Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Mafya'nın Oğlu bölüm 5

@yazarhelena

Bölüm:5

 

Mafya'nın Oğlu yeni bölümü ile sizlerle! Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın. İyi okumalar dilerim✨

 

Eve geleli 3 saat olmuştu. Ve ben hâlâ ders çalışıyordum. Masamın üstünü toplamaya başladım, ve odamdan çıkıp mutfağa indim. Dolaptan soğuk içecek bir şeyler aldım ve salona geçip oturdum.

 

Telefona bakıyordum ama aklımda hep Ateş ve olanlar vardı. Düşünüyorum ve düşündükçe merak ediyorum. Aynı zamanda bunları düşünürken, içimi her zaman anlam veremediğim bir huzursuzluk kaplıyor. Ama sanırım artık bunları düşünmemem gerekiyor. Her ne kadar elimde olmasa da...

 

Bunları düşünürken telefonum çaldı ve arayan kişi babamdı.

 

"Alo, kızım." Babamın sesini duymak bile gülümsememe sebep olmuştu. Anlaşılan özlemiştim onları.

 

"Babacım, nasılsın?"

 

"İyiyim kızım, sen?"

 

"Bende iyiyim. Ee ne yapıyorsunuz bakalım, bensizlik nasıl gidiyor?" Dedim gülerek.

 

"Ay çok güzel gidiyor biliyor musun?" Nasıl yani beni özlememişlermiydi? Açıkcası üzmüştü bu.

"Biraz aklımız kalıyor yaramazlık yaparsın diye, başına bir şey gelir diye korkuyoruz ama eh olur o kadar." Küçük müyüm ya ben? Ne yaramazlığı?

 

"Aşk olsun baba ya. İnsan hiç mi özlemez? Ayrıca ne yaramazlığı ya." Babam, alındığımı görünce kahkaha atmaya başladı. Ama ben hâlâ ciddi ve üzgündüm sesimi dahi çıkarmadım.

 

" Ay kızım ya." Dedi ve tekrar güldü. Ya ne var bu kadar gülüncek? Kırılmam komik mi?

" Benim güzel kızım, Alev'im. Şaka yapıyordum tabii ki."

 

"Yani özlediniz mi?" Diye sordum. Tekrardan mutlu bir sesle.Ve bu da babamı güldürmüştü.

 

"Tabii ki özledik. Neden özlemeyelim. Bir tane kızımız var, o da büyüdüğü gibi şehir değiştirdi." Babam arada laf da sokuyordu sanki. Bu da beni güldürmüştü.

 

"Bir an ciddisin sandım baba. Ayrıca bunu konuştuk. Ben gelirim siz de gelirsiniz."

 

"Bende bunun için aradım." Anlayamadım ne için? Ben konuşmadım ve babam tekrar söze girdi.

 

"Biz, yani ben ve annen oraya geliyoruz canım."

 

"Yaa, çok sevindim. Peki ne zaman?"

 

"Aslında bir iki güneydi ama işlerim çıktı. Bu yüzden haftaya geleceğiz."

 

"Tamam, anneme onu çok sevdiğimi söylersin. Öpüyorum görüşürüz." Telefonu kapattık ve tekrar mutfağa gittim. Bu sefer yemek hazırlayacaktım.

 

Dolaptan malzemeleri çıkarttım ve hazırlamaya başlamıştım ki tekrar telefonum çaldı.

 

Ama bu sefer arayan Ateş'di, şaşırdım. Bu saatte neden arasın ki.

 

"Alo?"

 

"Alev neredesin sen?!" Sesi oldukça değişikti. Biraz da korkmuş gibiydi sanki.

 

"Evdeyim?" Hâlâ ne olduğunu anlamamıştım.

 

"Hazırlan seni almaya geliyorum." Zaten bu kadar tedirgin ve aceleci ses tonu korkmama sebep oluyorken, birde bu dediğinden dolayı şuan kalbim korkudan yerinden çıkacak gibiydi.

 

"Neden?"

 

"Alev! Soru sormayı kes, birazdan oradayım acele et!"

 

"Tamam." Tam telefonu kapatıyordum ki Ateş tekrardan konuşmaya başladı.

 

"Çıkarken evdeki hiçbir ışığı kapatma. Açık olan her şey olduğu gibi kalsın cam önündeki tüm perdeleri de kapat!" Her zamanki gibi emir vererek konuşuyordu. Ama bu sefer bunu takmıyordum çünkü anlaşılan durum bayağı önemli ve acildi...

 

"Tamam." Ellerimi yıkadım ve hızla yukarıya çıkıp eşyalarımı topladım. Bir çanta çıkardım ve içine şarj aletimi,powerbank, yedek bir kaç giyisi, ne alaka bilmiyorum ama fener de alma gereği duydum ve bunun gibi bir kaç şey daha alıp çanta ile aşağıya indim. Telefonumu, araba ve ev anahtarlarını da aldım. Ve tam o sırada kapı çaldı açtığım gibi Ateş ile karşılaştım fazla tedirgindi.

 

"Ateş ne oluyor?"

 

"Soru Sorma dedim Alev! Çabuk arabaya bin."

 

Dediğini yaptım ve ikimiz de koşarak arabaya bindik.

 

Yaklaşık yarım saattir hızlı bir şekilde gidiyorduk. İkimiz de konuşmuyorduk nereye gidiyoruz ya da neden gidiyoruz bilmiyorum. Açıkçası bunu Ateş'e sormaya da korkuyorum...

 

"Ateş, bir şey söyleyecek misin artık?"

 

"Adamlar evini bulmuş."

 

"Ne?! Nasıl?!" Şu an neden kaçıyormuş gibi acele ettiğimizi anladım. Ve evime kadar bulup peşime mi düşmüşlerdi...

 

"Senin yüzünden!"

 

"Bunda benim nasıl bir suçum olabilir Ateş?" Bu çocuk gerçekten kafayı benimle bozmuş olmalı. Her şeyi bana bağlıyor, evimin adresini ben onlara vermedim ya.

 

"Tüm gün aslında peşindelermiş ama sen bunu fark edememişsin." Demek Bahar ile kafedeyken gördüğüm adamlar onlar dı. Bunu nasıl düşünemezsin Alev!?

 

"Ben... Onları gördüm, ama onlar olduklarını bilmiyordum."

 

"Tebrikler."

 

"Peki sen nereden öğrendin?" Arabanın hızını azaltmaya başlamıştı. Camdan dışarıya baktım ama nerede olduğumuzu anlayamadım.

 

" Tahmin etmesi zor olan bir şey değildi." Madem biliyormuş bana da söyleseymiş bir de kızıyor. Kucağımda ki çantayı arka koltuklara attım ve tekrar Ateş'e döndüm.

 

"Peki nereye gidiyoruz?"

 

"Seni bulamayacakları bir yere." Ne kadar da açıklayıcı oldu ya.

 

"Of." Hafif gülerek bana döndü.

 

"Ne oldu?"

 

"Bir şey yok. Yola bak, bir yere çarpacaksın şimdi." Göz devirdim ve yolu izlemeye başladım.

 

"Hanımefendinin hayatını kurtarıyoruz, hâlâ göz deviriyor."

 

"Sağ ol!"

 

"Şu tavırlara da bakın. Ben gelmeseydim şuan evin kurşun yağmuruna tutuluyordu ve sen içerideyken." Ona doğru döndüm.

 

"Tahmin edebiliyorum. Sonuçta kapıma kadar gelip sohbet edecek değillerdi." Tekrar yola döndüm.

 

"Aferin." Beni sinir etmeye çalıştığı çokça belli oluyordu. Hiç bir şey söylemedim ve yolu izlemeye devam ettim.

 

1 Buçuk saat sonra...

 

"Alev?" Yavaşça gözümü açmaya başladım.

 

"Neredeyiz?" Dedim uykulu bir sesle.

 

"Bir kaç gün kalacağımız için kiraladığım bir evin önünde." Kafamı kaldırdım ve camdan dışarıya baktım hava kararmıştı ve bahçeli bir evin önünde duruyorduk.

 

"Arabadan inmeyi düşünüyor musunuz?" Tekrar gözlerimi kapattım ve cam tarafına dönüp kolumu cama yasladım, kafamı da kolumun üzerine koydum.

 

"Düşünmüyorsunuz." O kadar uykum vardı ki Ateş'in ne demek istediğini bile anlayamadan uyudum.

 

2 saat sonra...

 

Gözlerimi hafifçe açtım ve geri kapattım. Gözlerim hâlâ kapalıydı ama uykuda değildim. Ve sanırım Ateş telefonda birileri ile konuşuyordu.

 

"Dediklerimi sakın unutma. Emin olmadan da buraya gelme." Dedi ve sanırım telefonu kapattı. Tekrardan gözlerimi açtım ve ayakta duran Ateş ile göz göze geldim. Ben öylesine bakıyordum peki bu neye bakıyor?

Ne var anlamında kafamı iki yana oynattım ve o ise sadece gülümsedi. Uzandığım yerden yavaş yavaş doğrulmaya başladım.

 

"Arabada da uyuduğunu hesaba katarsak tam 3 buçuk saattir uyuyorsun." Dedi ve güldü.

 

"Peki bunun neyi komik?" Ona kalsa konu bensem her şey komikti zaten.

 

"Bu gece yatamayacaksın ve başıma gelip, Ateş diye durmadan seslenirsin diye korkuyorum." Dedi ve tekrardan sinir bozucu bir şekilde gülmeye başladı.

 

"Ha, ha ve ha. Ne kadar komiksin sen. Saçmalama küçük çocuk muyum ben?" Ayağa kalktım ve ona doğru döndüm. "Ben bahçede biraz hava alıyorum sen de uyu." Dedim ve oda da ki kapıdan bahçeye çıktım.

 

Çimenlerde Ki minderlerden birine oturdum ve kolumu iki yanıma koyup kafamı geriye doğru attım.

 

"İyi misin?" Kafamı kaldırdım ve Ateş yanımda ki minderlerden birine oturdu.

 

"Sadece biraz boynum ağrıyor."

 

"Arabada iki saat iki büklüm uyursan olacağı budur."

 

"Of Ateş."

 

"Ne var?"

 

"Biraz sus." Tekrar aynı pozisyonda durmaya başladım. O da hâlâ bana bakıyordu. Tekrar ona döndüm.

 

"Ne oldu? Neye bakıyorsun?"

 

"Tek sorun boynun değil sanki?"

 

"Evet,değil."

 

"Ne? Eğer sorun o adamlar ise, ben hallederim."

 

"Hayır, sorun o değil. Yani tabii o da dahil ama... Ailem haftaya buraya gelecek ve ben evimde bile duramıyorum. Açıkçası korkuyorum onlar gelince bir şey olursa zarar görürler diye." Derin bir nefes alıp verdi.

 

"Ben halledeceğim, merak etme." Umarım halleder.

 

"Sence gece mi? Yoksa gündüz mü?"

 

"Nereden çıktı bu?"

 

"Cevap?"

 

"Gece." Dedim.

 

"Neden?" Derin bir nefes alıp verdim.

 

"Gece, çok daha farklı ve güzel. Gece iken içim hep huzurlu. Gündüzken tam tersi."

 

"Bencede gece." Ona doğru döndüm.

 

"Neden?"

 

"Ay, Gündeş'ten daha güzel. Aydınlık bana ters. Ve asıl benliğim gece çıkıyor dışarı. Gündüzleri genelde olmadığım biri gibiyim."

 

"Anladım."

 

"Ama ben anlayamıyorum." Dedi. Tekrar ona döndüm. O ise bana değil önüne bakıyordu.

 

"Neyi?" Dedim. Ve o da bana döndü.

 

"Karanlıktan korkan birinin geceyi daha çok sevmesini." Hafif gülümsedim.

 

"Bende anlamadım."

 

"Sen? Neyi?"

 

" Geceyi seven birinin, gece'nin sadece bir karanlıktan ibaret olduğunu düşünmesini." O da gülümsedi ve tekrar önüne döndü.

 

"Hadi içeriye geçelim."

 

"Hayır."

 

"Alev, inat etme bir kerede. Hasta olacaksın." Ayağa kalktı ve kalkmam için elini uzattı.

 

"Tamam." Dedim ve uzattığı eli tutmadan kalktım. Ardından hemen içeriye geçtim.

Ateş de içeri geçti ve konuşacakken kapı çaldı...

Devam edecek...

 

Bölümü burada kesiyorum. Düşüncelerinizi bekliyor

olacağım. Sadece okuyup geçmenizi istemiyorum, kitap hakkında ki düşünceleriniz benim için önemli bu yüzden yorum ve oylarınıza göre bölümler geliyor bilginiz olsun:)

Bir sonra ki bölüm de görüşmek üzere ❣️

 

Loading...
0%