@yazarcerenoktay
|
TEHLİKELİ TOPRAKLAR 1 - KIYAMET 28.09.2024, 20:35 💀 Yeni bölüme hepiniz hoş geldiniz, ve keyifli okumalar! Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Not : Bu kitapta daha önce görmediğiniz doğaüstü ve fantastik yaratıklar, tehlike içeren topraklar, gizem, gerilim, bolca heyecan bulunmaktadır. Bazı sahneler ve bölümler kanlı anlar içerecektir.
Bileziğin Lily’yi çekiştirerek onları yönlendirmesi, bölgedeki yaşayan insanları fark ettiğinin bir işaretiydi. Belli ki hala yaşamlarını iyi ya da kötü şartlarda sürdüren bu insanlara ulaşmaları gerekiyordu. Her adımlarını dikkatlice atarlarken, Niko liderliğinde ilerlemeye devam ettiler. Dik bir yamacı gördüklerinde hepsi buradan aşağı doğru ilerlemeleri gerektiğini anladılar. Yamaç oldukça kayalıktı ve tehlikeli görünüyordu. Niko, önden ilerlemeye devam ederken kaşlarını çatmış ve durmalarına sebep olmuştu. Yamaçtan inişlerini sağlayabilecek güvenli bir yer keşfetmeye çalışıyordu. Nihayet Niko’nun keşfettiği yerden güvenli ve dikkatli bir şekilde iniş yapmaya başladıklarında Lily’nin kalbi küt küt atıyordu. Kaşlarını çatıp adımlarını dikkatle atarken ekipçe yaşadıklarını, karşılarına çıkan yaratıkları ve keşfettikleri kayıp şehri düşünüyordu. Oraya vardıklarında elde ettikleri büyü kitabı, eğer bir büyücüyü safımıza katarsak işimize yarayacaktı. Buna rağmen hala bir büyücü bulamamışlardı. Bulabilirler miydi onu da bilmiyordu. Nihayet yamaçtan aşağı inip düz zemine ayak bastık-larında hissettikleri rüzgar, durmalarına sebep oldu. Kim-seyi göremiyorlardı. Hiçbir varlık gözlerine çarpmıyordu. Çevrelerinde kimse yoktu. Birden hepsinin adım atmasını kesen o sesi duyduğunda, Lily’nin tüyleri diken diken oldu. Tüm bedeninin donup kaldığını hissediyordu. “Korvanda!” Bu sözcüğün ardından Lily dahil tüm ekip üyeleri taş kesilmiş gibi donmuştu. Lily, bu sözcüğün ne anlama geldiğini, ne demek olduğunu hiç bilmiyordu. Şu anki durumlarına bakılırsa iyi bir şey olmadığı aşikardı. Lanet olsun! Bunu onlara kim yapmıştı? Neden yapmıştı? Bir anda çevrelerinde görünmez olan, donmalarının ardından kendilerini görünür kılan insanlar belirmeye başladı. Bu durum Lily’nin kalp atışlarının gülle gibi atmasına sebep oldu. “Eldoria Bölgesi’nde sizin ne işiniz var!” Burası Eldoria Bölgesi'ydi. Onlar buraya bu adı ver-mişlerdi. Kıyamet sonrası dünyada kim bilir karşılarına daha ne kadar farklı bölge çıkacaktı. Bu bölgelerde kim bilir daha neler göreceklerdi… Bunun olması içinse sağ kalmaları gerekiyordu. Bu olacak mıydı? Hiçbiri yanıtı bilmiyordu. Valeria ve Niko, ekip üyelerini korumak için hareket etmeye ve konuşmaya çalışsa da hiçbir şey yapamıyorlardı. Gözlerindeki çaresizlik yaşadıkları rahatsızlığı açıkça belli ediyordu. Bunu fark edince karşılarına çıkan insanlardan birisi onların dilini çözdü ve açıklama yapmaları için fırsat tanıdı. Valeria, Niko’dan önce davranıp “Herkes gibi bu dünyada hayatta kalmaya çalışıyoruz. Onlar benim ekip üyelerim. Hep birlikte hareket ediyor ve tehlikeli bölgeleri temizlemeye çalışıyoruz,” diyerek açıklama yaptı. “Buraya nasıl geldiniz peki?” diye sorduğunda ses tonu hala çok sertti. “Büyülü bilezik bizi buraya yöneltti. Onun yönelttiği yerlere gidiyor, bir yandan da tehlikeli toprakları temizlemeye çalışıyoruz. Bu büyülü bilezik sayesinde yaşayan insanların varlığını da keşfediyor, onlara yardımcı oluyoruz.” Sağ elinin parmakları birbirini ovuştururken “O bileziği nasıl buldunuz?” diye sordu. “Büyülü nesneler çok tehlikelidir. O nesneyi kullanırken aklınızdan ne geçiyordu?” Vücutlarının donmasına sebep olan şey ortadan kalktığında tüm ekip üyeleri rahatladığını hissetmişti. Lily, vücudunu esnetip onları donduran insanlara baktıktan sonra “Bunu neden yaptınız?” diye sordu. “Bölgemizin güvenliğini sağlamak için başka ne yapmamız gerekiyordu söyler misin?” diye sorduğunda, Lily’nin buna verecek bir yanıtı yoktu. Haklıydı. Böyle bir durumda kendi ekibi de aynı şeyi yapardı. Kaşlarını çatık bir halde ekibinin üyelerine baktığında içinden bir ses onların büyü yapabildiğini ona söylemeye başlamış, ardından aklına büyüleri içinde barındıran kitap gelmişti. Onlara bu kitabı göstermek doğru olur muydu bilmiyordu ama eğer bu kaderin bir işaretiyse göstermeleri gerekiyordu. “Burası tam olarak nasıl bir bölge?” diye sorduğunda gözleri çevreyi taramaya başladı. Çevrede çok nadir ağaçlar vardı ve yerleşik bir yapı yoktu. Dört bir yanında en ufak bir yaşam alanı göremiyordu. Bulundukları yerin birkaç yüz metre ilerisinde bulunan toprak yığını, oranın çöl olduğunu düşünmesine sebep oldu. “Burası kıyamet sonrasında keşfettikleri ve büyü güçlerini daha da arttıran, onların pratik yaparken kullandıkları bir bölge,” diyerek açıklama yaptı. “Bu bölgeye Glimmera adını verdiler. Sizin dışınızda daha önce yaşayanların varlığına hiç rastlamadıkları için bölgelerini korumak adına sizi dondurmaları gerekti. Çok üzgünüm.” Bilezik yeniden onu çekiştirmeye başladığında “Büyülü nesnelerin kullanımı tehlikeli olabilir. Bu konuda haklısınız. Lakin bileğimdeki bilezik, bugüne kadar bize herhangi bir zarar vermedi.” diyerek Valeria’ya döndü. Bileziğin onu çekiştirmesine karşı gelmeye çalışıyor, Valeria’dan bilezik ile ilgili bir açıklama bekliyordu. Valeria, öne çıkıp “Bu bilezik benim atalarımdan kalan, nadir insanların takabildiği bir bilezik. Bu bileziği ancak ve ancak içinde gerçek iyiliği bulunduranlar takabilirler." diyerek açıklama yaptı. “Nasıl kaybolduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk ama … ile ortaya çıktı. Onun gelişi ile ortaya çıkan bu bilezik, bizim umudumuzu daha da yeşertti. Lütfen kendimizi tanıtmamıza izin verin.” Elleriyle bizleri gösterdi. “Bu ekibin bir kısmı Niko önderliğinde ilerleyip aramıza katıldı, bir kısmı ise benim ekibim. Biz onlar aramıza katılmadan önce Aydınlık Yoldaşlar Topluluğu’nu oluşturdum. Ekibimle birlikte tehlikeli bölgeleri keşfediyor, onları işaretliyor ve bu bölgeleri tehlikelerden arındırmaya çalışıyoruz. Aramızda kıyamet sonrasında mutant olan ve kıyamet öncesinde de mutant olup bunu gizleyenler var.” Valeria’nın söylediği çok dikkatlerini çekmiş olmalı ki “Ne gibi güçleriniz var?” diye sordu. Gücü olanlar güçlerini tek tek açıkladı, ardından sessizlik yeniden hükmünü sürdürdü. “Harika,” dedikten sonra onların önderi olduğunu tahmin ettiğim kişi kendisini tanıttı. “Ben Natia. Ailem, geçmişten beri büyücü. Ben de onlar gibi doğuştan büyücüyüm. Ekibimdeki çoğu kişi, büyücülük yeteneklerini doğuştan kazanmış durumda. Biz de sizler gibi yapıyoruz. Yaratıklar ile savaşıyor ve bölgeleri temizlemeye çalışıyoruz. Çok fazla bölge temizlemiş olmasak da temizlediğimiz bölgelerin hayatımızı kolaylaştırmakta iş gördüğünü düşünüyoruz.” Onların da bizim gibi yapıyor olması çok iyiydi. Eğer başkaları da varsa bu şekilde bölgeleri temizlemeye çalışan, onları da bulup güçlerimizi birleştirir ve başarılı olabilirdik. “Bunu duymak beni çok mutlu etti,” dedi Niko. “Eğer sizin için de uygun olursa sizinle güçlerimizi birleştirmek ve bölgeleri birlikte temizlemek isteriz. Bu zamanda hepimiz birbirimize muhtacız. Ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi olacak.” “Açıkçası bu konuda haklı olsanız da biz bireysel ilerlemeyi düşünüyoruz. Ekibimiz, sadece büyücülerden oluşsun istediğimiz için başka kimselerle işbirliği içinde olma gibi bir düşüncemiz yok,” demesinin ardından yanındaki büyücülere baktı. Onlara ısrar etmenin faydası olmayacağını anladığında Lily, bileziğin onları neden buraya getirdiğini anlamaya çalıştı. Yoksa bu büyülerin yer aldığı kitabı mı onlara ulaştırmalarını istemişti? Öyle olmalıydı. “Niko, seninle biraz konuşabilir miyim?” dediğinde Lily, Niko ona döndü ve başını salladı. Ağır adımlarla yürüyüp ekipten uzaklaşmalarının ardından Lily aklından geçenleri onunla paylaşmak adına konuşmaya başladı. “Bize verilen büyü kitabını acaba onlara teslim etmemiz adına buraya ulaştırılmış olma ihtimalimiz var mı? Düşündüm de bizim ekibimizde hiç büyücü yok ama onların çoğu söylediklerine göre doğuştan büyücü. Eğer ki kitabı onlara teslim edersek daha da güçlenmelerini ve bölgeleri temizlemede daha başarılı olmalarını sağlarız.” Niko, ciddi yüz ifadesini takınarak bir süre düşündü. “Bilemiyorum,” dedi. “Bu kitap bize emanet edildi. Kötü niyetli olup olmadıklarını bilmiyoruz. Onların sözüne güvenerek bu kitabı vermemiz doğru olmayabilir.” “Şöyle yapalım mı? Onlara kitaptan bahsedelim. Eğer ki kitap hakkında bilgileri varsa zaten bizimle hareket etmek isteyeceklerdir.” “Bu konuyu Valeria ile konuşmamız gerek. Bekle bir saniye,” dedikten sonra Valeria’ya seslendi. Ekip üyeleri büyücüler ile konuşmaya devam ederken Valeria neler olduğunu anlamaya çalışarak Lily ve Niko’ya doğru yürümeye başladı. “Bir sorun mu var?” diye sorduğunda Niko, ona Lily’nin söylediklerini aktardı. Valeria, Niko’nun söyledikleri dinlemesinin ardından “Mantıklı olabilir,” dedi. “Ayrıca koruyucunun dediğini unutmamamız gerek. O bize karşınıza bir büyücü çıkarsa ona kitabı verin demişti. Kısacası sana katılıyorum. Buraya boşuna gelmiş olamayız.” Ekip üyelerine doğru yürümelerinin ardından Valeria, Lily’nin kendisine bahsetmiş olduğu şeyden –kitaptan- söz etti. Daha sonra Niko’nun çantasından çıkarttığı kitabı gösterdi. Kitabın üzerinde yazan dili onlar anlayamasa da büyücülerin anlayabileceği bir dilde yazılmıştı. Bunu görmesiyle sürekli konuşan ve lider olduğunu düşündükleri kişi “Ciddi olamazsınız!” dedi. “Tanrım! Buna inanamıyorum. Bu kitap Drakalar’ın geçmişte kaybettiği ve asla bulanamayan kadim büyü kitabı. Bu kitabın içinde yazan dili sadece atalarımızdan sağ kalan birkaç yaşlı büyücü anlayabiliyor. Şanslıyız ki, onlardan birisi bizimle beraber.” Adını bilmedikleri büyücü, cümlelerinin ardından kendisine ne demek istediğinin anlaşılmadığını belli eden bir ifadeyle bakılınca ellerini havada salladı. Gülümseyerek “Bizimle gelin. Sizi bahsettiğim yaşlı büyücümüze götürelim. Onun sizinle tanışacak olması ve kitabı görmesi çok mutlu olmasına sebep olacaktır.” dedi. Ivan, eğer onlarla olsaydı kesinlikle çılgına dönerdi. Lily, Ivan’ın eski dillere ve yazıtlara büyük bir merakı olduğunu öğrenmişti. Bilmediği bir dili o gün tapınakta bulduğu şey yardımıyla çevirebiliyor, böylece ne yazdığını öğrenebiliyordu. Ayrıca toplulukta bulunan bir mutant da ona bu konuda yardımcı olmaktaydı. O mutantın adı Sarra’ydı. Ivan, topluluğa yardımının daha fazla olacağını düşündüğü için onlarla gelmemiş, bunun yerine toplulukta kalıp incelemelere devam etme kararı almıştı. Lily, onlara acaba Sarra’dan onlara bahsetsem mi diye düşündü, sonra bu düşüncesinden vazgeçti. Ekibin bazı üyelerinin varlığını gizli tutmak belki de en iyisiydi. Onun burada olmayışı belki de geleceğin şekillenmesi adına çok önemliydi. Bozmak olmazdı. Niko “Kayıp kitap mı?” diye sorduğunda “Evet,” dedi hala adını bilmedikleri büyücü. “Size detayları Alaric açıklayacaktır. Bizimle gelmek istiyor musunuz yoksa kitabı bize vermeyecek misiniz?” Lily, Niko’nun ani yüz değişimi ile özel gücünü kullanmaya başladığını anladığında heyecanlanmadan yapamadı. Onların güvenilir olup olmadığını ve doğru söyleyip söylemediklerini anlamak istiyordu. “Pekala. Gidelim,” dediğinde onların sözlerinde doğruluk olduğunu ve niyetlerinin iyi olduğunu anlamış oldular. Hep birlikte toparlandılar ve gidecekleri yere gitmek için harekete hazırlandılar. Büyücünün ekibiyle birlikte almaya başladıklarında herkes sessizdi. Tek kelime etmiyorlar, sadece ilerlemeyi sürdürüyorlardı. Bir süre sonra Niko dayanamadı, büyücülerle sohbet etti, onların büyü ve sihir geçmişi hakkında bilgi edinmeye çalıştı. Onların dünyası insanların yaşadığı dünyadan çok ama çok farklıydı. Onlar sihirli şeylere ve yaratıklara alışıktı. Hatta bazı şeyler vardı ki bunları duymak daha da şaşırmasına sebep olmuştu. Büyücülerle ilerlemeye devam etmek, ekip üyelerine büyücülerin yaşam tarzı, güçleri ve büyülü bölgeler hakkında daha fazla bilgi edinme fırsatı veriyordu. Bu kesinlikle mükemmel olmuştu. Kıyamet sonrası karşılaştıkları yıkımdan sonra, ilerle-dikleri yolda gördükleri doğanın büyüsü ve güzellikleri fazlasıyla dikkatlerini çekmişti. Bitkilerin, ağaçların, çi-menlerin üzerinde dans eden ışık huzmeleri, büyülü oldu-ğunu fark ettiren bitkiler ve rengarenk, sıradan, dünyada görmeye alıştıkları çiçekler fazlasıyla göz kamaştırıyordu. Bu manzarayı hepsi özlemişti. Lily, “Keşke dünyamız hep böyle kalsaydı,” demeden yapamadı. Bir süre sonra karşılarına çıkan ve içine girdikleri ormanda fazlasıyla dikkatli olmaları gerekti. Niko’nun ve büyücülerin dediğine göre burada akıllarına gelmeyecek tehlikeler bulunuyordu. Çok zaman geçmeden bu tehlikelerle karşılaştılar ve mücadele ettiler. Karşılarına çıkan bu irili ya da ufaklı tehlikeleri el birliğiyle savuşturmalarının ardından ilerle-meyi sürdürdüler. Bütün bu mücadelelerin ardından ilerlemeye devam ettiler. Çok geçmeden güvenli alan onları karşıladı. Bu güvenli alan, büyücülerin yaşamaya devam ettiği yerden başka bir yer değildi. Büyücüleri gören birkaç kişi, onlarla konuştu ve yanlarından ayrıldılar. Alaric adındaki liderlerinin müsait olup olmadığını kontrol ettiler. Müsait olduğu anlaşıldı-ğında yeniden ekibin beklemeye devam ettiği alana varıp onları içeri davet ettiler. Alaric’in bulunduğu alana vardıklarında Lily’nin görmeyi beklediği kişi kesinlikle böyle birisi değildi. Yaşlı denince gerçekten de yaşlı, ak sakallı birisini zihninde canlandırmıştı. Bu görünüşe sahip birisi yerine karşısında Niko’dan birkaç yaş küçük ama kendisinden daha büyük olan birisi duruyordu. “Şaşırman beni hiç şaşırtmadı küçük kızım,” dedi Lily’nin aklını okumuşçasına. “Gençleşme iksirinin etkisi. Bu iksir ile görünüş olarak genç oluyoruz ama bedenimiz kendi yaşında olmaya devam ediyor. Henüz yaşlanmanın etkisini ortadan kaldıran iksiri keşfetmeyi başaramadık. İleride keşfedeceğimizi umuyorum.” Kaşları şaşkınlıkla daha da havaya kalkarken diğer ekip üyelerinin de şaşırdığını görmek Lily’nin rahatla-masını sağlamıştı. “Bana söz edilene göre Drakalar’ın kadim büyü kitabını bulmuşsunuz.” Niko ve Valeria, Alaric’in söylediğini onayladılar. Bunun üzerine Alaric “Kitabı görebilir miyim?” diye sordu. Niko, kitabı çantasından çıkarmasının ardından Alaric’e gösterdi. Alaric, gözleri yaşadığı heyecandan dola-yı irice açılırken “Demek ki doğruymuş!” demeden yapamadı. Büyük bir coşku içindeydi. “Kitabı elime alıp incelememe izin verir misiniz?” “Tabii,” dedi Niko ve kitabı uzattı. Alaric, kitabı incelemeye başladığında heyecanı yü-zünden okunuyordu. Adeta bu anı uzun zamandır bekli-yormuş gibiydi. Kitabı bir süre inceledikten sonra Lily’ye döndü ve “Buraya gel güzel kızım,” diyerek onu yanına çağırdı. O anda Lily’nin yüreği heyecandan iyice sıkışmaya başladı. Sakin olmaya çabaladı. Alaric’in yanına vardığımda Alaric Lily’ye kitaptan birkaç şekil gösterdi ve bu şekillerin hangi harfe karşılık geldiğini anlattı. 𐒸 şekli I harfine denk gelirken 𐓅 şekli v harfine denk geliyordu. Harflerin büyük kısmının karşılığı vardı ve bu harfler bir araya gelerek cümleleri ya da büyüleri meydana getiriyordu. Lily’ye söylediğine göre 𐒼𐒾𐒸𐒵 𐒶𐒼𐒽𐒷𐒸𐒷 kelimesi güçlü yankı manasına gelmekteydi. Bunun gibi pek çok cümleyi ve kelimeyi Lily’ye açıklamaya devam etti nitekim bir süre sonra Lily, kafası-nın karıştığını fark etti. Açıkçası ekip üyeleri de beklemek-ten sıkılmaya başlamıştı. “Bana bunları neden açıklıyorsunuz?” diye sorduğun-da Lily “Ah güzel kızım,” dedi Alaric. Neden Lily’ye sürekli güzel kızım deyip duruyordu? Açıkçası bu durum Lily’yi rahatsız etmeye başlamıştı. Acaba bunu dile getirsem mi diye düşündü. Niko, Lily’nin yüzündeki rahatsızlığı fark ettiğinde genç kızın rahat kalması adına “Ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. “Gerçekten de o kitap mı?” Onun sorusu Lily’nin rahat nefes almasını sağladı ve ekip üyelerinin yanına gitmesine sebep oldu. Eğer biraz daha Alaric’in yanında durup rahatsız eden güzel kızım kelimesine maruz kalsaydı, ayrıca anlamadığı şeyleri anlatmaya devam etseydi kendisini fazlasıyla kötü hisse-decekti. Zaten büyü yapamıyorken Lily için o harfleri, kelimeleri, cümleleri anlamanın bir artısı yoktu. Ancak büyücüler için bu dili öğrenmek faydalı olurdu. “Evet,” dedi Alaric heyecanı hala sesine yansımaya devam ederken. “Bize bu kitabı getirdiğiniz için size çok ama çok teşekkür ederiz.” Hiç kimse bir şey söylemeyince Alaric, elindeki büyü kitabı ile birlikte ayağa kalktı. “Lütfen benimle gelin,” diyerek yürümeye başladı. Alaric’in peşine takıldıklarında kalabalığın arttığını görmek şaşırmalarına sebep olmuştu. Valeria’nın toplulu-ğundan daha kalabalıklardı. Büyücülerden bazıları onların neden burada olduğunu anlamaya çalışırken yüzlerine bakmaya devam ediyor ve kendi aralarında konuşmayı sürdürüyorlardı. Bu büyücü topluluğu, eskiden yaşayan Türk Beylikleri’nde olduğu gibi çadırda yaşıyor ve çevrelerine ördükleri koruma kalkanı sayesinde zarar görmüyorlardı. Her bir ailenin çadırı kendisine aitti ve mahremiyetleri açısından başka bir aile ile kalmıyor, kendi aile üyeleri ile yaşamaya devam ediyorlardı. Ne kadar da garipti bu çadırlarda yaşamaları. Gerçi kıyamet sonrası dünyada duvarların arasında yaşamanın bir işe yaramadığı, güven sağlamadığı iyice belli olmuştu. Belki de bu şekilde yaşamak daha korunaklı ve güvenliydi. Alaric’in ardından çadırlardan birinin içine girdikle-rinde karşılarına bir kız çıktı. Alaric’e çok benziyordu. Bu görünüş, Alaric ile akrabalık bağı olduğunu açıkça belli etmekteydi. “Sizi torunum Vuanyi ile tanıştırayım. Kendisi aramızdaki en güçlü büyücülerden birisidir.” Bedenini hafifçe öne eğdi ama konuşmadı. Koreliler gibi selam veriyor oluşu Lily’nin hoşuna gitmişti. Genelde saygı amaçlı bu şekilde selam verdiklerini biliyordu. Demek ki Vuanyi, buradaki varlıklarına saygı gösteriyor-du. “Vuanyi, seni Bayan Valeria ve Bay Niko’nun ekibine dahil ediyorum. Sürekli buradan çıkıp uzaklaşmak konu-sunda mızmızlanıyordun. Madem bunu çok istiyorsun, o halde onlarla gidebilir ve dış dünyada yaşam sürdürmeye devam edebilirsin.” Niko ve Valeria’ya dönmesinin ardından “Size bu şekilde teşekkür etmeme izin verin lütfen. Vuanyi, dünyadaki bölgeleri temizlemeniz açısından size fazlasıyla yardımcı olacaktır.” dediğinde tüm ekip bu beklenmedik gelişme karşısında şaşkınlık içerisindeydi. Alaric'in sözleriyle birlikte Vuanyi'nin yüzündeki ifadenin değiştiği Lily’nin gözünden kaçmadı. Önce şaşkınlıkla bakmış, ardından heyecanını gizleyememişti. Umarım Alaric’in dediği gibi güçlü bir büyücüdür ve bize faydası olur. diye düşünmeden yapamadı Lily. "Gerçekten mi? Ben... Ben dış dünyada yaşam sürdürebilir miyim?" diye sordu Vuanyi. Elleri titremeye başlamıştı, heyecanı sesinden belli oluyordu. Valeria, şaşkınlığını yüzünden silmesinin ardından gülümsedi ve Vuanyi’ye doğru bir adım attı. Ellerini tutmasının ardından Alaric’ten gelecek yanıtı bekledi. "Evet,” dedi Alaric. “Şaka yapmıyorum. Onlarla birlikte dış dünyada olmalı ve onlara yardım etmelisin. Bir büyücü olarak senin bilgi birikimin onlara epey fayda sağlayacaktır. Onlarla birlikte çalışarak kıyamet sonrası dünyada harika işler ortaya koyacağınıza ve bölgeleri daha hızlı şekilde temizleyebileceğinize inanıyorum.” Niko, Alaric’in konuşmasının ardından sessizliğini bozdu. "Vuanyi, senin gibi güçlü bir büyücüye ihtiyacımız var. Bize bu dünyayı yeniden şekillendirmek ve karanlığı aydınlığa döndürmek için fazlasıyla yardımcı olacağına inanıyorum. Birlikte harika işler başaracağız.” Vuanyi'nin yüzündeki heyecan varlığını sürdürmeye devam ediyordu. En sonunda "Tamam,” dedi Niko’ya bakıp. “Sizlerle birlikte dış dünyada yaşamak ve dünyayı eski haline döndürmek adına çabalayacağım.” Vuanyi’nin aralarına katılmasının ardından tüm ekibin yüzünde mutluluk belirdi. Alaric, Niko ve Valeria’ya hitaben “Lütfen bir süre dinlenin ve ihtiyaçlarınızı karşıla-yın. Ondan sonra yolculuğa çıkarsınız,” dedi. Bu elbette memnuniyetle karşılanan bir karar oldu. Alaric, onları hazırlatmış olduğu çadırlara yönlendir-mesinin ardından yerleştiler, daha sonra karınlarını doyurup güzel bir uyku çektiler. Birkaç saat sonra yeniden toplandıklarında oldukça dinç görünüyorlardı. Ekip olarak yapacaklarına dair son bir toplantı gerçek-leştirdiler. Hedefleri hala aynıydı. Rotadan sapmamaları gerekiyordu. Nitekim nerede olduklarını bilmedikleri için oraya nasıl gidecekleri hakkında da bir fikirleri yoktu. Yola koyulmak için harekete geçtiklerinde Vuanyi, onları durdurdu. Valeria “Ne oldu?” diye sorduğunda çevrelerinde bir ışık huzmesi dolaşmaya başladı. “Yorulmanıza gerek yok. Işınlayacağım bizi. Bu sayede bölgeye hızlıca varabiliriz,” dedi. Duyduklarının ardından tüm ekibin yüzünde şaşkınlık ifadesi hakimdi. Işınlanmak güvenli miydi? Sonuçta hiçbiri buna alışık değildi ve korkuyorlardı ister istemez. “Merak etmeyin. Sadece ilk seferlerde hafif bir mide bulantısı bazen de kusma durumu olur, onun dışında bir sorun yaşayanı hiç görmedim.” diyerek onları rahatlat-maya çalıştı Vuanyi. “Herkes birbirine tutunsun lütfen,” dediğinde tüm ekip üyeleri birbirini sıkıca tuttu. Yanlarında bulunan eşyaların sağlama alındığından emin olduktan sonra Vuanyi, eliyle havada bir daire çizdi. “Telepotus,” dediğinde bir anda herkesin ayakları yerden kesildi. Bedenleri sıkışıp büzüştü, iç içe geçti. O kadar hızlı hareket ediyorlardı ki paniklemeden yapama-mışlardı. Üstelik bedenlerinin sürekli şekil değiştiriyor olması fazlasıyla ürkmelerine sebep olmuştu. Sanki göz açıp kapama süresi kadar kısa sürede ışınlanmaları tamamlanmıştı. Yere çok yakın bir mesafede kendilerini eski hallerine dönmüş bulmalarının ardından ayaklarını zeminle temas ettirdiler. Lily, midesinin döndüğünü, bağırsaklarının birbirine iyice dolanıp karnında inanılmaz bir rahatsızlığa sebep olduğunu hissetti. Kalbi deli gibi çarpıyordu ve nefes alışı düzensizdi. Bu his, onun için çok kötüydü. Kusmasının ardından biraz olsun rahatladığını fark ettiğinde gözlerini yavaşça açtı ve etrafına bakındı. Işınlandıkları yer, her neresiyse çevrelerinde harabeler vardı. Niko da Lily gibi kusmuştu ve bu his hiç hoşuna gitmemişti. Hızla kusmuğunu temizlemeye çalışırken "Sanırım bahsettiğin hafif mide bulantısı ve kusma durumu bu şekilde oluyor," dedi. Suratı asıktı. Vuanyi, hafifçe gülümserken böyle tepki göstermele-rine alışık olduğunu belli ediyordu. Dikkatle çevresini incelemeye devam ederken "Kusura bakmayın," dedi. "Bu biraz kötü bir ilk deneyim olmuş olabilir, ama daha sonrakiler daha kolay olacak, buna emin olun." Ellerini kaldırdı ve parmaklarını hareket ettirdi. “Purigarda, purificare, munda quae sunt huc intrare, Detrude sordem, purifica locum, Hinc omne nequium recede et evanesce!" dediğinde çevrelerindeki ne kadar kusmuk ve pis koku varsa ortadan kalktı. Lily Vay canına! Gerçekten de yanımızda bir büyücü olması işimize yarıyor, diye düşündüğünde onun düşüncesini duyan Niko güldü. "Aslında hızlı bir şekilde ışınlanmak oldukça etkileyi-ci," diyen Valeria’yı duyduklarında ondan yana döndü ekipten birkaç kişi. Valeria, onları görmemişti. Vuanyi gibi çevresini incelemeye devam ediyordu. Yanıt gelmeyince konuşmasına devam etti. "Bu da demek oluyor ki, artık daha hızlı ve verimli şekilde bölgeleri temizleyebileceğiz." Niko’nun neşeli sesi hepsinin kulaklarını doldurdu. Valeria'nın sözlerine karşılık vermek adına konuşuyordu ve ona katıldığı bariz bir şekilde belliydi. "Kesinlikle haklısın. Işınlanma sayesinde artık çok daha etkili ve hızlı bir şekilde hareket edebileceğiz. Bu da bize daha fazla zaman ve enerji kazandıracak.” Konuşmalar devam ederken Lily, ekip üyelerine dönüp baktı ve onların kendisi gibi pür dikkat konuşma-lara kulak kesildiğini gördü. Akıllarından ne geçtiğini merak ederken bakışlarını tekrardan Niko’ya çevirdi. Valeria, harabelere dikkatli gözlerle bakmaya devam ederken oldukça meraklı görünüyordu. Niko’ya hitaben konuşmaya başladığında söyledikleri çok önemliydi. Güvenlikleri açısından oldukça dikkat çekici bir noktaya parmak basmıştı. "Bu gücün herhangi bir zararı olup olmadığını bilmiyoruz…” Duraksadı, aklındakileri toparladıktan son-ra konuşmayı sürdürdü. “Bizi herhangi bir yaratığın karşısına çıkarıp çıkarmayacağını veya tehlikeli bir böl-genin tam ortasına düşürüp düşürmeyeceğini bilmiyoruz demek istemiştim aslında.” Vuanyi’ye döndü bakışları. Vurgulayıcı bir sesle “Vuanyi, böyle bir durum söz konusu olabilir mi?” diye sordu. Vuanyi'nin gözleri hala çevresini süzüyordu, ancak bu duruşu onu yanıt vermekten alıkoymadı. "Her büyünün derin bir güce sahip olduğunu belirtmek isterim. Ne amaçla kullanılırsa kullanılsın, içinde saklı tehlikeler barındırır. Ancak büyü yaparken odaklanmanın önemi büyüktür. İyi niyetle yapıldığında, iyilikle karşılaşırız; kötü niyetle yapıldığında ise, kötülüklerle karşılaşabilir ve hayatımızı zehirleyebilir. Bu yüzden, büyü yaparken üzerimize düşen sorumluluğu bilmeli ve her zaman olası tehlikelere karşı tetikte olmalıyız." Bu açıklama, ekip üyelerini endişelendirdi. Acaba, yapılan bu ışınlanma büyüsünden sonra sorun yaşayacak-lar mıydı? Onların endişelerini sezmişçesine açıklamasına de-vam etti. "Işınlanma büyüsü, zaman ve mekân üzerinde kontrol sağlamak açısından oldukça etkilidir. Ancak, her hareketin sonuçları vardır. Yanlış odaklanma veya dikkat-sizlik, ışınlanan kişilerin istenmeyen bir yere düşmesine veya tehlikeli bir ortama sürüklenmesine yol açabilir. Ayrıca, düşmanca niyetlerle kullanan kötü niyetli kişilerle de karşılaşabiliriz. Işınlanma büyüsünü kullanırken hedefi tam olarak belirlemeli ve enerjimizi doğru yönlendir-meliyiz. Odaklanma ve dikkat, işin yüzde doksanını halle-der. Geri kalan yüzde onluk kısımda, gözlerimizi açık tutmalı ve olası tehlikelere karşı hazırlıklı olmalıyız." Valeria'nın gözleri merakla parladı ve "Peki, büyü yapabilmek için illa büyücü mü olmamız gerekiyor?" diye sordu. Vuanyi, Valeria'nın sözlerini gülümseyerek cevapladı. "Evet, tam olarak öyle. Büyücü olmayan veya içinde büyü yetenekleri bulunmayan hiç kimse büyü yapamaz. Bu bazen doğuştan gelir, bazen de sonradan ortaya çıkar." Vuanyi'nin cevabı üzerine Valeria'nın yüzünde bir hayal kırıklığı ifadesi belirdi. "Yani, büyücü olmayanlar büyü gücünü hiçbir zaman kullanamayacaklar mı?" diye sordu hüzünlü bir sesle. Vuanyi, Valeria'nın duygularını anlayışla karşılayarak açıklamayı sürdürdü. "Aslında büyü gücü, herkesin içinde potansiyel olarak var olabilir, ama büyücü olmak için doğuştan sahip olmanız gereken bir şeydir. Büyücülük, uzun yıllar süren eğitim ve disiplinli çalışmalar sonucu geliştirilir. Ancak, büyücü olmayanlar da kendi alanlarında harika becerilere ve yeteneklere sahip olabilirler. Herkesin kendine özgü güçleri ve katkıları vardır." "Büyücü olma yolunda olanlar, iç dünyalarını keşfe-derler, kendi benlikleriyle yüzleşirler ve onları aydınlığa veya karanlığa yönlendiren yolu bulurlar," diye devam etti Casper. "Bu yolculuk, güçlü bir büyücü olmanın ötesinde, karakterlerini ve ruhlarını derinlemesine anlamalarına yardımcı olur değil mi?” Vuanyi, Casper’ın sözleri üzerine düşünceli bir şekilde başını salladı. "Evet," dedi. "Büyücü olmasanız bile, iç dünyanızı keşfetmek ve potansiyelinizi kullanmak için her zaman bir yol bulabilirsiniz. Büyücü olmasanız da, sahip olduğunuz insani ya da doğaüstü özelliklerle güçlü olmayı sürdürebilirsiniz." Niko, Vuanyi’nin sözlerinin ardından ekibini cesa-retlendirici bir şekilde kucaklamaya başladığında bu birliktelik hepsinin çok hoşuna gitti. Kucaklaşmaya son vermelerinin ardından "Evet, doğru söylüyorsunuz. Her birimizin kendi çapında özel yetenekleri var ve birbirimizi destekleyerek büyük başarılara imza atıyoruz. Şimdi tek yapmamız gereken önümüzdeki zorluklar için hazırlıklı olmak. Hep birlikte, Bayview Şehri'ni temizleyip yeniden eski ihtişamına kavuşturacağız!" Ekip, Vuanyi'nin kullandığı bir büyü sayesinde daha hızlı ilerlemeye başlamıştı. Onun bilgeliği ve büyü yete-nekleri, her konuda avantaj sağlayacakmış gibi görünü-yordu. Alaric, onun ekibe katılmasını isteyerek doğru bir karar vermişti. Bayview Şehri'ne varmalarının ardından bölgeyi düzene sokmak için hızla çalışmaya başladılar. Karşılarına çıkan yaratıkları öldürüyor, Vuanyi’nin sihrini kullanarak binaları, yolları ve doğayı eski gücüne döndürüyorlardı. Binalar yeniden ilk günkü haline dönerken yollar ise tamamen yenilenmişti. Doğa yeniden yaşama tutun-duğunda, hava alışları daha sağlıklı sağlanmaya başlan-mıştı. Hiçbirisi Vuanyi’nin bu kadar büyük bir etkisi olacağını tahmin etmemişti. Bütün bu olanlar, ekibin her üyesinin yüzünde heyecan görülmesini sağlıyordu. Bir zamanlar yaşamın olduğu bu bölge tamamen tehlikelerden arınıp güvenilir hale gelince bir zafer kutlaması yapma kararı aldılar. Artık Bayview Şehri’nde güvenle yaşamaya devam edebilirlerdi. Bölgeye girişi kapatmalarının ardından, dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehdide karşı kendilerini güvende hissettiler. Tüm işlerin bittiğini anlamalarının ardından kendilerine ayrılan evlere çekildiler. Her evde ikişer kişi kalacaklardı. Niko, Lily ile kalmak istemişti. Ne de olsa birbirlerine diğerlerinden daha yakındılar. Birlikte iki katlı bir evin ikinci katına çıktıktan sonra dairelerden birinin içine girdiler. Lily, yanındaki eşyaları yere bıraktı ve evin içinde dolaşmaya başladı. Kıyamet gerçekleştiğinden beri böyle bir yer görmedikleri için, böyle bir yerde yaşıyor olmak büyük bir mucizeydi. “Bütün bunlara inanamıyorum,” dedikten sonra Lily, bütün yaşadıkları aklından geçmeye başladı. (Niko ile ilk karşılaşmaları, canavarla savaşmaları, köprüden geçmeye çalışırken yaşadıkları, gökdelendeki çatışma, Ivan’ın yanına varmalarının ardından karşılarına çıkan canavar, keşfettikleri tapınak ve daha fazlası…) Bu kısacık süre zarfında neler neler yaşamışlardı. Başlarına gelenler hiç de iyi şeyler değildi ama birbirlerine olan güvenleri, ekip üyelerinden bazılarında olan özel güçler, Niko’nun askeri deha olması ve özel gücünün fazlasıyla işe yaraması yaşamlarını fazlasıyla kolaylaştırıyordu. İçten içe hem ona hem de diğerlerine bir şey olma-sından korkuyordu. Eğer ki bu olursa ve bu tehlikeli topraklarda bir başına kalırsa, ne yapacağını hiç bilmi-yordu. Niko, Niko’nun düşüncelerinin farkına vardığında “Hadi ama!” dedi. “Aklına böyle şeyler getirme. Bugün hala hayattayız ve buraya kadar geldik. Bu saatten sonra da bize bir şey olacağını sanmıyorum.” Niko'nun sözleri biraz olsun içini rahatlatmış olsa da hala endişeleri vardı. Bu dünya, akla hayale gelmeyecek tehlikeleri içinde barındırıyordu ve hayatta kalmak hiç kolay değildi. Şu anda burada huzurlu ve güvenli bir bölge olsa da, her an beklenmedik bir tehlike kapılarını çalabilir ve onları zor durumda bırakabilirdi. Niko, yeniden Lily’nin düşüncelerini okuduğunda yanına oturdu ve omuzlarını hafifçe sıktı. "Endişelenme," dedi. "Birbirimize olan bağlılığımız ve desteğimiz, bizi güçlü kılıyor. Eğer bir sorunla karşılaşırsak, hep birlikte üstesinden geleceğiz." Niko ile birlikte bir süre daha sohbet etmeye devam ettiler. Yorgunluk kendisini göstermeye başladığında sıra-sıyla banyoya girme kararı aldılar. Banyoyu ilk kullanacak kişi Lily’ydi. Banyoya girmesinin ardından soyundu ve kirli çamaşırlarını yere bıraktı. Suyun sıcaklığını ayarlamasının ardından bu hissi çok özlediğini fark etmesi, bir süre daha suyun altında kalmasına sebep oldu. İyice temizlenmesinin ardından büyü ile temizlenmiş olan kıyafetlerini giydi. Daha sonra banyodan çıktı. Niko, Lily’nin banyodan çıkmasının ardından banyoya girdi ve tüm bedenini güzelce yıkadı. Suyun bedenine temas ettiği her saniye rahatladığını ve üzerindeki yorgunluğun biraz olsun atıldığını hissediyordu. İşi bittiğinde suyu kapattı, güzelce kurulandı ve temiz kıyafetlerini giydi. Banyodan çıktığında mis gibi kokuyordu. Beyaz sabun kullanmak genellikle duş jeli kullanıyor olmasından kaynaklı garip gelse de kısa sürede kokusuna alışmış ve bedeninin temizlendiğini hemen fark etmişti. Lily, beyaz sabun kokusunu normalde sevmezdi ama ortaya çıkan kıyamet sağ olsun, böyle kokulara hasret kaldığı için gıkını çıkarmamış, hatta kokunun güzelliğinin tanıdı çıkarma kararı almıştı. Birbirlerine iyi geceler demelerinin ardından odalarına çekilip yataklarına yattılar. Uzun zamandır böylesine bir yatakta yatmıyor olmak ikisine de iyi gelmişti. O kadar yorgunlardı ki, düşünmeye imkan bulmadan hızla uyumuşlardı. |
0% |