Yeni Üyelik
42.
Bölüm

7. Bölüm

@yazarcerenoktay

TEHLİKELİ TOPRAKLAR 1 - KIYAMET
30.09.2024, 14:30 💀
Yeni hikayemize hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Lily, gözlerini açtığında hava aydınlanmıştı. Güneş ışığının odada kendisini göstermesi geçmişte rahatsız olmasına sebep olsa da şimdi bu duruma minnettardı.

Yorganını kenara çekip yataktan kalktıktan sonra odadan çıktı ve tuvalete doğru ilerledi. Nitekim tuvalet dolu olduğu için ihtiyacını gidermek adına banyoya doğru yol aldı.

İhtiyacını giderdikten sonra ellerini iyice sabunladı ve yüzünü güzelce yıkadı. Daha sonra banyodan çıkıp Niko’yu aramaya koyuldu. Odasındaydı. Silahını eline almıştı ve temizliyordu. İşini bitirmesinin ardından eşyalarımızı yanımıza aldık ve evden dışarı çıktık.

Ekip tekrar bir araya geldiğinde Niko, elinde bulunan haritaya -bu haritayı ona topluluğu terk etmeden önce vermişlerdi- bölgeyi güvenli olarak işaretledi. Daha sonra haritaya göz atarak başka güvenilir olmayan bölgeler olup olmadığını incelemeye başladı.

Haritadaki ufak çaplı bölgelere gidip o bölgeleri temizlemelerinin ardından, oluşturdukları güvenli alanda bir süre soluklandılar. Bu soluklanmayı kutlama havasına çevirmek hepsi için iyi gelmişti.

Bir sonraki rotalarının neresi olacağını hep birlikte kararlaştırdıklarında Los Angeles’a doğru ilerlemeye başladılar.

Nihayet, Los Angeles’a bağlı Hollywood’a vardıklarında gördükleri görüntü hepsini dehşete düşürmüştü. Bir zamanlar canlılıkla dolu olan bu bölge, şimdi yıkımla doluydu.

Hep birlikte yıkıntılar arasında yürümeye başladıklarında filmlerde ve dizilerde gördükleri bölgenin bu hali, hüzünle dolmalarına sebep oldu. Etraftaki yaratıkları temizlemek için dikkatlice hareket ederken, haritada işaretlemiş oldukları güvenilir olmayan alanları araştırmaya başladılar.

Niko, askeri deneyimi ve özel gücü ile onları yönlendirip stratejiler belirliyor; Vuanyi’yse sihir gücü ve büyülerini etkili bir şekilde kullanarak yardımcı oluyordu.

İlerleyişlerinden bir süre sonra karşılarına oldukça tehditkar bir varlık çıktı. Uzun boyu ve kambur duruşuyla insan benzeri görünüme sahipti, ancak yüzü dehşet verici görünüyordu.

Kafasının üzerinde kıvırcık, siyah saçlar vardı ve gözleri insanlarınkinden çok farklı görünüyordu. Göz bebekleri yoktu. Onun olması gereken yerde kırmızı bir ışıltı parlıyordu.

Yaratığın derisi solgundu, adeta ölümün renkleriyle kaplanmış gibiydi. Sırtında, derin izlere saplanmış gibi duran devasa kanatlar vardı. Kanatların çevreleri kemiksi duruyordu. Kemiklerin altında kalan kısımlarda farklı renklerde, damarı andıran çizgiler bulunmaktaydı. Yaratık her hareket edişinde çıplak ayaklarını yere vuruyor ve ayaklarının altlarında güçlü bir sarsıntının olmasını sağlıyordu. Giysileri yırtılmıştı ve kirliydi. Şu andaki durumundan dolayı bedenine tam oturmayan bu giysiler onun tehlikeli ve vahşi doğasını yansıtıyordu.

Yaratık, sarmaşık gibi görünen uzun tırnaklarını tehlikeli bir şekilde savurarak saldırmaya başladığında ağzından çıkan homurtulu ve inlemeli sesler, kulakları rahatsız eden ve hareket etmeyi engelleyen titreşimler yayıyordu. Onun varlığı, etrafındaki doğayı bile solgunlaştırmış, yaşam enerjisini yok ederek yıkım getirir hale gelmişti.

Ekip üyelerinin yüzlerinde hem şaşkınlık hem de endişe vardı. Ancak korkuya kapılmamaları gerektiğini biliyorlardı. Birbirlerine baktılar ve zor da olsa kararlılığını ön plana çıkarıp onu yok etmek için hazır hale geldiler.

Niko, daha öncelerinde olduğu gibi yaratığı engellemeye çalışırken Vuanyi ise onu yaptığı büyülerle uzak tutmaya ve saf dışı bırakmaya çalışıyordu.

Casper ve diğerleri yaratığa saldırıya başladığında, gücü olmayanlar ondan uzak durmak için çabalamaya çalıştılar. Şu an için ellerindeki cephaneyi harcamının mantıksız olduğunun farkında oldukları için bekliyorlardı. Hepsinin tek istediği bunun gerekmemesi ve yaratığın ölmesiydi.

Yaratıkla olan mücadeleleri zorlu ve çetin geçiyordu. Yaratık her saldırısında, ekip üyelerine ciddi zararlar veriyor ve kayıp yaşamalarına sebep oluyordu. Şu ana kadar dört kişiyi kaybetmişlerdi. Bu kayıplar onları üzse de dikkatlerini dağıtamaz ve asla duramazlardı. Onunla savaşmaktan başka şansları yoktu.

Valeria, ekibindeki sağ kalan ve silah kullanabilecek üyelerine gözlerini dört açmalarını ve tetikte olmalarını emrettiğinde Lily, göğsünün sıkıştığını hissetti. Bu yaratığı neden alt edemiyorlardı? Neden çok güçlüydü? Vuanyi’nin yaptığı büyüler bile onun saf dışı olmasını sağlayamamıştı.

Vuanyi, yaratığı küçülttüğünde yaratık hemen büyümüş ve eski haline dönmüştü. Bu büyüyü yeniden denediğinde yaratık üzerinde hiçbir etkisi olmamıştı. Bunun üzerine onu yavaşlatmıştı ama yaratık bu yavaşlatma büyüsünden de sıyrılarak yeniden eski hızını kazanmıştı. Bir şekilde büyüler üzerindeki gücünü kaybediyordu ve hiçbiri bunun neden olduğunu anlayamıyordu.

Yaratık, Valeria’nın verdiği komutun ardından kanatlarını savurarak havalandı ve etrafa karanlık bir enerji dalgası yayarak ekibe yeniden saldırışa geçti.

Vuanyi, bunu fark edince ekip üyelerine bir şey olmaması için bir büyü uyguladı.

“Kontenli Santellenus!”

Bu sözcüklerin ardından ekip üyelerinin çevresinde oldukça güçlü bir kalkan ortaya çıktı. Dış duvarları sayfam olan ama içerideki ekip üyelerini iyileştiren bu kalkan, kısa sürede güçlerini toplamalarını sağladı.

Yaratık, kalkana çarptığında vücudu geri tepti ve öfkeli bir şekilde çığlık attı. Bunu beklemiyordu. Kalkanı göremiyor olmak ve çarpmak çok sinirlenmesine sebep olmuştu.

Niko “Yaratığın zihnine erişip onu kontrol altında tutmaya çalışacağım!” diyerek bağırdıktan sonra, Vuanyi’nin başını salladığını gördü. Bu hareketi Niko’ya cesaret vermişti.

Niko, tüm dikkatini topladı ve yaratığın zihnine erişmeye çalıştı. Bu sandığı kadar kolay değildi. Yaratığın zihninde bulunan bir kalkan, zihnine erişmesini zorluyordu. Bunun için önce o kalkanı kırması gerekmekteydi. Bunun için ne yapması gerektiğini biliyordu.

Yaratığın zihninde bulunan koruyucu kalkanı zorlamaya çalıştığında, bunun beklediğinden daha zor olması şaşırmasına sebep olmuştu. Pek çok insanın zihninde kalkanlarla karşılaşmıştı ama bu yaratığın zihninde bulunan kalkan en güçlü olanıydı. Belki de yaratık olmasından dolayı bu kadar zorluyordu.

Niko, pes etmedi. Tüm ekip üyeleri onu korumak için tetikteyken çabalamayı sürdürdü. Gözlerini kapamıştı, yumruk yaptığı ellerinin morarmaya yüz tutması ne kadar efor sarf ettiğinin en büyük göstergesiydi.

Yaratığın zihninde bulunan kalkana sürekli saldırı yapıyor ve kalkanı yok etmek için bildiği her yolu deniyordu. Kalkana darbeler indirmişti, işe yaramamıştı. En güçlü silahıyla saldırmıştı. Bu zihninde ürettiği ve sihirli olup her şeyi yok edebilecek olan bir topuzdu. Topuzu zırha vurmasına rağmen zırh kırılmamış, aksine topuzun kırılmasına sebep olmuştu.

Bunun üzerine zırhı delip geçebilmeye çalışmış ve zihninde bunu yapabildiğini canlandırmaya başlamıştı. Nitekim bu da işe yaramıyordu. Denediği her yol, yaratığı daha da öfkelendiriyor ve saldırılarının daha da kuvvetli olmasını sağlıyordu.

Yaratık, Niko gibi defalarca kez saldırmış ama her defasında başarısız olmuştu. Bunun üzerine onları yok edemeyeceğini anlayınca bir ses kulaklarına çalındı. Bu ses ekibin daha önce karşılaştığı Kiriwispler’den başkalarına ait değildi. Bu sevimli yaratıklar özel güçlerini kullanarak yaratığı etkisiz güçsüz hale getirdikten sonra hemen saldırmaları gerektiğini söylediler Niko’ya. Niko, bunun üzerine en güçlü saldırısını gerçekleştirdi ve yaratığın zihnindeki kalkanı kırdı. Bunun ardından ona saldırıyı bırakmasını söyledi. Yaratık saldırmayı kesti.

Niko, yaratığın saldırıyı bırakmasının ardından eline aldığı keskin kılıcı -bu kılıcı ona Vuanyi vermişti- savurdu ve yaratığın kafasını kesti. Vuanyi’nin kılıca uyguladığı büyü, kafası kesilen yaratığı bedeninin yavaş yavaş dağılmasına sebep oldu. Bir süre sonra toz tabakası halinde dağılmaya devam eden yaratıktan geride bir iz kalmadı.

Yaratığın yok olmasının ardından yorulan Niko, sırt üstü yere yattı ve soluklanmaya başladı. Dört bir yanda sevinç nidaları yankılanırken ekip üyelerinden birisinin sesi duyuldu. “Bu dünyadan nefret ediyorum!” diyordu. Dazlaktı. Kafasının üstünde bir yılan dövmesi vardı. Bu dövme boynunun arkasından sırtına kadar uzanıyor ve kuyruk sokumunda son buluyordu.

Onu duyan bir başka ekip üyesi “Bu bölge, belli ki bu tarz yaratıklara ev sahipliği yapıyor. Gözümüzü dört açalım.” dediğinde Lily gözlerini kıstı. Haklı olabilir miydi?

Konuşan kişi, gerçekten de haklıydı. O yaratık bulundukları bölgedeki tek düşman değildi. Niko, tam anlamıyla dinlenememişken karşılarına başka düşmanlar çıktı.

“Hay sıçayım böyle işe!” diyerek ayağa kalktıktan sonra Niko, hazırlandı ve düşmanlarla yeniden savaşmaya başladılar. Ortaya çıkan yaratıklar birkaç dakika öncesinde öldürdükleri yaratık gibi güçlüydüler.

Kendilerine Sihirli Smowc diyen bu yaratıklar gri renkteydi. Uzun bacaklarıyla hafifçe süzülüyor ve adeta havada dans eder gibi hareket ediyorlardı. Her hareket edişlerinde çevrelerinde ışıltılı bir yıldız varmış gibi görünüyordu. Dünya onların gelmesiyle sanki büyülü bir ışıkla kaplanmıştı ve bu ışık onları etraflarındaki her şeyden ayırt edilebilir kılıyordu.

Bu yaratıkların gözleri oldukça büyüleyiciydi. Bir kez baktığınızda gözlerine sürekli bakmak istiyordunuz. Göz bebekleri, ünlü yıldızların kırmızı halıdaki halleri gibi görkemli görünüyorlardı.

Lily, yaratığın gözlerine bakıp onun büyüsüne kapıldığından sanki ona çekiliyormuşçasına yürümeye başladı. Ekip üyelerinden bazıları da bunu yapmaya başladığında durumun ne kadar kötü olduğunu anlayan Niko, dehşet içinde bağırdı. “Lily! Sakın yapma bunu! Orada kal.”

Lily, onu duyuyor olmasına rağmen ilerleyişini durdurmadan yürümeye devam etti. Artık karşısında Sihirli Smowc yoktu. Onun olması gereken yerde hayran olduğu oyuncu Jason Momoa duruyordu. Tanrım! Bu bir mucize olmalıydı. Onu görmeyi kesinlikle beklemiyordu.

Jason Momoa’yu karşısında görmek, kalp atışlarının hızlanmasına ve nefes alışverişinin normal seyrinden daha anormal gerçekleşmesine sebep olmaya başladığında bir an için panikledi. Yine de yürümeyi sürdürdü.

“Lily, ben de seni bekliyordum. Bana senden çok söz ettiler,” dediğinde genç kız kimlerin kendisinden söz ettiğini bilmese de bu durumun çok hoşuna gittiğini düşündü. Yüzünde kocaman bir sırıtış belirdiğinde adımları daha da hızlandı.

Jason Momoa’nun “Gel sarılalım,” demesi, Lily’nin ona doğru koşmaya başlamasına sebep oldu.

Lily, yeniden Niko’nun sesini duysa da ne dediğini anlamadı. Aslını isterseniz ne dediğini asla umursamıyordu. Tek istediği Jason Momoa ile sarılmak ve kokusunu içine çekmekti. Nihayet bu hayalinin gerçekleşecek olması harika hissettiriyordu.

Aralarında çok az bir mesafe kaldığında bedeni savruldu ve nasıl olduğunu anlamadan kendisini yerde buldu. Düşüşü çok sert olduğu için canı acımıştı.

Lily, sızlayan kolunu sıvazlamaya başladığında ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Az önce ne olmuştu? Bulunduğu yere nasıl gelmişti?

Hafifçe doğrulduğunda kendisine öfkeyle söylenmeye devam eden Niko’yu gördü.

Biraz önce olanlar aklına geldiğinde gözlerinde öfkesi belirdi. “Lanet olsun sana!” dediğinde öfke içinde kaşları çatıktı.

Niko, her ne yaptıysa Lily ile Jason Momoa’nun arasına girmişti. Genç kızın ona sarılma, dokunma, kokusunu hissetme imkanını tamamen elinden almıştı. Bundan dolayı Lily, Niko’dan nefret ettiğini düşündü.

“Seni etkisi altına almasına nasıl izin verir ve ona doğru ilerlersin? Sana bir şey olmasından o kadar çok korktum ki!”

Kolunu hala ovmaya devam ederken “Neden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrin yok!” diyerek kükredi Lily. “Bu hayattaki en büyük şansımı elimden aldın.”

Bakışlarını Jason Momoa’nun bulunduğu yere doğru çevirdiğinde onun olması gereken yerde yaratığı görmek büyük bir şok yaşamasına sebep oldu. “Ne?” dedi şaşkınlık içerisinde. “Jason Momoa yok! Bu nasıl olur?”

Ekip üyelerinden bazıları yaratıklar ile savaşmaya devam ederken bazı ekip üyeleri de Lily gibi kendilerini kaybetmişlerdi. Lily ile aynı anda Sihirli Smowc’lara doğru çekilen üyelerden bazıları ölmüştü. Geri kalanlardan onların gözlerine bakanlarsa çekilmeye devam etmekteydi.

Yaratıkların yanına varan ekip üyeleri, daha ne olduğunu anlamadan yaratıklar tarafından sömürülmeye başlanıyor, içlerindeki bütün enerjilerini kaybediyorlardı. Zaman içinde gördükleri kötü kabuslar, ölümü düşünmelerine sebep olduğu için bunun ardından canlarına kıyıp yaşamlarına son veriyorlardı.

Lily, gördüğü görüntülerin ardından Niko’ya dönüp “Ne yapacağız?” diye sordu. “Onları nasıl engelleyeceğiz?”

Lily’nin sorusunun ardından Niko'nun yüz ifadesi daha da ciddiyete büründü. "Bu yaratıkların gücüne karşı direnmek zor olacak," dedi düşünceli bir ses tonuyla. "Anladığım kadarıyla onların en büyük silahı, insanların hayran olduğu ünlü figürleri kullanmaları. Bu yüzden, onlara karşı koymak için o ünlülere duyulan hayranlığı yok etmeliyiz. Eğer ki Vuanyi hafıza silme büyüsü biliyorsa bu çok işimize yarayacak."

Lily, Vuanyi’ye doğru döndü. Onun yaratıkların etkisi altına alınmadığını görmek rahatlamasını sağladı. Hızla koştu ve soluğu genç büyücünün yanında aldı. “Vuanyi, hafıza silme büyüsü biliyor musun? Daha doğrusu hafızadan hayran olduğumuz ünlü kimse onu silebilir misin?” diye sordu.

Vuanyi “Bildiğim bir büyü var ama bahsettiğiniz şekilde işe yarar mı bilmiyorum. Nitekim denemeye değer,” dedikten sonra büyülü sözcükleri söylemeye başladı.

“Zivdo Fien Dorel Etmigoni.”

Vuanyi’nin söylediği büyülü sözcüklerin ardından sağ kalan ekip üyelerinin hepsinin başının üzerinde bir hare belirdi. Bu hareden yansıyan parlak, mavi – grimsi ışık, zihinlerine nüfus ediyordu. Işık nüfuz etmeye devam ettikçe beyinleri sanki donuyor ve düşünmelerine izin vermiyordu.

Saniyeler geçtikçe bir şeyler değişmeye başladı. Bu değişen şeyler her neyse Lily ve diğerleri anlayamıyordu. Hatırladıkları en belirgin şey, karşılarına çıkan tehlikeli yaratıklardı.

Lily, düşünmeye devam etti. Hatırladığı en son şey galiba Vuanyi ile konuştuğuydu ama onunla ne konuştuğunu ne kadar düşünürse düşünsün bulamıyordu.

Artık ondan her ne istediyse şu anki duruma bakılırsa istediği şey gerçekleşmiş olmalıydı. Bakışlarını Vuanyi’den çektikten sonra Niko’ya baktı. Niko’nun gözleri gözleriyle buluştuğunda başını salladı. Artık bu yaratıklardan korkmalarına gerek yoktu. Onlar sağ kalan hiçbir ekip üyesine zarar veremeyecekti.

İstediklerini bir süre sonra elde edemeyen ve ekip üyelerinden beslenme konusunda başarılı olamayan Sihirli Smowclar, uzaklaşmaya başladılar.

Onların uzaklaşmasıyla rahatlayan Lily, omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi hissetti. Hızla uzanıp Niko’ya sarıldıktan sonra başını iyice göğsüne gömdü. “Bu günlerin artık sona ermesini istiyorum!” dedim yorgunluğu sesine yansırken.

Lily, Niko’ya çaktırmadan kokusunu içime çekmeye çalıştığında, kokusunun güzelliği karşısında mest olmadan yapamadı. Daha önce ona sarılma böylesine sarılma fırsatı elde edemediği için defalarca hayıflanmış olsa da şimdi sıkıca sarılabiliyordu.

Niko, Lily’nin sarılışına karşılık vermesinin ardından “Sana bir şey olmasına asla izin vermem! Senin için ölümü bile göze alırım. Yeter ki sana bir şey olmasın!” dediğinde sözlerinde çok samimiydi.

Lily, Niko'nun içten sözleri karşısında hem sevinç hem de endişeyle dolu bir ruh haline büründü. Niko'nun ona karşı olan koruma isteği, içtenlikle mutlu olmasına sebep olsa da bu sözlerin arkasındaki ciddiyet ve ölümü bile göze alma sözü, derin bir endişe duygusuna kapılmasına sebep oluyordu. Bunu gerçekten yapmayacaktı değil mi? Yapamazdı.

Niko'nun sıcacık kollarında güvende hissettiği için ona daha da sıkı bir şekilde sarılmayı sürdürdü. Birlikte geçirdikleri zorlu günler, onları birbirine daha da bağlamıştı.

Nitekim Valeria’nın seslenmesi ile Lily bunu istemese de Niko’ya sarılmayı bırakmak zorunda kaldı. Bedenlerini ondan yana çevirmelerinin ardından yürümeye başladılar.

Valeria, sağ kalan ekip üyelerini motive edecek olan kısa bir konuşma yapmasının ardından öldüğünü düşündüğü ekip üyelerini kontrol etti. Tahmininde yanılmamıştı. Bu yaratıklar onları gerçekten de öldürmüştü.

Hızlıca ölenler için mezar açtılar ve ölüleri gömdüler. Onları anan kısa kısa konuşma yapmalarının ardından “Vakit kaybetmeyelim,” diyen Valeria’nın sesi duyuldu. “İlerlemeye devam etsek çok iyi olacak.”

İlerlemeden önce bulundukları yerdeki binaları ve doğayı eski haline getirdi Vuanyi. Bunun olmasının ardından alabilecekleri kaynakları yanlarına alıp ilerleyişlerini sürdürdüler.

İlerlerken bir yandan ekip üyeleri kendi aralarında sohbet ediyor, diğer yandan da dikkatle çevrelerini gözlemliyorlardı. Herhangi bir tehlike olmaması için dua ederlerken tek yaptıkları Niko’ya güvenmekti.

Hollywood bölgesini tamamen güvenli hale getirmeleri biraz uzun sürse de bunu başardılar. Gidecekleri diğer bölge San Fernando Valley’di. Vuanyi sayesinde oraya ışınlandılar ve kendilerini hiç beklemedikleri bir tehlikede buldular.

San Fernando Valley’in yüzeyi çürümüş bitki örtüsü ve çamur çukurlarıyla kaplıydı. Attıkları her adımda ayakları çamura bulaşıyor ve çoğu adım zorlukla atılır hale geliyordu. Pek çok adımda bataklığa batıyor ama özel güçleri sayesinde ayakta kalıp ilerlemeye devam edebiliyorlardı.

Bu bölgede hiçbir şekilde yaşamdan eser yoktu. Doğa bile kendisini yok etmişti. Geride sadece zehirli olduğu belli olan, zehirli sporlarını dış yüzeye salan bitkiler kalmıştı. Bu bitkiler kıyamet sonrasında oluşmuş gibi görünüyordu.

Neyse ki tüm ekip üyelerinin yanında koruyucu gaz maskesi vardı. Bundan dolayı zehre karşı oldukça dayanıklıydılar. Zehri gaz maskesinden dolayı solumuyor, dolayısı ile rahatça nefes alabiliyorlardı.

Sophia, bu durumu düzeltmek için toprağa müdahale etmeye başladı. Önce toprağın çamur halini normal hale düzeltmek için kuruluk sağladı. O bunu yaparken tüm ekip üyeleri havada süzülüyordu.

Toprağı katılaştırdıktan sonra toprağın tazeliğine kavuşmasını sağladı. Bunu yapmasının ardından toprağın bazı kısımlarından çimenler çıkıp kendisini gösterdi. Aralara karışan bitkiler oldukça canlı görünüyordu.

“Tamam. Zeminle temas edebilirsiniz,” dediğinde tüm ayaklar zemine dokundu. Toprağın ilk halinden sonra böyle olduğunu hissetmek garip gelse de iyi hissetmelerini sağlamıştı.

Sophia, gücünü kullanmaya devam ederken parmaklarının ve kollarının arasından rüzgarı andıran bir esinti geçti. Bu esinti daha sonra kendisini daha sert esen bir dalgaya çevirdi. Genişledi, genişledi ve tüm alana yayıldı. Sanki bir çeşit koruyucu kalkan gibi duruyordu. Parlaklığı ortadan kalktığında geriye akıllarında onun görüntüsü kalmıştı.

“Bu toprağın tekrardan sizleri emmesini ve yeniden doğaya zarar vermesini engelleyecektir. Artık üst tabakanın, yanı ayaklarınızın altındaki tabakanın güçlü bir kalkanı var.”

Duyduklarından sonra ona minnetle bakan bakışlar çevrildi. Doğayı kontrol edebilmesi gerçekten de işe yarıyordu.

“Çevredeki zararlı bitkiler ne olacak?” diye sorduğunda Lily, sesi çok boğuk çıkmıştı.

Bu bitkilerden bir kısmı parlak renklere sahipti ve büyükçe, renkli yaprakları vardı. Bu yaprakların bazı kısımları siyah ve koyu mor tonlarda karmaşık desenlerle kaplıydı ki ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne seriyordu.

Bu yaprakların tam ucunda, oldukça lezzetli duran ve insanı kendisine çeken tomurcuklar bulunuyordu. Tomurcuklar, çevreye hem koku hem de zehir yayıyordu. Ayrıca yaprakların altında yer alan toksit gaz bezleri, düşmanları uzak tutmak için bitki tarafından kullanılıyordu.

Toksit gaz bezleri patladığında, çevreye şu anda olduğundan daha da zararlı gazlar salıyor ve ne kadar korunaklı olsanız da zarar görmenize, hatta ölmenize sebep oluyordu.

Bitkinin alt kısmında yer alan sivri uçlu ve ibriği andıran kısımlar, yağmur suyunu ve düşmanları çekmek için kullanılıyordu. Hatta bunu canlı canlı da görme imkanı elde etmişlerdi. Uçan bir böcek -belli ki ortam ile uyum sağlamıştı- ibriğe çekilmeye başladı, hemen ardından bitkinin kendisiyle iç içe geçmiş keskin yaprakları onu yakalayıp tüketti.

Lily, endişe içinde yeniden Sophia’ya dönüp baktığında, onun da endişeli olduğunu hemen anladı. “Buradan çabucak gitmeliyiz,” dediğinde Sophia, bir şeylerin ters gittiği ortadaydı.

Özel gücü ne kadar çevreye müdahale etmesini sağlasa da bu bitkilere karşı üstünlük sağlayamıyordu.

Bitkilerden biri patlayıp zehrini Sophia’nın üzerine fırlattığında Sophia acı içinde çığlık attı. Maskesi çatlamıştı ve yaratığın zehrini soluyor bir yandan da teni cayır cayır yanıyordu. Acı içinde çığlık atmaya devam ederken herkes donup kalmıştı. Hiçbir şey yapmıyorlardı.

Lily, hemen zihnini toparlayıp “Vuanyi, bir şeyler yap!” diyerek haykırdı. Onun ise tek söylediği “Burayı acilen terk etmeliyiz. Ona yardım edemem!” oldu.

“Ne demek ona yardım edemezsin!” diyerek bağırdığında Lily, birbiri ardına patlamalar yaşanmaya başladı. Bazı ekip üyeleri bitkilere yakın olduğu için Sophia gibi yaralanmaya başladığında, çevreleri acı çeken ve yaralanan insanlarla dolup taşmaya başladı.

“Acilen bir araya gelip el ele tutuşun. Bu bölgeden uzaklaşmamız gerekiyor!” diyerek bağırdığında Vuanyi, çok çabuk el ele tutuştular. Hepsinin üzüntüsü ve korkusu gözlerinden okunuyordu.

Vuanyi, onları ışınladığında nereye gittiklerine dair kimsenin en ufak bir fikri yoktu. Tek istedikleri güvenli bir alanda bulunmak ve buradan kurtulmaktı.

Lily, çok ama çok korkmuştu. Hem ruhu hem de zihni gördüklerinden dolayı büyük yara almıştı. Bu bölgeyi belli ki ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar temizleyemeyeceklerdi. Kaçmak en iyi çözümdü.

Loading...
0%