@yazarlik_hayali.06
|
Arkamı döndüğümde Drago'yu ilk kez böyle sinirli gördüm. Birdenbire ne olmuştu? Drago ateş püskürttügünde Eren parlak altın sarısı bir kalkan koydu. İlerleyerek Drago'nun karşına geçti. "Ne oldu sana küçük ejderham?"
Tekrar Ateş püskürttüğünde Eren heri adım atmadı.
Ateş "nefret sihri. Birinin size olan sevgisini nefrete dönüştürür. Drago'ya olan bu. Eren tekrar bağ kurmalısınız" dedi. Başımızdaki beladan kurtulmadan başka bir bela daha almıştık. "Bağ kurulan diğer hayvanlarada yapılmış olmalı. Diğerlerini bulmalıyız."
Mavi'nin sesini duyduğunumda Drago daha büyük alevler püskürtmeye başladı. Kendi yavrusunu bile düşman olarak görüyordu.
Mavi indiğinde annesinin karşısında kanatlarını açarak durdu. Tekrar alevler yükseldiğinde Eren'in arkasına geçti. Annesinden korkuyordu.
Eren çömelip elini Mavi'nin başına koydu. "Onu korkutuyorsun Drago. Kendi bebeğine nasıl saldırırsın?"
Ateşler kesildiğinde Eren kalkandan çıktı. "Tamam geçti Drago. Sakin ol. Biz düşman değiliz."
Drago'nun yüzünde güneşe benzer bir şekil parlamaya başladı. Tekrar bağlanmış, sihri bozmuşlardı. Bizim yapmamız gereken şey de buydu. Tekrar bağ kurmak.
Mavi ilerleyip annesinin kanatları altına girdi. "Bunu kim yapmış olabilir?"
"Cadılar. Büyü yapa bilen tek ırk."
"Bizimle ne dertleri olabilir?"
"Bilmiyorum Eren. Diğer hayvanları bulmalıyız."
"Nasıl bulacağız?" Lena dakikalar sonra konuştu. "Sizin hayvanları az çok tanıyorum. Hepsi saldırgan hayvanlar." Lena Ateş'in üzerine yürüdü. "Bunun sorumlusu sen ve ya Asya ise benden çekeceğiniz var."
"Dedim ya. Bu cadıların işi. Ve ikimizde cadı değiliz."
Gergin olan ortam gerilmeye devam ediyordu. Lena'yı bir şekilde sakinleştirmeliydim. Bunu şuan ben yapa bilirdim.
"Şimdi sırası değil Lena" diye fısıldadım. Beni duyduğunu biliyordum. "Beni duyduğunu biliyorum. Lütfen" diye devam ettim.
Lena derin bir nefes verip bana döndü. Yürümeye başladığında kanatlarını açtı. Bu birini görmek istemediğinde yaptığı bir hareketti.
"Biliyordum."
Drago uçtuğunda Kral'ın sesi duyuldu. Hiç olmadığı kadar yüksek ve sinirli sesi korkutucuydu. Korkmamızı gerektiren neydi?
Ağaçların arasından göründüğünde Arda önümüze geçti. Tekrar bağlanmalıydılar. Kral birden Arda'nın üzerine atladığında hırlamaya başladı. "Kendine gel Kral. Bu sen değilsin." Kral patisinin birini kaldırıp kaldırıp Arda'nın göğsüne koyup tırnaklarını çıkartıp bastırdı.
"Arda!" Ebru ilerleyeceği sırada kolundan tutup durdurdum. "Tek başına yapmalı Ebru."
Ağaçların arasından başka bir aslan çıkıp Kral'ın üzerine atladı. Arda kalkıp geri çekildi. "Sarı. Dikkat et, o kendinde değil."
Aslan Kral'ın karşısında durup yelesini kabarttı. Kral'a meydan okuyordu.
"Kral küçük kedim. Senin beni koruman gerekiyordu, beni yaralaman değil."
Kral hırlamayı bırakıp sessizleştiğinde yüzünde bulut şeklinde biz iz parladı. Tekrar bağlanmışlardı. Arda bize döndüğünde Kral'ın pençe izi göğsünde görünüyordu. Ebru elimden kurtulup Arda'nın boynuna atladı.
"Sakinleş Ebru. Bir şey olmadı, iyiyim."
"Sarı olmasaydı iyi olmayacaktın" dedi Ebru hafif sinirli bir sesle.
"Evet artık büyüdü. Babasına karşı koyacak kadar."
"Nasıl yaptın?"
"Kral'ı bulduğumda aynı şekilde babasına karşı koymuştu."
Kral üzerlerinden atlayıp, önümde durup başını bacağıma sürtmeye başladı.
"Kral'ın benimle bağlı olduğuna emin miyiz? Daha çok Ecem'le bağlı gibi."
Eren " Arda Kral'ın saldırmayacağına emindin" diyerek bir ışık topu attı. Arda kendine verilen güçle topu geri çevirdiğinde acıyla çığlık attı. Anlamadığımız bir anda Eren'in önüne gelmişti. "Lena benim yaptığım bir şeyle bana zarar vermeyi seviyorsun değilmi?"
Lena "tahmin bile edemezsin Arda" dediğinde sesi yüksekten geldi. Saniyeler Arda'yı başka bir yere taşımış, kanatlarını açıp uçmuştu. " Bu iz uzun süre kalacak galiba."
"Sayende hiç olmadığı kadar yandım. Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Ebru'yla birbirimize bakıp güldük. İkimizinde aklıma aynı gün gelmişti.
"Komik olan ne güzelim?" Kerem dakikalar sonra sessizliğini bozdu.
"Hiç bir şey" dedim başımı iki yana sallayıp. "Aklıma bir şey geldi de."
"Öyle oldun güzelim."
Yerin sarsılmasıyla yer yüzüne bir yol açıldı. Biz çocukları bulmadan, onlar bizi bulmuşlardı. Çıktıklarında Efe, Özgür'ün koluna girmişti, başını tutuyordu. Korkumuşlardı, her hallerinden belliydi.
"Başım. Fırtına neden böyle yaptı. Anlamadım." Özgür'ün sesi aci doluydu. Bağlandığı, kendisini koruması gereken hayvanı ona zarar vermişti.
"Korkunç bir sihrin etkisi altındalar." Ateş karşımıza geçti. "Eren ve Arda'nın yaptığı gibi sizde tekrar bağ kurun. Hayvanlar kaç gündür böyle?"
"İki üç gürdür abi" diye cevapladı Eren.
"Fazla zamanınız kalmadı. Acele edin."
"Yani abi?"
"Dört günü geçmemeli. Hayvanlar bağ kurulamaz derecede saldırganlaşır."
Chris bir yere odaklandığında "burada hayvanlardan biri var." Büyük bir dalı gösterdi. Alvin elinde bir çam kozalağı tutuyordu. Bir çok sincapda ona katıldı.
Özge'ye döndüm. Başaramazsa canımız çok kötü yanacaktı. Ona güveniyorduk, yapacaktı.
Üzerimize çam kozalakları yağmaya başladığında Ebru kozalakları havada tuttu. Kozalaklarla Alvin'i sıkıştırıp yere indirdi.
Özge ilerlemeye başladığında Alvin kurtulmaya çalıştı. "Alvin fındık kurdum. Ne oldu sana?"
Alvin yorgun düştüğünde Ebru yere indirip serbest bıraktı. Özge cebinden bir yabanmersini çıkartıp verdi. Alvin'in kuyruğunda bir çiçek simgesi parlamaya başladı. Hayvanlardan biri daha kurtulmuştu.
"Gel buraya Alvin." Özge omzunu gösterdiğinde Alvin hızla tırmandı. "Aferim fındık kurdum. Bir daha beni bırakma."
Alvin başını Özge'nin boynuna sürttü. Tüm koruyuculara baktığımda içimde bir korku vardı. Sıradaki kimdi? Bunun bir önemi yoktu. Tüm hayvanlarla tekrar bağlanmalıydık.
"Başka bir hayvan daha var." Lena yere inip kanatlarını gizledi. "Galiba Gece. Tüm hayvanların sesi birbirine çok benziyor."
"Sıra bende yani?" Efe bir kaç adım ilerledi. "Ben nasıl tekrar bağlanacağım?"
"Yaparsın Efe. Gece'yi tekrar istiyorsan yapacaksın." Ebru her şekilde Efe'yi destekliyordu. Hangi durumda olursa olsun ona güveniyordu.
Gece bir anda ağaçların arasından fırladığında Efe geri çekilerek bir delik açtı. Gece çukura düştüğünde Efe çömelip Gece'ye baktı. "Gece senin bana huzur vermen gerekiyordu, ama vermiyorsun."
Gece atlayıp yukarıya çıktığında Efe geri çekilip açtığı çukura düştü. "Gece seni kaybedemem. Gece'yi söndürme." Efe'nin söyledikleri ise yaramıştı. Gece geri çekilip yattığında Efe çıkıp Gece'nin başını okşadı. "Aferim Gece. Aferim koca oğlan."
"Bu sizin bir arada olmanız için bir işaret." Özgür hâlâ başını tutuyordu.
"Özgür ssöylediğmize pişman ettirme lütfen."
"Bir şey demedim Efe. Sıradaki kim?"
"Bilmiyoruz. Ateşin koruyucularını bulmalıyız." Ateş haklıydı. Eda ve Mert'ten saatlerdir haber alamamıştık. "Köye geri dönelim."
"Abi yer altından gide biliriz. Daha hızlı olur."
"Yer altı daraltıyor. Ormandan gidelim."
Yürümeye başladığımızda huzursuzdum. Rahatlamayı denesemde bir türlü olmuyordu. Sahip olduğumuz hayvanlarla olan bağımız kopmuştu.
"Güzelim" dedi Kerem. "Niye bi kadar dalgınsın? Neyin var? Hastamısın yoksa?"
"İyiyim. Bu kadar iyi hayvanların nasıl bir anda bizi düşman olarak göre biliyorlar?"
"İsteyerek yapmıyorlar kelebeğim. Kötü bir sihrin etkisindeler. Onları kurtaracağız. Hepsini teker teker özgür bırakacağız. Şimdiden dört tanesi özgür kaldı bile. En zorlarını kurtardık."
"En zorunu kurtarmadık. Gölge hâlâ bizi düşman olarak görüyor."
"Kalbim Drago'yu özgür bıraktık. Bence en zoru gitti."
Mavi yanımızdan hızla uçarak geçip Eren'in üzerine atlayıp yüzüstü yere düşürdü. Kerem güldüğünde koluna vurdum.
"Komikti kabul et."
"Değildi. Sert düştü."
Yanına gittiğimizde Eren oturdu. Kaşının biri patlamıştı.
"Kaşın patlamış."
"Aferim Mavi" dedi Eren. Ardından tişörtünü çıkartıp alnına bastırdı. "Gücünü bir kez daha gösterdin."
Mavi üzgün bir şekilde başını Eren'in dizine koydu.
"İyiyim Mavi. Bir şeyim yok. Sadece küçük bir çizik."
Lena yumruğunu sıktığında kendini kontrol etmeye çalışıyordu. Kan kokusu hem onun hem Chris'in zaafıydı.
"İyisin değil mi?" Lena dişlerini sıkıyordu. Bir kaç adım geri çekildi.
"Ben iyiyim de asıl sen iyimisin Lena?"
"Evet. Kan kokusu. Aç olduğumu hissettiriyor."
"Bana da." Chris'de dişlerini sıkıyordu. Eren kalktığında tişörtü bir şekilde bağladı. O kadar komik görünüyordu ki.
"Gidince temizler sararım. Şimdilik böyle kalsın."
Kerem güldüğünde Eren "Komik olan ne söyler misin?" diyerek küçük bir ısık topu yapıp Kerem'in omzuna attı.
"Bu halini görsen sende gülersin."
Ağaçların arasında Pamuk'u gördüm. Günler sonra ilk kez görmüştüm, onu çok özlemiştim. En acısı ise bana düşmandı.
Yavaş yavaş ona ilerlediğimde ilk gördümde olduğu gibi kim hızla attı. Diğerleri arkamdan sesleniyordu ama ne dediklerini anlayamıyordum.
Yanına gelip çömeldiğimde elimi uzattım. Geri çekildi. Biraz daha yaklaşıp kulaklarına dokundum. Kucağıma atladığında yattı. Tekrar bağlanmıştık.
Kurtarmamız gereken hayvanların sayısı giderek azalıyordu. Bu bizim için iyi haberdi.
Geri döndüğümde Gölge önüme atladı. Ebru'ya baktım, korkuyordu. Ama ben onun aksine korkmuyordum.
"Ayağına kadar geldi Ebru" dedim. "Bu fırsatı kaçırma."
Gölge hırlayıp üzerime atladığında Lena hızla gelip son saniye kurtardı. Arkamı döndüğümde Gölge'nin pençe izinin ağacı parçaladığını gördüm.
"Seni daha kaç kez kurtaracağım Ecem?" Lena hâlâ dişlerini sıkıyordu. Bir an önce kanı temizlemeli ve kapatmalıydım. Daha fazla kendilerini tutamazlardı.
"Sağol Lena. Tekrar kurtardın." Ebru'ya döndüm. " Sıra sende Ebru. Hadi, yoksa hepimizi parçalayacak."
"İyisin değil mi?"diye sordu Ebru.
"Lena sayesinde evet."
Ebru ilerlediğinde Gölge ona dönüp hırlamaya devam etti. Yavaş yavaş geri ilerlemeye başladığında Ebru tek dizinin üzerine çöktü. "Gölge ben sana sığındım. Sığınağımı başıma yıkma. Annem gibi sende bırakma."
Gölge hırlamayı bırakıp Ebru'nun önünde oturdu. Yaptıgı şey ise yaramıştı. Gölge sakinleşmişti. "Bunu yapma. Ben seni bırakmayacağım."
Gölge dişlerinin arasında hırlayıp yatarak başını Ebru'un yerde duran bacağına yasladı. Kalktıklarında Gölge'nin üç yavrusu geldi. "Yavrularını gölgene al."
Yürümeye başladığımızda Ebru yanıma geldi. "Bugün yavrular Gölge'de. Bütün gün yavrular bizde."
"Orada çok cesurdun" dedim gülümseyerek.
"Korkudan ölecektim."
"Yaptın önemli olanda buydu. Bir sürüyü daha kurtardık."
Geriye dört kişi kalmıştı. Onlarda bir an önce tekrar bağlanmalıydılar.
İleride Maya ve Fırtına'yı gördüm. Sarmaşıklar boyunlarına dolanmıştı. Bu Kerem ve Özgür için bir şanstı.
"Hadi beyler sıra sizde."
Durduğumuzda ikiside hayvanlara ilerlerdi. Kral ve Gölge saldırı için hazır durumdaydı.
İki küçük ışık parladı. Tek seferde ikiside bağlanmıştı. Hayvanları sarmaşıklardan kurtardıklarında yola devam ettik.
Son iki kişi kalmıştı. Mert ve Eda'yı bulmalıydık.
Köye yaklaştığımızda etrafta kaplanları, gökyüzünde kartallar vardı. Tamamen sıkışmışlardı. Lena kanatlarını açıp havalandı. "Hemen geliyorum."
Uçarak uzaklaştığında Özge yer altına bir tünel açtı. "Herkesi oradan çıkarmalıyım." Girdiğinde meydanda başka bir çıkış açıldı. Lena'nın işaretiyle herkes tünele girdi. Bir tek Mert ve Eda kalmıştı.
Kaplanlar ilerlemeye başladığında ikiside toprağa oturdu. Daha kötü ne ola bileceğini düşünürken kartallar yere inip kanatlarını açtı.
Tüm hayvanlar birden durdu. Başarmışlardı. Tüm hayvanlar özgürdü.
Kartallar uçarken, kaplanlar yattı. İlerlemeye başladığımızda omzunda bir el hissettim. Ardından kuzenim Ada'nın sesini duydum. "Ecoş neredeydiniz ya?"
"Ada? Kızım bu aralar peşimi bırakmıyorsun."
"Evet. Neredeydiniz?"
"Uzun hikaye. Sonra anlatırım. Polat nasıl ?"
"Kötü. Sen?"
"İyiyim."
"Hayvanlara ne oldu?"
"Sonra anlatacağım dedim."
Mert kolunu uzattığında Cesur koluna kondu. Eda ise elini Cizgili'nin başına koyduğunda hayranlıkla Mert'i izliyordu.
Daha önce böyle uyumlu bir çift görmemiştim.
|
0% |