@yazarcerenoktay
|
30.09.2024, 15:20 💖 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Yetkin, Algın'ı bırakmasının ardından tekrardan evine gitmişti. Aracını park etmesinin ardından bahçe tarafından dolaşıp öyle girmişti odasına. Bugün, babası yaptığıyla bardağı yeniden taşırmıştı. Babasına her zamankinden daha çok darıldığını hissediyordu. Kendini çok ama çok kötü hissediyordu ve kafasını bolca film izleyerek dağıtmak istiyordu. Üzerini değiştirip pijamalarını giydikten sonra tabletini aldı ve yatağının üzerine oturdu. Güncel filmlere baktıktan sonra, izlemek istediği bir tanesini açtı ve kulaklığını taktı kulağına. Neden hayatında bir şeyler yolunda gitmiyordu ki? Bu çok saçmaydı. Gerçi söz konusu babası olduğundan hiç şaşırmaması gerekti. Yetkin, kendini bildiğinden beri babasının böyle davranmasından çok rahatsız oluyordu. Hayatını hep kısıtlamış, kendisi yön vermek istemişti. Kaşlarını çatıp "Yeter bu kadar düşündüğün," dedikten sonra dikkatini filme vermeye çalıştı.
♥♥♥
Gözlerimde tutuyorum seni, gözyaşlarım sen. Kalbime hapsettim, her atışı sen. Dilimdeki içli şarkı, burnumdaki sıla kokusu, yanımdaki yamacımdaki yoldaşlık, içimdeki bambaşkalık hepsi sen, sen, sen. Olmasan neylerim ki ben. Varlığını varlığıma armağan eder misin? Benimle evlenir misin? Yetkin, bu teklifin çok özel olmasını istemişti ve Algın'ın sürekli okuyup takip ettiği derginin içine teklifini yazarak koymuştu. Algın, odaya girip oturduğunda derginin yeni sayısını eline aldı. Sayfaları sırasıyla geçip incelemeye devam ederken, Yetkin, onu seyrediyordu. Teklifin yazılı olduğu kağıdı eline alıp okumaya başladığında, genç kızın yüzünün aldığı şekli unutabilmesi kesinlikle mümkün değildi. Büyük bir şok, sonrasında gelen çığlık ve dökülen gözyaşları. Ne kadar da mutlu görünüyordu Algın. Yetkin, en sonunda odaya girip Algın'a bir tanem dediğinde, genç kız yaşlı gözlerini genç adama çevirdi. “Bu… Bu çok güzel. Ben… Ben… Evet. Evet, kabul ediyorum! Seninle evlenirim!” diye bağırdıktan sonra koştu ve Yetkin'e sıkıca sarıldı. Yetkin, tam kulağının dibinde çalmaya başlayan cep telefonunun sesini duyduğunda, Algın ile birlikte olduğu görüntü yavaş yavaş silikleşmeye başlamıştı. En sonunda görüntü tamamen kararıp bir karadelik misali görünüp yok olurken, genç adam gözlerini açtı. Yatağında yatmaya devam ediyordu ve film izlerken uyuyakalmıştı. Yetkin, derin bir nefes aldıktan sonra "Ne oluyor ya?" diye sordu. "Algın nerede?" Ağrıyan başını yavaşça salladıktan sonra, sesin geldiği yöne çevirdi bakışlarını. Gördüğünün rüya olduğunu anlaması biraz zaman aldı ve en sonunda "Of ya," dedi. Uyanmasına sebep olan cep telefonuydu ve arayan da biriciği, Algın'ından başkası değildi. Yattığı yataktan doğrulduktan sonra, kaşlarını çattı ve elini telefona uzattı. Telefonu eline almasının ardından yanıtladı ve "Alo," dediğinde ağlamaya devam eden sevgilisinin sesini duydu. Hayatına Algın girdiğinden beri sürekli endişe duyuyordu. Genç kızın neden ağladığını merak ederken yüreğinin pır pır attığını fark etti. "Sen iyi misin?" diye sorduğunda telaş içinde, Algın'ın sesi yeniden kulağına ulaştı. "İyi değilim. Hem de hiç iyi değilim. Ben sanırım büyük bir hata yaptım ve bu ikimizi etkileyecek bir şey." Algın, bir hata mı yaptım demişti? Hem de ikisini etkileyecek bir hata? Ne yapmış olabilirdi ki? Sesinin böylesine telaşlanması üzerine "Neredesin?" diye sordu Algın’a. Genç kızın "Evimdeyim," diye yanıt vermesinin ardından ayaklandı ve üzerini değiştirmek üzere yürüdü. "Hemen geliyorum," dedi. Ardından telefonu kapattı.
♥♥♥
Peri, nihayet almak istediği bilgileri almıştı ve öğrendiği şeyleri gazeteye yazmak için sabırsızlanıyordu. Algın'ın yaşadıkları, kaçırıldığı yerde başına gelenler ve sonrasında olanlar. Peri, kurduğu planda başarılı olduğu için ve Algın'ın kuzeni olduğunu öğrendiği kişiyi kullanmayı akıl ettiği için kendini çok zeki görüyordu. Ellerini sıvazladıktan sonra, gülmeden yapamadı. "Hadi bakalım. Şimdi sıra haberi internet sitelerine düşürmek."
♥♥♥
Kendisini arayan arkadaşının aramasını sonlandırdı ama aramalar sürekli devam ediyordu. Arkadaşı ne kadar da ısrarcıydı. Asla pes etmiyordu. En sonunda pes edip telefonu yanıtladığında "Sürekli aramanı gerektirecek ne var acaba?" dedi soğuk ses tonuyla. "Ardı ardına aramalardan nefret ettiğimi bilirsin." Biliyordu ama yine de araması gerekiyordu. Çünkü gazetelerde çıkan haberi belli ki görmemişti Emrah ve bu da sonradan öğrenirse daha kötü şeyler olacağının işaretiydi. "Biliyorum," diyen arkadaşının sesini işitti. "Ama senin bilmediğin şeyler var. Hem de çok önemli şeyler." Emrah, durdu. Neyi bilmiyordu? Gözden kaçırdığı bir şey mi vardı? "Hemen ne olduğunu söyleyecek misin yoksa gelip gırtlağına çöktüğümde mi anlatacaksın?" "Pekâlâ." dedi telefonun ucundaki adam açıkça belli olan bir kaygıyla. "Senin kızın kaçırılma olayını yazmışlar. Algın'ın ağzından her kim laf aldı, olayın doğruluğu nedir bilmiyorum ama kısa sürede kapısına gazetecilerin dayanacağına bahse girerim. Sadece bu da değil. Senin kızı kurtaran Mirzanlı Holding'deki ortağın Yetkin Mirzanlı olmuş." Emrah, duyduklarını hazmetmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Yetkin Mirzanlı ile bu kadar yakınlaştıklarını bilmiyordu. Ne yapıp edip gazetedeki haberi okumalı ve sonrasındaysa haberi yapan gazeteciyi bulmalıydı. "Kapat telefonu. Sana sonra döneceğim," demesinin ardından arkadaşı hiçbir şey söylememiş ve telefonu kapatmıştı. "Yetkin... Yetkin!" derken dişlerini birbirine sıkıca bastırmıştı ve tıslarcasına konuşuyordu. Duydukları hiç hoşuna gitmemişti.
♥♥♥
Yetkin, kalabalık trafiğin içinde aracını sürmeye devam ederken, bir an önce Algın'a varmayı istiyordu. Genç kızın yaptığı yanlış her neyse bunu bir şekilde telafi edebilirlerdi. Ne de olsa Yetkin'in eli - kolu her şeye uzanıyordu. Aracını sürmeye devam ederken telefonuna gelen mesaj sesini duyduğunda, Algın'ın mesaj attığını düşündü ve telefona bakmadı. Ne de olsa genç kızın evine varmasına az kalmıştı ve araçtan indiğinde yüz yüze konuşacaklardı. Nihayet aracını park edip araçtan indikten sonra, kapıyı kilitledi ve genç kızın oturduğu dairenin ziline bastı. Algın, zile basılmasının ardından başkasının geldiğini düşünerek kapı otomatiğinden "Kim o?" diye sordu. Yeniden bir yabancı ile muhatap olmak istemiyordu. Yetkin'in "Benim," diyen sesini duyduktan sonra kırmızı düğmeye basarak kapıyı açtı. Yetkin, kapının açılmasının ardından apartmana girdiğinde koşar adımlarla yürümeye başladı ve Algın'ın dairesinin önüne geldi. Genç kızın evinin içine girmesinin ardından kendisine birdenbire sarılması ve yeniden ağlamaya başlaması, fazlasıyla ürkmesine sebep olmuştu. Bu hiç iyiye alamet değildi. "Ne oldu hayatım?" diye sorduğunda, Algın'ın titrediğini fark etti. "Ben kötü bir şey yaptım galiba. Çok kötü bir şey. Yanlış bir insana güvendim ve ikimizi de riske attım. Kim bilir kaç tane gazeteci ve magazinci çevremizde dolaşacak? Ben bu tarz şeylerden hiç hoşlanmam. Hem de hiç hoşlanmam. Şimdi böyle olursa ne yapacağız Yetkin? Söylesene bana. Ne yapacağız? " Yetkin, ne olduğunu anlamamıştı. Bu üzden hiçbir şey söylemedi. Tek yaptığı Algın'ı sakinleştirmeye çalışmak ve sonrasında "Daha iyi misin?" diye sormaktı. "Daha iyiyim." dedi Algın. Yetkin'in getirdiği su dolu bardağı elinden alıp sakinleşebilmek adına suyu içti. İçtiği suyun ardından kendini biraz daha sakinleşmiş hissediyordu. Yetkin ile birlikte kanepelerden birine oturduğunda "Eve bir kız geldi ve Evrim'i sordu. Daha sonra Evrim'in evde olup olmadığını bilmediğim için onu içeri aldım. Evrim'e baktım ama evde yoktu." "Eee?" dedi Yetkin. "Ne var bunda?" Algın'ın bu olayı bu kadar büyütmesine anlam veremiyordu. Kızı içeri almış olabilirdi. Sonuçta kuzeninin arkadaşıydı. "Sen ne var ki bunda diyorsun ama hiç de öyle değil işte. Ben kaçırılmamı, seni, her şeyi anlattım. İyi yapmadım herhalde. Kızın gitmesinin ardından epeyce zaman geçmiş ve Evrim hala gelmemişti. Açıkçası yalnız olduğumdan ve kedilerim de kendi kafalarına göre takıldığı için, bari gündem haberlerine bakayım dedim. Sonra ne görsem beğenirsin? Kaçırılmam, senin beni kurtarman, Emrah’tan şüphelenmem ve daha pek çok şey... Anlattığım ne varsa hepsini haber yapmışlar." İşte şimdi Yetkin ne olduğunu anlamış ve Algın'a hak vermişti. Bu hiç iyi olmamıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Bırak. Öğrensinler." dedi. Algın'ın gözlerine dikkatle bakıyordu. "Hiç düşündün mü bu olayın bizim ve en önemlisi senin için nasıl bir artısı olduğunu?" Artısı olmak? Böyle bir olayın ikisi için nasıl bir artısı olabilirdi ki? Algın, Yetkin'in neden bahsettiğini anlayamıyordu. Anlamadığını belirten gözlerle Yetkin'e bakarken "Nasıl bir artısı olabilir ki?" diye sordu. Yetkin, kolunu Algın'ın omzuna atıp genç kızı kendine çekti. "Emrah, artık senden uzak durmak zorunda kalacak." dedi. "İlişkimizin başladığını öğrendiğinde, sana yaklaşabileceğini zannetmiyorum. Ayrıca ilk kaçırma girişiminden kendisini sorumlu tuttuğunu insanların öğrenmesi, pek çok insanın ona karşı nefret duymasını sağlayacak. İnsanlar böyle şeyleri çok dikkate alırlar. Bu bile bize yaklaşmasını engelleyecektir." Gerçekten Yetkin'in dediği gibi Emrah, Algın'dan uzak durup hayatını zehir etmekten vaz mı geçecekti yoksa tam tersi olup da genç kızın hayatını daha da mı berbat edecekti? Algın, ilk seçeneğin olmasını dilerken buldu kendini. Emrah'tan ölümüne nefret ediyordu. Yüzünü dahi görmeye tahammülü yoktu. Yetkin'in göğsüne başını yasladığında, gözlerini kapadı ve hiçbir şey düşünmeyip sadece anın tadını çıkarmaya karar verdi. Sıkıntılardan biraz olsun uzaklaşıp onu hissetmek şu an için en doğru olan şeydi.
♥♥♥
Yetkin, ertesi gün Algın'ın ailesi hakkında araştırma yapılması talimatını vermişti. Genç kızın söyledikleri zihninde bir yara misali durmaya devam ediyor ve ailesinin ona yaşattıklarını bir bir öğrenmek istiyordu. Holding'e doğru giderken aklında hala Algın'ın ailesi ile ilgili düşünceler vardı. Bin bir türlü kötü olayın aklına gelmesiyle çıldıracak gibi oluyor, kendisini sakinleştirebilmek için bir yol arıyordu. En sonunda Holding'e vardığında, aracını park etti. Emniyet kemerini çözmesinin ardından kapıyı açıp araçtan dışarı çıktı. Bugün, Holding'e gelip çalışmayacaktı Algın. Dinlenecekti. Aracı kilitlemesinin ardından Holding binasına doğru yürüdü ve içeri girdi. Babasının odasının önünden geçerken daha hızlı hareket etti ve odasına vardığında kapıyı arkasından hızla kapattı. Sekreteri Selma, kapıyı tıklattı. Yetkin'in "Gir." dediğini duymasının ardından "Günaydın Yetkin Bey." dedi. "Kahvenizi hemen getiriyorum. Bir de üç gün sonra yapılacak bir bağış gecesine davetli olduğunuzu söyledi babanız. Sizi muhakkak orada, Mirzanlı Holding'i temsil etme adına bekliyor." Yetkin, her ne kadar aklı başka şeylerle dolu olsa da her zaman bağış gecelerine vakit ayırması gerektiğini düşünürdü. İnsanlara yardım etmek, onların daha rahat bir hayat yaşamasına sebep olmak, genç adama büyük bir mutluluk vermekteydi. Bağış gecesi dışında da bol bol ihtiyaç sahiplerine yardım yapardı zaten. Bu konuda hiç kendini geri çekmezdi. Madem Allah ona fazlasıyla para veriyordu, neden kendisine verilen bu parayı onlarla paylaşmayacaktı ki? "Kahvemi bekliyorum." demesinin ardından bağış gecesi ile ilgili araştırma yapmaya başladı. Bu bağış gecesi Şehit Aileleri'nin daha rahat bir hayat sürmesi adına yapılan bir geceydi. Kim bilir elde edilen gelirle ne kadar çok mutlu olacaklardı. Kaybettikleri oğullarının ardından hala yaslarını tutan ailelere bir parça olsun yardımda bulunabilmek, çok güzeldi. "Gerçekten de yüreklere dokunan bir bağış gecesi olacak." dedi Yetkin derin bir nefes almasının ardından. Çok fazla gözyaşı döküleceğinden emindi. Bağış gecesini incelemeye devam ederken odasına giren Selma'nın "Kahveniz efendim." dediğini duydu. Selma, ağır adımlarla ilerledi. Kahveyi Yetkin'in masasına bıraktıktan sonra "Başka bir arzunuz var mı efendim?" diye sordu. Yetkin, genç kıza bakmadan "Bağış gecesine kimlerin katılacağının listesini istiyorum." dedi. Genç kızın isteği üzerine "Hemen efendim." deyip odadan çıktığını gördü. Liste kısa sürede eline geçecekti ve kimlerin bu konuda hassas olduğunu öğrenecekti. Herkesin o gün için kendisi kadar duyarlı olmasını bekliyordu. Eğer ki duyarlı olmazlarsa, genç adamın onlara karşı duyduğu saygı yerle bir olacaktı.
♥♥♥
Nihayet bağış gecesi gelip çattığında Algın ile Yetkin kusursuz görünüyordu. Genç kız güzelliğine güzellik katmış, Yetkin ise her zamankinden daha da yakışıklı olmuştu. Genç adam, Algın'dan daha önce hazırlanmıştı ve genç kızın kendisini aramasını bekliyordu. Kadınlar erkeklere göre daha yavaş ve detaylı bir şekilde hazırlandıklarından, genç kızın aramasının gecikmesine hiç şaşırmamıştı. Elini telefona uzattığı sırada çalmasıyla olduğu yerde sıçrayan Yetkin, kaşlarını çatmadan yapamadı. Arayan Algın'dı. Belli ki hazırlanmıştı. Telefonu eline alıp aramayı yanıtladıktan sonra "Hazır mısın?" diye sordu. Nişanlısının "Hazırım. Gelebilirsin." diyen sesini işitti. Masasının üzerinde duran anahtarını aldıktan sonra bahçeden çıktı. Aracına binip yola çıktığında, Algın'ın nasıl olduğunu düşündü. Bugün diğer günlere nazaran daha güzeldi hiç kuşkusuz. Bunu düşünmek bile genç adamın kalbinin atış hızını arttırmaya yetti.
♥♥♥
Algın'ın evinin bulunduğu sokağa girdiğinde, genç kızı aradı ve aşağı inmesini söyledi. Genç kız, telefonun kapanmasının ardından kendisine meraklı gözlerle bakmaya devam eden kedilerine "Sonra görüşürüz canlarım." dedikten sonra dışarı çıktı. Merdivenlerden inerken çok yavaştı. Topuklu ayakkabılar ile yürümek tam bir eziyetti. En sonunda kendini apartmanın dışına attığında Yetkin'i gördü. Üzerindeki siyah takım elbisesi ve ışıl ışıl parlayan mavi gözleri ile çok yakışıklı olmuştu. Yetkin, Algın'ı görmemişti henüz. Kapının kapanış sesini duyduğunda bakışlarını genç kıza çevirdi ve donup kaldı. O kadar güzel olmuştu ki, güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmezdi. Büyülenmiş gözlerle ona bakmaya devam ederken "Seninle evleneceğim için çok şanslıyım. Herkes benim gibi şanslı olamaz." dedi. Algın, Yetkin'in neden böyle dediğini anlamamıştı. Genç adama şaşkın şaşkın bakarken "Neden?" diye sordu. Yetkin, Algın'ın elini tutup ona koltuğuna kadar eşlik ederken "Neden olacak?" dedi. "Çok güzelsin. Gözlerimi kamaştırıyorsun." Nerede, hangi sözcükleri kullanması gerektiğini çok iyi biliyordu genç adam. Söz konusu Algın olduğunda bu konuda son derece seçici davranıyordu. Bu yüzden direkt kalbinden geçenleri dile getiriyor, onun gönlünü daha da fethedebilmek adına doğruları söylüyordu. Genç kız, gözlerini Yetkin’den kaçırdıktan sonra “Artık gitsek mi?” diye sordu. “Geç kalmamak lazım. Herkes bizi bekler.” Yetkin, sağ eli ile aracı işaret ettikten sonra “Gidelim,” dedi. “Önden bayanlar lütfen.” Birlikte araca binmek için harekete geçtiklerinde, önce Algın oturdu sonra da Yetkin. Hala el ele tutuşmaktaydılar ve genç adamın sevdiği kadının elini kolay kolay bırakmaya niyeti yoktu. Araç hareket edip birlikte Bağış Gecesi’nin yapılacağı yere doğru gitmeye başladıklarında, genç adamın tek isteği bugünün zararsız, ziyansız bitmesiydi.
♥♥♥
İnsanlar yavaş yavaş Bağış Gecesi’nin yapılacağı yere gelmeye başlamışlardı. Hepsinin tek amacı birlikte vakit geçirip kaynaşırken Şehit Ailelerine yardımcı olmaktı. Bağış gecesinin yapılacağı yerdeki kalabalık artmaya devam ettikçe çekilen fotoğrafların sayısı da çoğalmaktaydı. Çekilen her bir fotoğrafı sosyal medyalarda, gazetelerde, dergilerde, insanların görebileceği yerlerde kullanacaklardı. Böyle günler çok önemliydi. İçeri giren kalabalık artmaya devam ettikçe konuşan insanların gürültüsü de artmaya devam etmişti. Çoğunlukla kendileri, yaptıkları işler, özel hayatları ile ilgili konuşsalar da Şehit Aileleri’nin de hayatları hakkında konuşmayı ihmal etmiyorlardı. |
0% |