Yeni Üyelik
35.
Bölüm

11. Bölüm

@yazarcerenoktay

30.09.2024, 15:13 💖
Yeni kitabıma hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Pars, Yetkin'in eşyaları hazırlandıktan sonra hepsini aldı ve aracına yerleştirdi. Kumsal Anne'ye dönüp "Başka bir şey var mı? Unutmayalım. Geri dönme imkânım olmayabilir çünkü. Durumları biliyorsun." dedi. Tek istediği buradan bir an önce gitmek, Yetkin'in babası ile karşılaşmamaktı. Eğer ki onunla karşılaşırsa aralarında yine bir tartışma çıkacağından adının Pars olduğu kadar emindi.

"Yok oğlum." dedi Kumsal Anne. Pars'a biraz daha sokulduktan sonra başını ondan yana eğip "Kim bu arkadaş? Sen biliyor musun?" diye sordu. "Kız arkadaşı olsa bari. O kendini bir şey sanan Alev'den beri suratından düşen bin parçaydı."

Pars, neler olduğunu anlatmak istemiyordu. Kendisinin anlatmasındansa bunu yapması gereken kişinin Yetkin olduğunu düşündüğünden "Zamanla öğrenirsin annecim." dedi. Kendisine bakmaya devam eden Sarp ve Öznur'a aldırmayarak aracına bindi. Kapıyı arkasından kapatıp çalıştırdı, ardından gaza basıp aracı sürmeye başladı. Ne kadar şükretse azdı. Galip Bey ile karşılaşmadan buradan ayrılabilmişti.

 

♥♥♥

 

Algın, Yetkin'den duyduğu sözler karşısında bir an için afallayıverdi. Onu sıkıntı dolu hayatından kurtaracak ne yapmıştı ki?

"İyi de ben seni o bahsettiğin hayattan kurtaracak bir şey yapmadım. Olaylar kendiliğinden gelişti. Hala o korkuyu üzerimden atabilmiş değilim. Uzunca bir süre zihnimde kalıp yara vermeye devam edeceğine eminim."

Yetkin, Algın'ın bakışları eşliğinde kanepeye bacaklarını uzattı ve başını yastığa yasladı. Gözlerini kapattıktan sonra "Atlatırsın. Bu hayatta neler neler atlatılıyor." dedi. Hareketleri o kadar rahattı ki, genç kızın kendisini yadırgayacağını düşünmüyordu. Kendi evindeymiş gibi hareket etmeye çoktan başlamıştı. "Ayrıca bu saatten sonra sana kolay kolay da zarar gelebileceğini zannetmiyorum. Ben varım, Pars var, Kumsal Anne var. En önemlisi de korumalarım var. Hayatında sana göz kulak olacak sinir bozucu bir kuzenin de varmış. Daha ne istiyorsun."

Kuzen kısmını özellikle söylemişti. Amacı Algın'ı sinir etmek ve yüz ifadesinin değişikliğini saniye saniye izleyip keyif almaktı.

"Keşke gelmese." dedi Algın suratı asılırken. "İnan geldiğine hiç sevinmeyeceksin. O kadar gıcık biri ki, kendini Porsuk Çayı'ndan atıp intihar etmek isteyeceksin."

Yetkin, Algın'ın abarttığını düşündü. "O kadar da değildir ya." dedi.

Algın, kesinlikle abartmıyordu. Söylediği çok doğruydu ve bunu kuzeni geldiğinde daha da iyi anlayacaktı. "Abartmıyorum." dedi Algın. "Onu tanıyınca ne demek istediğimi daha iyi anlarsın."

Yetkin, gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra yeniden kapattı. Algın'a kuzenini tanımadan bu konu hakkında bir şey söylemek istemiyordu. Madem kız yoldaydı, gelince onu iyice tanıyacaktı zaten. "Senin uykun yok mu?" diye sordu Algın'a. "Ben uykusuzluktan ölüyorum. Ayrıca yarın iş başı bizi bekliyor."

Doğru. Yarın yine işe gitmeleri gerekiyordu ama genç kız bu kadar stresin içinde nasıl gidecekti ki? Ofladı ve Yetkin gibi o da uzandı oturduğu kanepeye. Gözlerini kapattığında, içinden sürekli iyi şeylerin olması adına dua etmeye devam ediyordu.

 

♥♥♥

 

Zil kim bilir kaçıncı kez çalıyordu. Algın'ın kedilerinden İncir, en sonunda dayanamamış ve genç kızın üzerine atlayıp patilerini suratına bastırmaya başlamıştı. Amacı onu uyandırıp kapıya bakmasını sağlamaktı. Pek işe yaradığı söylenemezdi. Yetkin ile birlikte resmen ölü gibi ağır bir uykuya düşmüşlerdi.

Algın, en sonunda üzerindeki ağırlığı hissedip uyandı ve uyku sersemliğini bastırmaya çalışarak doğruldu. İncir, Algın'ın doğrulmasıyla üzerinden halıya atladı. Miyavlamaya devam etti. Genç kızı kapıya yönlendirmeye çalışıyordu.

Algın, en sonunda zilin çaldığını duyduğunda "Kim bu gelen?" diye düşündü. Ardından bakışlarını duvardaki saate kaydırdı. Havanın aydınlanmasına sadece bir saat kalmıştı.

Esnedikten sonra eliyle ağzını kapatıp ayağa kalktı ve kapıyı açmak üzere kapıya doğru yürüdü. Dün akşam olanlardan sonra son derece dikkatli olduğundan dolayı, kapı deliğinden bakmayı ihmal etmemişti. Gelen kuzeniydi ve yanında bir adam daha vardı.

Kapının kilidini açıp kapıyı kendine doğru çektikten sonra kuzeninin öfkeli öfkeli "Hele şükür kapıyı açabildin." diyen sesini duydu. Valizini genç kızın eline tutuşturduktan sonra ona aldırış etmeden hızla yürüdü ve salona doğru ilerledi. Genç kızın kedilerinden üçü de onu görmüş ve meraklı gözlerle gittiği yöne doğru takip etmeye başlamışlardı.

Pars da pek çok bavul ile kapının önünde durmaktaydı. Algın, ağzı bir karış açık kalırken "Yetkin'e inanamıyorum." dedi. "Şunun şurasında ne kadar kalacak sanki?"

Pars, ne yapabilirim dercesine ellerini iki yana açtıktan sonra Yetkin'in hazırlanan eşyalarını içeri taşımaya başladı. Eşyaları taşıması bitince "Bunları nereye koyacağız? Yetkin nerede uyuyor?" diye sordu.

Algın'ın tek başına kaldığı ev üç oda bir salondu. Odalardan birinde kendi kalıyor, diğer iki odayı ise eve gelen misafirleri kullanıyordu.

"Aslında onun için henüz bir oda ayarlamadım. Nerede yatmak isteyeceğine dair hiçbir fikrim yok. Şu anda salonda uyuyor."

Pars, kaşları hafifçe çatıldıktan sonra "Anlıyorum." dedi ve valizleri olduğu yerde bırakıp salona doğru yürümeye başladı. Ondan önce salona giren ve Yetkin'in yanı başında durup ona öfkeli gözlerle bakan kızı gördü. İsmini bilmiyordu.

Algın'ın salona girdiğini gördüğünde, öyle bir bağırmıştı ki Pars, evin başına yıkılacağını sandı. "Sen evine erkekleri almaya ve onların uyumasına müsaade etmeye utanmıyor musun Algın! Bu nasıl bir şeydir bana söyler misin? Çok çabuk izah et. Burada neler oluyor?"

O kadar olaydan sonra Algın'ın başında bir de namus bekçisi eksikti. Yetkin'in kim olduğunu dahi bilmeden bu şekilde davranması çok ürkütücüydü. Yanlış yapıyordu.

Evin içindeki bağırış sesiyle korkan Yetkin, sıçrayarak gözlerini açmıştı. Çevresine ürkek gözlerle bakınırken "Ne oldu? Yoksa birileri sana yine zarar mı vermeye çalıştı?" diye sordu. Uyku sersemi olduğundan hemen yanı başında durmaya devam eden kızı fark etmemiş, gözlerini ovuşturmaya başlamıştı.

"Hayır." dedi Algın Yetkin'in rahatlamasını umarak. "Bir şey olduğu yok. Sadece seninle araçtan inmeden önce konuştuğum kuzenim geldi. Hani sana bahsetmiştim. Gelir gelmez seni görünce resmen yaygarayı koparttı."

"Kopartırım tabii." dedi Evrim Yetkin'e gözlerini kısıp bakmaya devam ederken. "Bu adamların gecenin bu saatinde evinde ne işi var? Üstelik ben sana geleceğimi haber vermişken. Resmen valizlerini getirerek eve yerleştiler. Bu kadar da olmaz ki!"

Yetkin, doğrulup kanepeye oturduktan sonra, elini Evrim'e uzattı. "Merhaba. Ben Algın'ın patronu Yetkin Mirzanlı. Algın'ın o adamlardan kurtarılmasına vesile olan adam olarak da beni zihninize yerleştirebilirsiniz. Tercih size kalmış."

Kendisine laf sokulduğunun farkında olan Evrim, elini Yetkin'e uzatmadı ve başını iki yana salladı. Bu kadar rahat davranması hoşuna gitmemişti. "Sizin gecenin bu saatinde genç bir kızın evinde ne işiniz var?" diye sordu.

Yetkin, bu soru üzerine kaşlarının şaşkınlıkla kalktığını hissetti. "İşle alakalı bir konu için defalarca aradım. Telefonu açmadı. İçimde garip bir his belirdi. Sanki Algın tehlikedeymiş gibi. Bunun üzerine yola çıktım. Sokağa geldiğimde zorla araca bindirilmeye çalışıldığını gördüm. Sanırım bu açıklama sizin için yeterli olur. Artık şu tavırlarınızı bırakıp da bizi tanımaya çalışsanız? Ne dersiniz? Sizce böylesi çok daha doğru olmaz mı?"

Algın, bakışlarını Pars'a yöneltti. Alt dudağını ısırmıştı ve içinden bildiği duaları sıralayıp duruyordu. "Şimdi kıyamet kopacak işte. Keşke Yetkin bu kadar sert çıkmasaydı." dedi. "Onu hiç tanımıyor. Tavrı, yaklaşımı çok yanlış oldu."

Evrim, bakışlarını Algın'a çevirip onu işaret ederken "Gecenin bir vakti bahsettiğiniz şeyi yapmak için hiç uygun zaman değil. Bence siz Algın'ı görmek için geldiniz. Ne düşündünüz, amacınız ne bilmiyorum ama gidip onu görmeliyim dediniz, ardından da bu olaylar oldu." dedi. Sesini baskın tutmaya çalışıyor, asla karakterinden ödün vermiyordu.

Yetkin, en sonunda öfkesine yenilip "Neden böyle birisisin?” diye sordu ve ayağa kalktı. Evrim'in karşısında dimdik durup "İçimden bir ses kötü şeyler olacağını, Algın'ın tehlikede olduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine evimden çıktım ve Algın’ın yaşadığı yere, sokağına geldim. Ben ve aynı şekilde arkadaşım Pars olmasaydı, onun yüzünü bir daha zor görürdün. O çeneni çalıştırmak yerine olaylara biraz mantıklı bakıp Algın'a ve bizlere laf sokmayı bırakırsan çok sevini-rim. Seni son kez ikaz ediyorum." dedi.

Pars, çıkan tartışmadan dolayı üçünün yüzüne tek tek bakarken çalan kapının sesini duydu. Kapının çalması ortamdaki gerilimi biraz olsun yumuşatmıştı.

"Evim de yolgeçen hanına döndü." diyerek kapıya doğru ilerlemeye başladı Algın. Kapı deliğinden baktığında, karşısına çıkan sarışın bir kızdı. Onu tanımıyordu. Gecenin bu vaktinde neden zilini çalıp rahatsız olmasına sebep olmuştu?

Kapı koluna bastırıp kapıyı kendine doğru çektikten sonra "Buyurun. Kime bakmıştınız?" diye sordu. Yetkin, Algın'ın kuzenini kenara çektikten sonra genç kızın yanına gitti. Öznur'u görmesiyle şaşkınlık dolu bir sesle "Senin burada ne işin var?" diye sordu.

"Arkadaşını takip ettim." dedi Öznur ve Algın'dan izin alma gereği duymadan içeri girdi. Yetkin'in koluna girdikten sonra onu yanı başında sürükleyip salona adımını attı.

"Eee neler yapıyoruz bakalım? Ortam çok gergin sanırım. Neden yumuşatmaya çalışmıyorsunuz? Gerginlik hiçbir zaman iyi değildir. Sizi yıpratır ve erkenden yaşlanmanıza, göz çevrenizdeki kırışıklıkların daha çabuk belirmesine sebep olur." diyerek bilmiş bilmiş konuştu.

Dördü de Öznur'a ne saçmalıyorsun sen bakışı atarken aynı anda "Bundan bize ne!" diye bağırdılar. Zaten canları çok sıkkındı bir de bu saçma sapan öneriyi dikkate alacak kadar iyi hissetmiyorlardı kendilerini.

Genç kız bağıracaklarını beklemediği için yerinde sıçradı ve üst damağına bastırarak kafasını hafifçe geriye attı. "Ödümü kopardınız. Böyle ani çıkışlar yapmasak çok iyi olacak." dedi.

Evrim ve Yetkin, aynı anda kollarını göğsünde kavuşturduktan sonra birbirlerine öfkeli gözlerle bakmaya devam ettiler. Gerçekten de Algın'ın söylediği gibi bu kuzen çok sinir bozucuydu. Ama bu hal ve hareketleri Yetkin'e sökmezdi. Yetkin, ondan daha baskın bir karaktere sahipti.

Öznur, salonun içine şöyle bir göz attıktan sonra "Uykunuz var mı?" diye sordu. "Benim hiç uykum yok. Zaten uyumaya da niyetim yok."

Yetkin, hiç düşünmeden yanıt verdi. "Benim var. Aynı şekilde Algın'ın da. Sabah iş başı yapacağız. Şimdi sessiz olursanız, uykuma kaldığım yerden devam etmek istiyorum."

Evrim, dişlerini birbirine öfkeyle bastırdıktan sonra sabırlı olmaya çalıştı. "Algın adına karar vermesen çok iyi olacak." dedi.

Öznur, en sonunda dayanamadı ve ikisinin arasına girerek "O halde Yetkin ile Algın gidip uyusun. Biz uykusu olmayanlar da ya muhabbet edelim ya da şişe çevirmece oynayalım." dedi. Önerisi odada bulunan herkesin dikkatini anında çekmişti. Yetkin ve Algın'ın da uykusunu kaçmıştı.

 

♥♥♥

 

Evrim, kendini yorgun hissediyordu ve eve geldiğinden beri bir kez olsun oturmamıştı. En sonunda oturabilecek olmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldı. Bu oyun söz konusu olduğunda çok iyiydi. Sorduğu sorular ve istediği şeylerle insanları köşeye sıkıştırırdı. İşte şimdi keyfi yerine gelmişti ve Yetkin'den hıncını alabilecekti.

"Evet. Şişe çevirmece." dedi Öznur ve kıkırdadı. "İki erkek ve üç kız. Eğer ki ağabeyimi de çağırırsak üç erkek ve üç kız oluruz. Böylece aramızda bir rekabet ortamı oluşur. Normalde doğruluk mu cesaret mi şeklinde ilerlerken oyun, ben biraz daha heyecan katmak ve kaynaşmamızı sağlamak adına oyunu sadece doğruluk üzerinden yürütelim diyorum. Böylece kim daha girişken olup sorulara çekinmeden ve doğru yanıt veriyor bunu da öğreniriz."

“Kabul." dedi Yetkin meydan okuyan gözlerini Evrim'e diktikten sonra. "Korkan senin gibi olsun." diyerek ekleme yapmayı da ihmal etmedi.

"Göreceğiz." dedi Evrim kendine güvenen ses tonunu bozmayarak. "Bakalım kim kime benzeyecek? Kimin karakterine sahip olacak? Ben yalan söylemeyeceğim ama seni bilemem."

"Ben de söylemeyeceğim. Her iddiasına girerim."

Evrim, Yetkin'in sözü üzerine öyle bir gaza gelmişti ki bunun bir altın fırsat olduğunu düşündü. "O zaman en yakın arkadaşın ve diğer iki arkadaşın da burada olduğuna göre, onlar ben sana soru sorarsam verdiğin yanıtın doğruluğunu denetleyecekler. Eğer ki bir kez olsun yalan söylersen ya da kaçamak yanıt verirsen, bana çok istediğim bir çanta var. Onu alacaksın." dedi.

Yetkin, iddiayı kaybetmemek için elinden geleni yapacaktı. "Kabul." dedi. "Ben senden böyle bir şey istemiyorum. Eğer ki Algın senin de dediğin gibi kaçamak yanıt verdiğini ya da yalan söylediğini fark ederse ve bunu bildirirse, tüm gün boyunca konuşmayacaksın. Bunu yapabilirsin sanırım?"

Yetkin'in isteği Evrim'inkinden çok daha ağır olmuştu. Maddi konularda hiçbir zaman sıkıntı yaşamayan genç adam, onun gibi şeyler istemek yerine sırf biraz huzurlu olabilmeleri adına bunu tercih etmişti.

Evrim, Yetkin'e elini uzattıktan sonra "Anlaştık." dedi. Yetkin, uzatılan eli tutup da "Anlaştık." diyerek genç kızın sözünü tekrarladıktan sonra elini tutmayı bıraktı.

Algın, kişi sayısına göre altlarına koyup oturabilecekleri minderleri getirdi. Tam ortalarına koymuş olduğu sehpaya cam şişeyi yerleştirdi. Hep birlikte minderlerin üzerine oturmalarının ardından Yetkin, Öznur'a döndü. "Ağabeyini aradın mı? Gelecek mi?" diye sordu. Genç kızın abisi gelirse eğer oyun daha keyifli olacaktı. Sonuçta takım sayısı eşitlenecekti.

Öznur, burnunu kırıştırdı. "Aramadım. Arayayım bakalım. Açacak mı?" dedi. Açmayacağını düşünüyordu. Saat epey geçti çünkü.

Abisini aramak için pantolonunun cebinden telefonunu çıkardı. Sık kullanılan numaralardan abisini aradıktan sonra, aramanın yanıt bulmasını beklemeye başladı.

 

♥♥♥

Bir haltı başarabilseydi şaşıracaktı zaten. Görev verdiği adamlar eline yüzüne bulaştırıp Algın'ı kaçıramayınca yediği fırçaların haddi hesabı olmamıştı.

"Bir daha sana ne olursa olsun bir görev vermeyeceğim. O kızı kaçıramamış olmanın da bedelini çok ağır ödeyeceksin."

Telefonun ucundaki kişinin ses tonu ve sarf ettiği sözler, canının çok sıkılmasına sebep olmuştu.

"Beni tehdit etme hakkına sahip değilsin. Ne ben ne de bir başkası zarar görürse eğer bunu sana fena ödetirim."

Telefonun diğer ucundaki kişi, Sarp'ın tehdidini hiç umursamamıştı. Cadıları andıran kahkahasını attıktan sonra "Göreceğiz." dedi ve telefonu çat diye kapattı.

Sarp elindeki telefonu öfkeli bir şekilde duvara fırlattıktan sonra "Kahretsin!" diye bağırdı. Konuştuğu kişinin söz ettiği üzere öcünü alabilmek için zarar vereceğini çok iyi biliyordu. Onu durdurabilmek için elinden bir şey gelmezdi. Bunun sebebiyse, onu daha önce hiç görmemesi, kim olduğu hakkında bir fikri olmaması ve ne kadar çabalarsa çabalasın en ufak bir iz bulamamasıydı. Üstelik o kadar profesyonelce hareket ediyordu ki, beklemediği bir anda kendisi piyon olabilir ve zarar görebilirdi.

Öfkeyle saçlarını karıştırdıktan sonra yere düşen ve etrafa parçaları saçılan telefona doğru ilerledi. Neyse ki yanında yedek bir telefon vardı ve hava aydınlandıktan sonra yeni bir telefon alana kadar onunla idare edecekti.

Telefonu eline aldıktan sonra sim kartını ve hafıza kartını çıkarıp yedek telefonuna taktı. Parçalanan telefonunun içinde bulunan yedekleme uygulamasından dolayı, fotoğrafları konusunda endişelenmesine gerek yoktu. Telefonun açılmasının ardından daha birkaç saniye geçmişti ki, telefonunun çaldığını duydu. Kardeşi tam zamanında aramıştı. O kadar öfkeliydi ki onun kalbini kırmak istemiyordu. Bu yüzden defalarca sakinleşebilmek için derin derin nefes aldı.

"Efendim kardeşim? Gecenin bu saatinde evde yoksun ve beni neden arıyorsun?" diye sordu. Sesinde biraz olsun öfke vardı. Bu da tam anlamıyla sakinleşemediği içindi.

"Yetkin'in bir arkadaşının evindeyiz. Senin de gelmeni istiyorum. Lütfen çıkıp gelir misin? Lütfen lütfen." dedi. Abisini ikna edebilmek adına yalvarmaya başlamıştı. Genç adam, kız kardeşinin ısrarlarına bir türlü dayanamıyordu.

"Kim ki o arkadaşı?" diye sordu. Algın'ı kurtaranın o olduğunu bildiği için acaba kızı korumak adına yanında mı kalıyor, diye düşünmeden yapamadı.

Öznur, telefonu kulağından çektikten sonra Algın'a bakıp "Kusura bakma tatlım. İsim hafızam biraz zayıf da. Adın neydi?" diye sordu. Aslında isim hafızası zayıf falan değildi. Algın'ı sevmemişti. Yetkin'in yanında olmasından hoşnut değildi. Bunu da bu sözleri söyleyerek bahane etmişti.

Algın, Öznur'un sorusu üzerine "Algın." diyerek yanıt verdi. "Ne oldu ki?" diye sordu sonra da. "Abim soruyor da. Yetkin'in kimin evinde kaldığını merak etmiş. Büyük ihtimalle gelecek. Bu kadar sorgunun başka açıklaması olamaz çünkü."

Telefonu yeniden kulağına götürdüğünde "İsmi Algın’mış." diyerek yanıt verdi. "Algın'ın kuzeni, Yetkin'in yakın arkadaşı, Algın, Yetkin ve ben şu anda oturmuş oyunun başlaması için seni bekliyoruz. Çıktın değil mi? Şu anda arabana doğru yürüyorsun."

Sarp, vücudunu ağır ağır sarmaya devam eden sıcaklığı bastırmak adına boştaki elini yüzüne doğru salladı. Algın'ın orada olduğunu bilmek iyi olmuştu. Genç kız ile yakınlaşıp onun güvenini kazanırsa, kaçırma işi daha da kolaylaşabilir böylece kendisi ile görüşme sağlayan kişiyi mahcup etmemiş olurdu.

"Beş dakikadan çıkıyorum. Konumu atmayı unutma."

"Tamam ağabey. Hemen atıyorum." dedikten sonra Öznur telefonu kapattı. Konumu attıktan sonra "Beş dakikadan çıkıp geliyormuş." diyerek bilgilendirme yaptı. Telefonunu yanı başına koyduktan sonra konuşmayı sürdürdü.

"Eee konuşun, susmayın. Yaşlarınız kaç? Benden büyük müsünüz yoksa küçük müsünüz hiç bilmiyorum."

Algın, kedilerinden birinin öfkeli sesler çıkarmasına üzerine ayağa kalktı. Gidip bir sorun olup olmadığını kontrol etmesi gerekiyordu.

"Birazdan gelirim." diyerek salondan çıktı ve sesin geldiği yöne doğru yürümeye devam etti.

 

♥♥♥

 

Zilin çalması üzerine Yetkin, Algın'dan önce ayağa kalktı ve kapıyı açmak üzere yürümeye başladı. Adımları gayet sakindi ve gelenin Sarp olduğunu düşünüyordu.

Kapıyı açtığında, düşüncesinde yanılmadığını gördü. "Hoş geldin." dedikten sonra geriye çekilip Sarp'ın içeri girmesine izin verdi.

Soluğu salonda aldıklarında Algın, bir an için genç adamın yüzüne bakakaldı. Onu daha öncesinde görmüştü sanki ama nerede gördüğünü hatırlamıyordu. Belki de birisine benzetmişti. Sonuçta insan insana benzer diye boşuna demiyorlardı.

Sarp, Algın'ı gördükten sonra bir an için duraksamış ardından da bakışlarını dikkat çekmemek adına Öznur'a yöneltmişti.

Genç kız, ağabeyine sarılmak adına ayağa kalkıp "İyi ki geldin." dedi. Birbirlerine sarıldıktan sonra ikisi de geriye çekildi.

Sarp, meraklı gözlerle odada bulunan insanlara bakıyordu. Biraz yabancılık çektiği belliydi. Bunu fark eden Yetkin, hemen araya girdi ve tanışmalarına vesile oldu.

Tanışma faslı bittikten sonra Yetkin, heyecanlı bir ses tonu ile "Hadi oyuna geçelim." dedi. " Birisi ile iddiaya girdim de. Bakalım iddiayı kim kazanacak? Unutmadan sana oyunun nasıl olacağını söyleyeyim. Normalde doğruluk mu cesaret mi diye sorarız ama bu sefer sormuyoruz. Karşı taraf, kendisine sorulan soruyu doğru yanıtlıyor. Eğer ki yalan söylerse cezası olacak. Bunu da karşı taraf belirleyecek. Söylenen şeyin doğruluğunun teyidi ise buradaki insanlara yanı bizlere ait olacak. Anlaşılmayan bir şey var mı?"

Sarp, mindere oturduktan sonra "Oyunu amma değiştirmişsiniz." dedi. "Neden böyle yaptınız ki?" Anlamaya çalışır gözlerle Yetkin'e bakmaya devam etti. Mantıklı bir açıklama bekliyordu.

Algın, Yetkin'den önce davranıp Sarp'ın anlayabileceği bir şekilde açıklama yapmaya çalıştı. Bugün olanlara yabancı olduğundan dolayı meseleyi bilmiyordu.

"Şimdi bu iki kişi var ya." dedi ve durdu. Yetkin ile kuzenini işaret etti. "İnatlaştılar. Sürekli tartıştılar ve en sonunda ortamı yumuşatmak adına bu oyunu oynama kararı aldık. Sana da söylendiği üzere kural değişikliğine gidildi. Yetkin, eğer ki iddia sonucunda doğru söylemeyip yalan söylerse Evrim'in istediği çantayı alacak. Eğer ki Evrim yalan söyleyip iddiayı kaybederse Yetkin'in isteği üzerine bir gün boyunca hiç konuşmayacak ve isteklerini el kol işaretleri ile anlatmak zorunda kalacak."

Sarp, girilen iddianın sonucunda kimin kazanacağını merak ediyordu doğrusu. Üstelik oyundaki farklılık garip bir şekilde heyecan duymasına sebep olmuştu. Eline cam şişeyi aldıktan sonra "Son gelen ben olduğum için başlatmak isterim. Siz ne dersiniz?" diye sordu. Herkesin onaylamasıyla şişeyi çevirdi.

 

Loading...
0%