@yazarkasa
|
Toplantı yeni birkaç dizi projesi ve sponsor olunacak film projelerini tanıtmakla başladı. Önceliği hangisine verecekleri konusunda oylama yapıldı. En öne çekilen proje bir yaz dizisi tadında klişe bir aşk dizisiydi. Kurgu karizmatik bir patron ve onu dolandırma niyeti ile yanına sokulan bir genç kız arasında başlıyordu. Klişe ama seçilen oyuncularla genç kızları ve mümkünse anneleri ekrana kilitleyecek bir aşk dizisi olacağını savunuyorlardı. Bence de olabilirdi. Bizim ülkemizde böyle diziler gerçekten sevilirdi. Bir de aynı anda başlayacak bir ağa dizisi vardı. Çekimleri yerel bir konakta yapılacak ve entrikalarla dolu olacak bir dizi. Bunlar çok klişeydi ve dinlemek beni gerçekten sıkmıştı. Çok bilgim yoktu ve benimle ilgili bir durum da yoktu. zaten Kartal bey beni fark etmesin diye en arkaya oturmuş başımı kaldırmadan kağıda bir şeyler çizmekle uğraşıyordum. Bir anda üzerime düşen bir gölge ile irkildim. Bir erkek başını eğip çizimimi inceliyordu. Öylece kaldım ve sınıfta arkadaşı ile yazışırken yakalanan o kız gibi hissettim. Hiç öyle bir anım olmamıştı ama ne hissettiklerini o an anlayabiliyordum. “Toplantı sıkıcı mı geldi?” Bir anda herkes sustu ve bana bakmaya başladı. Sosyal anksiyetem beynimde davul çalarken kalbim de ona eşlik ediyordu. “Hayır efendim, sadece stajda ilk günüm ve ben… Şey dinliyordum. Gerçekten.” Kartal kararmış öfke ve belki de küçümseme ile bakan gözlerle bana bakıyordu. “Doğru, sizi daha önce görmedim,” dedi sanki bunu ben söylediğim anda fark etmiş gibi. Ebru hemen yanımda oturuyordu ve beni kurtarmak için bir hamle yaptı. “Stajyer olarak başladı efendim. Girişini siz de onaylamıştınız.” “Nehir İpek değil mi?” diyerek bana baktığında şaşırdım. İşe başlayacak bir stajyerin ismini aklında tutmuş olması takdire şayandı. Çünkü bu şirkette oldukça fazla insan çalışıyor olmalıydı. “Okulundan onurla mezun olan ve bir yarışmada ödül alan kız bu mu?” Sanırım beni beğenmemişti. Çok alıngan olmak istemiyordum ama tavrı pek hoş değildi. “Evet efendim. Ayrıca stajyer başvuru mülakatlarında en iyi dereceyi yaptı.” Yürü be Ebru! Öyle yaptım gerçekten. Belki torpilim de vardı ama o sadece başvurulara girmemde fayda sağlamıştı ki orası en zor kısmıydı zaten. Sonrasında bir dizi test ve mülakattan geçtik. Sanki Mit’e ajan alıyorlardı. Günlerce uğraşıp mini bir reklam senaryosu yazdığımı hatırlıyorum. “Anlıyorum,” dedi Kartal düşünceli bir sesle. Bence anlamıyordu. Sesi anlamamış gibi çıktı. Sanki birkaç sorusu daha varmış gibiydi. Ama sormadı. Çizimlerime tekrar baktı ve konuşmasına devam etmesi için eliyle işaret yaptı. Ağır adımlarla yerine geçti ve ciddiyetle anlatılanları dinledi. Arada başımı kaldırıp etrafa baktığım her defasında göz göze gelme gafletinde bulunduk ve gözlerinde intikam ateşleri çakıyordu. Kesin beni tanımıştı! İçimde siren sesleri çalarken beynim kaçmam için bana uyarı üstüne uyarı gönderiyordu. Nereye kaçabilirdim ki? Camdan atlamak bile bir an güzel bir fikir gibi geldi aklıma. Ama çabuk vazgeçtim çünkü yükseklik korkum vardı. “Sanırım toplantıyı burada bitirebiliriz. Bir dahaki toplantıda ön hazırlıklarınızı oluşturmuş olduğunuzu görmek istiyorum. Özellikle cast seçimi ve proje maliyeti ile ilgili net bilgiler elimizde olursa daha hızlı hareket edebiliriz. Yaz sezonuna girmek üzereyiz ve diziye acil olarak başlamamız gerekiyor. Bu sebeple sizden biraz daha özveri ve çaba bekliyorum. Bir dahaki toplantıyı haftaya pazartesi olarak planlayalım. Gelişmeleri orada tartışırız ama Selçuk Bey sizden Aşk Ateşi ile ilgili ve Feride Hanım sizden de İncili Kız projesi ile ilgili her gün rapor getirmenizi ve gelişmelerden beni haberdar etmenizi istiyorum. Şimdilik bu kadar. Hepinize kolay gelsin.” Herkes toparlanmaya başladı. Kartal yerinden kalkmamıştı. Ben de defterimi kapattım. Ayağa kalkıp mümkünse kaçarcasına odadan çıkmayı planlıyordum ama bir ses yükseldi pencere tarafından. “Nehir Hanım, siz kalın lütfen.” Allah’ım nasıl da kibar… yurt müdiresinin sopalı dayağa geçmeden önce “Nehir canım sen kal bakayım,” dediği o ses tonu ile konuşmuştu. Bütün suçlar üzerime kalmış gibi bir hisle herkesin odadan çıkmasını izledim. Kartal kitlenmiş bakışları ile bir sanat eserini inceleyen sanat simsarı misali bana bakıyordu. Ellerini çenesinde birleştirmişti. İlk staj gününde kovulan kaç kişi vardır bu hayatta? Sude beni kesin öldürecek. Daha o geceyi anlatma fırsatım bile olmamıştı ona. Aslında fırsatım olmuştu ama anlatmak istememiştim çünkü hatırlamak acı vericiydi. Şimdi daha çok acı veriyordu. Herkes odadan çıktı ve Kartal derin bir nefes aldı. “Sana hangi isminle hitap etmemi istersin?” diye sordu. İlk başta ne demek istediğini anlamadım ama sonra o gece kendi ismimi söylememek için başka bir isim uydurduğumu hatırladım. O ismin ne olduğunu da hatırlamıyordum. “Benim ismim Nehir efendim,” dedim gayet masum bir tavırla. “Banu takma adın o zaman.” Beynimde alarmlar, sirenler, şimşekler aynı anda çok gürültülü bir kakofoni oluşturmuştu. Kulaklarım uğulduyordu. “İsmim Nehir efendim. Banu isminde birini tanımıyorum.” Sonuna kadar inkâr etmekte kararlıydım. “Necdet Beyi nereden tanıyorsun? Müşterin miydi?” İçimden ince bir küfür savurdum. Sude’nin babasından bahsediyordu. “Arkadaşımın babası kendisi. Başka bir tanışıklığımız yok.” Kartal kaşlarını kaldırdı. “Sürekli inkâr edip salağa yatmayı düşünüyorsun değil mi?” Yani mümkünse evet. Bunu anlamış olmanı da takdir ediyorum doğrusu. Akıllı adam. “Sorularınıza dürüstçe cevap veriyorum Kartal Bey.” “Kafanı kaldır!” Kartal öyle bir kükredi ki başım bir anda havaya kalktı kendiliğinde. Resmen beynime komutu veren ben değildim de Kartal vermişti. “Seni hatırlıyorum Banu. Ya da her kimsen. Öncelikle burada çalışmaya devam etmek istiyorsan gece hayatını ya da yaptığın o ek işi bırakacaksın.” Kartal elini saçlarına götürdü. Başka zaman olsa karizmatik olduğunu düşünebilirdim. Eğer bu kadar korkmuş ve ağlamak üzere olmasaydım belki. Ama o an her hareketi bende deprem etkisi yapıyordu. “Peki efendim,” dedim. Çünkü uzun bir izahat yapacak ve bir yanlış anlaşılmayı düzeltecek kadar enerjim yoktu. “Artık staja başlamış bulunuyorsun ve önümüzde biriken çok fazla proje var. Daha ilk başta seni kovmam lazım ama mülakat başarın çok yüksek. Bu sebeple sana bir şans daha vereceğim. Ama inan bana seni kovmak için nedenlerim kovmamak için olan nedenlerden daha ağır basıyor. Dikkatli olacaksın. İlk ve en ufak hatanda kendini şirketin dışında bulursun.” Ve bir daha da zor iş bulurum. Anlıyorum. “Peki efendim,” dedim ağlamaklı titreyen bir sesle. “Çık odadan.” Kartal sert bir ses tonu ile yine beynime kontrolüm dışında bir emir göndermiş gibi bir anda yerimden kalktım. Not tuttuğum defteri sıkıca göğsümde tutmuş başımı öne eğmiştim. Göz ucuyla Kartal’a baktığımda ellerini yumruk yapıp önünde birleştirmiş ve gözleri kapalı bir şekilde başını iki yana yatırıp boynunu esnetirken gördüm. Kendini sakinleştirmeye çalışan erkek hareketi. Tam bir mafya babası gibi. Topuğuma sıkmadan odadan kaçmak için hızlanmak istediğim ama ayağım dolandı ve dengemi kaybettim. Neredeyse düşüyordum. “Dikkatli ol seni sakar ucube!” Ucube kelimesi bir anda kulağımdan girip kalbime saplanan bir mızrak gibi canımı yaktı. Odadan çıktığımda koşar adımlarla lavaboya gittim. Hem ağladım hem yüzümü yıkadım. Sabah Sude’nin özenerek yaptığı makyaj yüzümde dağınık lekelere dönüşmüştü. Lavaboya gelen kadınlar benimle konuşmaya çalıştı ama ben ağlamaktan konuşamıyordum. Sonunda Ebru yanıma geldi ve Kartal beyin sert göründüğünü ama. O kadar korkulacak bir adam olmadığını anlatmaya başladı. İşte ilk günüm olduğu için böyle hassas olmamı ve sinirlerimin bozulmasını anladığını söyledi. Ona sadece kafamı sallamakla yetindim. İlk gün kovulmamıştım ama ilk hatamda kovulacağımı düşünürsek iş hayatım çok uzun sürmeyecek gibi duruyordu.
|
0% |