@yazarhelena
|
Bölüm:6
Fiziksel bir yaranın türü hep aynıysa acısı da hep aynıdır. Ancak o yara duygusal ise acı türüne değil, yarayı açanın kim olduğuna bağlıdır...
Hepinize merhaba. Bölümü okuduktan sonra bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtiniz lütfen. Hepsini okuyacağım ve cevaplayacağım iyi okumalar dilerim💫
Her yanlış veya her yalan, bir gün yerini doğrusu ile değişir...
Kapı çalınca nedense içimde bir korku oluştu ve Ateş'e doğru döndüm,korktuğumu anladığı bakışlarından anlaşılıyordu. Ancak tek kelime dahi etmemişti. Oturduğumuz oda da olan, aynanın çekmecesini açtı ve içinden bir silah çıkardı. Burada silah mı vardı? Ateş elinde ki silah ile kapıya doğru ilerledi ve kapı merceğinden baktıktan sonra silahı cebine koyduktan sonra kapıyı açtı.
" Takip edilmediğinden emin misin?" Kapıya doğru ilerledim ve Demir'i görünce sessizce başımı eğerek selam verdim, o da gülümsedi ve tekrar Ateş'e döndü.
"Eminim tabii ki. Sence emin olmadan buraya kadar gelir miyim." Ateş kapı önünden çekildi ve Demir içeriye girdi.
"Onlar şuanda evimde mi?" Dedim tedirgin bir ses ile.
"Yok, senin olmadığını anladıkları gibi çıkmışlar. Evinde bir hasar da yok. Kırılan kapıdan hariç." Dedi ve güldü. Bende hafif sırıtarak karşılık verdim. Başka ne yapa bilirim ki? Bu yaşadıklarım bir rüya gibi. Yok yok, bunlardan olsa olsa kâbus olurdu. Evet resmen bir kâbusu yaşıyordum...
"Peki. Ama anlayamıyorum ne için benim evime kadar geldiler?"
"O gece oradaydın. Ve pis işlerine şahit oldun. Ya ne olacaktı?" Dedi Ateş. Öfkeli olduğu sesinden çokça anlaşılıyordu. Ancak öfkesi bana değildi tabii ki.
"Tamam onun ben de farkındayım. Ama zaten polise gidecek olsaydım, şu ana kadar gitmiş olurdum. Ve onlar da bunu düşünmüşlerdir bence." Ateş ve Demir birbirlerine baktılar ve hiçbir şey söylemediler.
"Neyse..." Dedi Demir. Oturduğu koltuğun arka kısmına iki kolunu açarak. "Bu evde güzel, kalalım burada." Burada kalmak mı? Bunlarla mı? Asla olmaz. Her türlü işkence Ateş ile aynı evde olmaktan daha iyidir.
"Burada kalmak demişken, yarın dönüyoruz değil mi?" Demir gülmeye başladı. Bu komik bir sorumuydu?
"Saçmalama Alev, adamlar senin evini buldu. Ve hemen seni tekrardan oraya gönderemeyiz. Hatta sen bir daha oraya gitmeyeceksin." Oturduğum koltuktan hızla ayağa kalktım.
"Ne demek bir daha gitmeyeceksin?! Ben evime gitmek istiyorum." İkisi tekrardan gülmeye başladı.
"Ateş kıza ne yaptın da bu kadar büyük bir tepki gösteriyor evine gitmek için." Dedi, ve tekrardan gülmeye başladı Demir.
"Ya siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Şurada ciddi bir şey sordum."
"Tamam Alev hanım, merak etmeyin. Size yeni bir ev ayarlandıktan sonra gideceksiniz." Doğru ya artık evimi biliyorlar tekrardan oraya dönemem...
Hiçbir şey söylemedim ve tekrardan koltuğa oturdum.
"Evet, madem bir iki gece buradayız kendimizi kasmayalım ve bir tatil gibi düşünelim. Ve ben çok acıktım." Bu sefer Demir'in söylediğine bende gülmüştüm.
"İstersen kalkıp bir şeyler hazırlayayım, ama hiçbir şeyin yerini bilmiyorum."
"Açıkçası ben Demir'in zehirlenmek istediğini pek sanmıyorum." Sinirle Ateş'e doğru döndüm.
"Öyleyse kalk sen yap, derdim ama... Ben de zehirlenmek istemiyorum." Dedim ve göz devirdim.
"Aaa bu olmadı bak. Ateş'im çok güzel yemek yapar valla." Dedi Demir.
" Öyle mi? O zaman o yapsında, görelim beyefendinin marifetlerini." Dedim ve oturduğum koltuğa yaslanıp kollarımıda göğsümde birleştirdim. Ateş hiç bir şey söylemedi ve bana bakıp hafif gülerek mutfağa gitti.
Ateş mutfağa girdikten hemen sonra sadece Demir'in duya bileceği bir şekilde konuşmaya başladım.
"Bu hep böyle gıcık mı?" Demir gülmeye başladı. Ve o da sadece benim duya bileceğim bir şekilde konuşarak cevap verdi.
"Hımm. Aslında biraz. Ama sana daha çok." Dedi ve tekrar güldü. Tekrar koltuğa yaslandım ve kollarımı birbirine bağlayıp Demir'e döndüm.
"İkiniz de aynısınız." Dedim ve ayağa kalktım.
"Benim odam neresi?" Diye sordum. Demir, önemseyen bir ciddilik ile konuşmaya başladı.
"Yemek yiyecekdik?"
"O zaman çağırır sınız." Derin bir iç çekti. Sanki biraz önce şaka yaptığı için pişman mış gibi görünüyordu. Ne olursa olsun şakaları cidden sinir bozucu.
"Yukarıya çık, istediğin bir odayı alabilirsin." Hiç bir şey söylemedim ve yukarıya doğru ilerledim. Merdivenlerden çıkınca ufak bir koridor karşımdaydı ve dört oda vardı. İkisi, koridorun sağ tarafında, ve diğer ikisi ise sol tarafındaydı. Sağ tarafta olan ilk odaya girdim, ama burası yatak odası değil, çalışma odası gibi bir yerdi. Dolap önünde masa, üzerinde iki dosya ve bir bilgisayar vardı. Odaya girdim ve nedense dikkatimi çekmişti. Aşağıdakiler burada olduğumu görür de kızar diye, yavaş adımlar ile ilerliyordum. Çalışma masasının arkasında ki dolapta olan bir dosya'ya tam elimi atmıştım ki içeriye Ateş girdi...
"Burada ne arıyorsun sen?" Hızlıca elimi uzattığım dosyadan çektim, ve ona doğru döndüm. Ama tek kelime dahi edemeden öylece bakıyordum...
"Sana bir soru sordum Alev." Dedi ve olduğum yere doğru ilerlemeye başladı.
"Be-ben..." Size yemin ediyorum istemeden kekeliyordum. Hiç bir şey söyleyemedim ve Ateş ilerlemeye devam etti...
"Sen ne Alev!?" Sesi daha yüksek çıkmıştı. Burada ne olabilir, neden burada olmam onu bu kadar kızdırdı ki? Ayrıca sadece bakmak için girmiştim.
"Ben... Sadece bakıyordum." Sesim normalden daha az çıkıyordu. Bir kaç adım daha attı ve tam karşımda durdu.
"Neye?" Beni yanlış anladı. İnanamıyorum, ne yapacağımı düşünüyor bu?
"Öylesine bakıyordum sadece." Bakışlarından inanmadığı belliydi. Ama başka ne olabilirdi ki...
Birden kolumdan tuttu ve öfkeyle konuşmaya başladı.
"Bir daha bu odaya girmeyeceksin." Kolumu tutan eli daha da sıkılaşıyordu.
"Ateş kolumu bırak." Bırakmadı ve sıkmaya devam etti.
"Sus Alev! Bir daha buraya girmeyeceksin anladın mı?!" Kolum gerçekten fazla ağrımaya başladı. Ve istemsizce gözlerim doldu.
"Tamam ya tamam!" Kolumu tutmaya devam ederek odanın kapısına doğru götürüyordu ki Demir odaya girdi.
"Ateş neden bağırıyorsun, ne oluyor?" Bana ve Ateş'in tuttuğu koluma baktı.
"Ateş, ne yapıyorsun? Bırak kızın kolunu." Kolumu her ne kadar çeksem de Ateş'in elinden kurtaramıyordum.
"Sen karışma Demir!"
"Saçmalama Ateş. Neye karışmayayım!" Dedi,ve Ateş'in kolumu tuttuğu elini kolumdan çekti. Gözlerimden damla damla yaşlar akıyordu.
"Gel Alev." Dedi Demir. Ve odadan çıkmam için kapı önünden çekildi. Hiç bir şey demeden odadan çıktım, Demir de arkamdan geldi.
"İyi misin?"
"Demir, yemin ederim sadece bakmak için girmiştim." Sesim titriyordu. Ateş'in bu yaptığı kalbiminde gururumun da kırılmasına sebep olmuştu.
"Tamam, biliyorum Alev." İyi ki Demir gelmişti. Yoksa herşey çok başka olabilirdi. "Hadi gel." Dedi ve koridorun solunda olan, ikinci odaya doğru ilerledi. Ben de peşinden gittim.
"Senin odan burasıymış. Özür dilerim, bilmiyordum." Sadece kafamı kaldırıp Demir'e baktım. O da koluma baktı ve bana doğru çevirdi gözlerini.
"Sen burada kal. Ben tekrar geleceğim." Başımı tamam anlamında salladım ve Demir çıkınca odadaki yatağın ucuna oturdum ve ağlamaya başladım.
Ne yapa bilirdim ki? Beni tanımıyor biliyorum. Ama bir şey yapmayacağımı düşünmeliydi. O an Ateş'in gözünden resmen ateş çıkıyordu. Gözleri fazla karanlık ve sertti.
Ağlamaya devam ederken Demir ve Ateş'in sesleri gelmeye başladı.
"Ateş, ne yapıyorsun? Bu kadar ileriye gidemezsin." Öylece oturmuş Ateş'in vereceği cevabı bekliyordum. Oysa o, tek kelime dahi etmedi. Ve Demir tekrar söze girdi.
"Kız bilmeden girmiş. Kolu morarmış bu kadar sinirlenecek ne vardı Ateş?"
"Madem bilmeyerek, o zaman neden hemen geri dönmek yerine odayı karıştırıyordu?!" Haklıydı. Aptalın tekiyim. Ama böyle olacağını nereden bile bilirim ki? Kendi kendime düşünürken tekrar ağlamaya başladım.
"Sende kilitleseydin Ateş!" Ateş yine bir şey söylemedi. Anlaşılan susmak onu sakinleştiren tek şeydi.
Aradan bir kaç dakika geçti ve başka bir şey konuşmadılar. Önce bir oda dan kapı kapanma sesi geldi sonrası sessizlikdi.
Yatağın ucunda oturmaya devam ederek, kendimi yatağın ayak ucuna doğru yatırdım ve biraz daha ağladıktan sonra üzerime çöken ağırlık ile gözlerimi kapattım...
15 dakika sonra...
Odadan kapı açılma sesi geldi. Uykuda değildim fakat gözlerim kapalıydı. Gelenin Demir olduğunu düşünürken, Ateş'in iç çekip sessizce ofladığını duydum. Boynumdan ve bacaklarımdan tutup beni yatağın ortasına yatırdı. Gözlerim halâ kapalıydı. Koluma krem olduğunu düşündüğüm bir şey sürmeye başladı. Kolum az da olsa sızlamıştı bu yüzden istemsizce kolumu kendime doğru hafif oynattım. O da hızlıca parmağını çekti. Ardından tekrar yavaşça parmağı ile kremi dağıttıktan sonra çekildi.
Tekrardan kapıdan ses gelince gittiğini anladım ve uykuya daldım.
Yazarın anlatımı ile.
Ateş, ileri gittiğinin farkındaydı ve yaptığı şeyden dolayı suçluluk duygusu yaşıyordu.
Salona geçti ve Demir'in karşısında ki koltuğa oturdu.
"Umarım özür dilemişsindir Ateş?" Dedi Demir. Ateş kafasını kaldırdı ve Demir'e baktı.
"Hayır." Dedi.
"Ateş, saçmalama ve tekrar çıkıp kızdan özür dile."
"Uyumuştu. İstersen kaldırıp söyleye bilirim." Dedi ve ayağa kalktı. Demir gülmeye başladı.
"Hayır lan. Bırak uyusun,sonra konuşursunuz." Ateş bir şey söylemeden oturdu ve Demir tekrar söze girdi.
"Ateş, güvenmemeni anlıyorum, ama eminim o sadece merakından girmiştir oraya." Ateş derin bir nefes alıp verdi.
"Biliyorum."
" O zaman neden kıza öyle yaptın Ateş?"
"Bak Demir, Alev çok meraklı bir kız tamam mı? Böyle devam ederse istemeyerekde olsa başına hatta başımıza bela açabilir. Nerede durması gerektiğini bilmiyor. Bunlar bir film sahnesi değil, bizlerde oyuncu değiliz." Dedi. Demir de onun haklı olduğunu biliyordu. Aradan 10 dakika daha geçti ve telefon çalmaya başladı.
Demir ayağa kalktı ve dolabın üzerinde olan Alev'in telefonunu alıp tekrar yerine geçti.
"Açmalı mıyım?" Diye sordu Ateş'e.
"Kim?" Demir telefona baktı ve "Mavi Çiçeğim" Dedi. Ateş, elini uzattı ve Demir telefonu Ateş'e verdi.
" Alo?"
"Ben Alev'i aramıştım?" Dedi Bahar. Ateş bir süre sessiz kaldı ve Demir'e bakıyordu. Sanırım Bahar'ı tamamen unutmuşlardı.
Ses çıkmayınca Bahar, " Alo?" Dedi.
"Alev şuan burada değil."
"Peki nerede?" Ateş bıkkınlık la nefes alıp verdi ve tekrar konuşmaya başladı. "Uyuyor." Dedi. Ateş soru sorulmasından hiç hoşlanmıyordu. Ama bunlar sorulması normal olan sorulardı.
" Pardon, ben anlamadım?" Demir gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"O uyanınca seni arar." Dedi Ateş. Tam telefonu kapatıyordu ki Bahar, konuşmaya başlayınca telefonu tekrar kulağına doğru götürdü.
" Siz kimsiniz?" Dedi Bahar.
"Ateş." Bahar önce hiç ses çıkarmadı sonra ise Alev'in onu aramasının daha iyi olacağını düşünerek konuşmayı bitirdi. Telefonu kapatır kapatmaz Demir gülmeye başladı.
"Ne var, neye gülüyorsun olum?" Diye sordu Ateş. Demir halâ gülüyordu.
"Kız yanlış anladı." Dedi ve gülmeye devam etti. Ateş'in yüz ifadesinden durumu yeni anladığı belli oluyordu.
"Ne yapalım? Geri arayalım mı?" Demir konuşmadan Ateş tekrar söze girdi. "Ama şifreyi bilmiyoruz. Alev'e sorup gelelim." Demir, Ateş'in bu halinden fazlasıyla eğleniyordu.
"Saçmalama, otur. Alev sonra konuşur ve hâl olur." Ateş durumu kabullenip tekrar oturdu.
Tam bu sırada Alev merdivenlerden iniyordu.
"Ooo günaydın. Ne çok uyudun ya." Dedi Demir. Ateş'in yüzü tekrar ciddi haline döndü. Alev ona baktı ve olanlardan dolayı rahatsız hissediyordu.
"Saat kaç?" Diye sordu, ve sadece Demir'e bakıyordu.
"10 olmuş." Diye cevap verdi. Alev, Ateş'in elinde olan telefonuna baktı ve Ateş bunu fark edip konuşmaya başladı.
"Bahar az önce arayıp seni sordu." Dedi ve telefonu Alev'e doğru uzattı.
" Ona ne söylediniz?" Yine Ateş'e değil, Demir'e sormuştu. Ama yine Ateş cevap verdi.
" Uyuyor dedim." Alev halâ Ateş'e bakmıyordu. Ve Demir'in oturduğu koltuğa oturdu.
"Ona ne söylemeliyim?" Bu sefer Ateş'e bakarak sormuştu. Ateş biraz sessiz kaldı o da ne demeliydi bilmiyordu.
"Neyse. Ben hallederim." Dedi olduğu odada cam önüne geçti. İkinci kez çalınca Bahar cevap verdi.
"Alo." Bahar bu sefer Alev'in sesini duyduğu için, içi rahatlamıştı. O da içten içe bir şeylerin yolunda olmadığını anlıyordu.
"Alev neredesin sen?" Alev derin bir nefes alıp verdi. Ve konuşmaya başladı.
"Bir sorun mu var?" Bahar sinirle karışık bir şekilde hafif güldü. Alev'in bu halleri onu endişelendiriyordu.
"Alev, birde soruyor musun? Nerdesin sen, neden yine onlar yanında? Kim olduklarını bile bilmiyorum." Alev, Demir ve Ateş'e doğru döndü ve onlarda Alev'e döndüğünde Alev tekrar önündeki camdan boş boş dışarıya bakarak konuşmaya başladı.
"İyiyim, merak etmeni gerektiren bir şey yok. Yarın seni tekrar arasam olur mu?"
"Alev, günlerdir bir garipsin ama tek söylediğin iyi olduğun. Sorun da şu ki iyi olmadığını biliyorum." Zaten Alev için Bahar'a yalan söylemek kötüyken, birde inanmaması onu daha da kötü yapıyordu.
"Haklısın. Yarın konuşalım..." Dedi ve devamını söylerken Ateş' e doğru döndü. Ateş de ona bakıyordu ve Alev sözüne devam etti. "Her şeyi anlatacağım." Dedi.
"Tamam. Ama yarın aramazsan..." Alev, Bahar'ın sözünü kesti. " Merak etme, ararım seni." Diye cevap verdi.
"Peki. Görüşürüz." Bahar telefonu kapatınca Demir hemen söze girdi.
"Yani artık o da mı öğrenecek?" Ardından Ateş konuşmaya başladı.
"Olmaz." Dedi, net bir şekilde.
"Olacak. Ona daha fazla yalan söyleyemem. İnanmıyor da zaten." Alev'in bu sözü Ateş'i sinir etmişti.
"Bu onun için hiç iyi olmaz, ne olsun istiyorsun? Onunda mı evine girsinler?" Alev, sinirli bir şekilde söze girdi.
"Ne dersen de. Ona yarın her şeyi söyleyeceğim. Yarından sonra artık bir kişi daha biliyor olacak. Bu durumu kabullensen iyi olur." Dedi odasına çıkan merdivenlere doğru ilerledi. Ateş de arkasından gitmek için ayağa kalkınca Demir de kalkıp Ateş'i tuttu.
"Yine mi kıza zarar vereceksin. Otur şuraya."
"Demir, bilmemesi gerektiğini sende biliyorsun. Ve kimseye zarar verdiğim falan yok." Demir Ateş'in tuttuğu kolunu bıraktı ve tekrar konuşmaya başladı.
"Peki, çık hadi. Ama ona engel olamazsın. İsterse polise bile gide bilir. Sonuçta hep burada, yanımızda olmayacak."
"Gerekirse olacak." Dedi ve Demir'in konuşmasına dahi izin vermeden yukarıya, Alev'in odasına doğru çıktı.
Bölümü burada kesiyorum. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bekliyor olacağım. Ve dediğim gibi hepsine cevap vereceğim. Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere 💫❤️
|
0% |