Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm Son Dakikalar

@yazarlik_hayali.06

Akşama doğru hastaneden çıktığımda bankta oturan Kerem'i gördüm. Gitmemiş beklemişti. Beni fark ettiğinde kalkıp, bana doğru yürümeye başladı.

 

Buluştuğumuzda daha iyi görünüyordu.

 

"Ameliyatın nasıl geçti kelebeğim?" diye sordu.

 

"Güzel geçti. Sana gitmeni söylemiştim."

 

"Bende yeni çıktım zaten."

 

"Yalan söyleme." Kollarımı göğsümde bağladım. "Demir'le bir saat önce konuştum. Serumu çıkarttığını söylemişti."

 

"Evet. Gidelim kelebeğim."

 

"Bir saattir burada mı oturuyor musun?"

 

Başını sallayıp "evet" dedi.

 

"Seninle anlaşamıyoruz Kerem."

 

"Biliyorum kelebeğim. Hadi."

 

"Bezen beni çıldırtıyorsun Kerem."

 

"Farkındayım güzelim."

 

"Ormana gidene kadar tek kelime etme. Sabahki şaka yüzünden hâlâ sinirliyim."

 

"Sadece küçük bir şakaydı güzelim."

 

"Sen konuşma Kerem. Gidelim Arda'yla Eren'i mahvedeceğim."

 

"Yapmasan bebeğim."

 

"Biraz daha konuşursan sende aralarına katılacaksın."

 

"Ne yapa bilirsinki güzelim?"

 

"Bilmek istemezsin Kerem."

 

Yumruğumu sıktığımda tek bir kelimesiyle bakmayı sevdiğim mavi gözlerini morartabilirdim. Gözleri yumruk yaptığım elime kaydı.

 

"Ne yapacaksın kelebeğim?" diye sordu alayla. Bu beni daha fazla sinirlendirdi.

 

"Bilmek istemezsin Kerem Yıldırım."

 

"Bilmek istiyorum kalbim. Göster." Bir anda durup beni kendine yasladı. "Ne yapa bilirsin? Merak ediyorum."

 

"Kerem herkesin içinde yapma."

 

"Bir şartla güzelim."

 

"Neymiş o?"

 

"Sakinleşeceksin."

 

"Yeterince sakinim zaten."

 

"Değilsin kelebeğim. Lütfen sakinleş. Bir şaka yaptık diye bu kadar sinirlenmen doğrumu sence?"

 

"Evet doğru." Bir şekilde kollarından kurtulup hızlı adımlarla bahçeden çıktım.

Bana yetişip kolumdan tuttu

"Bu kadar kızacağını tahmin etmemiştim." Karşıma geçip gözlerime baktı. "Çok mu kızdın?"

 

"Evet. Ama şaka yapmanıza değil. Yaptığınız şakaya kızdım. Böyle bir konuda yapmamalıydınız."

 

"Biliyorum kelebeğim, bu konuda yapmamalıydık. Barıştık?"

 

"Barıştık. Gidelim, daha Eren'le Arda'yı mahvedeceğim."

 

"Bence şimdi ikisini de bulaşmak istemezsin. İkiside hayvanlarıyla beraber."

 

"Arda kolay lokma." Su topu yaptım. "Kediler suyu sevmez." Sıkıp topu patlattım. "O kardeşini de elbet tek yakalayacağım."

 

"Korkmalı mıyım?"

 

"Korkması gereken sen değilsin."

 

"Sebepsiz yere korkuyorum."

 

Toprak muhafız yanımızda belirdiğinde Kerem'le birbirimize bakıp muhafıza döndük.

 

"Korkmayın koruyucular. Beni sizden başka kimse göremez ve duyamaz" dedi muhafız. "Toprağın çocuklarına ulaşamıyorum. Acele edin koruyucular, toprak tehlikede."

 

Muhafız kaybolduğunda toprak derken neden bahsettiğini anlamamıştık. Ormandanmı bahsetmişti yoksa toprağın koruyucuları'ndanmı?

 

"Sence toprak derken neden bahsetmiş olabilir?" diye sordu Kerem.

 

"Bilmiyorum ama her neden bahsettiyse ormana gitmemiz gerekiyor."

 

"Bu muhafızları anlamak, seni anlamak kadar zor."

 

"Yürü."

 

Hızlı adımlarla yürümeye başladığımızda aklımda sadece kardeşlerim vardı. Topraktan kastedilen ya onlarsa?

 

Onlara bir şey olma ihtimali bile korkunçtu.

 

"Korkma güzelim. Bence toprak derken ormandan bahsediyor."

 

"Ya koruyuculardan bahsediyorsa? Ya çocuklara bir şey olursa?"

 

"Olmayacak kelebeğim."

 

"Korkuyorum Kerem."

 

"Bende. Ormanla alakalı olmalı."

 

"Ormanla alakalıysa çocuklara neden ulaşılmasın ki?"

 

"İşte onu bilmiyorum bebeğim."

 

Ormana geldiğimizde Eren'i gördük. Tedirgin bir halde, bir sağa bir sola ilerliyordu. "Sabahtan beri Özge'den haber alamıyoruz."

Bize döndü. "Resmen toz oldu."

 

"Nasıl yok Eren?" diye sordu Kerem.

 

"Yok. Bildiğin yok Kerem."

 

"Biliyordum" dedim acıyla. "Koruyuculardan biri olduğunu hissetmiştim."

 

"Toprağın muhafızıyla konuştunuz mu?"

 

"Evet. Koruyuculara ulaşamadığını söyledi."

 

Eren cebinden iki tane yüzük çıkarttı. Bunlar Özgür'le Efe'ye aitti.

 

"Kaç kez uyarmama rağmen yüzükleri çıkartmışlar. Biliyorsunuz muhafızlar yüzükler aktif olduğunda bizi bulabiliyor. Şuan yüzükler devre dışı. Tek umudumuz hayvanlar."

 

"Nasıl bulacağız?"

 

"Özge'nin yüzüğü hâlâ kendisinde. Ben az da olsa elementleri kontrol edebiliyorum. Özge'yi bula bilirim. Diğerlerinden emin değilim."

 

"Diğer koruyucular nerede?"

 

"Ormanın dört bir yanına dağıldılar. Şimdi Lena olsaydı kolayca bulurduk."

Özgür'e ait olan yüzüğü bana verip Efe'nin yüzüğünü taktı. Gözlerini kapatıp bir yere ilerlemeye başladı. "Gelin." Peşinden ilerlemeye başladık.

 

Beş dakikanın sonunda durduk. Özge yerde öylece yatıyordu. Kolunda bağlı bir şey vardı.

 

"Hayır." Eren yere çöktü. "Bu imkansız."

 

Kerem"Eren bu ne?" diye sordu.

 

"Bir çeşit saatli bomba. Bu bombaları biliyorum. Bir kaç kez kullandım. Tek bir şifreyle açılabilir."

 

"Eren bunu kim yapabilir?"

 

"Aklımda biri var aslında."

 

"Bunu ben açabilirim." Bu Özgür'ün sesiydi. "Bu tarz şifreleri çok çözdüm."

 

Eren kalktığında yerine Özgür geçti.

 

"Çok.dikkat et Özgür. Bu bombanın yüzük boyutunda olanı on insanı öldüre bilir. Kim bilir bu boyuttaki bir bomba kaç insanı öldürür." Eren elini Özgür'ün omzuna koydu. "Seninle sonra konuşacağız. Önce bombayı çıkart."

 

Özgür başını sallayıp bombada bir tuşa bastı. Küçük ekranda yirmi dakikalık bir geri sayım başladı.

 

"Zaman çok kısıtlı Özgür."

 

"Evet abi. Yapmaktan başka çarem yok."

 

Denemeye başladığında hepimiz sessizliğe büründük. Hiç birimizden tek kelime çıkmıyordu. Özgür arada bir kendi kendine söyleniyordu. Sayaç ilerlerken içimdeki korku artıyordu. Tüm ailemi tek seferde kaybedemezdim.

 

On beş dakika kaldığını gösterdiğinde Özgür arkasına döndü. "Abi tüm kombinasyonları denedim olmuyor. Doğum tarihiniz."

 

Eren"2000" diye cevapladı.

 

Özgür geri döndü. "Olmuyor abi."

 

"2003?"

 

Özgür başını iki yana salladı.

 

"2002. Bu da olmazsa yapacak bir şey yok."

 

"Oldu. Abi bu kimin doğum tarihi?"

 

Bomba yere düştüğünde 17 dakikalık geri sayım hızlı bir şekilde 10 saniyeye düştü.

Eren bombaya uzandığında, bomba bir anda ortadan kayboldu. Şiddetli bir patlama olduğunda hepimiz yere çöktük. Özgür, Özge'nin üzerine eğilip öylece kaldı.

 

Bir kaç adım ileride duran Lena'yı gördüm. "Bakın" dedim Lena'yı gösterip. "Lena geri döndü."

 

"Evet geri döndüm, artık buradayım" desi Lena bize dönüp büyük kanatlarını açarak.

 

"Son anda kurtardın Lena."

 

"Dönüşüm muhteşem oldu ha?"

 

Başımı sallayıp ayağa kalktım. Yanına gidip sarıldığımda aynı şekilde karşılık verdi. Etrafımı kanatlarıyla çevreledi.

"Biliyor musun Ecem. Bir gün bu vampir olmamın işe yarayacağını biliyordum."

 

"Lena az önce hepimizi kurtardın."

 

Kanatlarını araladığında ayrıldım. Özge kendine gelmiş oturuyordu. Onunla beraber bizde az önceki patlamanın etkindeydik.

 

Özgür"Bir daha yanımdan ayrılmayacaksın Özge" diyerek kardeşinin başını göğsüne yasladı. "Nasıl korktum biliyor musun?"

 

"Özgür ikinci kez beni dinlemedin." Eren ne kadar sinirli olsa da belli etmiyordu. "Yüzüklerinizi çıkarmamanız için kaç kez uyardım? Hem seni hem Efe'yi."

 

"Ben küçüklüğümde de kimseyi dinlemezdim."

 

"Bu sabah dinleyeceğine söz vermiştin."

 

"Bazen güvenilmez ola biliyorum." Kalkıp bana döndü. "Abla yüzüğümü ala bilirmiyim?"

 

Yüzüğünü verdiğimde geri dönüp Özge'yi kaldırdı. "Burada biri var. Çok yakından tanıdığım biri."

 

"O kızın seni bırakmayacağını biliyordum Özgür. Bu sefer ondan kurtul."

 

"Yapacağım abi."

 

"Tek seferde yap Özgür. Şimdi duygularını bir kenara koyma vakti."

 

Özgür başını sallayıp ilerlemeye başladı. Hemen arkasından yürümeye başladığımızda Eren küçük bir top yaptı. Lena'nın yanından uzaklaştığında ona döndü. "Sadece seni korumak istiyorum."

 

"Bana zarar vermezsin Eren." Lena Eren'in yanına gitti. "Babamla tanıştığında sana ne dediğini hatırla."

 

"Gücümü kontrol etmeyi öğrendim zaten."

 

"O zaman neden korkuyorsun ki?"

 

"Gücümden. Küçük bir patlamada seni ve koruyucuları tehlikeye atarım."

 

"Bende korkuyorum. Zaafıma yenik düşe bilirim. Ve bu siz insanlar için büyük risk taşıyor. Babam bunu bile bile sizinle kalmamı istiyor."

 

"Peki kanı ne yapacaksın?"

 

"Her akşam saraya döneceğim. Babam bu şekilde önlem almayı düşünüyor."

 

"Yüzüğümü çıkartacağım. Böylece gücüm minimum seviyeye düşecek."

 

Eren yüzüğünü çıkartıp cebine koydu. Lena için koruduğu güçten vazgeçe bilirdi.

 

"Durun abi." Özgür ilerlemeye devam ederken biz durduk. "Tekrar neden karşıma çıktın Asya? Tam unutmuşken neden geldin?"

 

"Senin için Özgür." Asya yavaş yavaş yürümeye başladı. "Bu kez benimle geleceksin."

 

"Anlaman gereken bir şey var Asya. Sen ve ben birlikte olamayız. Sen koruduğum gücü istiyorsun." Ayağını yere vurduğunda Asya beline kadar toprağa gömüldü. "Yeterince uzaklaştığımızda toprak serbest bırakacak."

 

Arkasına dönüp hızlı adımlarla aramızdan geçip gitti.

 

"Eren izin ver kanını son damlasına kadar içeyim." Lena sivri dişlerini gösterdiğinde Eren önüne geçti. "Hayır Lena. Özgür yapması gerekeni yaptı. Siz gidin. Yapmam gereken bir şey var."

 

Eren yanımızdan ayrıldığında, Özgür'ün gittiği yoldan ilerlemeye başladık.

 

"Bu çocuk beni delirtecek." Kerem hepimizden çok sinir olmuştu Eren'e. "Tek başına bir şeyler yapmaya bayılıyor. Ben ise bu huyunu sevmiyorum."

 

"Sende beni dinlememeye bayılıyorsun" dedim elimi koluna koyup. " Bende bunu sevmiyorum."

 

"Bunun için benden nefret etmezsin değil mi? Çünkü seni asla dinlemeyeceğim"

 

"Bilmiyorum Kerem."

 

"Sen bana hâlâ neden sinirlisin?"

 

"Sana değil. İkizine ve diğerlerine sinirliyim. Sen nasıl uydun ya?"

 

"Çok zorladı. Dayanamadım."

 

Omzuna sert bir yumruk vurdum. "Bu akşamda bensizliğe dayan."

 

"Sabahtan beri soğuk davranıyorsun. Bu canımı sıkmaya başladı."

 

"Ciddiyim. Bu akşam yanıma gelme. Yoksa gözlerinde tek mavilik olmaz."

 

"Hem ciddi hem güzelim diyorsun yani?"

 

"Her konuyu nasıl güzelliğime bağlaya biliyorsun?" Gözlerimi devirdim.

 

"Kızınca çok tatlı oluyorsun."

 

Oflayarak yanlarından ayrıldım. Kerem beni sinir etmeyi seviyordu. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Ayın ve yıldızların ışıltıları bana 25 Mart gecesini hatırlattı. Element koruyucuları'yla tanıştığım, ailemi bulduğum günü. O gecede gökyüzü parlıyordu.

 

Kolumun tutulmasıyla irkildim. "Korkma kelebeğim benim."

 

"Bu akşam yanıma gelme demiştim."

 

"Yine ne yaptım?"

 

"Birşey yapmadın."

 

"O zaman neden sinirlisin?"

 

"Sebebi yok."

 

"Sebepsiz yere sinirlisin yani?"

 

Başımı sallayıp kolumu sertçe çektim. "Evet. Canım sıkıldı. Bu yüzden sinirliyim."

 

"Güzelim kaç kez diyeceğim. Sadece sakaydı. Hâlâ bunun içinmi sinirlisin?"

 

"Hayır. Dedim ya, canım sıkıldı."

 

"Seni anlamak çok zor Sare."

 

Omzuna sert bir yumruk vurdum. "Bana öyle hitap etme diyorum."

 

"Bu senin gerçeğin. Bundan kaçamazsın."

 

"Evet, ama gizleye bilirim."

 

Hızlı hızlı yürüyerek görünen kabile halkının köyüne gelip çadırlardan birine girip uzandım. Gözlerimi kapatıp öylece yattım.

 

"Güzelim uyumadığını biliyorum. Daha kaç kez özür dileyeceğim?"

 

Hiç bir şey demeden yatmaya devam ettim.

 

"Cevapta vermiyoruz yani?"

 

Sessizliğimi korurken çadıra girdi. Saçlarımda parmaklarını hissettiğimde, dirseğimle göğsüne vurdum. Acıyla bağırsdığında doğruldum. "O kadar sertmi

vurdum ya?" diye sordum. Fazla sert vurmamıştım aslında.

 

"Hayır. Eren'in işi." Gülümsedi. "Uyumadığını biliyordum."

 

"Kerem lütfen çık git"

 

"Asla güzelim. Daha önce de söyledim. İnsan kalbi olmadan yaşayamaz. Sen benim kalbimsin, sensiz yaşayamam."

 

"Yaşarsın Kerem. Çık git. Bu gece yalnız bırak."

 

"Gitmeyeceğim. Sende gitmeyeceksin." Kalkıp kolumdan tutup, kendine çekip sarıldı. "Affedene kadar bırakmayacağım."

 

Tırnaklarımı koluna geçirdim. "İstediğin kadar canımı yak güzelim bırakmayacağım."

 

"Kerem" dedim sinirle. "Beni sinirlendirmekten zevkmi alıyorsun?"

 

"Evet. Sinirlenince yanakların kızarıyor. Bu hoşuma gidiyor."

 

"Kerem beni bırak ve çok git."

 

"İstenmiyorum yani?"

 

"Evet istenmiyorsun."

 

"Tamam o zaman. Bende Lena'yla konuşurum."

 

Beni kıskandırmaya çalışıyordu ve bunu başarmıştı. "Hiç bir yere gitmiyorsun."

 

"Barıştık yani?"

 

"Hayır! Barıştığımı söylemedim."

 

"Öyle kabul etsem?"

 

"Hayır. Lena gidene kadar buradan çıkmıyorsun."

 

"Güzelim seni anlayamıyorum. Hem bana sinirlisin, hem burada kalmamı istiyorsun."

 

"Sana sinirli olmam sevgilim olduğun gerçeğini değiştirmiyor."

 

"Bende öyle düşünmüştüm Ecem. Gözlerim, senden başka kimseyi görmüyor."

 

"Kerem sus lütfen. Seni duymak istemiyorum."

 

"Ben gideyim o zaman."

 

"Gitmeni istediğimi söylemedim. Sadece susmanı istiyorum."

 

"Güzelim benim susmaya hiç niyetim yok. Ne yapacaksın?"

 

Şimdi sıra bendeydi.

 

"Lena'dan abisini çağırmasını isteyeceğim."

 

"İşte bunu yapmayacaksın."

 

"O zaman sus. Bir kelime daha söylersen yaparım biliyorsun."

 

"Yapamazsın."

 

"Lena birazdan gidecek. Bu fırsatı değerlendirmeliyim."

 

"Başka zaman değerlendir güzelim." Kollarını daha fazla sardı.

 

"Aslında çağırmasını istemeyeceğim. Lena'yla gideceğim. Kevin'ı krallığının başında görürüm."

 

"İste bu hiç olmayacak."

 

"Neden olmasın?"

 

"Sevgilimi bir vampire kaptıracak değilim."

 

Lena'nın kanat çırpma sesini duyduğumuzda kollarını serbest bıraksada salmadı.

 

"Artık bıraksanmı?"

 

"Hayır kelebeğim daha değil. Önce Lena'nın uzaklaştığından emin olmalıyım."

 

"Gerçekten Kevin'la konuşacağımı düşünüyor musun?"

 

Başını sallayıp alnımdan öptü. "Şuan sana güvenmiyorum güzelim. Yapa bilirsin."

 

İstesemde böyle bir şey yapmazdım. Kalbime başka bir adamı alamazdım.

 

"Bunu yapmam biliyorsun."

 

"Biliyorum."

 

Çadırdan çıktığımızda diğerlerini gördük. Meydanda ateş yakmışlardı. O an aklıma abimin sabahtan söyledikleri geldi.

 

"Abim bu yaz seni yanına çağırıyor."

 

"Ne?"

 

"Abimden korktuğunu söyleme sakın."

 

"Elbette korkmuyorum. Bir an şaşırdım." Çenemden tutup yüzümü yüzüne çevirdi. "Korksaydım Kevin'dan korkardım. Abinden zerre korkum yok."

 

"Dikkat et" dememle beraber yere düşmemiz bir oldu. Bileğimi burkmuştum ve yerdeki taş bacağımı kesmişti. Kerem takılıp düştüğümüz taşı alıp kenara attı.

 

"Kesmiş."

 

"Evet."

 

"Acıyormu?"

 

"Hayır. Birazdan sararım."

 

"Çok sakarsın Sare."

 

"Kim? Ben mi sen mi?"

 

"Sen kalbim."

 

"Kimin yüzünden yerdeyiz acaba?"

 

"Benim."

 

"Bu durumda sakar olan sensin." Kalktıgımda bileğimin acısıyla, ayağımı kaldırdım. "Bugün herşey mükemmel."

 

Kerem kalkıp kucağına aldı. "Dikkat et güzelim."

 

"Bence sen dikkat et." Bacağına sert bir tekme savurdum.

 

"İstediğin kadar canımı yak kelebeğim. İndirmeyeceğim."

 

"Kerem canımı sıkıyorsun."

 

"Ve bu seni sinir ediyor."

 

"Evet."

 

Yürümeye başladığında Eren'i gördüm. Yanında tanımadığım bir adam vardı. Ates in başına geldiğimizde indirdi. Eren'le adam yaklaştıkça, adam tanıdık gelmeye başladı. Bu yüzü daha önce görmüşmüydüm?

 

"Sus ve yürü Ateş." Eren kolundan tuttuğu adamı yere attı. "Şimdi bana son kez bir iyilik yap ve burada kal."

 

"Anlattım ya Eren. Amcam zorladı." Adamın tek yüzü değil seside tanıdık geldi.

 

"Sen" dedim. Elimi koluma, hançerin kestiği izin üzerine götürdüm.

 

"Eren bu kim?" diye sordu Kerem.

 

"Amcamın oğlu Ateş. Bizimle bir aydır uğraşan kişi. Tüm koruyucuları yirmi dakika önce öldürecek olup yapamayan kişi."

 

"Sana demiştim Kerem" dedim. Ardından oturup Eda'nın verdiği bezi bileğime bastırdım.

 

"Neyi demiştin güzelim?"

 

"Bu adamın sizinle bir bağı olduğunu söylemiştim. Hatırladın mı?"

 

"O günü asla unutmam güzelim." Eren'e döndü. "Eren sen karanlık güçlere ait herkesi yok etmemiş miydin?"

 

Eren "öyle biliyordum. Nasıl hayatta kaldın?"

 

"Senin yaptığın gibi kuzen. Amcamın bana verdiği güçleri reddettim."

 

"Işığım içlerindeki kötülüğü bitirdi."

 

"Evet."

 

"Ateş baştan gelmeliydin. Seni daha erken kurtara bilirdim." Eren hepimize baktı. "Arkadaşlar Ateş burada kalacak."

 

"Hayır kalmayacak!" Mert ateşi büyüttü.

"Halkımı tehlikeye atamam Eren. Her ne kadar arkadaşım olsanda buna izin vermem."

 

"Halkın güvende. İçindeki tüm kötücül enerjiyi aldım."

 

"Bu adama güvenmiyorum Eren. Gözüm üzerinde bunu bil. Ufakcık bir hatada bile affetmem."

 

"Bende affetmem. Seni ait olduğun yere gönderirim."

 

"Eren kuzenin evet, ama burada kalamaz."

 

"Bir yer ayarlayacağım Mert. Şimdilik burada kalmalı."

 

"En hızlı şekilde ayarla Eren. Kuzenin burada kaldığı sürece, halkım güvende değil. Ailem güvende değil."

 

"Koruyucular." Arkamı döndüğümde muhafızlara benzeyen ve elinde kutu olan biri vardı. Görünümü yıldızlı bir geceyi andırıyordu. "İçinizden birine vermem gereken bir şey var."

 

Ateş'e doğru yürümeye başladı. Bunun anlamı Ateş uzun süre bizimle kalacaktı. Bu Eren'in istediği bir şeyken, Mert'in istemediği bir şeydi.

 

 

Loading...
0%