Etrafı ışıklarla çevrili vampir sarayı gördüğüm en büyük yerdi. Sarayın büyük kubbesi, vampir kanadı şeklindeki kapısıyla, büyük balkonla ihtişamlı bir yerdi.
"Nasıl Ecem?" diye sordu Lena.
"Muhteşem" diye cevapladım.
"Evet. En az burayı yönetmek kadar."
"Herkes neden böyle bakıyor?"
"Nasıl bakıyorlar?"
"Her an saldıracakmış gibi bakıyorlar."
"Korkma hiç bir şey yapamazlar." Lena kanatlarını açıp, biriyle beni sardı. "Gerçek anlamda kanatların altındasın." Saray balkonunu gösterdi. "Annemler."
Annesini ilk kez görmüştüm. Beline kadar uzanan siyah saçları, kan kırmızı gözlerini açığa çıkarıyordu.
"Hadi bizi bekliyorlar."
"Chris nerede?"
"Şuan yapmam gerekeni yapıyor."
"Hadi git."
"İnen şahısa güvenmeni önermiyorum."
Başımı kaldırdığımda Kevin'ı gördüm. Başında babasının tacına benzer bir taç vardı.
"Çünkü ben güvenmiyorum."
"Bende sana güvenmiyorum Lena. Merhaba güzel kız. Son karşılaşmamızda hiç iyi şeyler olmamıştı."
"Abi Ecem'in yanına bir metreden fazla yaklaşamayacaksın."
"Neden küçük prenses?"
Bir kaç saniye sonra ikiside balkona baktı.
"Duydun abi. Hadi."
"Şanslısın Lena." Kevin yükseldiğinde saraya girdik. Tam karşımızda krallığın amblemi vardı. Tam ortada ise dört tane taht vardı.
"Az önce ne oldu?"
"Abim krallığın tek prensi. Büyük bir toplantıya gidecekler. Krallık tamamen bize kalacak. Hadi."
Koluma girdi. "İstediğini yapmakta özgürsün."
"Seni anlıyorum Lena. Evin tek kızı olmak harika birşey."
"Evet."
Lena en soldaki tahtın yanına gidip üzerindeki tacı aldı. Yanıma geldiğinde tacı başına taktı. "Şimdi görevimin başına geçe bilirim."
"Muhteşem görünüyorsun."
"Sağol Ecem. Sende muhteşem görünüyorsun."
Dört asker yanımıza geldiğinde içlerinden biri " bir isteğiniz var mı prenses?" diye sordu.
"Neden geldiğimi biliyorsunuz asker. Tek isteğim o."
"Başka bir isteğiniz?"
"Kral kraliçe ve prens gelene kadar bizi yalnız bırakın."
Askerler hızla ayrıldığında sarayın üst katındaydık. "Anne seni biriyle tanıştırmak istiyorum."
Herkes bize döndüğünde geriye adım attım. "Arkadaşım Ecem. Kendisi bir insan. Bu gece misafirim olacak."
"Lena" dedi babası. "Krallığı tek yönete bilirmisin? Yoksa Kevin kalsın."
"Çocuk değilim baba. Yapa bilirim."
"Dikkatli ol. Bir kaç saat önce etrafta avcılar görünümüş."
"Tamam baba, gidin hadi."
Kanatlarını açıp uçtuklarında Lena korkuluklara ilerledi. "Bir gün krallık abimle bana kalacak. İşte o gün tüm kuralları değiştireceğim."
"Lena hiç halkından biri olmak istedin mi?"
"Hayır." Başındaki tacı gösterdi. "Bunun sayesinde halktaki herkesten üstünüm."
"Ama buradan ayrıldığında."
"Sıradan yaşayan biriyim. Sizden pek farkım kalmıyor."
"Hazır prenses."
"Geliyorum asker. Biraz tek kalacaksın Ecem. Görmeni istemiyorum."
"Lena işim gereği hergün görüyorum."
"Yanında içmemde..."
"Hiç bir problem yok" dedim sözünü keserek. Arkasına dönüp askere baktı. "Buraya getirin asker."
"Emredersiniz prenses."
"Son kez soruyorum. Emin misin?"
"Evet."
"Sana burada göstereceğim muhteşem yerler var."
"Hepsini görmek istiyorum."
"Merak etme. Her yeri gezdireceğim."
"Lena sizin kaç türünüz var?"
"Üç neden sordun?"
"Merak ettim."
"Üç tür var ama biz iki tür olarak kabul ediyoruz." Bana döndüğünde iki asker ellerinde dört büyük bardak kanla geldiler. Meyve suyuna benziyorlardı. Bardakları aldığımızda Lena birini tek dikişte bitirdi.
"Midenizi bulandırmıyor mu?"
Lena başını iki yana sallayıp diğer kanıda içti. "Bu biz vampirler için su içmek gibi."
"Kötü bir benzetme oldu."
"Farkındayım."
"Bir daha su içerken iki kez düşüneceğim."
Elimdeki bardaklarında alıp ard arda içti. "Hadi."
"Bu yeterli olacak mı?"
"Hayır olmayacak. Gitmeden tekrar içeceğim."
"Nereye gideceğiz?"
"En sevdiğim yere."
Bileğimden tuttuğunda saraydan çıktık. Sol tarafa ilerlediğimizde Chris yanımıza indi. "Merhaba prenses."
"Chris konuştuklarımızı unutmadın değil mi?"
"Hayır prenses."
"O zaman bu şekilde hitap etme."
"Şuan saraydayız prenses. Sadece emirlere uyuyorum."
"Yer fark etmez. Bana bu şekilde hitap etme." Lena bulunduğu konumdan hoşlanıyordu ama kendisine yakın olan kişileri bulunduğu konumdan uzak tutuyordu.
"Nasıl isterseniz."
"Bir kaç saate çıkacağız Chris. Ona göre tekrar iç."
"Lena bir şey soracağım" dedim.
"Evet?"
"Dün Taha'yı nasıl çıkardın?"
"Vampir olduğumu söyledim."
"Ne?"
"Evet. Oyun oynadığımızı sandı. Ama bilmiyordu ki gerçek bir vampirle beraberdi."
Önümüzde sonu görünmeyen çiçeklerle kaplı büyük bir bahçe vardı.
"En sevdiğim yer. Burada bir çok türden çiçek var."
"Tam Özge'ye göre bir yer."
"Bir dahaki gelişimde onuda getireceğim."
"Erken uyur."
"Bende sabah getiririm. Başını kaldırıp bir yeri gösterdi. "Türlerden biriyle daha tanışacaksın."
Lena uçup bir yarasa indirdi. Yere koyduğunda geri çekildi. "Hadi, göster kendini."
Şaşkınlığım artarken önümde duran yarasanın insana dönüşmesini izledim. Siyah saçları tepeden bağlanmıştı. Gözleri Lena'nın aksine kırmızı değil maviydi.
"Amcamın kızı Olivia. Bir diğer krallığın prensesi."
"Lena sana kaç kez diyeceğim?"
Olivia bana döndü. "Sen hangi türe aitsin?"
"Aslında" dedim. "Ben bir vampir değilim."
"Lena bir insanı krallığınamı getirdin?"
"Evet Olivia. Kendisi sevdiğim ve güvendiğim çok yakın bir arkadaşım."
Olivia "O halde benimde arkadaşımsın" diyerek elini omzuma koydu.
"Arkadaşlar koca krallık bize kaldı ne yapacağız?"
"Annenler nerede?"
"Diğer türle bir toplantıları varmış."
"Ne zaman gideceksiniz?"
"Annemler gelince gideceğiz."
"Çok zamanımız yok yani?"
Lena başını sallayıp onaylayıp kanatlarını gizledi. "Sende gelsene."
"Olmaz krallığın tek varisi benim. Babam bu yüzden krallıktan çıkmama izin vermiyor."
"Bir gün sadece."
"Sinir bozucusun."
Bir kaç asker ellerinde büyük kan dolu bardaklarla geldiler. Yanlarında Kevin'da vardı.
"Burayı sana bırakacağımımı sandın küçük kardeşim?"
"Her işime burnunu sokmak zorunda mısın abi?"
"Evet." Kevin bana döndüğünde yüzünde sinir bozucu bir gülümseme vardı. Bu adam iki saniyede vampirlerden nefret etmemi sağladı.
"Hadi arkadaşlar abim geldiğine göre gidelim artık."
Lena ve Chris'le yürümeye başladığımızda Lena kanatlarını açıp uçtu. "İlerleyin ben geliyorum."
Balkondan saraya girdiğinde Chris'e döndüm. Düşünceli görünüyordu.
"Neyin var Chris? Ne düşünüyorsun?"
"Hiç."
"Çekinme, söyle."
Lena geldiğinde yürümeye devam ettik. Uzun bir yolumuz vardı.
*
Saatler sonra geri döndüğümüzde uyumak istiyordum. Gözlerim kapanıyordu. Kendimi mavi çadıra attım. Kerem hâlâ uyuyordu. Koluna yattığımda kendine çekti.
"Güzelim."
"Sessiz ol lütfen, uyuyacağım."
"Tamam kalbim."
🌸
Uyandığımda Kerem'in sıcak nefesini ensemde hisettim. Kendine çektiğinde ona döndüm. Mavi gözlerine baktım.
"Dünkü gibi bakmıyorsun." Parmaklarını saçlarıma geçirip okşadı. "Saçlarına dokunmama izin veriyorsun."
"Tabi vereceğim."
"Dün o yarım saat kâbus gibi geçti."
"Sence annem inanmış mıdır?"
"Bence inandı."
Elimi tutup parmağındaki yüzüğe baktı. "Çok yakışmış bebeğim. En büyük hayalim buydu."
"Benimde."
"Sevdiğim tek kadın sensin Ecem. Öylede kalacaksın."
"Öyle mi Kerem?"
Başını sallayıp alnımdan öptü. "Evet."
"Bugün gideceğim."
"Bende geleceğim bebeğim."
"Bu sefer olmaz."
"O şerefsiz gözlerinin önünde sana dokundu. Bunu yanına bırakamam."
"Söz ver. Birşey yapmayacaksın."
"Söz veriyorum. Ama yanına yaklaşıp dokunmaya çalışırsa, sözümü bozarım."
Gözleri gözlerimi buldu. "Ecem sen bana dün 'evet' dedin. Seni korumak benim görevim."
"Kendimi koruya bilirim."
"Yapamıyorsun Ecem."
"Hazırlıksız yakalandım."
"Aramızdaki fark bu. Ben her zaman sana gelecek olan tehlikelere karşı hazırlıklıyım."
"Sana çok aşığım Kerem."
"Bende Ecem."
Başımı göğsüne yasladı. "Seni herşeyden, herkesten çok seviyorum. Bu aşkımı kimse engelleyemez."
Kalkıp çadırdan çıktık. Diğerleri de kalkmıştı.
"Lena biz gidiyoruz."
Lena kanatlarını açıp bir kaç kez çırptı.
"Az önce siz konuşmadan mı anlaştınız?"
"Evet. Tanıştıktan sonra bir kaç işaret belirledik."
"Sizden korkulur."
"Üzerine salarım bak. "
"Tamam sustum."
Dakikalar sonra ormandan çıktığımızda Kerem'in koluna sarıldım.
"Tekrar diyorum Kerem. Problem istemiyorum."
"Bende tekrar diyorum. Sana yaklaşıp dokunmaya çalışmazsa problem yok güzelim. Tam tersi olursa o hastaneyi başına yıkarım."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.12k Okunma |
106 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |