Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@yazardide

*SÜREYYA'NIN AĞZINDAN*

-Niye gelmediler ki hala, başlarına bir şey mi geldi? Buraya hiç gelmemeliydi ona bir gün bile bakamadım. Hem kim ki bu adamlar? Neden kaçırdılar kardeşimi?

Biz hala karakolda Gökçe’nin gelmesini bekliyorduk. Kimse de bir açıklama yapmıyordu. Çelebi bir saniye olsun yanımdan ayrılmamıştı. Şimdi de beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

-Süreyya, lütfen böyle yapma, Kendine yüklenme. Hem sen böyle yaptıkça ben kendimi sorumlu tutuyorum bu durumdan.

-Seninle ne ilgisi var ki Çelebi? Adamlara sen m dedin kaçırın kızı diye? Onlarla eski ortak olman senin suçun değil. Demek ki daha önce de böyle vukuatları olmuş sen de yolunu ayırmışsın. Ama işte insan içinde kin besliyorsa onun önüne asla geçemezsin.

-Haklısın.

-Hem sen polise gelerek o kadar iyi bir şey yaptın ki… ya o dizilerdeki, filmlerdeki gibi eline silah alıp kendin kurtarmaya falan gitseydin? Sana bir şey olabilirdi, Gökçe’ye bir şey olabilirdi… Düşünmek bile istemiyorum.

Ne söylediğimin sonradan farkına varmıştım ama şikayetçi değildim. Çelebinin dudağı yukarıya doğru kıvrılmıştı.

-Haklısın tabi, bize bir şey olsa sen çok endişelenirdim.

Geri adım atmadım.

-Endişelenirdim tabi ki. İnsan değer verdiği şeylerin zarar görmesini istemez değil mi?

Artık neredeyse gülümsüyordu Çelebi, ben de sırıttım.

-Öyle…

Biz birbirimize bakarken Gökçe’nin sesini duydum bir anda. Bana “Abla!” diye bağırarak koridorun başından yanımıza kadar koşmaya başlamıştı. Onu görür görmez ben de ayağa fırladım, ona doğru bir iki adım attım. Ortada kavuştuk, bir hışımla sarıldık birbirimize. Yanaklarımız ne ara ıslanmıştı bilmiyorum ama ikimizde hüngür hüngür ağlıyorduk. Onu kendimden biraz uzaklaştırıp omuzlarından tuttum ve yüzüne baktım.

-Çok korktum abla. Valla bir an öleceğim sandım.

-Ölüm falan alma ağzına. Hem ben sana demedim mi kapıyı kimseye açma diye? Niye dinlenmiyor benim sözüm? Öldüm öldüm dirildim burada telaştan.

-Abla hani ölüm kelimesini kullanmayacaktık?

-Sus, ablaya cevap verme! Serseri.

Tekrar kendime çektim sımsıkı sarıldım. Gülümserken gözüm Çelebi’ye takıldı. Ona naif bir şekilde bize bakıyordu. Ona da gülümsedim. Arkadan polis memurları gelince Gökçe’yle ayrıldık birbirimizden.

-Operasyon gayet başarılı geçti. Bizi beklemedikleri için onları suçüstü basmış olduk. Köz lakaplı Şahin Karaorman ve çetesi tutuklandı. Mahkemede yargılanacaklar. Bu işi tek başınıza çözmek yerine polise geldiğiniz için teşekkür ederiz. Gökçe kızımızın ifadesini aldıktan sonra gidebilirsiniz.

-Asıl biz çok teşekkür ederiz komiser bey. Gökçe’cim biz seni burada bekliyoruz tamam mı güzelim.

Gökçe giderken elim göğsüme gitti derin bir nefes verdim dışarıya. Rahatlamıştım onu sapasağlam karşımda görünce. Çelebi’de anlamıştı halimi.

-Gördün mü söylemiştim sana bir şey olmadan gelecekler diye.

Cevap vermek yerine sarıldım Çelebi’ye. O da ben de şaşırmıştık bu hareketime. Önce anlayamadığı için ne yapacağını şaşırdı sonra o da sarılmama karşılık verdi. Bir süre sonra ondan uzaklaştım.

-Her şey için teşekkür ederim Çelebi. Yollarımız iyi ki kesişmiş. Ama bak sana düşman başka kimse yok değil mi? Hep böyle yüreğimiz ağzımızda mı yaşayacağız?

Çelebi, çok mutu görünüyordu. Gülüşünü saklamak için kafasını yere eğmişti. Ama zaten benden uzun olduğu için her şey net bir şekilde görülüyordu. Sonra kafasını yerden kaldırıp gözlerini benim gözlerimle buluşturdu.

-Başarılı bir iş insanının sevmeyeni seveninden fazladır maalesef.

-İş insanı! Tebrikler iş adamı demedin. 10 puan.

Çelebi gururla kafasını gülümseyerek sağa eğdi. Ben de onu taklit ederek aynı şeyi yaptım. Bir süre sonra Gökçe geldi yanımıza.

-Çıkabilir miyiz artık şuradan. Çok sıkıldım.

-Tamam canım, hadi gel eve gidelim.

-Abla ya açım aç. Operasyondan çıktım. Vurulabilirdim.

-Sus bakayım! Ölüm yok demedik mi? Hem evde ıspanak vardı onunla yemek yaparım sana.

-Abla ne ıspanağı ya? Eskiden her gün ıspanak yiyordum zaten.

-Hee, anam edunce bişiy diyemeydun değul mi?

-Diyemeydum, ablacuğum diyemeydum.

Karadeniz ağzıyla konuştuğumuzu fark edince Çelebi gülümsemeye başlamıştı.

-Karadenizli olduğunuzu biliyordum ama hiç oranın ağzıyla konuşacağınızı düşünmemiştim. Afedersiniz.

-Asıl sen afedersin. Sinirlenince elinde olamadan çıkıveriyor işte ağzından.

-Şöyle yapalım mı, beraber bir restorana gidelim. Yemek yiyelim. Hem Gökçe’de bize neler olduğunu anlatır.

-Ay, evet abla gidelim gidelim. Çok açım, ıspanak yemek istemiyorum. Pizza yemek istiyorum.

-Yedircem ben sana pizza merak etme!

-Süreyya lütfen kırma beni.

Gökçe bana masum masum bakmaya çalışıyordu. Güya beni ikna ediyordu. Fazla üstelemeden kabul ettim.

-İyi tamam. Gidelim madem.

Karakoldan anca çıkabilmiştik. Temiz hava iyi gelmişti.

-Benim arabayla gidelim istersen Çelebi.

-Olur, Necati de arkadan benim arabamı getirsin. Ama arabayı ben kullanabilir miyim bildiğim bir pizzacı var. Sizi oraya götürmek istiyorum. Çok iyi yapıyor.

-Peki tamam.

Arabaya bindik. Gökçe biner binmez kulaklığını taktı ve müzik dinlemeye koyuldu. Çelebi’ye söylemek istediğim ama bir türlü cesaret edemediğim bir şey vardı aklımda. Sürekli kendimi söylemeye dair cesaretlendiriyordum ama bir türlü söyleyemiyordum. Çelebi de ona karşı bakışlarımdan bunu anlamış olacak ki

-Söyle hadi söyle.

-Neyi söyleyeyim ya?

-O içini yiyip bitiren şeyi.

Gülümsedim.

-İyi, peki. Sende hiç pizza yiyecek tip yok. Nerden biliyorsun kaliteli pizzacıları?

O da gülümsedi. Bir yandan bana bakıp bir yandan arabayı sürüyordu.

-Benim de bir kardeşim var Süreyya. Ve ben de onun iyiliği, mutluluğu için bazı şeylerden feragat edebilirim. Bazı iş yemekleri yerine kardeşimle fast food zamanı yapabiliriz. Bu çok sık olmaz. Kardeşim bana karşı hep biraz mesafeli. O mesafeyi aşıp yanıma geldiğinde de onu geri çevirmek imkansız.

-Onur…

-Evet, Onur…

Daha fazla bir şey söylemek istemedim. Çünkü Onur’a bir söz vermiştim. Onun hakkında abisiyle konuşmayacaktım. Bir süre sonra güzel bir mekana geldik. Yine cam kenarı bir masaya oturduk. Garson siparişlerimizi almak için geldi. Gökçe tavuklu pizza istemişti. Çelebi ve ben de karışık pizza söyledik. Pizzaların gelmesini beklerken Çelebi Gökçe’ye sorular sormaya başladı.

-Gökçe, bize biraz anlatabilir misin nasıl oldu bu olay? Çünkü benim tanıdığım köz beni aramak yerine beni pusuya düşürürdü.

Gökçe güldü.

-Aslında bir nevi kumar oynadım diyebiliriz.

-O ne demek Gökçe?

-Dur abla anlatayım. Bakın şimdi bunlar beni evden apartman yöneticisiyiz diye kaçırdılar siyah bir arabaya bindirdiler. Elimi ayağımı ağzımı falan bağladılar. Ama gözüm bağlı değildi. Adama baktım saçları aslında beyazdı ama bu saç spreyleri olur ya onlarla siyaha boyamıştı demek ki yaş takıntısı var diye düşündüm. Sonra ona işte yaşlıymış gibi eski nesilsiniz falan dedim. Adam da yuttu. İşte yeni nesil nasıl oluyormuş falan dedi. Ben de dedim ki ara onu buraya gelmeye mecbur bırak. Böylece Çelebi abiye açık adresini vermiş oldu. Onu ilk isteği neydi biliyor musunuz? Ben ablamı arayacakmışım sizi bir kafeye çağıracakmışım falan. Ama neyse ki işte Çelebi abi kendisi gelmedi de polis yolladı. Yoksa bütün planım bozulurdu.

-Zeka küpüm benim. Nerden geldi aklına tüm bunlar o heyecan anında canım kardeşim benim?

-Ee, ablacım ben yıllardır babamla Trabzon’da köşe kapmaca oynuyorum. Olsun o kadar.

Çelebi sohbete dahil oldu.

-Ben ikinizden de gerçekten çok özür diliyorum. Umarım artık düşmanlarımın biraz cesareti olur da sevdiklerim yerine benim karşıma çıkarlar.

-Umalım da bir daha böyle bir şey hiç yaşanmasın. Hadi biraz güzel şeylerden bahsedelim. Mesela Gökçe’nin okul işi halloldu. O da artık Aydınoğlu kolejinde okuyacak.

-Çok sevindim Gökçe’cim. Okulumuz öğretmen kadrosuyla çok zengin bir okuldur. Çok şanslısın.

Bu cümlenin üzerine hepimiz güldük. Yemeğimizi yedik. Zor da olsa ayrılıp evlerimize dağıldık. Yarın Pazar günüydü. Evde Gökçe ile film keyfi yapıp okul hazırlığı yapacaktık. İkimiz için de değişikti. Onun öğrenci benim öğretmen olduğum bir okulda ilk kez beraber olacaktık. Evdeki ıspanak da ziyan olmak üzereydi. Sağlam birkaç yaprağıyla bir pasta yaptım. Tadına geçmedi, sadece renk verdi. Hatta Gökçe de bu neden yeşil diye sorduğunda fıstıklı diye yalan söyledim de öyle yedi. Eğer ıspanaklı deseydim yemezdi. Acaba birazını Çelebi ve Onur’a mı götürsem?

Loading...
0%