Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@yazarkasa

Kartal biraz sonra elinde elbise paketleri ve çantalarla geldi. Bir koltuğun üzerine koydu.

“Banyoda ayna var,” dedi. Çok açıklayıcı olmuştu. Elbise kılıflarına baktım. Hepsi markalı ve pahalı gibi görünüyordu.

“Yarım saat sonra hazır ol,” dedi ve çıktı. Ben elbiselere ve makyaj malzemelerine baktığım için dikkatimi ona veremedim. Burada bir hazine yatıyor gibi görünüyordu. Sude makyaj malzemelerinden daha iyi anlardı çünkü o markalı şeyler kullanıyordu. Ben Bim’e indirime gelenlerle idare eden biriyim ve çok da makyaj yapmam açıkçası. Ama bu makyaj yapmayı bilmediğim anlamına gelmesin. Porselen Afrikalı gelin makyajı bile yaparım.

İlk paketten kırmızı dar bil elbise çıktı. Garip bir modeli vardı. Dekoltesi oldukça fazlaydı bu yüzden bu elbiseyi direk eledim. İkinci paketten siyah bir elbise çıktı ve bu da oldukça dar görünüyordu. Etek boyu kısaydı ama göğüs dekoltesi yoktu. Sırtı açıktı. Mini boyuna rağmen bir de yırtmacı vardı. İnsanlara iç organlarımı göstermek istemediğim için bunu da eledim. Üçüncü elbise pudra pembe tonundaydı. Çok hafif bir rengi vardı. Üzerinde kelebek işlemeleri etek uçlarında yoğunlaşarak yayılmıştı. Hafif bir göğüs dekoltesi vardı. Etekleri boldu. Prenses elbisesi kadar güzeldi. Bu elbiseyi görür görmez âşık olmuştum. Diğer paketlere bakmama gerek yoktu. Bu elbise benimdi ben de onundum. O kadar.

Saçlarımı güzelce topladım. Yüzüme hafif bir prenses makyajı yaptım. Yanaklarımı biraz fazla pembeleştirdim. Göz kapaklarıma da açık pembe tonlarında bir far, dudaklarıma parlak bir ruj. Aynaya baktığımda kendimi baloya gidecek bir prenses gibi görmüştüm. Ama bir yanın eskortsun sen eskort kal diye türkü tutturuyordu. Bence daha çok yardımsever bir genç kız olarak zorda kalan bir adama bir davette eşlik eden masum bir kızdım. Neyse şimdi bu konuyu tartışamayacağım. Yarım saat dolmak üzere ve saçım topuz olmak istemediğini inatla belli ediyor. Bu topuz nasıl yapılıyordu? Sude yetiş imdadıma!

Saçlarım dağınık bir topuz oldu. Böyle yapmak istememiştim ama en sonunda pes ettim. Banyodaki malzemelerle saçlarımı şekillendirip sabitledim. Sonuç beni memnun etti. Sonuçta sosyeteye takdim balosuna gitmiyordum.

Odaya girdiğimde bir çantam olmadığını fark ettim. Telefonum da yoktu. Kartal’ın sehpaya koyduğu paraları babaanne banka koydum. Gelen paketlerden çanta çıkmadığı ve benim de ihtiyacım olmadığı için artık hazırdım. Ah evet ayakkabı da yoktu. Benim ayakkabımın topuğu kırılmıştı en son. Ama onlar da ortada yoktu.

Kartal içeri girdi. “Hazır mısın?” derken gözü biran bende takılı kaldı.

“Şey…” dedim. “Ayakkabı yok paketlerde.”

“Ah evet ayakkabı… neyse dur şu dolaplarda birkaç ayakkabı olacaktı.”

Birkaç ayakkabı derken dolaplardan taşacak kadar demek istemişti herhalde. Altın renkli zarif bir stiletto ayağıma geçirdim ve “Artık hazırım sanırım,” dedim.

“Gayet iyi,” dedi Kartal hoşnut bir şekilde. “Senden birkaç şey istiyorum. Ben sana izin vermeden konuşmayacaksın. Ben yokken kimseyle muhabbet etmeni ya da diyaloğa girmeni istemiyorum. Sadece erkek değil kadınlar da buna dahil. Yanımda durup kokteylini içmen yeterli. Arada bir gülümseyebilirsin tabi ki.”

Bileklerime de kelepçe tak istersen. Dilsiz miyim ben? Ne yapayım yanıma gelene lüllülü mü diyeyim?

Başımı öne arkaya salladım. Aynen canım dediğin gibi yaparım. Aynen.

Kartal gülümsedi. Ya da ona benzeyen bir ifade ile bana baktı. Sonra kapıya yönelip “bir an önce halledelim şu işi,” dedi. Ben de aynı düşüncedeyim. Bu gece bir an önce bitsin ve unutulsun.

Siyah renk bir Volvo XC90 arabaya bindik. Aracı Kartal kullanıyordu. Ben hem arabayı hem de şehrin cafcaflı ışıklarını takip ederken Kartal yol boyunca tek kelime etmedi. Suratı asıktı. Kafasında tilkilerin gezdiği belliydi. Tilkilerin kuyruklarını göz bebeklerinde görebiliyordum.

Aracı pahalı bir eğlence mekanının önünde durdurdu. Derin bir nefes aldı. Ve iniyoruz dedi. Bu eğlence mekanına herkesin giremediğini Sude’nin ağlamaları arasında çok duymuştum. O genelde ünlülerle takılmak isteyen ve meşhur olmak için çabalayan zengin bir züppeydi ama bazen para bile insanın ünlü olması için yeterli olmuyordu.

Arabadan indik. Kartal anahtarı valeye verdi ve koluna girmem için dirseğini üçgen yaptı. Ah ne centilmen bir erkek. Değil mi ama? koluna girdim ama topuklu ayakkabıya çok alışık olmadığım için merdivende ayağım tökezledi. Beni kolumdan sıkıca tutup “Dikkatli olsana biraz,” diye dişlerinin arasından konuşarak azarladı.

“Benim değil merdivenin suçu,” dedim mahcup bir şekilde sırıtarak.

“Bir kural daha,” kaşlarını çatmış bana bakıyordu. “Partide elinde tek bir içki kadehi görmeyeceğim. Şimdiden yeterince sarhoş olmuş gibi görünüyorsun.”

Üstüme iyilik sağlık! Sarhoş değildim. Tek damla alkol almamıştım hatta.

“Sarhoş değilim. Sadece biraz heyecan yaptım.”

Kolumu çekmeye çalıştım ama daha sıkı kavradı.

“Bir kural daha; bu gece içerideki erkeklerden herhangi birini müşteri olarak ayarlamaya çalışmayacaksın.”

Derin bir nefes aldım. Başlarım senin kuralına ama!

“Sen beni ne zannediyorsun ya!”

“Neysen o zannediyorum. Konu kapanmıştır.”

Ben cevap veremeden kapıda bir adam belirdi.

“Ah Kartal sen de mi geldin partiye?”

Adamın gözleri hafifçe kızarmıştı. Göz nezlesi olabilirdi, ağlamış olabilirdi ya da içkiyi biraz fazla kaçırmış olabilirdi.

“Partinin sahibi sayılırım. Gelmemek olmazdı.”

Kartal bozuntuya vermedi. Ama adamı gördüğüne de pek hoşlanmış gibi değildi. Adam benim varlığımı önemsemiyormuş gibi sadece Kartal’a odaklanmıştı.

“Haklısın tabi ki! Yani insan eski sevgilisi var diye partiden kaçmaz sonuçta kocaman insanlarız değil mi?”

Aha! İlk ipucumu almıştım. Kartal’ın eski sevgilisi partideydi. Gerginliği bu yüzden olmalıydı.

“Yeterince geç kaldım,” dedi Kartal. Öfkesini gayet güzel bastırabiliyordu. Sesi daha çok otoriter bir şekilde çıkmıştı. “İzninle içeri gireyim.”

Adam kenara çekildi. Aslında yolumuzu kapatmıyordu ama merdivende tam önümüze dikilmişti. O kenara çekilince kapıdaki görevliler bizi hiç durdurmadan Kartal’a bir baş selamı verip içeri aldılar. Demek ki buralarda tanınan biriydi. Al sana ikinci ipucu. Bu gecenin sonunda katil uşak mı kâhya mı anlayacağız canlarım merak etmeyin.

İçerisi boğuk ve karanlıktı. Işığın azlığına alışana kadar görebildiğim tek şey renkli lazer oyunlarıydı. Kartal beni kolumdan tutup çekiştirerek bir locaya doğru götürdü. Burası kendi içinde küçük bir kulüp gibiydi. Ve o da ne? Birçok ünlüyü görebiliyordum. Yaz dizilerinde aşık olduğum erkek karakterler, sinir olduğum kız karakterler ve onların saçma arkadaşları…

“Bu nasıl bir parti böyle?”

Resmen ünlüler geçidiydi. Kostümlü parti miydi yoksa?

“Yeni bir yaz dizisinin tanıtım partisi. Yani tanıtımdan sonraki eğlence partisi.”

Kartal gözleriyle birilerini arıyordu. Aradığını bulduğunda beni kolumdan çekiştirmeye devam etti. Ben o sırada yakışıklı bir oyuncuyla bakışmakla meşguldüm. Adını hatırlamadığım bir yan rol oyuncusuydu ama geçen seneki dizide favorimdi. Aramızda bir şeyler kıvılcımlanmaya başlamıştı ki Kartal doğum kontrol hapı gibi araya girdi.

Partide en fazla bir saat kadar kalmış olabiliriz. Kartal kimseyle konuşmama müsaade etmedi. Bir köşede oturduk ve birer kokteyl içtik. İkimiz de bir bardak kokteyli bir saat boyunca elimizde tuttuk. Ben arada sırada masadaki kuru yemiş ve meyvelerden de yedim. Masamıza gelip selam verenler ve Kartal’la konuşanlar oldu ama müziğin sesinden ve Kartal’ın beni dışlayan tavrı yüzünden hiçbir konuşmaya odaklanamadım. Dans eden oyunculara ve internet fenomenlerine bakıp iç geçirdim. Eğlencenin tadını çıkarıyorlardı.

 

Loading...
0%