@yazarcerenoktay
|
30.09.2024, 15:15 💖 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Esra Amir, elindeki görüşme ve mesaj kayıtları ile birlikte Emrah'ın şu anda tutulmaya devam ettiği nezarethaneye indi. "Çok şanslısın." derken bakışları sertti. "Senin aleyhine herhangi bir delil bulamadık. Algın, bu konuyla ilgili seni suçluyor ama ortada net bir delil yokken seni burada tutamayız." Emrah, yüzüne yine o bilindik gülümsemesini yerleştirdikten sonra "Size demiştim değil mi?" diye sordu. "Benim bu konuyla ilgili herhangi bir bağlantım yok." Esra Amir, sert bakışlarını göstermeye devam ederek "Gözüm üzerinde olacak. Son bir şey daha kaldı." dedi ve Galip Bey ile görüşmek üzere nezarethaneden ayrıldı. Galip Bey, Yetkin ile Algın'ı göremeden konu ile ilgili ifadesi alınmak üzere sorgu odasına getirilmişti. Esra Amir, Emrah'ın verdiği ifadenin doğruluğunu teyit etmek amacıyla bazı sorular sormuş ve sorduğu sorulara aldığı her yanıt, Emrah'ın ifadesini doğrulamıştı. Orada başka birinin olup olmadığını sorduğunda görgü tanığı olarak, Yetkin'in arkadaşları Öznur ve Sarp, evin biricik çalışanı Kumsal Anne'de bildirilmişti. Onların da ifadesine başvurulduğunda, Emrah'ın verdiği ifade tamamen doğrulanmıştı. Holding'de çalışan birkaç kişi ile yapılan görüşme sonucunda da Algın ile Yetkin'in bahsettiği olayın gerçekleşmediği ortaya çıkmıştı. İkisi bir olup da Emrah'a tuzak kuruyor gibi görünmekteydiler. Elde yeterli delil olmadığı için Emrah, serbest kalmıştı. Elini kolunu sallayarak gayet mutlu bir şekilde karakoldan çıkıverdi. Algın'ın Galip Bey ile karşı karşıya gelmesi hiç iyi olmamıştı. Galip Bey, ona oğlunun hayatından uzak durmasını ve bir daha yakınına yaklaşmamasını söyledi. Eğer ki uzak durmazsa oğlundan onu uzak tutabilmek için elinden geleni yapacaktı. Yetkin, babasının söylediklerinin sadece bir kısmını duymuştu ama duydukları sinirlenmesini fazlasıyla sağlamıştı. Babasına bağırıp çağırmaya başladı. Çevresinde olan hiçkimseyi gözü görmüyordu. Yetkin, Algın'a söylenenlere daha fazla dayanamayıp elinden tuttu. Bakışlarında meydan okuma vardı. "Eğer ki bir daha ona bu şekilde davranırsan beni kaybedersin.” dedi. Bu kadar sıkıntıdan sonra bir de babasının tavırları çok ama çok bunaltıcı olmuştu. Üstelik neyin ne olduğunu bilmeden ve onları bir kez olsun dinlemeden bu şekilde bir tavır sergilemesi, Algın'a bağırması çok yanlıştı. Algın'da Yetkin'in elini tutuşuna karşılık verip "Bu tavrınızı hiç onaylamıyorum." dediğinde birlikte arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Ta ki Galip Bey'in "Eğer ki buradan bu kız ile gidersen seni mirasımdan mahrum ederim." diye bağırışını duyana dek.
♥♥♥
Bir insanın başka bir insan üzerinde hâkimiyet kurma çabası ve onun hayallerini etkileyecek şekilde davranışlar sergilemesi... Galip Bey'in yaptığı çok yanlıştı. İnsan kendi evladını, kanından, canından olan bir insanı nasıl olur da mirastan mahrum etmek üzere tehdit ederdi ki? Genç adam, babasının ondan nefret etmesine alışıktı ama bu denli nefret etmesi ve sırf Algın ile birlikte vakit geçiriyor diye ona karşı böyle büyük bir kin duyması, genç adamı çok yaralamıştı. Hiçbir şey söylemeden Algın ile birlikte yürümeye devam etti. Gün gelecek, babası bu yaşattıklarına pişman olacaktı. Buna emindi.
♥♥♥
Sarp, çalan cep telefonunun sesini duyduğunda havuzun kenarında güneşlenmekteydi. Hemen yanındaki şezlonga uzatıp telefonunu eline aldı ve arayan numaranın iki gün önce konuştuğu kişiye ait olduğunu gördü. "Hay ben senin..." dedikten sonra aramayı yanıtladı. "Yine ne var?" diye sorduğunda sesi sertti. "Ben bu konunun kapandığını sanıyordum." "Kapanmadı." dedi telefonun ucundaki sesin sahibi. "Sana sonucunun ağır olacağını söylemiştim. Kız kardeşin nasıl? İyi mi? Onu eminim ki çok özlemişsindir." Sarp, bir an için donup kaldı. Algın'ın evinden ayrılıp kız kardeşi evden çıktığından beri onu görmemişti. "Ne demek istiyorsun sen? Kız kardeşime bir şey mi yaptın yoksa!" Sarp, telefonun ucundaki kişinin söyledikleriyle şok olmuş bir şekilde pırıl pırıl parlayan havuza baktı. "Ben öyle bir şey söylemedim." diyen sesi duydu yeniden. "Ama bu ona zarar vermeyeceğim anlamına gelmiyor. Kız kardeşin yanımda. Eğer ki Algın'ı ele geçiremezsen, öldürürüm. Bir günün var. Ne yap, et Algın'ı kaçır ve bana getir." Telefonun kapanmasıyla genç adam, neye uğradığını şaşırmıştı. Lanet olasıca kız kardeşini kaçırmış ve onun kurtulabilmesi için Algın'ı bir gün içinde ne yapıp edip kaçırması gerekiyordu. O psikopatın her şeyi yapabileceğini, Öznur'a çok büyük bir zarar vereceğini adı gibi biliyordu. Ne yapmalı, ne yapmalı diye düşünürken aklına mükemmel bir plan gelmişti.
♥♥♥
Algın, cep telefonu çaldıktan sonra arayan numaraya bakmadan çağrıyı yanıtladı. "Alo?" dediğinde karşısına çıkan ses, ona kendisini kurtarmasını söylüyordu. "Lütfen bana yardım et! Senden başka bana kimse yardım edemez. Eğer ki sana vereceğim adrese gelmezsen beni öldürecek. Lütfen, çabuk ol. Polislere haber vermeden buraya gelmelisin. Eğer ki buraya bir polis gelirse beni yine öldürecek. Çabuk ol. Çok çabuk!" Algın, duydukları karşısında donup kalırken Yetkin ne oldu dercesine bir bakış attı. Algın'ın beti benzi daha da atarken elindeki telefonu Yetkin'e uzattı. Tam o sırada kırılan cam sesi ile genç kız sıçrayıverdi. Çevresine endişe ile bakınırken, evde olmak rahatlamasına sebep oldu. Gördüğü kötü bir rüyadan başka bir şey değildi. "Kim böldü benim uykumu?!" diye bağırırken çoktan ayağa kalkmış ve sesin geldiği yere doğru yürümeye başlamıştı. Ellerini yumruk yapmıştı ve burnundan öfkeyle soluyordu. Salon tarafına döndüğünde, Yetkin'i yere doğru eğilmiş cam kırıklarını toplarken buldu. Bu iyi değildi işte. Kedilerinden biri ansızın gelip bir yerini kesebilirdi. Ay, Allah korusun! Bir koşu Yetkin'in yanına vardı ve genç adamın cam kırıklarını toplamasına yardım etti. Yetkin, son cam kırığını da yerden aldığında Algın'a "Kusura bakma. Seni de uyandırdım." dedi üzüntü dolu bir sesle. "Sorun değil." dedi Algın. "Kedilerime bir şey olmadı ya çok şükür. Daha ne isterim. Sen cam kırıklarını gazete kâğıdına sarıp çöpe atıver. Ben de o süre zarfında bir süpürge tutayım. Küçük cam parçaları hem bizim için hem de onlar için risk teşkil ediyor." Yetkin, Algın'ın dediğini ikiletmedi. Cam parçalarını mutfaktan aldığı gazeteye sarıp iyice bantladıktan sonra çöpe attı. Algın, o bunu yaparken çoktan evi süpürmeye başlamıştı bile. Uyuduğu zamanlar haricinde sürekli peşinde dolaşan İncir, yine miyavladı ve patilerini genç adamın pantolonuna attı. Yetkin, ona doğru hafifçe eğilip "Seni yaramaz şey." dedikten sonra kediyi kucağına aldı ve tüylerini okşamaya başladı. Bu İncir'in çok hoşuna gidiyordu. Algın'ın evi süpürmesi sona erdiğinde, genç kız mutfağa girip kahvaltı yapabilmeleri adına bir şeyler hazırlamaya başladı. Kuzeni çoktan ayaklanmış ve onlardan önce uyanıp yürüyüş yapmak üzere dışarı çıkmıştı. Sarp'ın kız kardeşi Öznur ise, gezmek adına dışarı çıktığındaysa kaçırılmıştı. Sarp ile telefonda konuşan adam her kimse yalan söylemiyordu.
♥♥♥
"Ağabeyini kaç kez uyardım ama beni dinlemedi." dedi Öznur'u kaçıran adam. "Hiçbir sorun olmadan Algın'ı kaçırması gerekiyordu ama o ne yaptı? Her şeyi eline yüzüne bulaştırdı." Öznur, kolları ve ayakları bağlı bir şekilde masanın birinde sırt üstü uzanmaktaydı. Ağzı bantla kapatıldığı için konuşamıyordu ve çırpınarak iplerden kurtulmaya çalışsa da bir türlü başarılı olamamıştı. Adam, elindeki bıçak ile oynamaya devam ederken, bakışlarını yeniden Öznur'a yöneltip "Sence ağabeyini arayalım mı yeniden?" diye sordu kıza. Birkaç saniye boyunca sessiz kaldıktan sonra dalga geçen ses tonuyla "Doğru ya." dedi. "Sen konuşamıyordun. Ama ben senin ne demek istediğini çok iyi anladım. Merak etme. Ağabeyini hemen arıyorum. Bakalım, Algın'ı kaçırma girişimleri nasıl gidiyormuş?"
♥♥♥
Sarp, planını uygulamak için gerekli hazırlıkları yapmaya devam ederken çalan cep telefonunu eline alıp ekrana baktı. Arayan anlaştığı ve kardeşini kaçıran pislikten başkası değildi. Sarp "Ne istiyorsun!" diye bağırdığında adam cık cıkladı. Başını iki yana salladıktan sonra Sarp'a "Bu sert hal ve hareketler sana hiç yakışmıyor ama." dedi. “Ben seni aradığımda sesini yükseltmemen gerektiğini daha öğrenemedin mi?” Sarp, sabırlı olmaya çalışarak alt dudağını ısırdı ve "Ne istiyorsun?" diye sordu yeniden. "Kız kardeşim iyi değil mi? Ona bir şey yapmadın?" "Şimdilik iyi." dedi adam eli Öznur'un çıplak kolunda dolaşırken. Genç kız, onun bu hareketi üzerine yeniden çırpındı ve anlaşılmaz bir şeyler söylemeye başladı. "Eğer ki Algın'ı getirebilirsen daha iyi olacak. Unutma ki çok az bir zamanın kaldı. Algın'ı kaçırdığında eğer ki onu buraya başarılı bir şekilde getiremez ve peşine birini takarsan, ikinizi de öldürürüm." Adam, söylediklerinde son derece ciddiydi. Eğer ki Sarp, başarılı bir şekilde Algın'ı getiremezse sadece kız kardeşi, eğer ki peşine biri takılırsa da ikisi birlikte ölecekti. Adamın acıma duygusu yoktu. "Merak etme." dedi Sarp. "Bu defaki planıma göre herhangi bir sorun olmaması gerekiyor. Her şeyi düşündüm." Adam, gözlerini kısıp ardından kaşlarını çattıktan sonra "Öyle olsun bakalım. Ne kadar sağlam bir plan yaptığını göreceğiz." dedi. Öznur'a yeniden bir bakış attıktan sonra, ağzındaki bandı çıkardı ve elindeki telefonu genç kızın kulağına uzattı. Genç kız, gözyaşlarını daha fazla tutamayarak "Ağabey, beni kurtar!" diye bağırdı. "Bu adam kim ve Algın'ı neden kaçırmanı istiyor, derdi ne bilmiyorum ama bir an önce gel. Burada daha fazla kalamıyorum ben. Korkuyorum." Adam, telefonu Öznur'un kulağından çekti ve ağzını yeniden bantla kapattıktan sonra "Kardeşini duydun." dedi. "Elini çabuk tutsan iyi edersin. Zamanın daralıyor." "Planım çok şahane ama bunu uygulayabilmem için bu kadar zaman yeterli değil. Senden ricam bana bir gün daha tanıman." Sarp, kız kardeşinin kurtulması için her şeyi yapardı ve planı gerçekten de takır takır işlerse Algın'ı kaçırma girişimi başarı ile sonuçlanacaktı. "Gerçekten planının işe yaracağından emin misin?" diye sordu telefonun diğer ucundaki kişi. "İşe yaramazsa sonuçlarını sana söyledim." "Yarayacak." dedi Sarp kelimenin üzerine basa basa. "Eğer ki yaramazsa beni öldürebilirsin. Yeter ki kardeşime zarar verme." Telefon, Sarp'ın son söylediği cümlenin ardından kapanmıştı ama genç adam bunu fark etmediği için konuşmaya devam ediyordu. "Alo? Alo?" dedikten sonra telefonu kulağından çekmiş ve ekrana bakmıştı. Kapandığını görünce "Lanet olsun!" diyerek bağırdı. "Kahretsin!" Elindeki telefonu sıkıca tutmaya devam ederken "Bana bir gün daha şans tanıyıp tanımadığını öğrenemedim!" dedi. "Ne yapacağım şimdi? O halde, planımı bugün devreye sokmalıyım. Yapacak bir şeyim yok." Cep telefonunun rehberine girdi ve Yetkin'in numarasını buldu. Hemen çevirdi. Genç adam aramayı yanıtladığında "Kardeşim, nasılsın?" diye sordu. Yetkin, aramasına şaşırmıştı. "İyiyim." dedi. "Sen nasılsın?" "İyiyim ben de. Sağ olasın. Hazır buraya gelmişken birlikte vakit geçirebilmemiz adına diriyorum ki böyle sessiz sakin bir yere gitsek de birlikte güzelce bir piknik yapsak nasıl olur? Hem ben küçüklüğümüzde yaptığımız o piknikleri çok özledim." Yetkin'in anıları bir anda canlanmıştı. Birlikte yaptıkları piknikler ne de güzeldi. Doğanın içinde olup birbirlerinden saklanışları, topla oyun oynayışları, bilmeceleri, sessiz sinemaları ve daha fazlası. Ne kadar da çok eğlenirlerdi. Güldü. "Aslında inanır mısın bilmem ama ben de çok özlemişim." dedi. "O halde hazırlıkları yap bir an önce. Gidelim ve bir şeyler yiyip eğlenelim." "Tamam. Etler benden. Diğer hazırlıkları sen tamamlarsın o halde." dedi Sarp ve telefonu kapattı. Yetkin, hiçbir şey çakmamıştı. Algın'ı da yanında getireceğine göre her şey tamamdı. Hemen gidip etleri aldı, bagaja yerleştirdi. Algın'ın evinde soluğu aldığında genç kızın şen şakrak kapıyı açan suratıyla karşılaştı. İçeri girdikten sonra Algın'ın "Ne iyi ettiniz de piknik fikrini düşündünüz." dediğini duydu. "O kadar uzun zaman oldu ki doğaya çıkmayalı. Temiz havayı ciğerlerime doya doya çekeceğim." Sarp, güldü. "Seni sevindirebildiysek ne güzel." dedi. "Hazırlıklar tamam değil mi? Yetkin nerede?" Genç adam, tam o anda banyodan çıkıyordu. "Buradayım." diye seslendi. "Bir yere kaybolmadım, merak etme." Sarp'ın yanına vardığında, birbirleri ile sıkıca sarıldılar. Yetkin, sarılmayı bırakıp da geriye çekildikten sonra bir ıslık patlattı. "Yine her zamanki gibi çok yakışıklısın. Ortalığı yakıp kavuruyorsun." dedi. Sarp, Yetkin'in sarf ettiği sözler üzerine havaya girmişti. "Elbette öyle olacağım oğlum. Kızlar bana hasta. Bu yakışıklılık karşısında kim dayanır ki?" dedi. Algın, gözlerini devirdikten sonra içinden Ego yığını erkekler, dedi. Böyle havaya girince ne oluyorsa sanki?
♥♥♥
"Pardon? Saatiniz var mıydı?" Kahverengi dalgalı saçlara sahip kız, kendisine sorulduğunu düşünüp sesin sahibine döndü. "Bana mı dediniz?" diye sorduğunda, kaşları hafifçe çatılmıştı. Karşısındaki genç adam tahminince 27 yasında olmalıydı. Esmerdi. Simsiyah saçlara ve kahverengi gözlere sahipti. Kirli sakalı ve etkileyici bakışlarıyla, her kızı etkisi altına alabilecek bir yakışıklılığa sahipti. "Evet. Saatimi evde unutmuşum. Cep telefonumu da sakarlık yaparak düşürdüm. Ekranına bakamıyorum." Genç kız, adamın sözleri üzerine cep telefonunu cebinden çıkarıp ekrana baktı ve "12:30" diyerek yanıt verdi. Bakışlarını yeniden genç adama yönelttiğinde genç adam "Teşekkür ederim." dedi ve yeniden yürümeye devam etti.
♥♥♥
İki saat sonrasında yeniden karşılaşacaklarını daha doğrusu aynı arkadaş grubunda yer alacaklarını, ikisi de bilmiyordu. Grup, bu defa farklı bir mekân seçmişti kafa dağıtmak için. Seçilen mekân Forever Alışveriş Merkezi'nin içinde yer almaktaydı. Genç kızdan önce mekâna genç adam girmişti. Arkadaşlarıyla sıkıca kucaklaştıktan sonra, mekâna giren genç kızın sesini duymuştu. O anda genç kız, adamın kendisine baktığını görmemişti. Sebebi ise, çantasının kopan kulpu ile uğraşmasıydı. "Kahretsin ya!" diye bağırdı bakışları gruba yöneldiğinde. "Bugün bütün aksilikler de beni buluyor zaten." Daha sonra onu gördü. Bugün iki saat öncesinde kendisine saati soran genç adamı. Onun burada ne işi vardı? Yoksa... Yoksa kendisini mi takip etmişti? Genç kız bir sapığa mı denk gelmişti? Bu olamazdı. Bu kadar olamazdı ya. "Sen..." dedi kekeleyerek. "Sen beni mi takip ediyorsun?" Gruptaki arkadaşlarından hiçbiri genç kızın neden bahsettiğini anlamamıştı. Mavi gözlü ve beyaz tenli olan İde, gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordu. "Ne takip etmesi?" Genç adam hemen araya girerek "Önemli bir şey değil." dedi. "Küçük Hanım belli ki beni yanlış anladı." Genç kız, çantasını sert bir şekilde masanın üzerine bıraktıktan sonra, iki eliyle kendini işaret etti. "Kim?" dedi. "Ben mi yanlış anladım? Bugün bana saati soran sizdiniz hatırlarsanız. Ben değildim." Araya bir ıslık sesi karıştı. Islığı patlatan Kenan, hemen yanındaki arkadaşından bir çimdik yemişti. "Neyse ne." dedi genç adam. Konu uzamasın diye bir an önce kapatmak istiyordu. "Ne demek neyse ne!" diye bağırdı genç kız. Şu anda genç adamın tam karşısında duruyordu. Çok öfkeliydi. Genç adam, bu hırçın kızı durdurmanın tek bir yolu olduğunu düşündü. Belki yapacağı yanlıştı ama başka türlü durmasına sebep olamazdı. Beklemediği bir anda uzandı ve dudaklarını genç kızın dudaklarına kapatıverdi. Genç kız, aldığı öpücük yüzünden sersemlemişti. Bu, aklının ucundan dahi geçmemişti.
♥♥♥
Yetkin, Algın, Sarp ve birkaç kişi daha kısa sürede piknik yapacakları alana varmışlardı. Sarp, cep telefonunu çıkarıp ekrana baktığında saatin 18.30 olduğunu gördü. Planı uygulamak ve Algın'ı kaçırabilmek için bir saati vardı. Bu yüzden acele edilmeliydi. Sarp'ın tuttuğu adamlardan biri, onları uzaktan izliyordu. Genç kızı ne zaman yalnız yakalarsa o zaman kaçırma girişiminde bulunacaktı. Algın, kısa bir süre sonra Yetkin'e doğru yavaşça sokulup tuvalete gitmesi gerektiğini söyledi. Genç adam "Biraz ileride." diyerek eli ile genç kızın gideceği yönü gösterdi. Sarp, bu konuşmayı duymuştu. Beklenen fırsat ayağına gelmişti. Hemen çevresine bakındı ve tuttuğu adamlardan birini gördü. Adama kafasıyla belli etmeden Algın'ı işaret etti. Adam, yavaşça başını salladı. Genç kızın yalnız olacağına dair mesajı almıştı. Algın, utangaç bir şekilde gülümsedikten sonra tuvalete doğru yürümeye başladı. Adımları aceleciydi. En sonunda tuvalete girdiğinde, kapının arızalı olduğunu fark etti. "Of ya." diyerek sıkıntılı bir şekilde söylendi. Tam o sırada tuvaletin kapısı açıldı ve içeriye giren kişi, bağırmasına fırsat bırakmadan hızla hareket etti. Ağzını eliyle kapatırken burnuna ilaçlı pamuğu bastırıyordu. Hala çırpınan ve kurtulmaya çalışan genç kız, pamuktaki ilacın etkisiyle saniyeler içinde bilincini kaybetti. Artık bir şey göremez olmuştu. |
0% |