Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@yazardide

*SÜREYYA’NIN AĞZINDAN*

Okuldan çıktım, Gökçe’yi eve bırakıp markete indim. Kulaklığımı takmış market rafları arasında geziniyordum. O sırada Nevra aradı kulaklığı çıkartmadan konuşmaya başladım.

-Alo, Nevra?

-Süreyya nasılsınız? Çelebi bir şey yapmadı değil mi?

-Yok be, eski sevgili yalanından sonra çıldırdı tabi biraz ama yapacak bir şey yok yani. Soğutacağım o adamı kendimden. Bak şuan aklıma geldi hani böyle soğutma büyüsü falan yapıyorlar ya. En kötü büyücülere gideriz.

-Olur, gideriz ama bak ne olur kendinize dikkat edin, bana her şekilde haber verin. Aklım sizde. Adı ne dedin eski sevgilinin?

-Çağatay, geldi aklıma.

-Çağatay da tam olmuş. Bak dediğim gibi beni haberdar etmeyi unutma.

Telefonu kapatıp diğer reyona gitmek için arkamı döndüm ama döner dönmez birisine çarptım. Kokusundan hemen tanıdım Çelebi’yi.

-Ne yapıyorsun burada ya? Beni mi takip ediyorsun sen?

-Kiminle konuşuyorsun sen?

-Bana aynı şeyi iki kere söyletme. Sen benim anam babam değilsin. Sana hesap vermeyeceğim. Anlamıyor musun bunu?

-Dün gece Muğla’daki bütün Çağatayları araştırdım. Hiçbiriyle bir alakan gözükmüyor. Ne bu çocuğun soyadı?

-Ne yaptın, ne yaptın?

-Lafı çevirme Süreyya, beni de çıldırtma söyle şu çocuğun soyadını geberteyim ikimizde rahat edelim.

Çelebi gerçek kimliğini belli etmeye başlamıştı. Kolumu sıkmaya başlamıştı.

-Çelebi beni korkutuyorsun.

-Sen değil, o Çağatay denen herif korkacak! Anladın mı lan beni! Yıllardır sevdiğim kadını bırakır mıyım ben başkasına?

-Bu aşk değil, bu takıntı.

-Evet, takıntılıyım ben sana, Süreyya. Takılıyorum sana çözülemiyorum.

-Ben de seni tanıyamıyorum, bırak kolumu acıyor.

-Kim bu Çağatay dedim Süreyya?

-Ben seni bunca zaman nasıl tanıyamamışım? Kolumu derhal bırakmazsan bağırırım, bütün marketi buraya toplarım. İki paralık karakterini bozdurur bozdurur harcarsın.

Kolumu daha çok sıkmaya başladı.

-İstediğin kadar bağır. Değil marketi gerekirse Muğla’yı satın alırım lan senin için.

Tanımadığım bir erkek sesi bana seslendi.

-Süreyya? Ne yapıyorsunuz beyefendi? İyi misin canım?

Çelebi gelen adama öldürücü bakışlar atarken benim kolumu bırakmıştı. Ben ne yapacağımı bilmiyordum ve gelen adamı da tanımıyordum.

-Sen kimsin lan ne karışıyorsun, sevgilimle arama niye giriyorsun? Süreyya’yı nereden tanıyorsun?

Bu sefer bana döndü,

-Kim bu adam Süreyya? Çağatay bu mu lan? Bu şekilsiz mi senin eski sevgilin?

Benim gözlerim şuan dolmamalıydı belki de ama Çelebi’nin böyle bir karakteri olduğunu bunca ay görmediğim için kendime kızıyordum ve bu da haliyle beni üzüyordu, cevap veremiyordum. Yanımdaki adam elimi tuttu.

-Çağatay benim evet asıl siz kimsiniz? Yeniden denemeye karar verdik. Benim sevgilime ne hakla bağırıyorsunuz?

Çelebi hepten çıldırmıştı artık.

-Benim sevgilim diyor, BENİM SEVGİLİM DİYOR SÜREYYA. Bir şey demeyecek misin? Sen benim sevgilim değil misin? CEVAP VERSENE SÜREYYA?

-Seni hiç tanıyamamışım Çelebi, sen böyle değildin.

-LAN BEN KEYFİMDEN Mİ DEĞİŞTİM ANASINI SATAYIM? ALDATTIN MI LAN BENİ?

-Küfretme!

-Süreyya beni çıldırtma, aldattın mı beni?

-Ben seni hiçbir zaman aldatmadım, ama sen beni başından beri kandırıyormuşsun. Asıl sen beni aldatıyordun. Senin suratını görmek istemiyorum, sesini duymak, kokunu almak istemiyorum. Defol git bu şehirden, bu ülkeden.

-Bana yaptığının hesabını sormadan hiçbir yere gitmiyorum kızım! Bundan sonra ikinizde koruyun kendinizi. Anladın mı lan süt bebesi? Koru kendini.

Çelebi elini kolunu sallaya sallaya çıktı marketten. İnsanlar toplanmış etrafımıza bense yere çökerek ağlamaya başladım. Yanımdaki adam da yere çökmüş bana dokunmakla dokunmamak arasında teselli vermeye çalışıyordu.

-Gelin dışarıya çıkalım biraz hava alın iyi gelir.

Onun kolundan tutarak ayağa kalktım. Marketten çıkarken insanlar arkamızdan konuşuyorlardı. Hala ağladığım için önümü tam göremiyordum bu yüzden onun koluna girmiştim. Denizin yanına geldik. Ellerini denize daldırıp soğuk suyu yüzüme çarptım. Kayalıklara yaslandık beraber. Benim ağlamam biraz kesilince o konuşmaya başladı.

-Kusuruma bakmayın lütfen ama böyle birisiyle nasıl beraber oldunuz?

-Onun böyle birisi olduğunu bilmiyordum ki? Hem sen kendini niye attın ki? Şimdi sende öleceksin.

-Benim adım gerçekten Çağatay da öyle adımı duyunca dikkat kesildim. Bir de adam resmen size şiddet uyguluyordu, öyle geçip gidemezdim. Bu arada öleceksin derken?

Ağlamam arttı ama Çağatay’dan çantamı açıp telefonumu vermesini istedim. Kulaklık biraz dolaşmıştı ama halledebildi ve telefonu bana uzattı. Ben de hemen Nevra’yı aradım. Tek çalışta açtı.

-Alo Nevra?

-Süreyya sen ağlıyor musun?

-Buluşabilir miyiz? Çok kötü şeyler oldu.

-Konum at hemen geliyorum.

Telefonu Çağatay’a uzattım.

-Nevra’ya konum atar mısın? Minik kaplumbağa yazan kişiye de ablacım evi kilitle sakın dışarı çıkma yazar mısın? Şuan harfleri seçemiyorum.

Birkaç dakika sonra hallettiğini söyledi.

-Seni bu duruma soktuğum için özür dilerim.

-Madem artık bu işin içindeyim bana anlatır mısın neler olduğunu?

-Nereden başlayacağımı bilmiyorum.

-En başından başlamaya ne dersin?

-Benim ismim Süreyya. Edebiyat öğretmeniyim. Buradaki Aydınoğlu kolejinde çalışıyorum şuan. O adam da Çelebi. O okulun sahibiymiş. Ben bunu sonra öğrendim tabi…

Çağatay’a her şeyi anlattım. Çelebi’nin katil olduğunu bile. Beni hiç tepki vermeden yargılamadan sorgulamadan dinledi. Sonra o da kendisini anlatmaya başladı.

-Madem açık açık konuşuyoruz. Benim ismim de Çağatay Demir. Psikoloğum. Ama bu mafyacılık oynayan adamları da babam yüzünden biliyorum. Babam da bilinen mafyalardandı. Ben tabi bunu büyüyünce anladım ve bu işlerden el ayak çekmek istedim. Babamın soyadından men davası açtım. Normalde soyadım Demirci’ydi. Davayı kazandım ve Demir oldum. Böylelikle babamla hiçbir ilişkim kalmadı.

-Bu devirde hala mafyanın kalmış olması çok sinir bozucu. Ama Çelebi bizi gerçekten öldürecek galiba.

-Sen bu adamı seviyor musun?

-Seviyordum, bunları öğrenmeden önce. Artık canımı acıttı bana zarar veriyor. Ama sevgi acıtmaz, iyileştirir.

Biz konuşurken Nevra geldi. Telaşlıydı. Ben onu görür görmez yerimden kalktım koşa koşa gittim sarıldım, tekrar ağlamaya başladım. Biraz şaşırdıysa da ona da bana sarıldı.

-İyi misin, neyin var? Noldu? Anlatsana Süreyya!

-Çelebi bizi öldürecek!

-Bizi derken.

-Çağatay’la beni.

-Çağatay diye birisi yok ki öldürsün.

O sırada Çağatay söze girdi.

-Merhaba, Çağatay ben.

Nevra şaşırmıştı.

-İnanamıyorum, koskoca şehirde Çağatay mı denk geldi yani? Abdullah desek de bulur muyduk acaba?

-Nevra, Çelebi çıldırmış gibiydi. İkimize de tehditler savurup gitti.

-Süreyya yerine Çağatay’ın hayat garantisi daha az. Ne yapacağız?

-Hiçbir şey yapamaz bana korkmayın.

-Polise gidelim, hapse girsin.

-Olmaz, evleneceğiz biz onunla hapse girerse çıkamaz bir daha.

-Muğla’dan kaçalım o zaman yine.

-Arar bulur o manyak.

-Zaten dün gece Muğla’daki bütün Çağatay’ları araştırmış. Onu yapan bizi de bulur.

-Ne yapacağız o zaman söyleyin bana? Allah’ım ben sadece kardeşimle mutlu bir hayat yaşamak istedim. Bu bana reva mı ya Rabbim?

-Evlensek?

-NE?

Hem Nevra hem ben Çağatay’ın bu teklifine çok şaşırmıştık.

-Bakmayın öyle formalite bir evlilikten bahsediyorum. Babamın soyadından vazgeçtim dediysem ilişkilerimi hepten kopardım demedim babam bizi korur. Tabi sen de istersen…

Nevra ikimiz birbirimize baktık. Ne yapacaktım?

Loading...
0%