@yazarhanifedemir
|
"Tanrı'yı güldürmek istiyorsan planlarından bahset" Bu durum hayatındaki amaçlardan ya da planlardan hiçbirine uymuyordu. Sormayı da sorgulamayı da düşünmediği bir an da kıymetli olduğunu hissetti. Önce Amor'un tuhaf isteği, ki istese dünyası insan doluydu. Birini yakalayıp istediği kadar doyururdu karnını. Bunu da sormak istemedi, belli ki zaten yapacaktı ama illaki bir bedel ödemesini istemişti. Ego deyip geçiştirdi Kırk. Zaten böyle bir kan emici de çokça vardır. Gözlerini açtığında yanındaki cihaz ötüyor, gri şapka ise başucunda varlığını sürdürüyordu. Sanki her defasında rüya olmadığını hatırlatmak ister gibi. Hâlbuki o birkaç dakika da olsa her şeyin rüya olmasını istiyor, hatta bunu diliyordu. Ama nafile, gözlerini açtığında yine aynı yerde, aynı çaresizlik içinde uzanıyordu. "Sonunda uyandın?" Diyen sesle irkilip başucunda oturan bedene baktı. "Kirk iyi misin?" "B-Ben..." "Kalp atışların sürekli düzensiz. Ve sürekli komaya giriyorsun. Henüz doktorlar bir cevap bulmuş değil, sana ne oldu böyle?" Diyen adam Kirk'e eğilip "Orada ne oldu Kirk? En son Owen denen adamı sorguluyordun ve bir an da komaya girdin?" Diye sordu merak ve endişeyle. Başta bu adamı sevmediği için fenalaşmış olmasını umursamamış, lâkin daha sonra komaya girdiğini duyunca endişelenmekten kendini alamamıştı. "Hiçbir şey olmadı. Benim de bir şeyim yok" diyerek ayaklanıp kolundaki serumu söktüğünde Dew şaşkınlıkla ayaklanıp engel olmuştu. "Saçmalama Kirk! Daha yeni çıktın komadan" diyerek yatağa geri iten adam ile sıkıntılı bir nefes vererek, "Çocukluğumdan beri oluyor bu. Bir süre uyuyup uyanıyorum, hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum. Yani, iyiyim" diyerek inandırmaya çalışsa da karşısındaki adam inanmış gibi durmuyordu. "Güzel yalandı" diyerek yerine oturdu. "Gerçek söylüyorum. Bile bile kendimi tehlikeye atacak kadar delirmedim daha" dedi ve devam etti. "Bana inanmıyorsan tıbbi kayıtlarımı incele. Sonuçta iznin var" dedi rahatlıkla. Herhalde bu konuda bir sıkıntı olmazdı. Danışmanım diyen garip adam buna bir çare bulurdu diye düşündü. İstediği de olmuştu. Dew adamın tıbbi kayıtlarına baktığında gerçekten yıllardır teşhisi konulmamış bir hastalıktan muzdarip olduğunu öğrendi. Ve bu hastalığı anlamakta güçlük çekti. Bir miktar onun için üzüldü hatta kahroldu. Zira empatisi yüksek bir adamdı. İster istemez kendisini o kişinin yerine koyuyordu. Ve böyle yapınca yıllarca nerede ne zaman olacağını bilmeden bayıldığı yerde kalmasının ne kadar tehlikeli olduğunu düşündü. Ya evinde tek başına olursa, o zaman bedeni buna dayanır mıydı? Hastanede en azından damardan besleniyor, göz önünde durumu takip ediliyordu. Dew artık Kirk'den nefret etmediğini hissetti. O kendini beğenmiş havalarını şimdi daha iyi anlıyordu. Zira o sadece zayıflığını saklıyor, bir kalkan niyetine egoyu kullanıyordu. En azından Dew böyle olduğuna inanmış gibiydi. Kirk için ise hava hoştu. Bu zamana kadar ondan rahatsız olan, sürekli tersleyip nefretle bakan insanlar şimdi acıyarak bakıyordu. Kirk acıma kavramına karşı değildi. Biri ona acıyor diye karalar bağlamaz, gurur yapmazdı. Aksine bir arsız gibi sonuna kadar kullanırdı. Yani, eskiden böyle olurdu ama şimdi emin değildi. Başka bir yalan bulsa mıydı acaba diye düşünüyordu zaman zaman. "Bakıyorum çevren kalabalıklaştı. Sanki eskiden daha bir yalnızdın" diyen adam ile irkildiğinde elindeki bardağı düşürmekten son an da kurtuldu. "Maldito Pablo!" Dedi kalbini tutarak. Mutfak tezgahında kendine kahve yapmaya çalışırken adam bir an da yanında belirmiş tezgaha yaşlanmış duruyordu. "Woav İspanyolca mı öğrenmeye çalışıyorsun?" Diye sordu keyiflendiği yüzünden okunuyordu. "Zamanım boldu." Dedi umursamazca omzunu sallayıp kahve makinesine dönerek. "Bana da bir tane yap. Şekerli olsun" diyerek salona yürüyen adama kaşlarını çatarak baktı. "Kahveni kendin yapmaya ne dersin? Ayrıca yaşın itibariyle şeker pek uygun bir tercih değil senin için" dedi salon ile mutfağı birbirinden ayıran masaya ellerini yaslayarak. "Başka bir iş yaparken kahve istemedim. Kahve yapıyordun, bir tane de bana yap dedim. Ve bana yaşlı iması yaptığın için seni affetmeyecegim" deri parmaklarını uzaktan Kirk'e sallayıp berjere otururken. "Ah bir de hassasız. Bir de yaşlı denilmesinden hoşlanmıyor" diye homurdanarak makineye geri döndü. *** Kahveler içilip dünyada daha önemli bir şey yokmuş gibi televizyonda maça bakarlarken, "Az önceki soruma cevap vermedin?" Diye sordu Pablo. "Hangi soru?" "Sorudan kaçıyoruz" dedi yaramazca gülümseyerek. Kirk için surata yumruk vurmalik bir tavırdı ama üstünde durmamaya çalıştı. Sonuçta yaşlı bir ihtiyardı. Umursamaz olsa da yaşlılara saygısı vardı. Sahi inşallah o kan emici bu anlaşmayı çok ciddiye almazdı. Zira ona kan falan vermeye niyeti yoktu. "Ben bir soru hatırlamıyorum" "Bir de bana yaşlı der." Diyerek yüzünü buruşturdu. "Çevren kalabalıklaştı dedim ya" diye girişteki sözlerini hatırlattı. "Hani burada soru?" Diyerek kaşlarını çatan Kirk'e dudaklarını büzüp, "Ah! doğru soru değildi" diyerek gözlerini bir nokta da tutup kahvesinden bir yudum aldı. "Yaşlı deyince de alınıyor" diye homurdanan adama dönerek, "Ee?" Diye sordu. Sanki hâlâ cevao bekliyordu. "Pablo ortada bir soru yok! Ya sorunu Sor ya da siktir git!" Diye bağırdığında Pablo başını eğdi utanarak. "Sanırım gerçekten yaşlıyım." Diye mırıldandı. "Beni affetmeyecegini söylemiştin bir de!" Diye homurdanan Kirk'e bakıp, "Ha o mu? Kahvemi getirdiğinde affetmistim zaten" dedi omzunu sallayarak. Kirk bıkkın bir nefes verirken bu yaşlı ihtiyar ile anlaşmak dünyayı kurtarmaktan daha zor geldiğini fark etti. "Ve Amor..." Diyerek duraksayan ihtiyar ile kaşlarını çattı. İsminin geçmesi bile bütün tüylerini diken diken etmişti. |
0% |