Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölum İntikam

@yazarlik_hayali.06

Saatlerdir dondurduğum gölün üzerinde kuzenim Ada'yla kayıyorduk. İnanılmaz şekilde iyi kayıyordu.

 

"Ecoş bu güçler harika." Ada hemen arkamdaydı. Benden iyi kaysada, ben daha hızlıydım.

 

"Evet. Özelliklede şu olay."

Bulunduğum bölge haricinde her yeri suya çevirdim. Arkamı döndüğümde Ada'nın şaşkın yüzüyle karşılaştım.

 

"Ecoş yarım saate Mete'yle buluşacağım. Ve sırıl sıklam oldum, harika."

 

"Kumsala dönelim, tüm suyu alacağım."

 

Bir anda kendimi suda buldum. Ada güldüğünde sinirle kaşlarımı çattım. Bu Lena'dan başkası olamazdı. Gölü dondurduğumdan beri bizden başka biri göle gelmemişti.

 

"Ben düşündüğün kişi değilim güzel kız."

Bu Lena değildi, bu Kevin'dı. "Kardeşimi ve Chris'i görmeye geldim. Ayrıca Kerem'le görülecek bir hesabım var."

 

Kevin hemen arkama buzun üzerine indi. Bunu hissettim.

 

"Kevin bari sen yapma"dedim arkamı dönerek.

 

"Nasıl istersen güzel kız. Bekliyor olacağım." Kevin uçarak uzaklaştı. Buzun üzerine çıktığımda Ada'ya döndüm.

 

"Ecoş o kimdi? Sizi nereden tanıyor?"

 

"Lena'nın abisi. Fazlasıyla sinir bozucu biri. Gidelim artık. Yoksa hastalanacağız."

 

"Haklısın hadi."

 

İlerleyip Ada'nın yanına geldim. Bastığım yerler buz oluyordu. Sanki havada yürüyordum.

 

"Bu muhteşem."

 

"Hadi. Elementleri kontrol etmek kolay değil."

 

"Ecoş sence elementlerden birini kontrol ede bilirmiyim?"

 

"Bu imkansız."

 

"Nasıl yani?"

 

"Biz son koruyucularız. Bizden başka kimse elementleri kontrol edemez, edemeyecek."

 

"Bu kötü oldu. İsterdim biliyor musun."

 

"Deneyemeyeceğini söylemedim." Buzu büyüttüğümde Ada çıktı. Parmağımdaki yüzüğü çıkartıp kuzenime uzattım. "Dene."

 

"Yapa bilirmiyim?"

 

"Evet. Yapamazsan bile dene."

 

Yüzüğü alıp taktığında bileğinde su damlası şeklinde bir iz parladı. Onunla beraber yüzükte. Suyun gücü artık Ada'da ydı.

 

Yürümeye başladığında hemen arkasındaydım.

 

"Sakin Ada. Heyecanın su altını birbirine katıyor. "

 

"Ecoş böyle bir durumda nasıl sakin kala bilirim?"

 

"Bilmiyorum ama sakinliğini korumalısın."

 

Ada'nın heyecanı gölü coşturuyordu. Dalgalanan su ayaklarımıza çarpıyordu. Bu bana Element koruyucuları'nın kurulduğu ilk günleri hatırlattı.

 

Kumsala geldiğimizde göle döndüm. Bir kaç parça buz kalmıştı.

 

"Teşekkür ederim Ecoş."

 

"Önemli değil."

 

Ada'nın giysilerinde tek bir damla bile su kalmamıştı. Aynı şekilde benimde üzerimdeki giysilerde bir damla su kalmamıştı.

 

Ada yüzüğü geri verdi. Ada'nın kuruyan giysilerini su topu atarak tekrar ıslatım.

 

"Bunu sevmedim Ecoş."

 

"Kabul et eğlenceli."

 

Chris hızla yanımıza geldiğinde nefes nefese kalmıştı. "Toprak abi. Fena yaralandı. Hemen gelmeniz gerekiyor."

 

"Nerede Chris?"

 

"Kabile alanında."

 

Yola çıktığımızda Mert'i düşündüm. Abisiyle beraber büyümüştü.

 

"Chris yarasını gördün mü?"

 

"Hayır. Tek bildiğim çok kan kaybettiği."

 

"Ölmemiş olsun."

 

Hızlı adımlarla ilerleyip köye geldik. Herkez bir yerde toplanmıştı. Bir tek Lena uzakta duruyordu. Ada'y la beraber ilerlediğimizde, Kevin ve Chris Lena'nın yanına ilerledi.

 

Aralarında geçtiğimde Mert'i gördüm. Kalkıp inen omuzları sessiz ve hıçkırarak ağladığını gösteriyordu.

 

Aynı şekilde Toprak'ın da göğsü kalkıp iniyordu. Zor nefes alıyordu. Göğsünde üç yerde derin yaralar vardı.

 

Bileğinden tutup nabzını kontrol ettim. Parmaklarımın altında nabzı son kez attı. Göğsü son kez kalkıp indi.

 

"Mert" dedim titreyen bir sesle. Bir hastayı kaybetmek ilk kez başıma gelmiyordu. Ameliyatına girdiğim bir çok hastayı kaybetmiştim. "Toprak ait olduğu yerde."

 

Mert" hayır abi" dediğinde sesi acıyla titredi. Sesindeki bu tonu ilk kez duymuştum. "Kim yaptıysa bulacağım."

 

"Beraber Mert." Arda Mert'in yanına çöküp elini omzuna koydu. "Beraber yapacağız."

 

"Siz karışmayacaksınız Arda." Mert'in sesi öfke dolarken ayağa kalktı. Hızlı adımlarla ilerlerken, Arda peşinden gitti.

 

Ayağa kalktığında bende ayrıldım. Temiz hava almam gerekiyordu. Bir çok hasta kaybetmiştim ama hiç biri Toprak kadar etkilememişti beni.

 

Ağacın altına oturduğumda herkes dağıldı. Kerem yanıma oturup sarıldığında "ilk miydi?" diye sordu.

 

Başımı iki yana salladığımda "hayır" dedim. "En çok etkileyen oldu."

Kerem'e döndüm. " Bir çok hasta kaybettim ama hiç biri Toprak kadar etkilemedi."

 

"Herkesi kurtaramazsın güzelim."

 

"Kurtarmak zorundaymış gibi hissettim."

 

"Zorunda değildin. Halini gördün. Kurtarman imkansızdı."

 

"Evet imkansızdı. Yaralar hiç bir hayvanın izine benzemiyordu."

 

"Derin hançer izleri" dedi Ateş. "Yada keskin bir şeyin izi. Tam olarak ne olduğunu söyleyemeyeceğim."

 

"Tatlım ben gidiyorum"dedi Eda. "Mert'i bulmalıyım."

 

"Tamam Eda. Dikkat et." Ağaçtan destek alarak ayağa kalktım. İyi değildim.

 

Ada "Ecoş biraz ormandan çık istersen" dediğinde elini omzuma koydu.

 

"Haklısın Ada. Geliyorum." Mavi çadıra ilerledim. Lena yanıma indiğinde tek kanadıyla sardı. "Bende sizinle geleyim mi?"

 

"Şehre onca insanın arasınamı?"

 

"Evet. Sende sarayına geleceksin onca vampirin arasına."

 

"Kendini çok iyi gizlemelisin Lena."

 

"Merak etme bende. Gizlenme konusunda iyiyim."

 

Çadıra girip ormana gelirken aldığımız gri çantadan anahtarı ve telefonumu çıkarttım. Güç tuşuna bastım ama açılmadı. Şarjı bitmiş olmalıydı. Bugün her şey üst üste geliyordu.

 

"Harika. Telefonun şarjı bitmiş."

 

Telefonu cebime koyup çıktım. "Hadi gidelim."

 

Ada geldiğinde yola çıktık. Kendimi kötü hissediyordum. Neden böyle hissediyordum? Doktor olmam herkesi kurtara bileceğim anlamına gelmiyordu.

 

Ormandan çıktığımızda Lena kanatlarını gizledi. Bu halde tam bir insan gibi görünüyordu. Bizden bir farkı yoktu.

 

"Bizden biri oldun" dedim.

 

"Biz vampirlerin, siz insanlardan çok bir farkımız yok. Bir kanatlar ve insan üstü güçleri fazla." Lena gölge kısımlardan gidiyordu. Güneş bugün hiç olmadığı kadar parlaktı. "Güneşe hassas bir cildide unutmayalım."

 

"Bence vampir olmak o kadar da kötü değil."

 

"Gel birde bana sor Ecem. Karşında vampir olmak istemeyen bir vampir var. Güneşi çok seviyorum ama uzun süre kalamıyorum. Tenimi çok fena yakıyor."

 

"Karşında vampir olmak isteyen bir vampir var. Güneşi pek sevmem. Tenim hassas, çabuk kızarıyor."

 

"Güneşe çıkmak siz insanların tercihi. Biz vampirler ise çıkamıyoruz. Benim gibi sayılı vampirler güneşe dayanıklı."

 

Birden korna çaldığında yanımıza iki araba durdu. Birini daha önce duymuştum. Abime aitti.

 

Cam açıldığında abimi gördüm. "Küçüğüm bugün müsait misin?"

 

Başımı sallayıp "evet abi. Neden sordun?" diye sordum.

 

"Anlatacağım binin."

 

Arabaya bindiğinizde hareket ettik. Abim anlatmaya başladı. "Babam hapisten kaçmış. Benim fabrikaların adresini bilmiyor ama evin adresini biliyor. Nur'la beraber çalışıyoruz. Annem evde çocuklarla tek kalıyor, korkuyorum. Bugün sende kala bilirlermi?"

 

"Bu nasıl soru abi? Tabi kala bilirler. Neredeler?"

 

"Arkadaki arabada."

 

"Abi parkta indirin. Çocukları oynatırız."

 

"Nasıl istersen küçük hanım."

 

"Arkadaşlarımın yanında yapma bari."

 

"Öyle olsun küçük hanım."

 

"Abi!"

 

"Sinirlendin mi küçük hanım?"

 

Bir su topu yaptığımda Lena topu bacağımda patlattı. Durduğumuzda indik.

 

"Dikkat edin küçük hanım."

 

"Abi!"

 

"Tamam tamam. Yarın alırım görüşürüz."

İlerlediklerinde yeğenlerim "hala" diyerek bacaklarıma sarıldılar.

 

"Merhaba çocuklar. Nasılsınız?"

 

"İyiyiz" dedi yeğenim Sahra.

 

"Hala bugün sende kalacakmışız." Taha'yı kucağıma aldım. "Evet küçük bey."

 

Taha parkı gösterdi. "Hala o abi kim?"

 

"Hangi abi küçük bey?" Parka döndüğümde ateşin muhafızını gördüm. Anlaşılan hâlâ Mert'i bulamamışlardı.

"O abi."

 

"Orada kimse yok ki Taha." Elementlerden bahsedemezdim. Bu sırrı başka biri daha bilmemeliydi.

 

"Ateşin oğluna ulaşamıyoruz." Muhafız yaklaştığında Taha boynuma sarılarak "korkuyorum" dedi.

 

"Orada bir şey yok Taha. Neden korkuyorsun?"

 

"Görmüyor musun?"

 

Başımı iki yana salladım. "Hayır kimse yok çünkü." Taha'yı indirdiğimde inanmıştı. Kardeşiyle beraber parka koştuğunda muhafıza döndüm. "Sizce nerededir?"

 

"Bilmiyorum koruyucu. Ama ateşin öfkesini hissediyorum."

 

"Kim nerededir kızım?" Annem acaba kızının ne tür şeylerle uğraştığını bilse ne yapardı kim bilir?

 

"Abimler diyorum. Şimdi nerededir?"

 

"Fabrikaya gitmişlerdir."

 

"Biraz oturalım. Anne babam nasıl yakalandı anlatır mısın?"

 

"Anlatırım. Oturalım."

 

Kamelyaya ilerlerken muhafız kayboldu. Oturduğumuzda annem anlatmaya başladı. "Babanla sağlıklı bir ilişkimiz yoktu. Abine hamile kaldığımı öğrendiğimizde tüm uyuşturucu işlerini bırakacağını söyledi. Kendine engel olamayıp tekrar başlamış. Beş yıl sonra sana hamile kaldım da öğrendim. Tekrar bırakacağına dair söz verdi, yine bırakmadı. Üzerine birde cinayet eklendi. "

 

"Nasıl yakalandı?"

 

"Abin yakalattı. Berat'ım, cesur oğlum benim. Küçücük yaşına rağmen yaptı." Parkta oynayan çocuklara baktı. "Taha'dan küçüktü."

 

Taha kaçıranlardan birinin altına saklanmıştı. Çocukların ne yaptığını anlamak mümkün değildi. Kalkıp yanına gittim. "Taha oynasana. Neden saklandın?"

 

"Ben bir vampirim. Güneşe çıkamam."

 

"Vampirlere inanıyor musun?"

 

"Evet. Bence varlar."

 

"Bence de varlar."

 

Kamelyaya dönüp Lena'ya baktım. Bizi duyduğunu biliyordum.

 

"Hadi küçük bey, çık artık. Akşam oldu."

 

"Hayır çıkamam."

 

"Nasıl istersen." Geri dönüp Lena'ya göz kırpıp yanına oturdum. "Taha vampir olduğunu söylüyor."

 

"Vampirlere inaniyormu cidden?" Lena kolunu omzuma koydu. "Evet. Bende inanıyorum."

 

"Gerçek bile değiller. Ben inanmıyorum."

Vampir olan biri vampirlere inanmadığını söylüyordu. " Ben gidip küçük vampire bakacağım. Geliyorum." Lena kalkıp ayrıldı.

 

İki hafta gibi kısa bir sürede Lena en iyi arkadaşım olmuştu. Bir vampir olmasına rağmen biz başarmıştık. Bir insanın ve bir vampirin nasıl anlaşa bileceğini göstermiştik.

 

Lena uzun uğraş sonunda Taha'yı saklandığı yerden çıkarmıştı. Ne söylediğini merak etmiştim. Hiç şimdiki kadar vampir olmak istememiştim.

 

Acaba vampir olmamın bir yolu varmıydı? Varsa bile Lena söylemezdi. Düşünme bunları Ecem. Sen bir insansın, öylede kalacaksın.

 

Lena ikisinide getirdiğinde kalktık. Ada "benimki görüşürüz" diyerek ayrıldı.

 

Parktan çıkıp bahçeye girdiğimizde Taha koşarak kapıyı açtı. "Yavaş Taha düşeceksin." Annem kapıyı tuttuğunda Taha "düşmem" diyerek koşmaya başladı.

 

Fayans olan zeminde ayağı kayıp düştü. Kalkıp kolunu tuttu. Yanına gittiğimizde kolunun ve dizinin kızardığını gördüm.

 

En az benim kadar sakardı. Kucağıma alıp dart ettirmeden elimi ıslatıp şeffaf bir buz yaptım. Elimi kızaran bölgeye koydum.

 

"Acıyor mu küçük bey?" Taha başını sallayıp omzuma koydu. Kapıyı açtığımda Taha yanımdaki Lena'nın kucağına atladı.

 

Sahra "bende istiyorum" dediğinde Lena ikisinide aldı. İçeriye girip kapıyı kapattığımda odama gittim. Komidinin üzerindeki şarj aletini alıp telefonumu taktım.

 

Açtığımda abimden onlarca mesaj ve arama vardı. Bir tanede Emre'den gelmişti.

 

Son kez konuşalım. Lütfen.

 

Bir mesaj daha geldi.

 

Bir daha karşına çıkmayacağım.

 

Derin bir nefes verip odadan çıktım.

"Benim ufak bir işim var. On dakikaya gelirim."

 

Son kez Emre'yle konuşacak ve bir daha görmeyecektim.

 

Annem "dikkat et kızım" dediğinde el sallayarak evden çıktım.

 

Önce apartmandan sonra bahçeden çıktım. Bankta oturan Emre'yi gördüm. Arkası dönüktü, başını yere eğmiş bir şeyler düşünüyordu.

 

 

Loading...
0%