@yazarlik_hayali.06
|
Akşam olduğu için kalenin hemen önünde büyük bir ateş yaktık. Vampirleri daha yakından tanımıştık.
"Hadi gidelim artık baba." Lena ayağa kalktığında aileside kalkıp kanatlarını açıp uçtular.
Biz ise hâlâ ateşin başında konuşuyorduk. Saatler sonra kaledeki odalarımıza çekildik.
Yattığım gibi kendimi uykunun kollarına bıraktım.
*
Sabah yüzüme vuran güneşle uyandım. Başım ağrıyordu. Yataktan kalktığımda odamın kapısı tıklanıp açıldı, gelen Kerem'di. Bu hareketi sebepsiz yere beni sinirlendirdi.
"Çık!" diye bağırdım.
"Tamam Ecem. İstenmediğim yerde durmam." Kapıyı örttüğünde bunu neden yaptığını anlamamıştım. Çoğu zaman bu şekilde koyduğum olmuştu.
Odadan çıktığımda Eda'yla karşılaştık. "Eda..."
"Bir şey sorma şekerim. Başım çatlayacak gibi."
"Benimde. Biraz temiz hava alalım."
"Haklısın."
Alt kata inip kaleden çıktık. Herkes toplanmış bir şeyler konuşuyorlardı.
"Saçmalama abi!" Eren sert bir yumruğu Ateş'e savurduğunda Ateş atik bir şekilde geri çekildi. "Size ne olduğunu anladım." Bir yandan Eren'in saldırılarından kaçıyor bir yandan konuşuyordu. "Zıtlık sihri. Aranızdaki bağı koparmayın."
Eren'in havadaki elini tutup yumruğunu karnına vurdu. Eren yer dizinin üzerine düştü. "Eren daha fazla canını yakmak istemiyorum. Sakinleş."
"Zaten sakinim." Eren zorlukla kalktı. "Sinirimi bozan sizsiniz."
Ateş siyah bir kalkan indirip bizi haps etti. "Çıkmak istiyorsanız hepiniz birbirinize tekrar bağlanacaksınız." Elini bir tek dışarıda kendisiyle beraber kalan Asya'nın omzuna koydu. "Biz her ne kadar arınsak da, karanlık hücrelerimize işledi. Bu yüzden sihir bize etki etmiyor."
Eren elini kalkana koyup küçük bir ışık patlaması yaptı. Bitkin düşerek, yere düştü.
"Bu kalkanı patlatamazsın Eren. Seni ancak yoracak. Tek bir seçenek, oda tekrar anlaşmanız." Asya'ya döndü. "Yer altına küçük bir ziyaret yapacağım Asya. Kalkanı kaldırma."
Ateş ayrıldığında Asya ağacın altına oturup bizi izlemeye başladı. Özgür ilerleyip dizinin üzerine çöktü. "Hadi çıkar. Çok sıkıldım."
"Hayır, anlaşana kadar çıkarmayacağım."
"Lütfen çıkar."
"Hayır."
Kerem'in yanına gidip oturup başımı başına yasladım. "Sabahtan öyle gitmemeliydim Ecem."
"Bende öyle sert bağırmayacaktım."
Parmaklarımızdaki yüzükler bir kaç saniye parlayıp söndü. Parmaklarını saçlarıma geçirip okşarken öptü. "Kelebeğim hiç bir sihir sana olan sevgimin önüne geçemez."
Gözlerimi kapattığımda, yüzüme bir kaç damla yağmur düştü. Art arda şimşek çaktığında Kerem omzumdan tutup kendine çektiğinde koluma indirdi elini.
"Güzelim bu bizim kaderimiz."
Yer sarsıldığında kendine daha çok çekti.
"Kes artık Özgür" dedi Asya sert bir tonda. "İstediğin kadar delir. Çıkarmayacağım."
Diğerleride oturduğunda öylece ormanı izledik.
"Kerem biz arındık neden çıkmıyoruz?" diye sordum. Cevabı netti, kardeşini bırakmak istemiyordu.
"Ailemi bırakıp gidemem."
"Tatlım sana bir şey söylemeliyim." Eda elini omzuma koyup hafif ama bir o kadarda sert bir şekilde sıktı. "Babam holdinge bir ortak almış. Tahmin et kim."
Hiç beklemeden "abim" dedim. " Sizin holdingin yarısını almış."
Yağmur şiddetini artırdığına gök gürledi. Üşüdüğümü hisettim. Yağmur bu kez huzur vermiyordu. Kerem'e biraz daha yaklaştım.
Mert "Arda yeter artık. Durdur yağmuru" diye bağırdı.
"Durdurmuyorum ne yapacaksın?" dedi Arda öfkeyle.
"Yakarım!"
Yavaş yavaş kopuyorlardı. Buna izin veremezdik. Bir ailenin dağılmasına izin veremezdik. Kerem tuttuğu kolumu sıktı. Sinirini kontrol etmeye çalışıyordu. "İkiniz bizi bir araya getirdiğiniz gibi dağıtacak mısınız?"
İkiside eğilip Kerem'e baktı. "Sizi bilmem beyler ama ben izin vermem" dedi Eren arkadan. "Hepimiz kötü bir sihrin etkisindeyiz. Dağılamayız."
İkiside "evet" dedi. Arda devam etti. "Bu aileyi kuran biziz, dağıtan biz olmayalım." Yağmur durduğunda iki tane hafif ışık parladı.
Biz Elemenet Koruyucuları'ydık. Parçalarda bile dağılmayan bir aileydik. Bizi hiç bir güç ayıramayacaktı.
Hayvanlar geldiklerinde kalkandan dolayı durdular. Mavi, Drago'nun kanatları altına girip çıkarak kendi halinde oynamaya başladı.
Kerem'le beraber kalkıp hayvanların önünde durduk. "Abin bunlarla uğraştığını bilse ne yapar acaba?"
"Bilmiyorum. Öğrenelim mi?"
"Şaka yapıyorsun."
"Tabi şaka yapıyorum. Bilse babamdan gelen tehlikelerden korkmayacağımı anlar."
"Evet kalbim. Daha dün bir adamı yere serdin."
"O adam öldü."
"Ne dedin?" Kerem bana döndü. "Adam öldümü?"
"Evet" dedim sakin bir şekilde.
"Seni korumama gerek kalmadı."
"Evet. Sıkı bir dövüş eğitimi aldım."
"Bebeğim ben seni hafife almıştım."
Eda'ya döndüm. "Polat'ı nasıl dövdüğümü hatırlıyor musun?" Eda başını sallayıp onayladı.
Pamuk ayaklarımın etrafında dolaşmaya başladı. Kral hemen yanımdaydı. Elimi başına koydum.
Arda "Kral sen kime bağlısın?" derken ayağa kalktı. "Ecem hayvanımdan uzak durmanı istiyorum. Sen geldikten sonra Kral'ı tanıyamaz hale geldim."
Kral hırlayıp başını bacağıma sürttü. "Sen beni Kral'a düşman edersin Ecem."
"Kral saldır oğlum."
Kral hırlayarak öne atıldığında Arda geriye çekilmeye çalıştı ama kalenin duvarı bunu engelledi.
Kerem gülerek kolunu belime sardı.
"Etmişsin bile Ecem. Al şunu."
"Tamam Kral yat." Yattığında hâlâ hırlıyordu. "Bir daha kesinlikle yaklaşmayacaksın Ecem. Bağlı olan sen misin, ben miyim belli değil."
"Kral'la çok farklı bir bağımız var."
"Belli oluyor Ecem."
"Dikkat edin koruyucular. Sizi her an ayıra bilirim."
Geri dönüp oturduk. Gölge, Ebru'nun yanına yatıp başını, Ebru'nun dizine koydu.
"Önce hayvanım, sonra sevgilim. Harika, bana hayat veren her şey elimden kayıp gidiyor."
"Kimsenin beni aldığı yok Arda. Saatlerdir ayrıydık."
"Kral buraya gel oğlum."
Kral kalkıp yanıma geldi. "Kral ben buradayım."
Hırlayıp yattı. "Ecem, Kral'a iki ayda ne yapmış ola bilirsin?"
"Bildiğim kadarıyla bir şey yapmadım Arda." Elimi başına koyup, parmaklarımı tüylerinin arasına geçirdim. "Yapmışda ola bilirim, bilemezsin."
"Ecem şüphelenmeye başladım."
"Pamuk varken Kral'ı ne yapayım?"
Yanan ateşin kokusu etrafı doldurdu. Yakınlarda bir yer yanıyordu. Başımı çevirip kokunun geldiği yine baktım. Büyük bir top yapıp ateşe attım.
Bakışlarımı küle dönmüş cimlerden kaldırıp Eda'ya baktım. Sihrin etkisindeydi, ne yaptığını ya da neden yaptığını bilmiyordu.
"Neden yaptığımı bilmiyorum." Eda'nın sesinde suçluluk vardı.
"Kötü bir sihrin etkisindesin. Kendini suçlama. İsteyerek yapmadığını biliyorum."
"Bile bilirsin ama anlayamazsın tatlım."
"Anlarım Eda. Sana söylemedim ama benzer bir şeye bende yakalandım. Emre sizi tekrar unutturdu."
"Hayatım boyunca unutamayacağım bir tokat yedim. O tekmelerin haddi hesabı yoktu kalbim." Kerem kolunu omzuma dolayıp kendine çekti. "Sende ne güç varmış be kelebeğim."
"O kadar sertmi vurmuştum ya."
"Hemde nasıl bebeğim."
Aklıma kimsenin hayır diyemeyeceği bi fikir geldi.
Gölde yüzmek. Hepimiz yüzmeyi seviyorduk. Ayağa kalkıp hepsine baktım.
"Göle gidelim mi?" diye sorduğumda herkes "gidelim" dedi. Parmaklarındaki yüzükler parladı. Tek bir soruyla parçalanan bir aileyi toparlamıştım. "Ne bekliyoruz? Hadi."
"Tatlım herkesi kurtardın." Eda kalkıp yanıma geldi.
"Hepimizin tek bir ortak yani var. Hepimiz yüzmeyi seviyoruz. Bakışlarım Kerem'e kaydı. Onunda aklına aynı şey gelmişti.
"Çok iyi bir gözlemcisin şekerim."
Herkes kalktığında hayvanlarda kalktı. Arkamı döndüğümde kalkan kalktı. Ateş yakınlardaydı.
"Önümüzdeki tek engel kalktı. Lena sence bir ejderha ne kadar hızlıdır?" Eren ilerleyip elini Drago'nun kanadına koydu.
"Bilmiyorum. Bir vampirden yavaş orası kesin." Lena kanatlarını açıp koşu için hazır hale geldi. "Önden başla. Nede olsa ilk ben gideceğim."
Eren Drago'nun üzerine çıkıp hızla uçtu.
"Sizde gidin. Ne de olsa bekleyeceğim."
İlerlemeye başladığımızda Kerem'in koluna sarıldım. Lena daha fazla beklemeyerek hızla yanımızdan geçti.
|
0% |