Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm Geçmişin Acısı

@yazarlik_hayali.06

Hastaneye geldiğimizde yanımızdan iki tane ambulans geçti. Bu bulunduğumuz yere göre normaldi.

 

Beni korkutan şey ise ambulansların birinden abimin inmesi oldu. Bizi görür görmez yanında geldi. "Küçüğüm hepiniz tehlikedesiniz."

 

"Nasıl abi?"

 

"Uzun hikaye sonra anlatırım. Kan grubunuz ne?"

 

"A rh -" dedim.

 

"B rh -" dedi Kerem.

 

"Tam aradığım gruplar."

 

"Abi anlat ne oluyor?"

 

"Babam fabrikaya baskın yapıp korumalardan birini vurdu. Ab rh - kana ihtiyacı var."

 

"Hadi Kerem. Birinin hayatı söz konusu."

 

"Gidelim bebeğim."

 

"Sen iyisin değil mi abi?"

 

"Evet küçüğüm. Babamın arkası sağlamdır. Her an senin evide bula bilir."

 

"Bulamaz abi. Kayıtlarda Ecem Bulut olarak gözüküyorum, Sare Aktaş olarak değil."

 

"Olabilir küçüğüm. Yinede dikkat et."

 

Hastaneye girdiğimizde kan alma odasına ilerledik. Koltuklara oturduğumuzda Demir ve Semra ellerinde boş serum şişeleriyle geldiler.

 

"Yine iyisin Ecem" dedi Demir. Ardından koluma iğneyi batırıp damar yolunu taktı. "Bugün izinlisin."

 

"Burayı sevdiğimi biliyorsun Demir."

 

"Biliyorum şeker kız. Sadece eğleniyorum."

 

"Şimdi yalnız bırakın."

 

"Emrin olur küçük hanım."

 

Abim eğilip kulağıma "arkadaşın bile biliyor küçük hanım."

 

Sinirle bi abime bir Demir'e baktım. "İkiniz benimle kafamı buluyorsunuz?"

 

"Belki küçüğüm. Bunu bilemezsin."

 

"Üçünüzde çıkın be" diye bağırdığımda çıktılar.

 

"Kalbim sende ne ses varmış."

 

"Sonunda yalnız kaldık Kerem."

 

Birbirimize bakıp gülümsedik.

 

"Daha ne kadar oturacağız?"

 

"En az yarım saat." Demir'in sesi kapının hemen arkasından geldi.

 

"Anlaşıldı kelebeğim, bize rahat yok."

 

Başını sallayıp başımı koltuğa yasladım. Hâlâ uykum vardı. Çocukluğumdan beri böyleydim. Gece geç saatlerde uyur, sabah uykusuzluktan ölürdüm.

 

"Kelebeğim sana uyumanı söylemiştim."

 

"Sana daha önce ne demiştim hatırlıyorsun değil mi?"

 

"Hangisini güzelim?"

 

"Kevin'la ilgili söylediklerimi." Başımı çevirip Kerem'e baktım. Koltuğun kolunu tutmuş bana bakıyordu. "Bu akşam tekrar gideceğim."

 

"Ne yapmaya çalıştığını anladım Ecem. Beni kıskandırmaya çalışıyorsun. Ama ben kolay kolay kıskanmam."

 

Koltuğu sıkan eli tam tersini söylüyordu.

 

"Yalancı sahtekar. Deli gibi kıskandın."

 

Boşta kalan elini teslim oluyormuş gibi kaldırdı. "Kabul ediyorsun yani?"

 

"Evet." Kapıya dönüp öfkeyle baktı. Bakışlarım kapıya döndü. Bakışlarındaki öfkenin sebebi Emre'ydi.

 

Emre, Kerem'i görmezden gelerek önüme gelip çöktü. "Seninle son kez bile konuşamıyorum."

 

"Ben istemiyorum çünkü."

 

"Ecem ben seni istiyorum."

 

"Ben istemiyorum Emre." Parmağındaki yüzüğü gösterdim. "Artık nişanlıyım."

 

"Arkadaş kalalım."

 

"Dünyada kalan son insan bile olsan yinede seninle arkadaş olmam. Şimdi git ve bir daha karşıma çıkma."

 

Kalkıp Kerem'in yanına gidip fısıldayarak bir şeyler söyledi. Her ne söylediyse, Kerem, Emre'nin saçından tutup diziyle burnuna sert bir şekilde vurdu. Emre burnunu tuttuğunda Kerem'in dizindeki kanı görmemle gözlerinin açılması bir oldu.

 

"Defol git. Koşul her ne olursa olsun Ecem'in yanına yaklaşmayacaksın." Emre'nin yakasından tuttu. "Eğer uyarımı dinlemezsen seni ancak ölüm alır elimden."

 

Emre çıkarken Kerem koluna damlayan kanlara baktı. Ardından bana döndü. Ben hâlâ Kerem'i izliyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

 

"Sinirimi birinden çıkarmam gerekiyordu."

 

"Problem istemediğimi söyledim."

 

"Kendi istedi güzelim."

 

Şişeler neredeyse dolmuştu. Demir'le abim geldiğinde Demir'in elindeki atıştırmalıkları masanın üzerine koyup önce bendeki sonra Kerem'de ki damar yolunu çıkarttı.

 

"Birazdan çıkarsınız. Ben gidiyorum."

 

"Nasılsın küçüğüm?"

 

"Halsiz, uykulu, aç."

 

"Bir şeyler ye. Kendine gelirsin." Masanın üzerindeki yiyeceklerden alıp verdi. "Sağolun gençler."

 

Kerem masadaki keklerden birini açıp yarısını bölüp ağzına attığında abim iğrediğini belli eden bir ses çıkarttı. "Bununla evlenmek istediğine emin misin? Küçüğüm halen geç değil."

 

"Eminim abi."

 

"Dinle beni. Vazgeç."

 

Başımı iki yana salladığımda abim elini omzuma koyup eğildi. "Fabrikada daha iyileri var."

 

"Abi."

 

"Tamam tamam, bir şey demedim. Hadi hızlı. Sizi eve bırakıp fabrikaya gideceğim."

 

"Ben kalacağım abi. Hastanede işlerim var."

 

"Dikkat et. Dediğim gibi babamın arkası sağlam."

 

"Arkadaşım Demir her an yanımda olacak. Korkma. Beni bulması çok zor. Beni annemlere verdiğinizde bu kayıtlara geçmemiş."

 

"Aslında doğru söylüyorsun." Telefonunu çıkartıp birini aradı. "Alp, Ömer'i alıp hastaneye gir." Telefonu geri cebine koyup bana baktı.

 

"Abi gerek varmıydı?"

 

"Evet. Çıkınca eve bırakacaklar. Benim Mustafa'ya bakmam gerekiyor."

 

"Görüşürüz abi."

 

"Görüşürüz küçüğüm." Abim çıktığında Kerem'le bir başımıza kaldık. Kalkıp yanıma geldi.

 

"Demek Kevin prens iyi görünüyordu ha?"

 

"Evet." Çöküp gözlerime baktı. "Madem o kadar iyi bir gün bizde gidip görelim."

 

"Kerem sen hiç şakadan anlamaz mısın?"

 

"Bu konuda." Elini sol göğsümün üzerine koydu. "Yapılan şakaları anlamam."

 

"Bende anlamam."

 

"Anlaştık o zaman. Duygularla ilgili şaka yok."

 

"Yok." Kalkıp kucağına aldı. "Ne yapıyorsun?"

 

"Sence güzelim? Ne yapıyormuş gibi duruyorum?"

 

"Delice bir şey yapacak gibi."

 

"Çok sevdiğim eşimi kucağında taşımamın neresi delice?"

 

"Henüz evlenmedik."

 

"Biliyorum bebeğim. Ama bu bir kaç hafta sonra evlenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor."

 

"Beni delirtiyorsun. Aslında abim haklı. Halen geç değil."

 

"Saçmalama güzelim lütfen."

 

"O zaman tek bir cevap istiyorum."

 

"Evet kalbim."

 

"Emre seni sinirlendirecek ne dedi?"

 

"Boşver."

 

"Kerem!"

 

"Seni alabileceğini düşünüyor."

 

"Beni çoktan kaybetti."

 

"Evet bebeğim. Hemde hiç kazanamayacağı bir şekilde kaybetti."

 

"Çok uykum var. Bugün izin mi alsam acaba?"

 

"Benimde Ecem. Sana sarılıp saatlerce uyumak istiyorum."

 

Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne yasladım. "Görüyorum ki sende istiyorsun."

 

O halde yürümeye başladı. Gözünün birini araladım. Karşıdan abimi ve yanındaki iki adamı gördüm. "Abim."

 

"Daha önce de söyledim. Korkacak olsaydım Kevin'dan korkardım."

 

"İndirmeyeceksin yani?"

 

"Evet. İndirmeyeceğim."

 

Gözlerimi açıp Kerem'e döndüm. Her zamanki gibi beni izliyordu. "Sana çok aşığım Ecem. Buna engel olamıyorum."

 

"Bende."

 

Yaklaştığımızda indirip elimden tuttu. Korkmadığını söylesede korkuyordu, çünkü elimi gevşek tutuyordu. Ben ise onun aksine sıkı tutyordum.

 

Birleşdiğimizde abim gülüp elini Kerem'in omzuna koydu. "Bu kızı üzmemek şartıyla istediğini yap." Birden ciddileşti. "Ama üzersen, bende seni üzerim."

 

"Emin olun üzülmeyecek." Kerem belimden tutup kendine çekti. "Beni asla üzmeyecek bir adam seçtim abi." Kerem'in koluna sarıldım.

 

Abim arkasına dönüp yanında gelen adamlara baktı. "Bu kızın emri benim emrim sayılır. Yakınlarında olun."

 

"Anlaşıldı abi."

 

"Çıkışta eve bırakın." Abim ayrıldığında iki adamıyla.beraber kalmıştık.

 

Biri siyah saç ve gözlere sahipti. Diğeri ise siyah saçlarına ters düşen yeşil gözlere sahipti.

 

"Biraz uzaklaşın beyler."

 

"Bu mümkün değil efendim. Berat beyin kesin emri" dedi yeşil gözlü olan. Hayatımda bu kadar sadık daha az insan tanımıştım.

 

"Uzaklaş dedim!"

 

Yürütmeye başladığımızda hemen arkamızdaydılar. Bu yeterince sinir bozucu değilmiş gibi dibimizden ayrılmıyorlardı.

 

Kafeteryaya geldiğimizde tek boş olan masaya oturduk. Demir geldiğinde Alp ve Ömer ellerini bellerine götürdüler.

 

"Sakin beyler. Uzaklaşın, yalnis konuşacağız."

 

Kalkıp uzaklaştıklarında Demir "küçük hanım şimdiden adam tutmaya başladın ha?" diyerek oturdu. Islık çalarak her zamanki çay isteme hareketini yaptı.

 

"Sanada ayarlayayım ister misin?"

 

"Tüm günümü iki adamla geçirecek değilim. Şaka bir yana bunlar kim Ecem?"

 

"Abimin arkadaşları."

 

"Ne?" Gözleri açıldı. "Senin abin yok."

 

"Varmış. Onu bunu boşver, bu sabah gelen hastalar nasıl?"

 

"Kan verdiğiniz hasta iyi. Ama oburu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim."

 

Kafeteryanın girişinde abimi gördüğümde elimi kaldırdım. Bizi gördüğünde hızlı adımlarla yanımıza gelip boş sandalyeye oturdu. "Küçüğüm sayenizde bir hayat kurtuldu."

 

Tam konuşacaktım ki Demir "Berat Aktaş?" Bana döndü. "Abinmi?"

 

"Evet. Nerden tanıyorsun?"

 

"Onu tanımayan mı var? Beş yaşında babasını yaklatmış cesur bir çocuk." Tekrar abime döndü. "Şimdi ise üç fabrikaya sahip zengin bir iş adamı."

 

"Ayrıca büyük bir holdingin yarısına ortağım."

 

"Hangi holding abi?" dedim.

 

"Yıldıray holding."

 

Şaşırmıştım. Çünkü Bu holding Eda'nın babasına aitti. Sanırım Eda'yla yakında ortak olacaktık.

 

"Yakında yeni bir şirketle anlaşma yapacağım."

 

Abim oturduğu sandalyeyi yanıma yaklaştırdı. "Kerem sana da bir şeyler ayarlaya bilirim."

 

"O benimle kalacak abi."

 

"Öyle olsun küçük hanım." Abimin bacağına sert bir tekmeyi indirdiğimde tek kolunu omzuma attı. "Alp ve Ömer sizinle gelecek."

 

"Abi cidden gereklimi?"

 

"Gerekli!"

 

Parmağımdaki element yüzüne baktım. Abim neyle uğraştığımı bilseydi babamdan gelen tehlikelerin ne kadar hafif kaldığını bilirdi.

 

 

Loading...
0%