@yazarhedefli
|
"Gece hadi kalk gratise yeni ürün gelmiş. Çok ünlü olcak hissediyorum. Onu ben ünlü etmeliyim." Zehra kafamın dibinde beni sınıyordu. Zehra benim baş belası ev arkadaşımdı. Çarşı izinlerimden bile soğumuştum. Huzurla uyanmak tercihim olurdu. "Bu ne enerji Zehra? Allah bilir saat kaç sen gelmişsin burda bana gratis edebiyatı yapıyorsun." Zehra güldü. Gözlerimi daha çok gözlerine diktim Gözlerim daha zor açılıyorken hiç gratisle uğraşacak havamda olamazdım. Zehra'ya sorgular gözlerle baktım. Sırıtmaya başladı. Yataktan bir hışımla kalktım. Uykulu şekilde ellerimi belimin iki yanına koydum. Ağzının içinde eveleyio gevelediği şeyi duymayı bekledim. "Sephorada olurkine."diyerek pis şekilde sırıtmasına devam etti. Zehra ne sephoraya ne gratise yolcu olcam ama terliğim senin yolcun olcak demek isterdim ama demeden terliğimi kafasına fırlattım. Tam 12den vurdum. Alnını ovuşturarak bana anlamsız gözlerle baktı. Sırıtışını böyle sona erdiririz işte. "Ben hiçbiryere gitmiyorum Zehra! Evde durcam." Zehra başını sağa ve sola salladı. Beni baştan aşağıya doğru süzdü gözleriyle. Naptığını anlamamıştım. "Sen evde mahsur değilsin Gece. Lütfen dışarı falan çık hava al. Bu eve bağlılığın ne senin? Git sevgili falan yap güzel kızsın sonuçta. Benden güzel olduğunu söylemedim ama." Gözlerimi gözlerine diktim. Asla değişmiyecekti. Hem ben mi eve bağlıyım? Aslında ben eve bağlı değilim, Zehra çok geziyor. Ben gayette mutluyum halimden. Hayatıma da erkek almayı düşünmüyorum. Zehra bana sevgili yap diye zorluyo ama daha onun sevgilisi yok. Geride bıraktığımı umursamadan lavaboya doğru hızla ilerledim.Lavaboda yüzüme su tuttum ve mutfağa ilerledim arkama bakmadan. Şimdi tutturduğu gratis için hazırlanıyodur adım gibi eminim. Kesin kahvaltıyı yine bana kitlemiştir. Yemek yapmayı sevmiyorum diyor ama asıl sebebi yapmayı bilmiyor. Herşeye rağmen seviyorum onu. Beni güldürmeyi başarıyor, sinirlendirmeyide. Mutfağa girdiğim gibi yerimde öylece kaldım. Mutfak değildi burası bence. Makyaj odası olmuş burası resmen. Şok. Bembeyaz halıma fondöten dökülmüş. Delircem ben bu evde. "Zehra! Zaten yemeği, kahvaltıyı sen yapmıyorsun. Evi temizlemiyorsun. Yattığın yerden birtek makyaj için kalkıyorsun. Birde bana dert çıkarma bari. Bu mutfağın hali ne!"diye tek nefeste söylendim. Anlatılcak çok şey vardı ama anlatılamaycak değerdeydiler. Zehra solumda bitmişti. Mutfağı gözleriyle taradı. Omuz silkti. "Nolmuşkine" Sinirlerim zirve yapıyordu. Elimin tersinin tadını tatmak istiyordu sanırsam. "Nolmuşkine değil, nolmamışkine." Zehra bana baktı. Baktı Baktı Baktı O bana bakıyordu ben ise yere dökülen fondötene. O anlamsızca bakıyordu, ben korku ile. "Ben toplarım bişicik olmaz" Nah olmaz. Ters bir bakış attım. "Ben eve geri geldiğimde heryer tertemiz olucak. Ben Gökhan'lara gidiyorum." "Halıyı elde mi yıkıycam?" Bu kız benim sabrımı sınıyor feci bir şekilde. "Onuda bir zahmet sen düşün."diyip mutfağı terk ettim. Zehra mutfağa anlamsız anlamsız gözlerle baktığına emindim. Odama girdim. Dolaptan, siyah bir hırka ve gri bir eşofman çıkardım. Giyindim. Üstüme ekstra bir tane gri mont aldım. "Ben çıktım."diye uyarımı yaptıktan sonra çıktım evden. Siyah ayakkabılarımı ayağıma geçirip Gökhanların evinin yolunu tuttum. Evleri çok uzak değildi. Yürüyerek gitmek istedim zaten günlük yürüyüşümüde yapmamıştım. Hayat öyle bir hayat ki izin günümde bile yürüyorum. Ben böyle hayatın içine tüküriyim. Edebim sağ olsun küfür sevmem ama küfür edilecek kişiye küfür etmeyi severim. Hemde çok. Aşırı çok. Mega çok. Zehra şuan gitsin halıya döktüğü fondoteni temizleme yöntemlerini düşünsün ben soğuk havada Gökhan'lara gidiyim. Ne ala memleket. Neyse zaten Gökhan çok marifetlidir, beni güzel bir kahvaltı bekliyordur. Bana çektiği için marifetlidir koçum. Yüzümde anlamsızca tebessüm oluştu. Kendi kendime eğlencek kadar sempatik biriyim ya da kendi kendime eğlenmeye alışığım bence. Cevabın şıkkı 2 . Sempatik biriyimdir ama yurtta büyüyen biri kendi kendine eğlenmeyi bilir. Otobüs durağı görünmüştü. Derin bir nefes verdim. Otobüs geldiğinde oturcak yer kalmazsa çıldırırdım. Telefonumun zil sesi geldi kulaklarıma. Cebimden telefonu çıkarttım. Arayan Rüzgar Komutan. Allah bilir ne olmuştu. İzin günümüzde operasyon haberimi çıkmıştı. Çıksa bile operasyona giderdik. Şuan konu o değildi. Cevapladım. "Buyrun Komutanım."diye başlangıç cümlemi kurdum. "Teğmenim, sizle Albay Oktay'ın bana duyurduğu ve size aktarmamı istediği haberi söyliyecektim."diyerek derin bir nefes verdi. Boğazımı temizledim. Otobüs durağına ulaşmıştım. "Sizi dinliyorum Komutanım." Söylenmesi zor birşeymiş gibi biraz bekledi. Belkide zor birşeydi. "Kurşun Timine yeni bir üye eklenecektir Teğmenim. Yeni gelecek olan üyenin rütbesi Asteğmendir.Asteğmen Kürşat Kaya." Hayır olamaz. Ben yeni bir üye falan istemiyorum. Altıncı hissim yeni gelecek üyenin herşeyi değiştireceğini söylüyor. İnşallah yanılıyorumdur. "Verdiğiniz bilgi için teşekkürler Komutanım." Aramayı sona erdirdim. Yediğim şok ile ağzım açık kaldı. Yeni biri güzel olurdu tabii ama altıncı hissim güzel şeyler olacağını söylemiyordu. Yoksa hoşgelsin.
Otobüs gelmişti. Yediğim şoktan dolayı olduğum yerde durmuştum. Otobüse ilerledim. Akbilimi cebimden çıkarıp cihaza uzattım. Kabul edildi. Otobüsün içine doğru yöneldim. Son bir tane boş yer vardı. Birine kaptırırsam adım Gece değil. Tam oraya oturmak için harekete geçip o tarafa ilerliycektim ama bir adamın ayağı engeldi. Adam ayağının bir seksen uzatmıştı. Az kalsın yeri boyluyordum. Adama hayırdır bakışı attım. Adamda adam olsa kocaman. Ayağının üstünden atlayıp yoluma baktım. Koca adımla önüme geçti. "Çekilsene kardeşim. Derdin ne?" Sinirlenmeme çok az vardı. Beklenilen duygu geldi. Ayağına ayağım ile baskı uyguladım. "Aaa!"diye acıyla inledi. Pislik adam. Yerimi kapcaklardı şimdi. Benim hedefimdi o. Yerimi kapanı parçalarım. "Çekil dedim sana hayvan. Gelmiş sen ayağını uzatıyorsun bir seksen. Babanın ahırı sanki. Gerizekalı. Çek şimdi ayağını canını yakmıyim."diye kükredim. Ayağını çekti. Çekirge bir sıçrar iki sıçrar, üçüncüsü fazlalık. "Sen bana mı hayvan dedin? Asıl sen kendine bak agresif kadın. Ayağımı uzatıyorsam ben geçeceğim içindir." "Allah Allah. Çok beklersin."diyip koltuğu kaptım. Şuan çok fazla kapak çekesim vardı. Benimde auram bir farklı. Adım attı üzerime doğru. Bir adım daha. Bir adım daha. Kafamın üstünde yerin var denilen bu olsa gerek, kafamın üstündeydi resmen. Gelsin birde içime girsin. Umursamadım. Gökhan'ı aradım. Yanıltmadı beni ve açtı. "Alo"diye seslendim kısık ses ile. "Efendim Gece. İyimisin bir problem mi var?"diye yanıtladı beni. Şaşırtmadı ve halimi hatrımı sordu. Gökhan benim her zaman iyi olup olmadığımı kontrol ederdi. Gökhan benim ağabeyim gibidir. Belki bir kan bağımız yoktu ama ben onu ağabeyim olarak gördüm hep. Gökhan benden bir parçaydı. Gökhan ne kadar soğuk biri gibi görünse bile asla öyle değildir. Kimsesizliğimin içinde karanlıkla boğuşurken o ışık olmuştu bana. Doğru duydunuz ben kimsesizim. Kurşun Timi benim ailem ama Gökhan ile benim bağım bir başkadır. "İyiyim sağol. Size geliyorum ama müsaitmisiniz bilmiyorum geliyim mi?"diye mahcup bir ses ile sordum. "Bu bir soru mu? Evim seninde evin. Her zaman gel." Tebessüm ettim kendi kendime. "4 durak var, geliyorum!"dedim neşeyle. Telefonu kapattım. * * * Şuan kapının önünde kapıya öylece bakıyordum. Bismillahirrahmanirrahim. Zile bastım. Çok bekletmedi ve kapının açılışı beni karşıladı. Gökhan'a doğru biraz ilerledim ve boynuna atladım. Oda benim belimi sardı. İşte huzur bulduğum yere gelmiştim. Sonsuzluğa kadar ağabeyime sarılabilirdim. Dertlerim teker teker yok oluyordu. Terapi gibi. |
0% |