği ihtimalini düşünürken tedirgin oluyorlardı. Varlık, yüz ifadelerini tartıyor gibi göründü. Sonra, onlara doğru adım attı ve parmaklarını kaldırdı. Her bir ekip üyesine tek tek bakarak şunları söyledi: "Birbirinize olan güveninizi göstermenizi istiyorum. Kimse kendi gücünü kullanmayacak. Sadece birbirinize güveneceksiniz. Elinizi tuttuğunuz kişi sizi yavaşça bu boşluğun üzerine doğru yürütecek ve oradan atlayacaksınız. Birbirinize tutunarak boşlukta süzülmenizi istiyorum." Lily, bu testin çok saçma olduğunu düşündü. Böyle bir testte kimse bir diğerine duyulan güveni anlayamazdı ki. Altı üstü boşluğa atlayacaklardı. Lily, hafifçe öne doğru eğilip varlığın boşluk dediği yere baktığında bir an için nefesinin kesildiğini hissetti. Bu şeyin içinde ne var görünmüyordu. Üstelik ne kadar derin olduğunu kestirmek mümkün değildi. Geri çekilip bedenini dikleştirdiğinde Niko’nun sesini duydu. “Oldukça ürkütücü görünüyor değil mi?” diye sorduğunda Lily, başını hafifçe sallayarak onu onayladı. “Bu teste katılmadan önce bir şey sormak istiyorum,” diyen bir ekip üyesinin sesini duyduklarında ona doğru döndüler. Varlık elini ona doğru uzatıp “Tabii,” dedi. “Burası nasıl var oldu? Kıyamet sonrası dünyada neden ayakta? Dahası sen de kimsin ve ne kadar süredir buranın koruyuculuğunu yapıyorsun? Neden buranın koruyucususun? Burası neden korunmaya ihtiyaç duyuyor? Biz buraya nasıl geldik? O şey, bizi içine çekti. Daha sonra yürüdük ve burası karşımıza çıktı. Bize bunların açıkla-masını borçlusun.” Varlık, bedenini üzerinden indiği yapıya doğru çevirdi. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra tekrardan onlara dönüp "Evet, haklısın. Size bu konular hakkında bilgi vermem gerek,” dedi. Anlatmaya başladı. “Burası geçmişte büyük bir uygarlığın merkeziydi. Eski çağlarda, insanlar burada güçlü ve bilgelik dolu bir medeniyet oluşturmuşlardı. Ancak zamanla açgözlülük ve kıskançlık bu medeniyeti mahvetti. İnsanlar arasında çıkan savaşlar ve felaketler, bu bölgeyi yerle bir etti.” Gözlerindeki hüzün geçmişi anlatmanın canını yaktığı açıkça belli etmekteydi. "Bunun üzerine iyi kalpli olan insanlar, bu şehrin bilgelik ve güç dolu sırlarını korumaya karar verdi. Onlar, bu piramit benzeri yapıyı inşa etti, içinde çok değerli bilgileri saklamaya başladı. Amaçları o bilgilerin ve sırların yanlış ellere geçmesini engellemekti.” Lily, içindeki meraka karşı gelemeyerek sordu. “Peki, bu sırlar nelerdir? Ve bu sırları senin dışında kimler koru-yor? Neden koruyucususun buranın? Sen nesin?” “Ben bir zamanlar burada yaşayan halktan birisiy-dim. Bu yaşananlar beni çok üzüyor ve derinden etkiliyordu. Bir gün yeniden bir savaş patlak verdiğinde, savaşı durdurmak için bilgelerimiz kurban vermeleri gerektiğini söylediler. Bir sürü kurban verildi. Hiçbiri kabul görmedi. Bunun üzerine son umut olarak beni seçtiler. Çünkü ne kadar üzüldüğümü ve iyilik dolu kalbimi biliyorlardı. Beni öldürmelerinin ardından ruhum bedenimden ayrıldı ve dönüşüm geçirdi. Teongi, beni burayı korumam için görevlendirdi. Benden önce yaşayan ve hayatını yitiren koruyuculara yaptığı gibi…” İnsanların kurban edilmesi ne kadar da üzücüydü. Cahilliğin hüküm sürdüğü zamanlarda sorunları insanları kurban ederek halledebileceğini düşünen insanlar yüzünden kim bilir ne kadar insanın hayatı sona ermişti. Lily, onun için çok üzüldüğünü hissetti. Keşke bunu yapmasalardı. Anlattığına göre onun kurban olmasından sonra bile herhangi bir değişiklik olmamış, sırlar ve önemli şeyler koruma altına alındıktan sonra bile yıkımlar gerçekleşmişti. En son gerçekleşen yıkımdan binlerce sene sonra burayı bulan ve ilk ulaşan onlardı. Başka kimse buranın varlığını bilmiyordu. Anlatmayı sürdürdü. Söylediğine göre buraya ulaşmalarını sağlayan bir geçitti. Her yıl aynı zamanda açılır ve karşısına çıkan kim olursa olsun içine çekerek düştükleri yere getirirdi. Niko ve diğerlerinin burada olması tamamen bundan kaynaklıydı. Bütün bilgileri almalarının ardından eşleştirme başladı. İlk eşleşen Tina ile Lily oldu. Sonra diğerlerini eşleştirdi. Atlama sırası Tina ile Lily’ye geldiğinde boşluğa doğru ilerlediler. Birbirlerinin gözüne birkaç saniye bakmalarının ardından boşluğa bıraktılar kendilerini. Bir an süzülüyormuş gibi havada asılı kaldılar, sonra yavaşça aşağıya doğru düşüşe geçtiler. Düşüşleri Lily’nin düşündüğü gibi ürkütücü geçmiyordu. Aksine fazlasıyla yumuşak ve rahatlatıcıydı. Sanki bir asansördeydiler ve asansör alt katlara iniyordu. Eğer Tina ile birbirlerine güvenmeselerdi testi geçemeyecek, belki de bu bölgeye hapsolacaklardı. Şimdiyse testi başarılı bir şekilde tamamladıkları için kendilerini adını bilmedikleri koruyucunun bulunduğu alanda bulmuş-lardı. Koruyucu, donuk bakışlarla onlara bakmaya devam ederek “Testi başarı ile geçtiniz. Birbirinize güveniniz takdire şayan,” dedi. Tüm ekip üyeleri testi başarıyla tamamlayınca “Sıra ikinci testte,” dedi. Onu takip ettiklerinde labirente benzeyen bir yer karşılarına çıktı. Söylediğine göre bu labirent oldukça karmaşıktı ve bazı yerlerde hangi tarafa ilerlemeleri konusunda karar vermelerini gerektiren dönemeçler vardı. Labirente girip ilerlemelerinin ardından, duvarlarda gizemli semboller ve işaretler bulunduğunu fark etmeye başladılar. "Neden bu sembolleri labirente koymuşlar? Neden bu insanların yaşamlarının bir kısmını görüyoruz?" diyerek sesli bir şekilde düşündü Lily. Yanıt alamadı. Ekiple birlikte yürümeyi sürdürdü. Labirentte bazı alanlar tamamen karanlıkken bazı alanlar ise aydınlık içindeydi. Karanlık alanlar tüylerini diken diken ederken aydınlık alanlar huzur veriyordu. Zorlu geçişlerden sonra -şükürler olsun ki her defasında doğru yola sapmışlardı ve birbirlerine güvenerek ilerlemişlerdi, karşılarına en ufak bir tehlike çıkmamıştı- nihayet labirentin merkezine ulaştılar. Orada karşılarına bir heykel ve heykelin elinde bulunan bir kitap çıktı. Onları teste tabi tutan koruyucu bir anda belirdi ve alkışlamaya başladı. "İkinci testi de başarıyla geçtiniz. Tebrik ederim,” dedi. Sonra heykele döndü. Elini heykelin ellerinde tuttuğu kitaba uzatmasının ardından kitabı kendisine doğru çekti. Kitabı ellerinde sıkıca tutarken “Bu kitap oldukça güçlü büyüleri içeriyor,” dedi. “Buraya gelişi-niz asla boşuna olmadı. Sizin bu testleri geçebileceğinizi, başarılı olacağınızı, birbirinize güvenip birbirinize yardımcı olmaya devam edeceğinizi biliyordum.” Elinde tuttuğu kitabı uzattı. “Lütfen bu ödülü alın. Kıyamet sonrası dünyada hayatta kalmaya çalışırken bir büyücü ile karşılaşırsanız bunu ona verin,” dedi. Niko, kitabı almasının ardından “Demek senin düşüncelerini okuyamıyor oluşum, aklına hiçbir şekilde erişemiyor olmam boşuna değildi. Aslında sen biliyordun neler olacağını. Aynı şekilde benim gücümü de. Bunu engelledin,” dediğinde koruyucu gülümsedi. “Evet,” dedi. “Doğru söylüyorsun.” Sol elinin parmağını şaklatmasının ardından kendilerini yeniden dış dünyada buldular. İçine girmiş oldukları tünelden bir iz kalmamıştı. Demek ki koruyucu, onları başka bir alana ışınlamıştı. Niko, elinde tutmaya devam ettiği büyü kitabını çantasına yerleştirmesinin ardından “İlerlemeye devam edelim,” dedi. O sırada Lily’nin bileğine taktığı bilezik yeniden parladı ve Lily’yi çekiştirmeye başladı. Belli ki yaşayan başkalarının varlığını hissetmişti. Hep birlikte bileziğin Lily’yi çekiştirdiği yere doğru ilerlemeye başladılar. İlerlerken oldukça dikkatli olmaya özen gösteriyorlardı. |
0% |